Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20.05.2013, 00:11   #1 (permalink)
Dua
Her İnsanın Hayatında;
Kaçmakla Direnmek
Arasında Bir Seçim Yapmaya Zorlandığı Anlar Vardır ツ
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Empatik Ol Diyorlar 'da Nereye Kadar..

Düşünüyorum da eski zamanlarda insanlar evine gider televizyon yoluyla dünyayı seyreder yani bir nevi pasif iletişim kurardı ve o zamanlar iletişimde bulunduğumuz insan sayısı şimdiye göre daha azdı.

Şimdi ise iletişim kanalları gelişince çevremiz genişledi, mektupların yerini e-mail ya da cep telefonuyla mesajlar aldı. Eskiden postacı amca vardı şimdi onun yerini e-posta amca aldı.

Artık internet yoluyla bir çok konuda görüşlerimizi, duygu ve düşüncelerimizi pek çok insanla paylaşıyor, fikir alışverişinde bulunabiliyoruz. Tabi bu arada eskiye nazaran bir güne çok daha fazla şey sığdırmaya çalışıyoruz ve zaman hızla geçiyor diye sızlanıyoruz ama olsun her şey yine de güzel değil mi ?

Yıllar önce herkesi ve her şeyi kendi şartları içinde ve oldukları gibi değerlendirin, empatik olun demiştim.

Empatik olalım!.. Kişileri, olayları pek çok yönden değerlendirelim ve bir konuda kesin hükme varmadan önce kendimizi karşımızdakinin yerine koyalım!..

Günümüzde insanların; işbirliği, birlik ve beraberlik konularında daha başarılı olacaklarını birbirini anlayacaklarını düşünürken büyük çekişmeler yaşadığını gözlemliyoruz. Peki insanlar neden hep kendi açılarının haklılığını savunurlar? Kendilerini başkalarının yerine koymazlar?


Bu sefer bende empatik olayım ve kendimi başkalarının yerine koymayanların yerine koyayım ve öyle bakayım dedim.

Valla günümüzdeki yaşamı düşününce bazen insanlara hak vermemek mümkün değil. Sosyal ve iş çevrenizde eskiye göre o kadar çok insanla bir araya geliyorsunuz ki kendinizi hangi birinin yerine koyacaksınız? Hangi birine empati yapacaksınız?

Düşünüyorum da bir insan en fazla kaç kişinin yerine kendini koyabilir? Hele de yerine koyacağınız insanı çok da tanımadan ve içinde bulunduğu şartları bilmeden empati yapmak ne kadar mümkün?

Şimdi kendini onun yerine koy, sonra bunun yerine, sonra annenin, babanın, çocuğunun, arkadaşının yerine, sevgilinin yerine, öğretmenin yerine, patronun yerine, çevrende iletişimde bulunduğun kim varsa onların da yerine vs.. vs.. vs.. valla böyle bir tempoda ve bu iletişim hızında, kendimizi başkasının yerine koymaktan, kendi yerimize koymaya fırsat ve zaman kalmayacak gibi görünüyor.

Oysa yerimizi kaybetmemeliyiz yoksa varlığımızı nasıl hissederiz?
Pek çok kişinin kendi varlığını hissedememe sebeplerinden biri de hep başkalarının istek ve ihtiyaçlarını karşılar pozisyonda kalması değil mi?

Bir yerde, bir arkadaşlıkta, dostlukta, işte, işbirliğinde, birlik ve beraberlikte hatta dayanışma da bile kendinizi, kendi varlığımızı hissetmediğiniz için değil mi şaşkınlıklarımız, kızgınlıklarımız ve hatta kırgınlıklarımız?

Kendimizi başkalarının yerine koyduğumuzda aynı şeyi onlardan bekliyoruz ve beklentilerimiz karşılanmayınca varlığımızı hissedemediğimizden yada yokluğumuzu hissettiğimizden (ikisi aynı şey gibi görünüyor ama değil) hayal kırıklığı içinde güceniyor ve öfkeleniyoruz

Şimdi kıssadan hisse, empati yapayım derken abartmayın ve başkasının yerine koyalım derken kendi yerinizi de kaybetmeyin.

Hem sonra herkes kendini birbirinin yerine koyarsa o zaman kim kimin yerinde olacak ki?

Valla bana göre kişilere ve olaylara kendi açılarından bakınca herkes haklı!

Ama kaçırdığımız şey ne biliyor musunuz?

Siz bir şey istiyorsunuz yani hazırsınız ama ya karşınızdaki kişi sizin kadar hazır değilse? Ya da onun istediği şeye siz hazır değilseniz?

Belki de anlaşmazlıklarımızın sebebi budur ne dersiniz?

Peki ne yapacağız? Ehhh bu soruya da herkesin kendince vereceği bir cevabı vardır elbet… Bana sorarsanız “Ayıkla pirincin taşını!!!” derim…

__________________
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]
Dua isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla