Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01.02.2014, 21:52   #192 (permalink)
Asi Ruh
Özel Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Pskilojide Kavramlar

Özgürlük


Engellerle karşılaşmama bir başkasına bağımlı olmama istediği tarzda hareket edebilme çeşitli şeyleri yapabilme gibi çağrışımlar taşıyan özgürlük kavramı uzun dönemler boyunca düşünce tarihine eşlik etmiş kavramlardan biridir. Bu nedenle özgürlük düşünürlere ve dönemlere göre farklı şekillerde kavramsallaştırılmıştır.

Kavram uzunca bir dönem 'özgür irade' ekseni etrafında tartışılmış ve bunlardan bazıları popüler düşünceye yerleşmiştir; örneğin 'hayvanların içgüdülerle insanınsa özgür irade ve değerlendirme yaparak' (Aquinalı Thomas) veya tam tersine 'özgür irade Tanrıya mahsustur' (Luther) gibi.

Akıl ve kişisel iradeyle moral ilkelere uyma yeteneği olarak tanımladığı özerkliği vurgulayan Kant insan özgürlüğünü moral yasaya saygıda görmüştür; politik liberalizmin önemli simalarından Locke siyasal sistemin devletin gücünü pekiştirme yerine bireylere düşünce inanç ifade seyahat örgütlenme özgürlükleri sağlaması gerektiğini vurgulamıştır; Montesquieu dinsel siyasal yürütme ve yasama gibi çeşitli güçler arasında 'güçler ayrımı' yoluyla devletin keyfiliğinin önlenerek özgürlüklerin güvenceye alınması gerektiğini savunmuştur; varoluşçu filozoflar özgürlüğü varoluşsal bir 'kaygı' temelinde anlamış Sartre insana aşkın her tür determinist anlayışa karşı çıkarak insan yaşamını özsel bir anlamı olmayan bir olumsallık (contingence) olarak görmüş ve özgürlüğü angajmanın kaynağı saymıştır; I. Berlin ünlü ayrımında negatif ve pozitif özgürlükleri ayırdederek negatif özgürlüğü kendimizi sansürsüz ifade etme serbestçe dolaşma gibi istediğimizi gerçekleştirme bakımından engellenmeme; pozitif özgürlüğü ise kamu işlerine katılma ve kararlarda etkili olma gibi gerçek bir eylem gücüne sahip olma şeklinde tanımlamıştır vb.


Moles (1972 1978) Kurt Lewin'den hareketle insan özgürlüğünü topolojik mekânda hareket etme açısından ele almış ve özgürlüğü bir dış gözlemcinin gözünde 'belirli bir alanda hareket eden bireyin hareketlerini ya da durumunu tanımlayan parametrelerin sayısının bu sistemi yöneten ilişkilerin sayısından fazlalığı' olarak tanımlamıştır.

Burada bir 'özgürlük derecesi' ve 'özgürlük alanı' fikri vardır. Belirli bir zamansal-mekânsal alanda A noktasından itibaren hareket eden bireyin hareketleri (tıpkı bir labirentte dolaşan fare veya bir sokakta yürüyen kişi veya bürokratik prosedürler arasında işgören bir avukat gibi) çeşitli parametrelerle tanımlanan bir hacim içinde düşünülebilir. Bu hacim onun özgürlük alanıdır.

Bu alan bireyin çeşitli hareketleri yapmasına izin veren veya yasaklayan kurallar ya da sınırlar tarafından şekillendirilir. Bu yasalar fiziksel (örneğin organik bir varlığın 500 derece sıcaklığa dayanamaması) biyolojik (bir insan 100 m.yi 2 saniyede koşamaz) sosyal (sosyal normlar) moral (moral değerler) ve hatta istatistiksel (muhtemel davranış alışkanlıklarını yansıtan düzenlilikler) nitelikte olabilir. Bütün bunların ışığında insanın Özgürlüğü bireyin yaptığı eylemleri tarafından tanımlanmaktadır; yasaklanmamış veya engellenmemiş eylem ve hareketler bireylerin zamansal-mekânsal çerçevedeki yol çizgisi özgürlük hacmi veya alanı olarak belirmektedir.

Moles buna ek olarak sınırların esnekliği fikrinden hareketle 'marjinal özgürlük' ve kentsel ortamda ve bürokratik sistemde bloklar arasında kalan ve tanımlanmamış alanların gözleminden hareketle de 'ara özgürlük' kavramlarını önermektedir. Özgürlük özerklikle de ilişkilidir. Etimolojik anlamında özerklik kendi saptadığı yasalara göre hareket eden bireyin özelliği olarak tanımlandığında özgürlük bir bakıma özerkliğin tezahürüdür.

Chappuis'ye (1994) göre Kant'tan itibaren pek çok düşünür özgürlüğü diğeriyle ilişki evrensel moral ödev ve sorumluluk terimleriyle ilişkilendirerek tanımlamıştır. Bu anlamda özgürlük (özgürlük pratiği) eğitim süreci içersinde öğrenilmektedir. Psikoloji vokabüleri de ö-zerkliğin tanımında sorumlulaştırma kavramını öne çıkarmaktadır.

Özerklik her şeyden önce bireyin diğerleriyle ve toplumla ilişkiye girdiğinde varlığının derinlerinde hissettiği bir duygudur. Yaşanan özgürlük bir zevk kaynağıdır ben'i genişletir dışa açar egonun taleplerini doyurur. Akılla aydınlatıldığında özerkliğe ve sorumluluk almaya götürür; obje statüsünden özne statüsüne seyircilikten aktörlüğe geçişi kolaylaştırır.

İnsanın geriye döndürücü ideolojik ve afektif determinizmler üstünde kişisel zaferidir özgürlük (hayvan iç ve dış belirlemelere bağlıdır). İnsan anı örgütleyebilir geleceği tasarlayabilir yani tercihlerde bulunabilir. Yaşantı olarak özgürlüğün insani niteliğini kazanıp koruması için etiğe dayanması gereklidir.

Egzistansiyalistlere göre özgürlük oluşum halindeki (en devenir) yaşamın bir tezahürüdür; insan duygu ve eylem olarak yaşanan özgürlük sayesinde öznel ve nesnel dünyanın deneyimini yaşar; kendiyle ve diğerleriyle karşılaşır. Geçmişten köklenir gelecekte yansır.

Özgürlük ancak kişisel olabilir. Kendisinde olmaktan (en-soi) kendisi için olmaya (pour-soi) geçişi sağlar. Sartre'ın deyişiyle 'insan olmadığıdır ve olduğu değildir.' Burada kendisinde varlık sabit donmuş olanı insanı sayısız bağımlılıklara kapatanı temsil ederken kendisi içinlik mümkün olanın bilinçte ortaya çıkışıdır.

Sartre'a göre Ben kendini diğeri tarafından sabitlenmiş bakılmış hisseder; diğeri onu istediği gibi kavrar zira diğeri özgürlüktür; benim özgürlüğüm sahtedir zira diğerinin bakışıyla benden çekinip alınabilir? Bu ilişkide ben ancak kendinde olabilirim ve ancak ben de diğerini aynı şekilde gözlenen nesne mertebesine indirgediğimde kendisi için haline gelirim.

Bu ikilik (dualite) her bir kişinin total olarak özgür olma güçlüğünü açıklar veya açık ya da kapalı bir varoluşa yol açar. Herkesin kendi kaderini çizmek kendi elindedir.

E. Mounier angajmanı yücelten bir filozof olarak insanın kendi sınırlarını aşmak için yaratıldığım savunur: İnsan yaşanan anda içerilmiş (implique) olarak mevcuttur sonra eyleminin anlamını daha iyi kavramak için kendi üstüne geri gelir. Bu dışsallaştırma-içselleştirme şeklindeki ikili hareket içinde kendini yavaş yavaş inşa eder. (Kaynak; Chappuis 1994)

Asi Ruh isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla