Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18.09.2013, 10:06   #1 (permalink)
FifiVePirtik
Tecrübeli Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Dokunma tezgahı

DOKUMA TEZGAHI

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, köylerden birinde, bir kız yaşarmış. Uzun sarı saçlı, örgülü, yanaklarında al al çilleri olan bu kız, köylünün can yoldaşıymış. Annesi ile babası, küçük yaşlardayken öldüğü için, onlardan kalan tek hatıra olarak, bu küçük, köy evinde, köylüyü ailesi olarak bilmiş ve bu yaşa gelmiştir Şeker... Adı gibi kendide Şekerdir. Köy halkı, onu manevi kızları bellemiş, bir dediğini iki etmeyip, iyi günde de, kötü günde de yanlarında olmuşlardır.

Şeker kız, tarlada, bahçede çalışırken, günler günleri kovalar, vaktin nasıl geçtiğini anlamazmış. Şeker kızın, diğer köylerde nam salmasının bir sebebi de, çok iyi halı dokumasıymış. Dokunan her halı, sabır demekmiş Şeker kız için. Günler günleri kovalar, geceler geceleri kovalar, Şeker kız, her bir halıyı bitirdiğinde tuttuğu dileği için dua edermiş Rabbine. Her bir halı için yeni bir dilek! Adet edinmiş bunu, köylü kız kendine. Bugüne kadar da irili ufaklı ne dilediyse oluvermiş! Köy halkı, Şeker kızı çok sevdiklerinden, inanmasalar da bu dileklerin gerçekleşmiş olabileceğine, ona belli etmezlermiş. Altın kalpli kızımız deyip, yüreğine su serperlermiş. Bir iddiası yokmuş Şeker kızın. Sabırla, her bir ilmeğin dokunduğu halıya karşılık bir minik dilekte bulunurmuş sadece. O' da oluverirmiş. Günlerden bir gün, Şeker kız eşraf köylerden zor, ve bir o kadar da meşakkatli nakışları olan, bugüne kadar yapılmış olan halılardan, daha büyük bir halı siparişi almış. Şeker kız, köylülerden birini yanına alarak, halı siparişini almak için, diğer köye gitmiş. Halının desenleri, renkleri, nakışları, ipleri derken konuşma saatler almış. Şeker kız, hevesli ve heyecanlı olmasına rağmen, bir o kadar da ürkmüş. Bugüne kadar hiç bu kadar zor nakışlı bir halı yapmamıştı Şeker kız. Belli ki, sabrına sabır katlayacaktı. Köyüne geri dönünce, akşam gün bitimine doğru, dokumasının başına geçti. Her halı için bir dilek! Bu zor ve sabır dolu halı için iyi düşünülmüş bir dilek gerekti. Gözlerini kapadı. On yedi yaşındaydı. Düşündü, düşündü ve tebessümle en içten duygularıyla dileğini diledi. “ Gönlümde yer tutacak, derdime derman olacak, dilimde sevgi olacak, bir sevgili nasip et Ya Rab! “

dedi. Gözlerini açtı ve dokumasına, narin parmaklarının göstereceği hünerle başladı. O gece, büyük hevesle, saatlerce dokuma yaptı. Sabah, gün ışıdığında tarlaya gitti. Belli ki, gündüz tarla, akşam üzeri dokuma yapacaktı. Köy halkı, onun bu dokuma sevgisini, azmini ve sabrını minnetle ve gıptayla izlerdi.

Günler günleri kovaladı, geceler geceleri. Şeker kız, nakışların bir kısmını çıkarmıştı. Nakışlar belirdikçe, şevki daha da çoğalıyor, dileği aklına geldikçe, gülümsemesi artıyor, kalbi ısınıyordu. Tekrar koyuluyordu sihirli parmaklarıyla dokuma tahtasına. Günlerden bir gün, köyde bir hengame, bir coşku, bir düğün, bir alay! Etraftan yükselen seslerle Yatağından bir hışımla fırladı Şeker kız. Köy muhtarı, bir telaş bir telaş ortalıkta koştururken, Şeker kız soluğu, muhtarın yanında aldı. Muhtar:

* Köye öğretmen atanmış Şeker kız. Köyümüzün okulu şenlenecek! Davullar, zurnalarla bugün şenlik var! dedi. Şeker kız, bu habere çok sevinmişti. Köyün gerçekten de bir öğretmene ihtiyacı vardı. Şeker kız okuyamamıştı. Ama, okuma yazma biliyordu. Okumayı da, öğrenmeyi de çok seviyordu. Şeker kız bu şenliğe katılacaktı. O da öğretmeni karşılamak ve yakından görmek istiyordu. Çocuklar gibi şenlenmişti. Tüm hazırlıklara yardım etti. Kazanlarla çorbalar yapıldı, börekler açıldı. Köyün tozlu ve kurak yollarında bir araba tozu dumana katarak köyün içine geldi.

Herkes, alkışlar eşliğinde arabanın yanında toplandı. Arabadan genç bir delikanlı indi. Muhtar, delikanlının iki elini birden tutarak “ Hoşgelmişsiniz köyümüze öğretmen bey” dedi. Genç delikanlı, bu coşku dolu karşılamadan ve yüzlerde beliren misafirperverlikten oldukça memnun olmuştu. Şeker kız, neşe içinde iki elinde çocuklarla birlikte muhtarın yanına geldi. Gülen gözleriyle “ Hoşgeldiniz” dedi. Öğretmen tebessümle başıyla selam vererek karşılık verdi. Şeker kız o an geçirir oldu aklından. “ Ne kadar yakışıklı” diye. Genç öğretmen ise geçirir oldu aklından. “ Ne kadar tatlı, ne kadar da sevecen” diye. Gözlerin birbiri ile kesişmesine Muhtarın kalın sesi, ve öğretmenin koluna girip onu düzenlenen yemek sofrasına davet etmesi sonlandırdı.

O keskin bakışlar, Şeker'in kalbini ısıtmıştı. Hiç daha önce hissetmediği bir ısınıştı bu. Kalbi ılık ılık'tı. Hep birlikte yemek sofrasına gittiler. Şeker, kaçamak gözlerle genç öğretmene olan bakışlarını gizleyemiyordu. Ama, belli olan bir şey vardı ki, öğretmeninde ona bakışlar attığıydı. Günler geçti. Şeker, gündüz tarlada, akşam dokuma tezgahının başındaydı. Nakışlar bir bir daha da belirginleşiyordu. Neredeyse yarılamıştı halıyı, ama tamamlanmasına daha çok vardı. Her bir ilmek te, dileği aklına geliyordu. Dileği aklına geldikçe de, genç öğretmenin bakışları gözleri önünde beliriveriyordu. O vakit, yüzünde hafif bir tebessümle daha bir gayretle vuruyordu nakışlara hünerli parmaklarını. Bir sabah, tarlada çalışırken, omuzunda bir el hissetti. Kalbi o an heyecanla çarptı. Arkasını döndüğünde öğretmen ile göz göze geldi. Aman allahım!“Nasıl bir kalp çarpıntısıydı bu”diye düşündü. Kalbi, sanki yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Genç öğretmen elindeki kitabı sevecen bakışlarla Şeker'e uzattı. Bu bir şiir kitabıydı. Bu kitabı okumasını ve Şeker'e hediye ettiğini söyledi. Şeker yarı utangaç yarı heyecanlı bir halde teşekkür ederek, koşarak uzaklaştı. Dokuma tezgahının yanına kıvrıldı ve hemen ilk sayfayı açarak okumaya başladı. Ne kadar güzel, ne kadar içten şiirlerdi bunlar! diye düşündü. Her sayfada ayrı bir heyecan, ayrı bir sevinç hissetti. Şiir kitabını kapadığında kitapla birlikte, ellerini kalbine götürdü. Dileği aklına geldi. Evet! Bugün tarlaya gitmiyecekti, heyecanla dokuma tezgahının başına geçti. Halıyı biraz daha yarılaması hünerlerini göstermesi gerekiyordu. Saatler geçti. Saatler geçtikçe Şeker Kız'ın içine bir kasvet çörekleniverdi. Her bir dokuduğu ip kopuyor, ve her bir özveriyle başladığı nakışa yeniden başlamak zorunda kalıyordu. Ne olmuştu böyle! Onlarca halı dokumuştu, namı diğer köylere ulaşmıştı. Emeği hünerli parmaklarındaydı. Her bir ip, her dokunuşta kopuyordu. Üzüntülü bir şekilde evine gitti. anlam veremedi bu duruma. Vardı elbet bunda bir terslik ona göre! İçi sıkıntılıydı. “ Hayır olsun” diyerek başka işlere koyuldu. İçi kasvetli de olsa, genç öğretmen ve gözleri aklına geldikçe, belli belirsiz gülümsüyordu. Ne sıcak, ne içten bakışlardı onlar öyle! Saatler geçti. Yorulmuştu Şeker kız. Çörekleniverdi avludaki divanın üstüne. Neydi üstündeki bu ağırlık anlam verememişti. “ Vardır, her işte bir hareket, bir bereket” derdi büyükleri. Kendini toplayıp tezgahının başına geçti. Yarıda kalan halı bir türlü ilerleyemiyordu. Bunu gördükçe ter bastı Şeker kız'ı. Garip bir ağrı hissetti vücudunda. Zorlasa da parmakları ne gücü vardı ilerlemeye, ne de ipliklerin. İlerleyemeden, her bir iplik kopuyordu. O kadar bitkindi ki divana yığılıverdi. Sıcacıktı her tarafı, boncuk boncuk terler boşalıyordu. Ne oluyordu böyle. Halsizlikten, oracıkta sızıverdi. Gözünü açtığında yatağında buldu kendini. Sanki uzun zamandır uyumuş gibi hissediyordu kendini. Muhtar ve karısı başındaydı. Alnında bir bez. Ne konuşmaya, ne de kalkmaya gücü vardı. Muhtar:

