Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08.06.2013, 21:33   #9 (permalink)
Asrevya
Son/suz Söz,Öz/söz Olmalı!

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Asrevya / Tuba Özdemir



9




Bir gün daha devrildi, devrik cümleler görünümünde; son serisini içime fısıldadığım nefeslerimin kıyısından ömrüme… Bir bahar daha düştü sonbaharların elinden, sararıp solarak. Bir şarkı daha düştü dilden, bol İstanbul kokan… Ve sustu sesim. Aldı eline kalemi tuttu yine hüznün o sıcacık ellerinden…

Asrevya!
İçim sesler döküyor suskunluğuma. Adım silik bir geçmişe iz düşüyor. Ağzıma susları hüküm giydiriyor bir el. Oysa en konuşacak yanımdayım Asrevya. Neden sustun dilim? Neden?

Ezbere yaşanmış bir ömürden aklımda kalanların bulduğu tek anlamsın Asrevya. Kalemimden düşse adın, kalemim düşer elimden musallaya… Hecelerim lâl olur.

İzi derin hüzünlerim var takvim yapraklarına asılı. Yırtıp atamıyorum Asrevya. Üzerine gün sayıyor ellerim. Ve günlerim yine hüzünler çengelliyor sayfalarıma.

Sen bir düşü bir ömre biçer misin Asrevya? Gecelerden toplayarak artakalan hayalleri, yüzünün ardına düşen aylara bakıp; “elde var hüzün” diyebilir misin?

Bu şehrin yağmurları iliklere işler Asrevya. Büyük definlerin yüzünü yıkar, ölümlerin ertesi. Puslu camlara bir masalın en çizgisiz halini resmeder. Bu şehrin yağmurları bildiğim çöllerden geçmez Asrevya. Şehrin düzayak yanlarını bırakır kurak… Ve yokuşlara sürür taşıdığı yaşam kırıntılarını.

Masalda kalem mutluluk fırçalarını sürmüyor satırlara Asrevya. Nerdedir mutlu masalların erbabı?

Uzun zamanlar ardından bir gün… Büyük izinler beklemeden yarenliğim, aralayacaktı bildiklerinin kapısını… O denli susarken satırlarca konuşmuş olacaktı belki. Ve gidecekti. Ardından keşkeler bırakmayacaktı askılarda. Yoluna yeni adımlar ekleyecekti. Kaldığı yerinde olacaktı ömrün, hep soluklandığı kıyısında. Bu asudeliğim için uzun bir konuşma biçimiydi. Kaçışlardan yanaydı varlığımın ayakuçları. Soruları askıda bırakmalıydı içim. Cevapsız gitmeliydi… Ansızın… Öyle ye sadece araladığım bir kapının ardına geçip susmaları denemiştim.

Gitmeliydim Asrevya. Beceremedim… Kalmalar dolandı ayaklarıma… Düştüm…

Düşe düşe büyüyen ömrüm uslanmadı hâlâ…

Bu şehrin geceleri uzundur Asrevya. Gündüzlerime bulaşır sürekli. Gideceği yeri yoktur korkularından saklanmak için.
Bu şehrin düşleri ağırdır Asrevya. Bildik acıları yudumlamaz, bildik motiflerle süslenmez…
Bu şehrin anıları işlenir hafızalara, silinmez…

Eflatun imgeler büyüttüm adımdan saklı. Tüm gerçekleri inkâr ettim yüzüme. Bildik Kasımlarım düştü aklıma. Gidip dönmeyen, gidişinin ön adına ölüm ekleyen hayatlar bildim. Bir acı eksik yaşasaydım, böylesi dolu dolu yaşadım diyemezdim Asrevya.

Yaşadım..
Tüm gerçeğiyle hayatı…
Adıma düşülen tüm “mim”leriyle… Ardıma düşen, kendini kendine gömen “vav”lığında… Ve bir kalış edasında, uzun bir var oluş narinliğinde “ye”siyle yaşadım… Rahlesinden geçtim harflerin. Elimden tuttu cümleler… Masallar dizmeye başladı yarenliğim…

Yazdıklarım arasında dolaşan ellerim, hayatıma dizdiğim bir cümeleye veriyor aklını;
Sonbahar girdiğinden beri harflerin ilkbaharına; zaman hep hüznü tutuşturuyor kalemimin ucuna.

Hangi demde gelmişti sonbahar, baharlarıma? Daha kaç mevsim sonbahar? Ya da sonbahar harici mevsim var mı Asrevya?

Yine susmalıyım Asrevya…
Yine masala virgüller atmalıyım sayısız…

Kalemi bir daha elime alana dek uzunca dinlenmeli sözcüklerim…

Son yazıldığın satırda kal! Gelecek ve tekrar masalı sonsuzluğa sürüyecek ellerim…



__________________

Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan,
Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan,
Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun.

"Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere.
Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme."
Asrevya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla