Ölülerim
Canlandılar peşim sıra... Mezarlık kapısında duraksadılar. Kolaçan ettiler etrafı usulca. Sonra
dağıldılar dört yana. Başları sallanan, elleri kanlı, gülümseyen ölülerim onlar. İlk kez izin
verildi dolaşmalarına. Yaşayan ölülere bakıp üzülmesinler göçlerine diye. Ben çıkardım
hepsini kabirlerinden. Nefes alsınlar istedim. Çok yaşasınlar hapşırdıkça. Geberirken canlı
kepazeler, ölülerim kahkaha atsın keyifle. Kaçırmasınlar dünyanın rezil eşleşmelerini.
Alacaklar birini, vuracaklar diğerinin boş beynine! Öcümü alsınlar, ödleriyle!
Medet umduğum ölülerimi çağırıyorum bahar bayramında. Ölen günlerimi, öldüren
insaniyetimi, ölecek zihnimi, ölümlü gözlerimi diriltmeye davet ediyorum hepsini. Islık
çalıyorum karanlığı delen melodiler eşliğinde. Şeytanlar uyanırmış... Yoksa kandırmışlar
mıydı beni? Islık çalmanın neresinde saklıydı şeytanın kulakları? Ben ölülere çalıyorum
bildiğim ezgileri. Güle oynaya gelsinler bana. Ruhlarına değecek bir helva bile kavurmadım
oysa. Ölüler kokuya mı gelirdi yoksa ıslığa mı? ...
Minicik bir ölü saklıyorum içimde. Göremediği günleri sayıklayacak, inceden ağlayacak belki
de... İzin vermiyorum soluklanmasına. Dünyadaki pisliğe bulaşmasını istemiyorum. Bencilce
kesiyorum şah damarını. Birkaç kez kıpırdıyor ve teslim ediyor yüreğini o en arsız keyfime.
Ölülerime göndereceğim birkaç duaya ortak oluyor.
Günahsız ölülerden korkan var mı aranızda? Boğazı düğümlenen de mi yok? Umursamadınız
mı yaşayanların gölgesinde kalan nefessizleri? Sandığınız gibi toprağın altında beklemiyorlar
artık. Çıkardım tek tek solucanlı yataklarından. Hesap soracaklar siz umarsız boş kafalara.
Kıyametiniz yaklaşıyor. Hazırlanın kefenli yolculuğa. Ölülerime eşlik edeceksiniz.
İtiraflarınızı kusun bakalım! Kaç geleceği gömdünüz gizli saklı?