Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04.08.2013, 16:10   #1 (permalink)
Mezarkabul
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Şair Ahmet Erhan hayatını kaybetti

Şair Ahmet Erhan hayatını kaybetti





1958 yılında Ankara doğan Ahmet Erhan'ın çocukluğu ve ilk gençliği Mersin ve Adana'da geçti. Erhan'ın 'Bugün de Ölmedim Anne' şiirini Paris'te yaşamını yitiren Ahmet Kaya seslendirmiştiTürk Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü, uzun yıllar Türkçe öğretmenliği yaptı. Hayatının büyük bölümünü Ankara'da geçiren Ahmet Erhan, daha sonra İstanbul 'a yerleşti. Adana Demirspor'da futbol oynadı, ağır bir sakatlık geçirince şiir yazmaya başladı. İlk kitabı Alacakaranlıktaki Ülke'yle 22 yaşında Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü kazandı.
Bugüne dek, içlerinde Alacakaranlıktaki Ülke (1981), Akdeniz Lirikleri (1982), Yaşamın Ufuk Çizgisi (1982), Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin (1984), Ölüm Nedeni Bilinmiyor (1988), Deniz Unutma Adını (1992), Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi (1997) ve Resimli 'Ahmetler' Tarihi (2001) olmak üzere 11 şiir kitabı yayımlanan, bir de Köpek Yılları (1998) başlıklı bir hikâye kitabı bulunan Ahmet Erhan, sırasıyla Yunus Nadi, Cemal Süreya ve Halil Kocagöz şiir ödüllerini de kazanmıştır.
Ahmet Erhan'ın son olarak Everest Yayınları'ndan Ankara-İstanbul Karatreni (2001) adlı denemeler kitabı, Bugün de Ölmedim Anne (2001) adıyla Toplu Şiirleri'nin ilk cildi ve Ne Balık, Ne de Kuş (2002) yayımlandı.
Ahmet Erhan'ın şiirlerinden bazı örnekler
Çözemediğim Bir Şeyler Var Hayatımda

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen
Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık
Nereye kadar gidebilirim, gitsem?

Aradığım nedir, o kentten bu kente?
Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir
Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler
Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir.

Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum
Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu
Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?
Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu.

Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların
Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık
Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar
Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük.

Oysa acı diye bir şey var bu dünyada
Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur.

Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım
Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür?

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular
Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum
Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar?

Bugün De Ölmedim Anne
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum
Bugün de ölmedim anne

Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugün de ölmedim anne

Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgar, beline dolandığında bir dalın
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugün de ölmedim anne

Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir, nereye gider?
Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar
Bugün de ölmedim anne.

Ağıt
Çiçekçi bana bir gül ver
sevgilime değil bir ölü için
Çiçekçi bana bir gül ver
İçine gözyaşlarımı sığdırabileyim.
Yakasına böyle bir gül takmıştı
O gün bir görseydin sen onu
Çiçekçi bana bir gül ver
Sanki o güldendi bütün mutluluğu
Sen de: - Bir arkadaşın öldü
Ben diyeyim: - Kardeşim!
Çiçekçi bana bir gül ver
Götürüp tabutuna iliştireyim.
Kaldırımlarda kömür tozları
Bacalarda koyu bir duman var
Kara bir gökyüzü tek özelliği bu kentin
Çiçekçi bana bir gül ver
Kapalı perdeleri açabilse gülüm
Kapalı kapıları kırabilse
Kapalı yüreklere girebilse...
Çiçekçi bana bir gül ver
- Beyim, gül olmaz ki bu mevsimde!
Anne
Bırak kalsın masada ekmek
Testide su
Ayna puslu, pencere camı kirli
Bırak kalsın saçların dağınık,
Gözlerin uykulu.
Saksıdaki çiçek susuz, kedi
Yalını bekler bir köşede
Bırak kalsın meyve ağaçta,
Kırlangıç havada
Dama düşen ince yaz yağmuru...
Yoruldun artık, bütün gün
Didinip durdun
Toprak bile, gök bile, deniz bile
Bir yerde yorulur
Bırak kalsın süpürge duvarda,
Sabun kovada
Anne, gel yanıma otur.

Diyor Ki, Ağlama...
Buruşuk ceketimi çekiştiriyor elleri annemin
Uçurumlar arasında burgaçlanan rüzgar
Kirpiklerimi yakıyor- diyor ki, ağlama
Az uzakta deniz, zeytinlikler uçsuz bucaksız
Annemin elleri tuz kokuyor, fesleğen, sabun
Kokular merdiveni doğurmuş beni
Durup durup tökezliyorum- diyor ki, düşme
Büyümüşüm, üzümüm şaraba dönüşmüş gibi
Kendimi içiyorum kan ve ter- diyor ki, içme...


Kaynak: Cumhuriyet

__________________
Kaç para, kaç yalan; bedeli nedir yaşamanın?
Mezarkabul isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla