Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22.07.2015, 21:32   #1 (permalink)
DeRDeST
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
tick İkinci İspanya Cumhuriyeti (1931-1939)

İkinci İspanya Cumhuriyeti (1931-1939)


İspanya Cumhuriyeti (İspanyolca: República Española), İspanya'da, kurulduğu 1931'den, Francisco Franco'nun başlattığı askeri ayaklanmayla yıkılana kadar devam etmiş siyasi rejim.

Monarşik Diktatörlüğün Sonu (1923-1930)

İspanya'nın katılmadığı I. Dünya Savaşı sırasında sendika eylemleri yükselirken, küçük rütbeli subaylar arasında da cuntacı eğilimler gelişti. 1919'da Barselona'daki geniş çaplı grevin ardından tırmanan siyasi gerginlik, Kral XIII. Alfonso'yu tutucu ve gerici çevrelerle daha sıkı bir işbirliğine yöneltti. Fas Savaşı sırasında alınan yenilgi (1921) üzerine kralı ve orduyu hedef alan bir kampanya açıldı. Liberal siyasetçilerin devrim tehlikesi korkusuyla toplumsal muhalefetin karşısına geçtiği bir ortamda, General Miguel Primo de Rivera darbeyle yönetime el koydu (13 Eylül 1923).

Primo de Rivera Diktatörlüğü

Kişisel yönetimini eski siyasetçileri sahneden silerek ülkeyi yeni ellere etme gerekçesine dayandıran Primo de Rivera, yeni bir ideolojiyle donatılmış bir parti aracılığıyla diktatörlüğü sürekli kılma girişiminde başarısızlığa uğradı. Bunun temelinde aşırı şoven ve baskıcı politikalarının özellikle Katalanlar ve aydınlar arasında yarattığı tepki yatıyordu.

Primo de Rivera'nın darbe sonrasında oluşturduğu Askeri Direktuvar (Directorio militar) Fransa ile işbirliği yaparak Fas'taki savaşı sona erdirmeyi başardı. Böylece İspanyol protektora yönetimi altındaki topraklarda kesin denetim sağlandı. 1925'te göstermelik bir anayasal yönetime geçişi kolaylaştırmak için kurulan Sivil Direktuvar (Directoria Civil), sıkı korumacılığa ve bürokratik denetime dayalı ekonomi politikalarıyla iş çevrelerinin bile tepkisini çekti. 1928'de toplanan Ulusal Meclis, Sivil Direktuvar'a siyasi destek vermeye yanaşmadı. Derinleşen ekonomik bunalım ve ordunun muhalefete geçmesi nedeniyle konumu zayıflayan Primo de Rivera, giderek yaygınlaşan tepkilerin ardından kralın baskısı üzerine Ocak 1930'da istifa etti. Kralın sarsıntısız bir biçimde anayasal rejimi geri getirme girişimleri sonuçsuz kaldı. 17 Ağustos 1930'da San Sebastian'da bir araya gelen Alejandro Lerroux yönetimindeki Radikaller, Katalan solu, Sosyalistler ve Manuel Azaña öncülüğündeki Sol Cumhuriyetçiler monarşiye -gerekiyorsa güç ile- son vermeye yönelik bir ittifak oluşturdu.[1] 12 Nisan 1931'de yapılan belediye seçimlerinde büyük kentlerde çoğunluğun Cumhuriyetçilerin eline geçmesi cumhuriyet yanlılarının halk arasında güçlü bir desteğe dayandığını ortaya koydu, bunun üzerine Kral XIII. Alfonso tahttan feragat etmeksizin İspanya'dan ayrıldı ve cumhuriyet ilan edildi.

İkinci Cumhuriyet ve İç Savaş

Ancak İspanya'da demokratik gelenek pek güçlü olmadığı için, yeni rejim bir yanda kralcı ve tutucular ile öte yandan anarşistler ve komünistler arasında hassas bir dengeye dayanıyordu.[2] Niceto Alcalá-Zamora, geçici olarak Cumhurbaşkanlığına getirildi. Hükümetin baskısıyla, Francesc Macià tarafından ilan edilen Katalan Cumhuriyeti, Generalitat de Catalunya'ya dönüştürüldü. San Sebastian İttifakı içinde yer alan partilerin oluşturduğu geçici hükümette başbakanlığı üstlenen Niceto Alcalá-Zamora, kurucu Cortes'te çoğunluğu elde eden Sosyalistler ile Sol Cumhuriyetçilerin antiklerikal hükümler içeren ilerici bir anayasa çıkarması üzerine Ekim 1931'de istifa etti. Katolik çevrelerle başlayan çatışma içinde José María Gil-Robles'in önderlik ettiği Halk Hareketi (Acción Popular) adlı güçlü bir parti ortaya çıktı. Manuel Azaña'nın başkanlığında kurulan Sol Cumhuriyetçi-Sosyalist koalisyon hükümeti, Katalan soluyla işbirliği yaparak Katalonya'ya sınırlı bir yönetsel özerklik verdi. Ayrıca başta işçi hakları olmak üzere bir dizi reform hızla uygulamaya kondu. Sağcı generallerin Ağustos 1932'deki darbe girişiminin boşa çıkarılmasından sonra, gerici çevrelerin çıkardığı karışıklıklar sertlikle bastırıldı. Bu arada hükümetin sendika hareketi içinde UGT'ye (Union General de Trabajadores, Genel Emekçiler Sendikası) dayanması, anarşistlerin yönlendirdiği CNT'nin (Confederacion Nacional del Trabajo, Ulusal Emek Konfederasyonu) muhalefete geçmesine yol açtı. Bir süre sonra Francisco Largo Caballero öncülüğündeki Sosyalistler de koalisyondan çekildi.

Solun bölünmüş olarak girdiği Kasım 1933 seçimlerini, bir orta sınıf partisine dönüşmüş olan Radikaller ile Halk Hareketi'nin başını çektiği Özerk Sağcı İspanyol Konfederasyonu (CEDA) kazandı. Radikallerin oluşturduğu hükümete sonradan CEDA'nın da katılması üzerine 1934'te Sosyalistlerin Asturias'ta, Katalan solunun da Barselona'da başlattığı ayaklanmalar ordu tarafından kanlı bir biçimde bastırıldı. Bu olay, İspanyol siyasi yaşamında keskin bir kutuplaşmanın doğmasında önemli bir dönüm noktası oldu.

Sol partilerin oluşturduğu Halk Cephesi (Frente Popular) 16 Şubat 1936 seçimlerini az bir farkla kazanmayı başardı. Azaña önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı (10 Mayıs 1936) oldu. Yeni hükümette yalnızca Cumhuriyetçilerin yer almasına karşın, Sosyalistlerin yönetimdeki ağırlığı giderek arttı. Sağcı partiler Milliyetçi Cephe'de (Frente Nacionalista) birleşirken, silahlı faşist bir örgüt olan Falanj aşırı sağcı çevrelerde hızla güç toplamaya başladı. Milliyetçi Cephe'nin kışkırttığı subaylar darbe hazırlığına giriştiler.

İspanya İç Savaşı

Fas'taki ordu birliklerinin Temmuz 1936'daki ayaklanması çok geçmeden anavatana sıçrayarak İspanya İç Savaşı'na yol açtı. Madrid ve Barselona dışındaki bütün garnizonlar ayaklanmaya katıldı. Ülkenin iç kesimi, Akdeniz kıyısı, Katalonya ve Bask Ülkesi cumhuriyete bağlı kalırken, özellikle kırsal yapının ağır bastığı bölgeler Milliyetçilerin denetimine girdi. Asi orduların ilerleyişi kasımda Madrid önlerinde durdurulduktan sonra, milliyetçilerin kuşatmasındaki bütün cephelerde kanlı ve uzun çarpışmalar başladı. Savaş süreci içinde cumhuriyete bağlı bölgelerde işçi milisleri, yerel komiteler ve sendikalara dayalı bir yönetim ortaya çıktı. Asi orduların başkomutanlığına getirilen Francisco Franco ise Falanj aracılığıyla kendi önderliğinde birleşik bir hareket oluşturdu. İç çatışmalarla sürekli bölünen Cumhuriyetçiler, kararlı bir direniş göstermekle birlikte, Almanya ve İtalya'dan geniş destek gören Franco kuvvetlerine yenilmekten kurtulamadılar (Mart 1939).

Sovyetler Birliği Cumhuriyetçilere desteğe geç başlamış, az yardım yapmış ve çabuk kesmiştir. Bu devlet daha çok diplomatik destekte bulunmuştur. Böylece, İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Batı Akdeniz'de yeni bir faşist rejim daha ortaya çıkmış bulunuyordu.

DeRDeST isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla