Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Açık Öğretim
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

Açık Öğretim kategorisinde açılmış olan Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 21.12.2015, 00:46   #1 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

3.Ünite



İslami Dönemde Kütüphanelerin Yapılması


Kitaplar matbaanın bulunmasından önce pahalıydı. Ona ancak zenginler yaklaşabiliyordu. Çünkü el yazması kitaplar çok pahalı idi. Bunun için ilim sevenlerden gücü yetenler kütüphane yapmaya başladı. Orada kitapları topluyorlardı. Kütüphanenin kitaplarını okumayı ve araştırmayı isteyen herkese açıyorlardı. İşte bu vakitte kütüphaneler ilim enstitülerinin yapmadığını yapıyordu. Öyle ki, geleceğin büyüklerini hazırlayan kütüphanelere Müslümanlar önem veriyorlardı. Binalar birçok donanmış odadan oluşuyorlardı geniş revaklarla birbirlerine bağlanıyorlardı. Kitap koyulması için duvara raflar sabitlenmişti. Burada kitaplar için düzenlenmiş fihristler bulunuyordu. Yazarların ve kitabın adına ulaşabiliyordu. Ödünç kitap alınabiliyordu. Kahire kütüphanesi yalnızca Kahire’de oturanlara ödünç kitap veriyordu. Bazen ödünç alanlardan kefaret ödenmesi isteniyordu. Fakat alimler kefaret alınmasını ve teminat istenmesini kaldırdılar. Dışarıdan alanlara iki aydan olmamak şartıyla sınır koyuldu. İslam’da ilk bilinen kütüphane sahibi Halid b. Yazid’dir. Çok eski kitapların çıkarılmasına özen gösteriyordu. Yunan felsefecilerinden bir topluluk hazırlandı ve onlara kitapları Arapça’ya çevirme işi verildi. İslam aleminde ilk Halk kütüphanesini Harun Reşid inşa etti. Beytü’l- Hikme olarak anıldı. İlmin merkeziydi. Talebeler oraya gelir ders ve araştırma yaparlardı. Alimler oraya toplanırdı. Halife Memun en parlak yılların Beytü’l- Hikmesine saygı gösterirdi. Şöyle ki: Hintçe, Farsça, Yunanca kitaplardan birçok kitabı mürtecimlere tercüme ettirerek oraya nakletmiştir. Darul Hikmet meşhur kütüphanelerdendir. Kahire’de hicretin 4. Yılının sonunda inşa edilmiştir. Sarayların hazinelerinden de kitaplar oraya taşınmıştır. Halkın oraya girmesine izin veriliyordu. Onlardan ders için , kopya için, kitap okumak için gelenlere.. Kütüphane için cidden büyük bir bina tahsis edilmişti. 40 kütüphaneye 18.000 kitap sığdırılmıştı. Nadir kitaplar haricinde raflar açıktı. Köylü kendine kitap alabiliyordu. İşte böyle İslam’ın ve Müslümanların nazarında kütüphaneleri aklın gıdası,ilmin mekanı, araştırma merkezi idi.


Hazırlayan : Nesli


Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 00:48   #2 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

4. Ünite


Vefalı Kişilik

Hira’nın Meliki Numan b. Münzir avlanmak için çıktı. Ava atına binerek gitti. Arkadaşlarından uzaklaştı. Sahra’da kayboldu. Uzun bir süre arada sığınacak yer aradı. Sonunda Hanzala adında eşiyle beraber bir adam buldu. Onlardan yiyecek ve içecek istedi. Onların bir koyunu vardı. Hanzala onun sütünden ona içirdi. Onu kesti, onun etinden ona yedirdi. Sabah olunca Numan elbisesini giydi ve atına bindi. Sonra Hanzala’ya şöyle dedi: Karşılığını iste, ben Melik Numan’ım dedi. Hanzala: İnşaAllah yakında isteyeceğim dedi. Sonra Numan Hira’ya doğru acele gitti. Bu zamandan sonra Hanzala bekledi. Taki ona şiddetli fakirlik gelinceye dek. Hali kötüleşti. Karısı ona şöyle dedi: Eğer Melike gidersen sana elbette iyilik yapar. Hanzala Hira’ya doğru yola çıktı. İşte bu günde Numan’ın sıkıntılı gününe rast geldi. Uzak bir yere ordusuyla beraber gidiyordu. Orada karşısına çıkan ilk adamı öldürmeyi bekledi. İlk öldüreceği adam orada ona rastladı. Numan ona baktığında onu tanıdı. Orada kötü oldu. Hanzala Numan’ın önünde durdu. Numan ona dedi ki: Sen yanında bir gün kaldığım kişisin? Dedi ki evet. Numan. Gelecek başka bir gün bulamadın mı? Dedi ki: Bugünün ne olduğunu nerden bileyim?Numan: Allah’a yemin olsun ki güzel yüzlü oğlum önce sen bana rastladığın için seni öldürmekten başka seçeneğim yok. Dünyadan dilediğini iste, istemediğin şeyi iste çünkü öleceksin. Hanzala dedi ki: Öldükten sonra dünyayı ne yapayım. Numan: Oraya gidemeyeceksin. Hanzala dedi ki: Benim burada ölmem lazımsa ailemi ziyaret edip onlar için hazırlık yapmalıyım ondan sonra dönerim , dedi. Numan: Bana döneceğine dair kefil lazım. Hanzala yanındaki amra baktı. Numan’ın yardımcısı yanında duruyordu. Ondan kefil olmasını istedi. Kefil olmayı reddetti. İsmi Kurad İbn Ucdağ olan bir adam koşup geldi. O ben olurum dedi. Numan Hanzala’ya 500 dişi deve verilmesini emretti. Alıp ailesine götürdü. Sene geçti. Bugün cel günü tamam oldu. Numan Kurad’a dedi ki: Biliyor musun yarın öleceksin. Sabah olunca Numan atına bindi. Hanzala ile karşılaştığı yere gitti. Kurad’ın öldürülmesini cellada emretti. Vezirleri ona dedi ki: gün tamamlanıncaya kadar onu öldürmen gerekmiyor. Ölümden Hanzala’yı kurtardığı için Kurad’ın ölmesini istiyordu. Güneşin batmasına az bir zaman kaldı ki uzaktan bir adam gözüktü. Numan cellada onu öldürmesini emretti. Adam gelene kadar beklediler. O Hanzala idi. Numan onu görünce bu onu çok üzdü. Ölümden kurtulduktan sonra seni buraya döndüren nedir? dedi. Hanzala dedi ki: VEFA. Numan, Hanzala’nın sözünden ve yaptığından etkilendi. Kurad’ı ve onu affetti. Bu günden sonra öldürmeyi bıraktı.



Metni Kavrama Alıştırmaları

1) Bugünde Numan niçin çıktı?

2)Niçin Sahra'da kayboldu?

3)Kaybolduğunda Numan ne yaptı?

4)Hanzala ve eşinden Numan ne istedi?

5) Hanzala Numan'a ne yedirdi?

6)Şiddetli fakirlik isabet ettiğinde Hanzala ne yaptı?

7)Hanzala Numan'dan ne istedi?

8)Hanzala kimden kefil olmasını istedi?

9)Kefil olmayı kabul etti mi?


10)Numan Hanzala'nın sözünden ve hareketinden etkilenince ne yaptı?

Hazırlayan : Nesli

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 00:50   #3 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

5. Konu


Baba Nasihati

Yaşlı adamın 3 oğlu vardı.Ne zamanki, buluğ çağına geldiler, babalarının malını israf ettiler.Kendileri için kazanç elde edecekleri hayırlı bir meslekleri olmadı. Onları kınayan babası onlara şöyle nasihat etti : Ey Oğullarım ! Hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız üç şey için çalışın. Ona da ancak dört şeyle ulaşabilirsiniz. O üç şey; rızıkta bolluk ( zenginlik ) , insanlar içinde mevki, ahirette azıktır.Bu üç şeye kavuşmak için şu dört şeye ihtiyaç vardır:En helalinden mal kazanmakOndan kazandığın ile güzelce yaşamakSonra onu infak etmekKardeşlerin ve aileni razı edecek güzel bir geçim. Bunun faidesi ahirette sana geri döner kazanırsın. Eğer bu nasihatle amel edersen, tutarsan kazanırsın. Eğer tutamazsanız hüsran olanlardan olursunuz. Kim bu halleri zayi ederse muradını kaçırmış olur. Çünkü kim çalışmaktan yüz çevirirse yaşamı için lazım olan maldan mahrum olur. Eğer malını tasarruf edip tutarsa az bir infaktan kaçarsa ona fayda vermez. Eğer kazanır ama kazancından infak etmekten kaçınırsa evi fakir olur. Sonra o malı ona fayda vermez.Sıkıntılarla telef olur gider. Akması için suyu bırakmayan baraj gibidir. Eğer onun taşacak yeri nefes alacak deliği olmazsa her taraftan akıp gider. Büyük bir taşmayla taşar. Mal zayi olur gider.


Aşağıdaki soruları parçaya göre cevaplayınız.

1) Adamın kaç oğlu var?

2)Evlatları buluğ çağına gelince ne yaptılar?

3)Baba evlatları için neden üzüldü?

4)İnsanların çalışması greken 3 şey nedir?

5)Üç şeye ulaşmaya vesile olan şeyler nelerdir?

6)Üç şeyi zayi edenin akıbeti nedir?

7)Zenginken fakir gibi olmak mümkün mü?

8)Cimrilik ve cömertliğin sonu nedir?

9) Kıssadan çıkan ana fikir nedir?
Hazırlayan :Nesli

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 00:51   #4 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

6.Ünite

Öğretmen = ( Selamlaştıktan sonra) William nerede?
Mervan = London’dan gelen akrabaları ile Mekke’ye gitti..
Öğretmen = Bugün George nasıl? Onu ateşli hastalığı vardı.
Bilal = Allah’a hamdolsun bugün daha iyi.
Öğretmen = Bu defterlerin sahipleri , Talha, Yezid, Ömer ve Mağdikerib nerdeler?
Yezid = Burdayız hocam.
Öğretmen = Defterinize dersle ilgili olmayan şeyler yazıyorsunuz.
Mağdikerib = Alimlerden duyduğumuz şeyi ve ona benzer şeyleri defterlere yazıyoruz.
Öğretmen = En iyisi, bu meseleler için özel, ayrı defter tahsis etmenizdir. Dersi oku Mervan.
Mervan = Euzubillahi min eşşaytanirracim.Enam-152 : Söz sahibi olduğunuzda akrabalarınız dahi olsa adaleti gözetin.Taha-86 :Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü.Nisa-3 : Eğer yetimlerin hakkına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz ( veya size helal olan ) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın..
Ömer = Hocam in harfinin kaç manası var?
Öğretmen = İn birçok manalara gelir. Onlardan biri şarttır. Allahu Teala’nın sözünde olduğu gibi. “Eğer korkarsanız..Biri de nefidir. Kur’an’daki gibi- Müddesir 25 – “Bu , insan sözünden başka bir şey değil” ! İnne Allahu Teala’nın sözünde olduğu gibi hafifletilmiş olarak gelir. Yusuf-3 “Gerçek şu ki , sen bundan önce ( bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.
Talha = Hocam gökkuşağının anlamı nedir?
Öğretmen= O gökyüzünde görülen ışıktan bir yaydır. Onda birbirine bağlı renkler görürsün.
Nuh = Hocam zuhal ne demek?
Öğretmen = O yıldızlardan biridir.( bir genç gelir.)
O = Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi ve Beraketüh ben Afganistan’dan yeni öğrenciyim adım Şah.
Öğretmen = Afganistan’ın hangi şehrindensin?
Şah = Hocam Belh’denim. ( Murakib gelir ve selam verir. )
Murakib = Sınıfta yeterli sıra ve sandelye var mı?
Öğretmen = Hayır. Başka üç sıraya ihtiyacımız var.
Murakib – Müdür William’ı soruyor.
Öğretmen = Ona deki : İlim ve edep yönünden sınıfın en iyi öğrencilerindendir.( zilin çaldığı duyuldu.)Şimdi biz dil labaratuarına gidiyoruz. Sakince çıkarlar. İkişer ikişer yürürler.


Hazırlayan : Nesli

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 00:52   #5 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

7. Ünite


Okuma Parçası

Abdullah bin Mufakka Basra’da hicri 106 senesinde doğmuş, hicri 142 senesinde vefat etmiştir. O aslında farisidir. İsmi Rüzbe’dir. Müslüman olunca Abdullah ismini ve babası Mufakka’nın lakabını almıştır. O bilgili haccac idi. Bazı sebeplerden dolayı kendini ellerine vurarak cezalandırdı. Taki elleri şişinceye kadar. Düzgün konuşmaları ile meşhur Üthem oğullarının yanında yaşadı.Tebliğ onları etkilemişti. Zekası, keremi, güzel ahlakı ve arkadaşlarına olan sevgisiyle meşhurdu. Zındıklığı sevmeyen biri idi.Birçok edebi eseri vardır. Onlardan Kelile ve Dimne kitap Farsça’dan çevrilmiştir.( Edebül kebir) ve ( Edebüssağir) bu iki kitap ahlak derslerinde ve cemiyette okunuyor.

İlimde güzel muameleye ve meliklerin ve valilerin salahına teşvik ettiği için. İbn Mukaffa’ya seni kim edeplendirdi diye sorulduğunda dedi ki: Kendim, başkasında güzel bir şey görünce onu aldım, kötü bir şey görünce onu bıraktım. Kıssadan misaller dostluk insanın hayatında tekrarlanıp duran güzel bir nağmedir. Eğer dostluk olmasa idi insan sıkıntısından ölürdü. Hakiki fakir dünyada hiç arkadaşı olmayandır. Arkadaş seçiminde ve arkadaş sıfatının ne olduğu İbn Mukaffa’nın görüşüne göre : Arkadaşlık hukuku : Sana kardeşlik yapana sende kardeşlik yap. İyi muamele edene iyi muamele et. Kendi vatanında senin kardeşinin yolunu ayırana yol yok. Eğer onda sana hoş gelmeyen bir şey görürsen kızıl değilsin ne zaman istersen onu affet. Dilediğinde boşandığın kadın gibi.. Lakin o senin şerefindir, insanlığındır. Muhakkak ki adamın insanlığı kardeşidir; tüm dostlarıdır. Eğer insanlar kardeşlerinden birini kırdığını fark ederlerse çoğuna göre sen suçlusundur. Hainlik, ihanet ve melel ile…. Eğer sen bu beraberliğe sabredersen , bu ayıp ve noksanlık gider.
Hazırlayan : Nesli

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 00:53   #6 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

8. Konu

Adaletli Ömer


Resulullah ( SAV)’in vefatından sonra 4 halife hilafeti üstlendi.. Ebu Bekir Sıddık, Ömer İbnü’l- Hattab, Osman b. Avfan, Ali b. Ebu Talib.Bu adamlardan her biri dürüst bir hakem için iyi birer örnektir. Halk nazarında ve Allah’ın indinde halifelere büyük mesuliyetler düşer. Otoriteye, mülke giden bir yol değildir. Halife Ömer b. Hattab, Hulefa-i Raşidinin 2. Sidir. İslam ilkelerine canlı bir örnektir. Onun zamanında Arapça dergilerinin dışında, İslam risaleleri neşredildi. İslam yurdunda, sevgiyle, müsavemetle, adil bir devlet yönetti. Tarih bizim için birçok rivayet kaydetti.Bu kuvvetli ve üstün ahlak hakkında. İşte bu halife onun ile fayda verir oldu.
Bir gün dilenen bir Yahudi gördü ona sordu :Bu işe seni ne yöneltti?Dedi ki
Yahudi: Ben yaşlı bir adamım, bana nafaka verecek kimsem yok, Ömer ona yetecek kadar Beytülmalden nafaka tesis etti..

Rivayettir ki: Ras kralı, Kisra , müminlerin emirine bir mektup taşıyan elçi gönderdi.Şehre ulaştığında müminlerin emirinin sarayını sormaya başladı. Bir adam onu küçük bir eve gönderdi. Kisra’nın elçisi halifenin evine şaşırdı. İhtişamlı bir görüntüden tamamen yoksundu. Kisra’nın tahtı gibi tahtta yoktu. Sonra onu sormaya başladı. Onu bulduğunda evin yanındaki ağacın gölgesinde uyuyordu. Etrafında ne bir asker ne bir hizmetçi vardı. Adam halifenin önünde durdu.
Dedi ki : Ey Ömer, adaletlisin, eminsin, uyuyorsun. Adaleti üzerine bir misali Mısır halkından bir adam Ömer İbn Hattab’a geldi.

Dedi ki: Ey emiru’l- müminin zulümden sana sığındım.
Dedi ki: derdini söyle!Dedi ki: İbn Asr, İbn Amr ile yarıştım onun geçtim. Bana kırbaçla vurdu. Dersin ki ben asıl insanların oğluyum. Ömer ona ve oğluna bir mektup yazdı. Ona oğlu ile beraber şehre yanında gelmelerini emretti. Ne zamanki karşılaştılar Mısırlı’ya Ömer dedi ki: Kırbacı al, sana vurduğun gibi vur. O da kırbaçla onu vurdu.

Ömer dedi ki: Ey Amr! Eğer insanları köleleştirirsen, muhakkak onların anneleri hür olanları doğurur. Bu misal Ömer İbnü’l- Hattab’ın insanlara merhametine misaldir. Ömer İbnü’l- Hattab gece evinden çıkar, insanların halini bilmek için şehrin sokaklarında yürürdü. Sahabilerden biri anlattı: Ömer İbnü’l- Hattab’la beraber çok soğuk bir gecede dışarı çıktım. Yolda ateş gördük. Onun yanına gittik. Bir kadın ve çocuklar onun önünde bağrışıyorlardı. Ateşin üzerinde bir tencere vardı.

Ömer sordu : Çocuklar neden bağırıyorlar?
Kadın cevap verdi : Açlıktan Ömer! Bu tencerede ne var? Kadın uyuyuncaya kadar onları susturmak için su var dedi. Allah bizimle Ömer nerde dedi.

Ömer: Allah sana rahmet etsin . Ömer sizi nerden bilecek?
Kadın : İşlerimizi üstlendi bizi unuttu beraber süratle çıktık ta ki un ambarına ulaştık. Halife un ve yağ hazırladı.

Bana dedi ki : Bunları bana yükle, yükü ben yükleneyim dedim. Kıyamet gününde günahlarımı yüklenir misin dedi. İkinci defa kadına gittik. Un ve yağı Ömer onun yanına koydu. Yemeği yapmasına yardım etti. Ancak çocukların yemeği yeyip sonra uyuduklarını gördükten sonra ayrıldı.

Hazırlayan : Nesli


Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 00:56   #7 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

9. Konu

Eski ve Modern Ulaşım Araçları


Alem ne güzel ! Allah cc. Onu bizim için ücretsiz verdi. Birçok nimetleri Allah bize verdi. Sonra insanların bu nimetlerden istifade etmesi ne güzeldir. Hak, Allahın bu nimetleri sayılamayacak kadar çok ve nimetlerden en büyüğü , bugün hepimizin kolaylıkla ulaşım yapabilmemizdir. Çünkü alem küçük bir kıta. Evet bizim dünyamız geniş. Öyle ki onda sukun edenlerin sayısı 60 milyar insandan daha fazla. Hayat yaşam küçük bir kıta gibi. Televizyon belirli vakitlerde bize yeryüzünde olan olayları sesli ve görüntülü naklediyor. Aile düşünün, mesela İstanbul’da evinde oturuyor.

Paris’te olan milli olayları görebiliyor. İstediği vakitte. Bir araya toplanmış olarak. Yine uçakla sabah evinden çıkıp önemli bir iş için başka bir kıtaya gidip sonra akşam veya öbür gün evine dönebiliyor. Bizim için bir nimet ve büyük bir imkan ! İşte bu nasıl oldu?İşte burda iki sebep var : Biri modern ulaşım araçları, diğeri modern iletişim araçları. Eskiden ulaşım aracı güvercindi ve cidden ağır ve yavaştı. İnsanlar ayakları ile yürüyerek yolculuk yapıyorlardı. İhtiyaçlarını sırtlarında ya da başlarının üzerinde taşıyorlardı. Sonra insanlar ihtiyaçlarını taşımak için hayvanları kullanmaya başladılar. Deve, sığır ve eşek gibi hayvanlarla. Bir müddet sonra insanlar dört tekerleği olan küçük arabalar yaptı. Motorsuz gidiyordu. İşte bundan sonra birçok modern ulaşım araçları ortaya çıktı. Arabalar, trenler, gemiler, uçaklar…

İnsan sabah kalktığında bir beldeden bir beldeye bir kıtadan diğer bir kıtaya belli bir saatte ulaşabiliyor. Bu şey geçmişte imkansızdı. Şöyle ki insanlar günlerce ve aylarca bir şehirden diğerine gitmeye uğraşıyordu. İkinci sebebe gelince : O modern iletişim araçları alemi küçük bir kıta yaptı. Gazeteler, telefon, radyo, televizyon, internet gibi öyle ki insanlar dünyadaki bütün beldelerde olan olayları en önce biliyor. Bir zamanlar güvercinle ağır ve yavaş bir şekilde araçlar vardı insanlar haberleri ve malumatları ses yoluyla ve posta güvercinleriyle veya başka yollarla gönderiyorlardı. Bunun için haberler sahibine uzun bir süre sonra ulaşıyordu. Çoğu zaman bazıları hiç ulaşmıyordu. Evet bu araçlar sayesinde alem küçük bir kıta. Lakin burda garip bir şey var. O da bu küçük kıtanın sakinlerinin yarısı rahatlık ve zenginlik içinde yaşıyor diğer yarısı fakirlik ve sıkıntı içinde yaşıyor.

Niçin bu kıtadakilerin hepsi rahatlık içinde yaşamıyor? Herkesin bu nimetlerden faydalanmak hakkı değil mi?Her anne ve babanın bütün insanlığın bazılarının bazısına yardım etmesi gerekmiyor mu?İnsan ne zalim!Sadece kendini düşünüyor!Ne kadar kötü ! Yeryüzündeki nimetlerden sadece zenginlerin ve kuvvetlilerin istifade etmesi, nasıl bir dünya ! İhtiyaçlarının insaflıların hükmüne kalması ne kötü !

Hazırlayan : Nesli


Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 21.12.2015, 01:00   #8 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Aöf İlahiyat Önlisans Arapça-4 Kitabı 3-10 Ünite Konu Tercümeleri

10.Konu


Akıllı Eş


Sabah Mahmut Bey evden çıkacağı zaman eşi ona şöyle seslendi :

Mahmut ! rica ediyorum bu mektubu posta kutusuna atmayı unutma !Biliyorum ki sen çok unutkansın . Lakin ben seni düşünüyorum çünkü cidden önemli.
Buna rağmen Mahmut Bey mektubu unuttu. Trenden indiğinde durağın çıkışına doğru hızla yürümeye başladı. Beraber çalıştığı şirketin müdürü onu sorgulamasın diye.Mektup hala yanındaydı. Durağın meydanına geldiği vakit garip biri ona yöneldi ve ona seslendi . Acele giden mektubu unutma !Mahmut Bey ona döndü ey adam yanımda mektup olduğunu nerden biliyorsun dedi. Sonra mektubu atmak için duraktaki en yakın posta kutusuna koştu. O esnada arkasından ona seslenen garip bir ses duydu. Ona ey efendi mektubu unutma onu posta kutusuna at diyordu.

Mahmut Bey yine şaşırdı ve dedi ki : Ey İnsanlar benim yanımda mektup olduğunu size kim söyledi .Ne acayip bir iş! Mektubu kutuya attıktan sonra süratle süratle duraktan ayrıldı. İşinin yolunda giderken beyefendi diye ona seslenen bir ses duydu. Bey efendi! Afedersiniz ! diyordu. Arkasına baktı bir kadın gördü. Ona mektubu posta kutusuna attın mı? Diyordu. Mahmut Bey bayanın sözünden dolayı bir daha şaşırdı. Ey Allah’ım bütün bu insanlar yanımda mektup olduğunu ne olursa olsun onu posta kutusuna atmam gerektiğini nasıl bildi? dedi.Uzun bir vakit önce mektubu kutuya attım.Sonra bayana hanımefendi, benim mektubu posta kutusuna atmam gerektiğini nereden bildin? dedi.

Kadın güldü ve dedi ki: Eşinin sırtına astığı kağıda sor. Adam kağıdı aldı ve onda yazanı okudu. Rica ediyorum . Eşime mektubu posta kutusuna atmasını söyleyin. Sonra Mahmut Bey kadına kendisini tanıttı ve mektubun sırrını anlattı. Ona siz kimsiniz hanımefendi işiniz nedir dedi. Ben Fatma ilkokul öğretmeniyim. İşime gidiyorum dedi. Mahmut Bey o an. Fatma Hanım eşim bir hafta önce mektubu posta kutusuna atmamı istedi benden. Her gün mektubu çantamda unuttum. Sonunda unutmamam için bana bu mektubu yazarak hatırlattı. Karışıklık için özür dilerim dedi. Sorun değil Mahmut Bey ! İnsan unutkanlık hastasıdır, dedi.

Hazırlayan : Nesli

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 13:25