Hayatınızın teması



Tanrı dedi ki:

Sizin Şampiyonunuz değil miyim Ben? Elbette ki size muhalif değilim. Sizden yanayım. Tam beraberinizde, yanı başınızdayım. Benimle mücadele edebilirsiniz. Ben sizinle mücadele etmem. Sizi sevgiye sevk ediyor, sevgiyle meşgul ediyorum. Mücadele etmemeyi bilirim Ben. Takılıp kalmam. Kucaklarım.

Peşini bırakamayacağınız, serbest kılamayacağınız ne olabilir hayatta? Özgür bırakamayacağınız kişi kim olabilir? İtiraz ettiğiniz şey nedir? Bu her neyse onun peşini bırakmak zorundasınız? Aksi takdirde kin güdersiniz ve bu da bir çiçek gibi serpilip büyümenizin önündeki bir engeldir. Kin gütmeniz istenilmez, sizin için münasebetsiz bir şeydir bu.

Size yakışan sevgidir. Kin duygusu size nasıl bir tatmin sağlarsa sağlasın – belki bir küçümseme merasimi, belki de emniyetsizlik ayini – önünüze koca koca kayalar yığarsınız. Kendinizi bloke eder ve ilerlemenizi durdurursunuz.

Geçmişe ya da şimdiye ait olsun kin gütmenin, öfke beslemenin anlamı yoktur. Bazen de geleceğe kin güdersiniz. Evet, geleceğe. Daha hadise gerçekleşmeden kendinizi bozguna uğramış hissedebilirsiniz. Bir sınavdan zayıf alacağınızdan eminsinizdir ve daha vakti gelmeden “bu işte bir pislik var” diye bağırır, önceden damgayı basarsınız. Bu bir suiistimal planlayıp da bunu bir başkasına yüklemeniz gibidir.
Hayatınızda bunu daha önce hiç yapmadınız mı? Birisinin asla affedemeyeceğiniz bir şeyi yaptığını söylüyorsanız kin güdüyorsunuz demektir. Birilerinin sizi reddedeceğini, geri çevireceğini öngören bir kafa yapısını benimsiyorsanız kendinizi reddedilecek şekilde yapılandırıyor, böyle kurguluyorsunuz demektir. Hoşnutsuzluğun hayatınızın teması haline gelmesine izin vermeyin. Serbest bırakmak, özgür kılmak olsun hayatınızın teması. Su gibi olun. Bırakın hatalar bile – sizinki ya da başkalarınınki - sizden geçip gitsin. Onları alıkoyup hapsetmeyin. Islak çamaşırlar gibi kendi üzerinize mandallamayın onları.

Kin gütmeyin. O zaman affetme ihtiyacınız da olmaz. Kalbinizin sırtını kimseye çevirmeyin, çünkü bunu kendinize yapmış olursunuz.

Dünya hayatında küçümsenmek, kıymetinizin indirgenmesi gibi şeylerle tanıştınız. Belki de size isimler takılıyor. Belki de kimi insanlar hayata yönelik eleştirilerini, hınçlarını çıkarırcasına size yansıtmaktalar. Eleştirdiğiniz şey gibi olmak ister misiniz gerçekten?

Kimileri de Ben de suç buluyorlar. Benim çocuğum, mutsuzluğundan Beni sorumlu tutuyor. Zafer kazanmış edasıyla kalplerini bana kapatıyor, sırtlarını dönüyor onlar. Halbuki bir mağlubiyet elde ediyorlar. Bir başkasını her neden sorumlu tutuyorsanız emin olun ki kendinizi tarif ediyorsunuzdur. Kendinizle ilgili kanaat ve görüşünüzü gayet güzel tarif ediyorsunuzdur. Bunu kabul etmeyeceksiniz. Hayatı olduğu gibi gördüğünüzü söyleyeceksiniz. Canlarım, kendinizi görüyor ve nasıl hissettiğinizden bir başkasının sorumlu olduğunu söylüyorsunuz. Böyle yaparak da kendi sorumluluğunuzu bir kenara atıyorsunuz.

Başkasını kötülemek övünülecek bir şey değildir. Başkası diye bir şey yoktur canlarım. Her zaman kendinizle konuşursunuz. Eğer yumruğunuzu sallarsanız bunu her zaman için kendinize sallıyorsunuzdur.

Burası herkesi ilgilendiriyor canlarım. Fırtınalardan, kazalardan, ölümden yani hayattaki sözde yenilgilerden Beni mesul tuttuğunuzda bahanelerle oyalanmış olursunuz. Hayatınızdan bir başkasını mesul tutmanın bir faydası yoktur. Hayatınız istediğiniz yönde gittiğinde muhtemelen bunu kendinize yontarsınız. Canlarım bu iş bir öyle, bir böyle olmaz.

Hayatı karşılama şeklinizden bir başkasını sorumlu tutmak düşüncesizliktir. Kendinize dost olun. Kızgınlık duyduğunuzda kendinizi incitir, dünyayı da yaralarsınız. Parmağınızla işaret etmeyi bıraktığınızda kendinizi kutsar, başkasıymış gibi görünenleri de, dünyayı da kutsarsınız. Yolunuzu gül yapraklarıyla döşeyin siz. Dikenlerin hayatınıza konu olma durumu yoktur. Yeni bir tarzda düşünün.

Çeviren: Engin Zeyno Vural