* Bak, seni ziyarete kim geldi! Dedi. Gözlerine inanamıyordu Şeker. Gelen genç öğretmendi. Gülümsemek istese de vücudu buna engel oluyordu. Öğretmen, yanı başına oturdu. Ellerini tuttu. Şeker kız, zar zor da olsa gülümsedi. Elleri, ellerinin içinde az da olsa can bulmuştu sanki. Hiç bir şey konuşmadan sadece birbirlerinin gözlerine baktılar. Öyle ya! Konuşmadan da elbet, vardı sevginin bir dili. Konuşmasalar da çok şey anlatıyorlardı birbirlerine. Tüm bu bakışmalar sırasında gözünden süzülen bir damla yaş, genç öğretmenin eline düştü. Muhtar ve karısı onların bu hallerini üzüntü ile seyrediyorlardı. Şeker kız anlamıştı ters giden bir şeyler olduğunu. Dokuma tezgahı, ona fısıldamıştı bunları.

Her yeni halıda bir dilek! Bu halı dileğine izin vermemişti! İlerlememişti! İlmekler, ona ipucu olmuştu. Ne halısı tamamlanabildi, ne de dileği! Rabbi izin vermedi buna, elbette ki vardı bunda da bir hayır. Geçen günler boyunca Şeker kız iyileşemedi. Muhtar, karısı ve genç öğretmen bir an olsun onu yalnız bırakmadılar. Genç öğretmen baş ucunda, en güzel şiirleri, Şeker için okudu. Ama nafile! Günler, günler sonra Şeker gözlerini açamadı bir sabah. Genç öğretmen ellerini kalbine yaslayarak ağladı. Köy ahalisi ve civar köyler üzüntüye boğuldu. Köy halkı anladı ki varmış bir hikmet Şeker kız'ın halılarında ve dileklerinde. Geride bıraktı, Yarıda kalmış halısını ve kadim dostu tezgahını. Ve bir de yüreğini ısıtan aşkını, Gerçekleşemeyen dileğini!

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.
FifiVePirtik isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla