Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08.12.2013, 22:31   #1 (permalink)
Yagmur
Bazen Susmak En Güzel Cevaptır..

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Acılara Tutunmak

Acılara Tutunmak..

Başlangıçlar ve birleşmeler gibi ayrılıklar ve bitişler de hayatın bir parçasıdır ve insanoğlunun geneline acı verir. Var olan gittiği için, alışkanlığını kaybettiği için, yalnız kalacağını düşündüğü için ve daha birçok neden için...
Bitişe, ayrılığa saplanır insan, o anda, o histe putlaşır, olayın bütününden uzaklaşır, sadece kaybı düşünür, nasıl bitti, niye bitti, ya bitmeseydi tasaları kaplar ve tabii şimdi ne olacak telaşı.
Bir ayrılık veya bitişten hemen sonraki evre budur ve gayet insanidir.
Sonra gün geçtikçe yaşananların sebeplerini, sonuçlarını ve işaretlerini fark eder insan; büyük tabloyu görmeye başlar… Zaman tüm yaralara, haksızlıklara ve haklılıklara ilaç olmaya başlamıştır artık. Karşı tarafı ya da durumu anlamaya, farklı gözle bakmaya çalışır, bazen kızar, üzülür ama durumu kabullenme evresindedir. Hayat akıp gidiyordur ve bir yerinden tutunup iyileştirmeye başlar kendisini.
Ve bir gün bakar ki, yaşananlar hatıralar oluvermiş, acı veya tatlı ama eskisi kadar etkili olmayan, acıtmayan... İşte bir ayrılığın, bir bitişin olması gereken seyridir bu…
Bir de unutulmayan, insanın kendi kendine unutturmadığı ayrılıklar, bitişler vardır. Zaman geçer, fakat saplanılan hayal kırıklığından kurtulunamaz, bilinçli ve şuurlu bir bağlılık gelişir yaşanan acıya. Hayatı bırakmanın, insanlardan kaçmanın, güvenmemenin ve başarısızlıkların tek ve en geçerli nedeni olarak cepte tutulur bu kayıp ya da ayrılık. Zamanın karşı koyulmaz iyileştiriciliğine direnilir; iyileşmek, unutmak ve hayata karışmak ihanet olacaktır kendisine; çünkü korkuyordur. Hayata yeniden karışmak sorumluluk ister; acıya tutunan insanların en korktukları şey de sorumluluktur. Mutsuzluk, tembellikle beslenir. Bazılarının hiç geçmeyen mutsuzluk hallerinin yegâne nedeni budur.
Bu yazı acıya tutunan insanları vazgeçirmek amacıyla yazıldı; kafaya takılmayacak şeyleri takan, kuruntu üreten, takıntılı, her şeyden şikâyet eden ve en önemlisi değişimi, bitişi kabul edemeyenlere…
Kabul etmeliyiz ki, acıyla kurulan ilişki, insanî yolculuğumuzun önemli bir parçasıdır... Hayatta esas olan da başımıza gelenler değildir aslında, pozitif ya da negatif başımıza gelenlere verdiğimiz tepkilerdir... Acıyı ve mutluluğu nasıl karşıladığımız, nasıl yaşadığımız ve nasıl uğurladığımızdır... Bu evrelerden hangisine saplanırsak sonu hüsran olacaktır, çünkü hayatla ilgili tek gerçek her şeyin değişken olduğudur. Acıya olduğu gibi mutluluğa da kilitlenmek hayal kırıklığı yaratacaktır. Kabul etmemiz gereken anlayış “Durumların ve duyguların değişken olduğu” olmalıdır.
Bu durumda ilk ve en önemli adım kişinin kendisiyle ve mutsuzluklarıyla yüzleşmesidir. Mutlu olmak isteyen insan, değiştirebileceği şeyleri değiştirmek isteyecek kadar hayata bağlı ve değiştiremeyeceklerini ise olduğu gibi kabullenecek kadar kendisi ile barışık olmalıdır.

Kendi duygularımızın farkında olmak, ifade etmek, paylaşmak, içimize yolculuk yapmak, sevdiklerimizin ve yakınımızdakilerin tekrar farkına varmak, hayatın anlamını yeniden fark etmektir, yaşamak... Yaşamak, bazen bizi inciten, üzen deneyimlere rağmen ayağa kalkıp devam etmektir… Acının çığırtkanlığını yapmadan, kendi acımızla çevreyi bunaltmadan ve bırakmadan yaşamak gerekir.
Unutmamalı ki, hayata atılan pozitif adımlar karşılıksız kalmaz. Mutlu olup olmayacağınıza koşullar değil, siz karar verirsiniz…

__________________
Yagmur isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla