Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Bayanların Dünyası > Anne ve Çocuk
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Anne ve Çocuk kategorisinde açılmış olan Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 10.07.2013, 13:23   #41 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Çocukta Optimal Endişe Nedir?

Beklenen şey çocuğun belirli bir düzeyde ortaya çıkan endişeyle başa çıkabilmesidir. Bu optimal düzey çocuğun yaşı ve duygu durumuna göre değişebilir. Bunun için bir matematik formülü yoktur. Yeni doğan bir bebeğin acıktığındastrese girmeden yiyeceği bekleyebilmesi istenemez. Bununla birlikte büyüdüğünde dürtülerini kontrol edebilir ve isteklerini erteleyebilir.

Anneyi yemeğini hazırlarken görmesi onun güven içinde beklemesine neden olur. Ebeveynin destekleyen ve dengeli tutumları çocuğun endişeyle başa çıkmasını yardım eder.

Eğer endişe iyi ele alınırsa yararlı bir duygu olduğu söylenebilir. Endişe henüz oluşmamış bir durumun tehlikeli olabileceği ile ilgili sinyal verir. Bu çocuğun tehlikeyle başa çıkma yollarını aramasına yardım eder. Bu araştırma çocuk tarafından bulunan çözümler endişenin zevkli bir keşfe dönüşmesine yol açabilir.



Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 14:58 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:23   #42 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Çocuklarda Anksiyete Doğuran Etkenler

Ebeveynden sık ve uzun süreler ayrı kalmak
Ebeveynin çocuğu kontrol etmek adına kullandığı şu tip sözcükler; ‘Eğer sözümü dinlemezsen seni terk edeceğim’‘Seni sevmiyorum’
Çocuğu eleştiren ifadeler; ‘Sen çok inatçısın kötüsün aptalsın beceriksizsin’

Çocuğun yaptığı bir şeyle ebeveynine zarar verdiğini düşünmesine yol açan ifadeler; ‘Sen beni öldüreceksin’ ‘Bana kalp krizi geçirteceksin’
Dayak gibi fiziksel cezalar

Ebeveynin çocuğun güvenliği ile aşırı ilgilenmesi. Onun daha dikkatli olmasını sağlamak için sürekli uyarması; ‘Düşeceksin yaralanacaksın’ gibi
Aşırı endişe ebeveynden çocuğa geçebilir ve çocuk dünyayı tehlikeli bir yer olarak algılayabilir. Çocuk içinden gelen keşfetme dürtüsüyle ebeveynden gelen mesaj arasında çelişkiye düşer Ebeveynin çocuğun bilişsel kapasitesiyle aşırı il gilenmesi.Çocuğun bilgisini test etmek sürekli bir şeyler öğretmeye çalışmak çocukta performansı ile ilgili endişe yaratabilir

Ebeveynin çocuğun iç dünyası ve duygularına aşırı dikkat etmesi. Çocuğun ne hissettiğini duygularını anlamaya çalışması. Bu durumda çocuk sahip olduğu negatif hislerden dolayı endişe duyabilir. Şunu düşünebilir; ‘Ben üzgünmutsuz olduğumda ailemde mutsuz oluyor. Benden beklenen hep mutlu olmam’



Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 14:59 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:24   #43 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Çocuklukta Endişe Kaynakları

Çevremizde tehlikeli birşeyler olduğunda ilk tepkimiz endişelenmek olur. Hoşa gitmeyen bir durum olduğunda bununla başa çıkmamızı sağlayan bir rol oynar.
Aşağıda yaşamın ilk yıllarındaki endişe kaynakları ve çocuklukta endişenin ortaya çıkışıyla ilgili bilgiler bulacaksınız.

Yapılan araştırmalar bebeğin anne karnındayken üzgün mutlu ve korku ifadeleri sergilediğini bulmuşlardır. Bebekler doğar doğmaz annenin sesini kokusunu tanır ve tercih eder. Bu durum bebeğin ihtiyaçlarını düzenlemesi için anneyi bir partner olarak kabul etmesine yardım eder. Bebekte endişeye yol açan öğeler daha çok temel ihtiyaçları ile ilgilidir (doyurulmak kucaklanmak öpülmek altının değiştirilmesi..). Anne bu ihtiyaçları düzenli olarak karşılayabildiğinde stres faktörleri elemine edilmiş olur. Ancak ihtiyaçlar karşılanmazsa ilk endişeler ortaya çıkmaya başlar. Bebek çevreye karşı güvenini kaybeder. 12 aylık bir bebeğin ilişkilerinde bir hiyerarşi vardır; anne baba bakıcı büyükanne ve büyükbaba. Onlardan ayrıldığında protesto ve direnç ortaya çıkar. Ayrılık endişesi 18 ayda en üst düzeydedir. Çocuk büyük bir paradoks yaşar. Bir yandan anneden uzaklaşıp çevreyi keşfetmek ister bir yandan da annesinin yanında olmak ister. Ondan hem yardım ister hem istemez. Gerçekte beklediği uzaklaşıp keşfetmek istediğinde izin verilmesi ama dönüp yardım istediğinde de anneyi yanında görebilmesidir. Bu sağlanamazsa endişe duyabilir.

Büyüyen çocuk doğru ve yanlış davranışları farketmeye başlar.Yaptığı bir hareketten dolayı anne babasının ona kızmasıyla onların sevgisini kaybettiğini düşünür. Onun için ebeveynin kızması bunun bir kanıtıdır. Bilişsel sınırlılıkları vardır. Kızgınlığı sevgi kaybı gibi görüp endişeye düşebilirler. Bu nedenle kızgınlık sonrası duyguları konuşmak ve sadece davranışa kızıldığını ifade etmek çok önemlidir.

Yaşamın ikinci yılında tuvalet eğitimi endişeye neden olabilir. Baskılı eğitim çocuk için önemli bir endişe kaynağıdır. Yine bu dönemde cinsiyet farklılıkları endişeye yol açabilir. Farkındalık 15 ay civarı gelişir ve iki yaş civarı artar.

Çocuğun sahip olduğu ya da diğer cinsiyete göre sahip olamadığı şey onda endişe yaratabilir


Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 14:59 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:24   #44 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Oyunun Katkıları

Oyun Tercihini Etkileyen Faktörler
Çocuklarımıza Oyun ve Oyuncak Seçerken Dikkat Etmemiz Gereken Noktalar

Oyun çocuğun fiziksel zihinsel dil ve sosyal kapasitesinin gelişmesine fırsat vererek toplum içindeki sosyal rolününözdeşiminin ve kendini diğer bireylerden ayıran özelliklerin farkına varmasını sağlar. Çocuk oyun sırasında kendisini ve çevresiyle ilgili bilgileri ifade etme olanağı bulur.

Oyun çocuğa kurallara uymayı sorumluluk almayı işbirliğini ve diğer insanlara saygılı olmayı öğretir. Ayrıca girişimci olma tehlikeyi göze alma karar verme ve problem çözme yeteneğinin gelişmesine yardımcı olan önemli bir unsurdur. Bunların yanı sıra oyun sırasında çocuğun kendisine güvenini geliştirmeduygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamadakendi kendine yeterli olabilme gibi nitelikler kazandırır.

Çocuğun benlik gelişiminde ve sosyalizasyonunda oyun etkili bir gelişimsel süreçtir.

Oyun çocuğun dikkatinin yoğunlaştırılması ve bunun sürdürülmesine olanak sağlar. Oyun sırasında dikkatini bir noktaya toplama deneyimleri yapan çocuk bunu günlük yaşantısına da aktaracaktır.

Oyun oynayan çocuk zaman ve mekan kavramlarına ait bilgileri çok doğal bir ortam içinde öğrenir. Grup oyunlarında bekleme devam etme başlama bitirme gibi durumlar zaman kavramının yaşam içinde özümlenmesini sağlar. Ayrıca bahçede sınıfta değişik köşelerde yapılan etkinlikler de mekan kavramının gelişimini destekleyici niteliktedir. Bunların yanı sıra çocuk oyun içinde oyun materyallerini değişik durumlarda kullanarak renkleri birbirine karıştıraraknesneleri bir kaba doldurup boşaltarak materyallerin niteliksel ve niceliksel özellikleri hakkında bilgi edinir.

Oyun Tercihini Etkileyen Faktörler
Oyun gelişimini etkileyen faktörler( yaş sosyoekonomik düzey) aynı zamanda oyun tercihini de etkilemektedir. Bunlardan başka çevre düzenlemesi materyal seçimi eğitimcinin fonksiyonu çocuğun oyun tercihini etkileyen diğer faktörlerdir.

Çevre Düzenlemesi ve Materyal Seçimi
Oyun doğal planlanmamış ve açıkça yapılandırılmamış etkinliklerse de oyun aracılığıyla rastlantısal ve planlanmış öğrenmenin oluşması için çocuğun yararlanabileceği şekilde çevrenin organizasyonu ve uygun materyal seçimi içeren bir hazırlığın yapılması gereklidir.

Oyun ortamı çocuğun güven duyabileceği ve kolayca maniple edebileceği şekilde düzenlenmelidir. Çocuğun yetenekleri ilgileri ve gelişim düzeyi doğrultusunda fizik ve zihin gücünü geliştirebilecek bir düzenleme yapılmalıdır. Çocuğun kapasitesi gözönünde bulundurularak ne aşırı uyarıcı yüklü ne de potansiyelini kullanabileceğinden az uyarıcılı olmalıdır.

2.Çocuğa Ait Özellikler
Çocuklar kendi kendilerine oynarken ya da arkadaşlarıyla oynarken YAŞ ve CİNSİYET’ leriyle ilişkili olarak zihinfizik özelliklerine göre oyuncak seçerler. Çocuklar cinsel kimliklerinin bilincine vardıkları dört yaşından itibaren cinsiyet tipli oyuncakları seçerler.

Oyun gelişimini etkileyen faktörler;

1 - Yaş: Çocuğun yaşı oynanan oyun tipini etkileyen en önemli faktördür. Oyun dil zihin sosyal ve motor gelişim özelliklerinin yansıtıldığı bir aktivitedir. Dolayısıyla oyun çocuğun yaşına paralel olarak bir değişim ve gelişim göstermektedir. Oyun oynama sürecinde çocuk sosyal bir birey olarak tek başına oyundan sosyalize olmuş oyuna doğru bir geçiş sergiler.

2 - Cinsiyet: Kız ve erkek çocukları aynı gelişimsel oyun aşamalarından geçmektedir. Kız ve erkek çocuklarının oyun davranışları arasındaki tek farkcinsiyetlerine özgü oyun tipini daha fazla tercih etmeleridir. Örnek olarak kız çocukları daha çok sembolik oyunu erkek çocukları ise daha çok yapı-inşa oyunlarını tercih etmeleri verilebilir.

3 - Sosyo-ekonomik düzey: Çocukların oyunlarının gelişimi sosyo ekonomik düzeylerinden etkilenmektedir. Oyuniyi organize edilmiş zengin uyarıcılı çevresel koşullarda normal gelişimini gösterebilir. Aksi tekdirde çocuğun gelişimine dolayısıyla da oyunun gelişimine ket vurulmuş olur.

3. Materyale Ait Özellikler

Değişik amaçlar için kullanılabilecek çok fonksiyonlu olmalıdır.
Çocuğun ilgisini çekecek renk boyut ve yapıda olmalıdır.
Dayanıklı sağlam olmalıdır.
Çekici olmalıdır. Bu dikkati yoğunlaştırma ve hayal gücünü motive edici bir özelliktir.
Çeşitli gelişim alanlarını birden destekleyebilecek zengin uyarıcıları içermelidir.
Çocuğun farklı deneyimlerine fırsat vermek için oyun materyalleri hem gerçek hem de bunların minyatürü olan iki boyutlu örneklerden seçilmelidir.
Materyalde yenilik özelliği de önemlidir. Sürekli aynı materyalde oynayan çocuk için materyal çok fonksiyonel olsa bile ilk cazibesini kaybeder. Bu nedenle materyallerin belirli zamanlarda değiştirilmesinde yarar vardır. Çocukların yararlanabilecekleri oyun materyallerini aşağıda belirtildiği gibi gruplandırmak mümkündür.

1- Büyük kasların gelişimini destekleyen oyun materyalleri;Tırmanma aletleri itme ve çekme aletleri büyük toplaryuvarlanma minderleri bloklar bisiklet.
2- Küçük kasların gelişimini destekleyen oyun materyalleri; çeşitli renkli kağıtlar makas dikiş panoları boncuk ipmanupulatif oyuncaklar boş kutular.
3- Duyu ve kasların gelişimini destekleyen oyun materyalleri; Farklı özelliklerdeki dokunma panoları yıkanabilirkırılmaz bebekler ses çıkaran oyuncaklar
4- Belleği çalıştıran problem çözme becerisini geliştiren oyun materyalleri; Yap-boz takmalı sökmeli oyuncaklar ip ve boncuk halka anahtar kilit aynabüyüteç mıknatıs boncuklu hesap tahtası kitaplar.
5- Dramatizasyon materyalleri;Mesleklere özgü giysiler takılar mutfak malzemeleri temizlik malzemeleri kuklalar
6- Duyu ve düşünceyi açığa çıkaran yaratıcılığı geliştiren oyun materyalleri; boya kalemleri tebeşir fırça kum hamurkil tahta çekiç çivi müzik aletleriartık materyaller.

Çocuk yaşının özelliklerine uygun materyali kullanma eğilimindedir ve materyalin kullanılması da gelişimsel bir takım adımları kapsar.

Çocuk altı aydan itibaren tek bir nesneyle oynar sonra farklı iki nesneyle ilişki kurar ya da iki nesneyi bütünleştirir. Daha sonra benzer objeler arasında ilişki kurar ve son olarak sembolik amaçlar için onu kullanabilir. Böylece çocuk kullandığı materyale farklı bakış açıları getirerek çevresiyle ilgili farklı bilgilerini yansıtabilir

Yedi aylık bebek görme ve dokunmayla ilgili görsel ve dokunsal deneyimler ile objeleri manipule eder ve objeleri ağzına alarak tanımaya çalışır. Onüçüncü ayda materyalin fiziksel fonksiyonuyla ilgilenir onsekizinci aya doğru iki obje ile basit fakat önemli zihinsel fonksiyonlu ilişkiler kurabilir. Nesnenin manipulasyonu zihinsel gelişimin bir göstergesidir. Ve erken çocukluk döneminden itibaren gözlenen bu manipulasyon davranışları ilkel oyun davranışlarının temeli olarak düşünülmektedir.

Çocuk bir nesneye göre gösterdiği tepkiyi diğer bir nesneye de aktarabilmeyi başarmışsa materyalle sembolik düzeyde oynayabiliyor demektir.

Çocuğun materyali sembolik düzeyde kullanması tasavvur yeteneğinin gelişmiş olmasını gerektirir. Bu dış dünyadaki eylemlerin içte temsil edilmesidir. Çocuk iki yaşına kadar yeni durumlara deneme yanılmalarla uyum sağlar. İki yaşından sonra çocukta tasavvurlu düşüncenin ürünü olarak anlama gelişmeye başlarolayları kendine göre zihninde canlandırabilir. Ancak bu zihinsel olgunlaşmayla birlikte herhangi bir nesneyi başka bir nesnenin yerine geçecek bir kullanım ortaya çıkar.

Sembolik oyun gelişiminin ilk dönemlerinde asıl nesne ile nesnenin yerine geçecek nesne arasında fiziksel olarak benzerlik gözlenmektedir. İleri aşamalardaiki nesne arasında bir benzerlik olmasa da çocuk hayal gücünü kullanarakilk defa karşılaştığı nesneyi zihnindeki eski şemalar içinde değerlendirir ve yeni bir durum içinde sembolik anlamda kullanabilir..

4. Oyun Sırasında Eğiticinin Rolü
Çocuklar arasında bireysel farklılıklar vardır bazı çocuklar zaman zaman yetişkinin rehberliğine ihtiyaç duyabilirçocuğun böyle bir anda eğitimcinin yanında olduğunu düşünmesi onu rahatlatacaktır. Oyun çocuklara deneme yanılma yolu ile problemlerine çözüm getirmelerine yardımcı olur ve çocukların belirli riskleri göze alma deneyimlerini arttırır. Eğitimcinin oyunun çocuğa bu katkıları göz önünde bulundurarak çocuğa yapacağı rehberliği bir yöntemle belirlemelidir. Eğitimci ne aşırı aktif ne de aşırı pasif geri planda bir tutum içine girmemelidir. İhtiyacı olduğu anda çocuğu gerçekten rahatlatacak ve onu bir ileri düzeye götürecek bir rol üstlenmelidir. Ancak çocuğa kendi problemini kendi çözebileceği kadar bir süre tanınması gerektiği de göz önünde tutulmalıdır.

Okula yeni başlayan yada çeşitli duygusal problemleri gözlenen bir çocuk için eğitimcinin yönlendirici rehberliğinin özel bir önemi vardır. Bu çocuklar kendilerini ifade etmede oyuna ilk adımı atmada başlanan bir oyunu bir düzen içinde sürdürmede ihtiyaç duydukları desteği eğitimcinin bu yöndeki yönlendirmelerinde bulacaklardır.

Çocuklarımıza Oyun ve Oyuncak Seçerken Dikkat Etmemiz Gereken Noktalar

Oyuncak kutusunda kilit olmamalı ya da kendiliğinden kapanan ama çocuğunuza zarar vermeyecek bir mekanizma bulunmalı.
Oyuncaklar çocuğun yaşına uygun olmalı.
Kolayca kopup çocuğun ağzına atacağı küçük parçaları olmamalı.
Sivri uçları kesici kenarları olmamalı.
Parmaklarının sıkışabileceği ek yerleri olmamalı.
Gözlerine zarar verebilecek çıkıntıları olmamalı.
Çocuğunuza uygun büyüklükte ve ağırlıkta olmalı.
Zehirsiz boyalarla boyanmış olmalı.
Oyun değeri olmalı ve sadece yıkıcı deneyler yapmak için kullanılmamalı.
Oyuncaklar düzenli olarak gözden geçirilmeli hasarlı ve kırık olanlar atılmalı.
Dış alanlarda:
Oyun alanının tabanı yumuşak etrafı çitle kaplı olmalı.
Oyun alanından zehirli bitkiler temizlenmeli.
Oyun araç ve gereçleri yere güvenli bir şekilde sabitlenmeli.
Bozuk paralar kibrit çakmak sigara izmariti oyun alanında olmamalı.
Mutfakta oyuncak bulunmamalı.



Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:00 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:24   #45 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Çocuk ve Hayvan Sevgisi

Yeryüzünde sadece insanlar yaşamıyor onlar birçok canlı türü içinde sadece biri. Bu canlı türleri de varoluş nedeni ve halihazırdaki işlevleri ile birbirini tamamlayarak bir döngü biçiminde karşılıklı etkileşerek gerek ekolojik gerek biyolojik ve gerekse insanlar için geçerli olan ruhsal boyutlarda yaşamlarını anlamlı kılmaktadırlar. Doğanın gereğide budur. Birisindeki eksikliğin bu döngüyü olumsuz yönde etkileyerek diğerlerinin varoluşlarının veya işlevlerinin aksamasına neden olduğu bilinmekte ve "Çevrecilik" akımları tarafından çok açık bir biçimde vurgulanmaktadır.

insan gelişiminde de hayvanların bitkilerin özellikle de evcil hayvanların katkısı sanıldığından daha çoktur.

Çocuğun bedensel zihinsel ruhsal ve sosyal gelişimi bir bütünlük içinde ve birbirini az yada çok etkileyerek tamamlanır. Çocuk önce kendini ve kendi dışındaki dünyayı beş duyusu ile algılar algıladıklarını da taklit ederekonlarla karşılıklı ilişkiye girerek öğrenir. Özellikle de bu karşılıklı ilişkinin kiminle? nasıl? ne sıklıkla? olduğu onun zihinsel ruhsal sosyal gelişimini yakından etkiler.

Muhakkak ki bu ilişkideki önemli kişiler önce annesi ve diğer aile bireyleri daha sonraları da yakın ve uzak çevresindeki insanlardır. Hayvan ve bitkiler de gerek canlı gerekse cansız (oyuncak) halleri ile çocuğun dünyasına bebeklikten itibaren girerler.

Özel bir bebek veya oyuncak ayıcık çocuğun annesinden sonra en yakın arkadaşı olabilir. Bu oyuncak ayıcık veya bebek onun sırlarını paylaşır kızgınlığına katlanır huzursuzluğunu giderir. Evcil hayvanlarda aynen bu oyuncaklar gibi çocuğun yaşamında etkili olabilirler. Çocuk bir evcil hayvan ile insanlarla nasıl sosyalleşileceğinin provalarını yapabilirmutluluğunu veya mutsuzluğunu paylaşabilir öfkesini ona bağırarak giderebilir. Ona bakarak birine birşeyler vermeninyardım etmenin zevkini tadabilir onu sahiplenerek bağlılık duygusunun farkına varabilir. Yine çocuk evcil hayvana bir şeyler öğreterek kendi bir şeyler öğrenir korkularını onun üzerinde deneyerek yenebilir ve de insan ilişkisinin temelini oluşturan sevmeyi vermeyi korumayı bağımsız bir kişi olmayı öğrenir.

Doğaldır ki; bu sayılan ruhsal ve sosyal süreçler sadece hayvanların yardımıyla yapılabilir anlamına gelmez ancak bir yerde bir süre için çocuğun hayatına katkıda bulunabilir. Özellikle de çocuğun herhangi bir nedenle yoksunluk yaşadığı durum ve zamanlarda bu katkısı daha da artacaktır. Örneğin: Sevdiği birini kaybettiğinde ev okul değişikliklerinde ana-babanın ayrılıklarında çocuk için bu evcil hayvan "bir yerine koyma" paylaşma işlevi görebilir.

Kuşkusuz ki bütün bunların yanı sıra çocuk yaşadığı dünyayı doğasıyla bitkisiyle hayvanları ile bir bütün olarak algılayacak ve kabullenecek bu da onun hem birey olarak daha mutlu olmasına hem de sosyal bir varlık olarak daha saygılı daha verici olmasına yardımcı olacaktır.


Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:00 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:25   #46 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Doktor Çocuğum Çok Yaramaz

Çocuk eğitiminde cezanın yeri
İyi davranışların takdir edilmesi
Çocuğa değişik seçenekler sunmak
Yapılması istenen davranışı bir oyuna dönüştürmek
İleriye dönük plan yapmak
Olumlu davranışını takdir etmek

1. Doğal sonuçlar
2. Mantıklı sonuçlar
3. Çocuğun çok istediği bir şeyi kısıtlamak
4. Belli bir süre bir yerde bekleme cezası
Etkili bir eğitim için bazı öneriler

Çocuk eğitiminde tokatın yeri var mı?
Çocuğa hangi davranışlarının iyi hangi davranışları yapmaması gerektiğini öğretmek ebeveynlerin görevidir. Bunların çocuğa öğretilmesi aslında sanıldığı kadar zor değildir ancak biraz sabır gerektirir. Özellikle küçük çocukların öğrenmesi zaman aldığından hatalı bir davranışı değiştirmek genellikle birkaç haftalık bir çalışmayı gerektirir. Bunun için acele edip hemen ümitsizliğe kapılmamalıdır.

Çocuk eğitiminde cezanın yeri
Terbiye etmek denilince pek çok kişinin aklına hemen cezalandırma gelir. "Dayak cennetten çıkmadır" ya da " Kızını dövmeyen dizini döver" gibi atasözleriülkemizde cezalandırmanın çocuk eğitiminin bir parçası olarak asırlarca kullanıldığının bir kanıtı olarak dilimizde yer etmiştir. Terbiye etmek ve cezalandırmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Terbiye çocuğa olumlu davranışların kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğinin öğretildiği ve içinde ödüllendirmenin de yer aldığı bir sistemdir. Cezalandırma ise daha negatif bir anlam taşır; çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın arkasından gelen bir sonuçtur. "Terbiye etmek" bizim geleneklerimizde genellikle cezayı çağrıştırdığından "eğitmek" kavramının kullanılması daha yerinde olacaktır. Çocuk yalnızca yanlış yaptığı zamanlarda değil diğer zamanlarda da davranışları konusunda eğitilmelidir. Hatalı davrandıkları zaman çocuklara kızma ve azarlama yerine olumlu davrandıklarında yüreklendirme ve takdir etme onların yanlış davranışlarını daha kolay değiştirmelerini sağlayacaktır. Çocuklar kendilerine değer verildiğini gördükçe kendilerini daha iyi hissedecek çevredekileri daha fazla dinlemeye gayret edecektir.

İyi davranışların takdir edilmesi
Çocuğun ilerideki davranışlarının temeli daha doğumdan itibaren biçimlenmeye başlar. Örneğin bebek altını kirlettiği ya da acıktığı zaman ağlayarak isteklerini belirtir. Anne hemen onun yanına gidip isteğini karşıladığında bebek annesinin yanında olduğunu bilerek ona güven duyar.

Bebek iki aylık olduğu zaman kendi kendine uykuya dalmasına izin verilmelidir. Bu aydan itibaren bebeğin uykubeslenme ve oyun zamanları aileye uyum sağlayacak biçimde belirli bir düzene konulmaya çalışılmalıdır. Bebek emeklemeye ve yürümeye başladıktan sonra gereken güvenlik önlemleri alınmalı onun için tehlikeli olabilecek cisimler ortalıkta bırakılmamalıdır. Çocuk için tehlikeli olmayacak eşyalar ise merakını gidermesi açısından onun ulaşabileceği yerlere konulmalıdır. Örneğin ağır tencere ve çaydanlık gibi çocuğun yaralanmasına neden olabilecek eşyalar dolapta kilitli tutulurken daha hafif olan tabaklar ve plastik eşyaların konulduğu dolaplar açık tutulabilir. Çocuğun hareketlenmeye başladığı bu dönem ona en fazla dikkat gösterilmesi gereken dönemdir. Örneğin bebek soba ya da elektrik ocağı gibi sıcak bir eşyaya yaklaştığında "hayır sıcak!" gibi ifadelerle oradan uzaklaştırılmaya çalışılmalı ve oynaması için eline bir oyuncak verilmelidir. Başlangıçta bebek bunun bir oyun olduğunu zannedip gülse bile birkaç hafta sonra onun zararlı bir şey olduğunu öğrenecektir.

Çocuk 18 aylık olduğunda çocuğun kontrol edilmesi biraz daha zorlaşır. Bu yaşlarda çocuk kendi gücünün sınırlarını öğrenmek ister. Bu dönemde anne baba birlikte onun hangi davranışlarına izin verip hangilerine vermeyeceklerini kararlaştırmalıdırlar. Böylece çocuk da bir ikileme düşmemiş olur. Ebeveynin nasıl davranması gerektiği konusunda aşağıda bazı ipuçları verilmiştir:

a. Çocuğa değişik seçenekler sunmak
Belirli sınırlamalar getirirken aynı zamanda belirli bir serbestlik de tanınmış olur. Örneğin "Oyuncaklarını kendin mi toplamak istersin yoksa sana yardım edeyim mi?" denilebilir.

b. Yapılması istenen davranışı bir oyuna dönüştürmek
Eğer çocuktan istenen davranış ilginç bir hale getirilirse çocuk bundan zevk alacaktır. Örneğin ona "Hadi bakalım yarış yapalım hangimiz daha çabuk elbisesini giyecek?" denilebilir.

c. İleriye dönük plan yapmak
Çocuk hep aynı olumsuz davranışları yineliyorsa örneğin bakkala gidildiği zaman sürekli bir şeyler istiyor tatsızlık çıkarıyorsa başka bir zamanda bunun doğru olmadığı ona öğretilmelidir. Bunun için çocuğun karnının tok olduğu bir zaman bakkala götürülerek alıştırılmaya çalışılmalıdır. Sıkılmaması için de çocuğun yanında oyuncak ya da kitap vb. götürülebilir.

d. Olumlu davranışını takdir etmek
Çocuk olumlu bir davranış gösterdiğinde bu davranışı nedeniyle onurlandırılmalıdır. Bu her zaman çocuğa hediye alınması anlamına gelmez; ona sarılıp "Bugünkü güzel davranışından dolayı çok mutlu oldum teşekkür ederim" demek de onu çok mutlu edecek ilerideki davranışları için yüreklendirecektir. Ama bazen işler yolunda gitmeyebilir. Eninde sonunda çocuk anne ya da babasını dinlemediğinde onların nasıl davranacağını gerçekten söylediklerini yapıp yapmayacaklarını sınamak isteyecektir. Eğer çocuk ebeveynleri dinlemiyor ise bu durumda başvurulacak bazı yöntemler vardır:

1. Doğal sonuçlar
Çocuk yaptığı hareketin doğal sonuçlarına katlanmasını öğrenmelidir. Ancak bu sonuçlar çocuk için herhangi bir tehlike yaratmamalıdır. Örneğin çocuk sütünü kasıtlı olarak dökmüşse o öğünde yeniden süt içemeyecek ya da eğer oyuncağını kırmışsa artık o oyuncakla oynayamayacaktır.Bu kendisinin yaptığı davranışların bir sonucu olduğu için de anne ya da babayı suçlamayacaktır (kendi düşen ağlamaz kuralı). Böylece çocuk sütünü bir daha dökmemesinioyuncağı ile daha dikkatli oynamasını kısa zamanda öğrenecektir.

2. Mantıklı sonuçlar
Çocuğun doğal sonuçlarla öğrenmesi en iyisidir. Ancak bu her zaman işe yaramayabilir. Örneğin anne çocuğa oyuncaklarını toplamasını söylemişse ve çocuk da bunu yapmıyorsa ne yapılabilir? İşte bu durumda çocuğun hareketiyle ilgili bir sonuç yaratılabilir. Anne eğer çocuk oyuncaklarını toplamazsa onları kaldıracağını ve akşama kadar oyuncaklarla oynayamayacağını ona söyleyebilir. Bunu söylerken annenin söylediği şeyi gerçekten yaparak ciddi olduğunu çocuğa göstermesi gerekir. Fakat bunu bağırarak değil yumuşak bir ses tonu ile söylemelidir.

3. Çocuğun çok istediği bir şeyi kısıtlamak
Mantıklı bir sonuç çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Çocuk ebeveyni dinlememekte ısrar ediyorsa çocuğa çok istediği başka bir şeyin kısıtlanacağı söylenebilir. Ancak bu yöntem uygulanırken bazı noktalara dikkat edilmelidir: Beslenme gibi çocuğun gerçekten gereksinimi olan şeyler ısıtlanmamalıdır. Bu yöntemin etkili olabilmesi için kısıtlanacak şey çocuğun gerçekten çok istediği bir şey olmalıdır.
Ebeveyn söylediği şeyi gerçekten yapmalıdır. Örneğin davranışını düzeltmediği sürece çocuğa dondurma yiyemeyeceği söylenmiş fakat herhangi olumlu bir gelişme olmadığı halde anne ya da baba onun gönlünü almak için biraz sonra dondurma almışsa bu yöntem doğaldır ki işlemeyecektir.

4. Belli bir süre bir yerde bekleme cezası
Bu ceza diğer yöntemler işe yaramadığında en son çare olarak kullanılabilir. Bu yöntem çocuk diğer çocukları ısırdığında vurduğunda ya da buna benzer durumlarda kullanılabilir. Çocuk önce bir kez ikaz edilir eğer aynı davranışı sürdürürse ona önceden belirlenmiş bir odaya ya da odanın bir köşesine gitmesiorada bir süre genellikle de bir sandalyede sessiz bir biçimde beklemesi söylenir. Eğer oraya gitmemekte direnirse kucaklanarak oraya götürülür ve bir süre orada kalması sağlanır. Bu cezanın neden verildiği birkaç cümle ile ona anlatılmalıdır. Çocuğun bekletildiği oda ya da yer çocuk açısından herhangi bir tehlike içermemelidir.

Çocuğun orada bekleme süresi kabaca her yaş için 1 dakika olarak belirlenir (Örneğin 4 yaşında bir çocuk için 4 dakika gibi). Eğer ceza süresi çok uzun tutulursa çocuk neden oraya konulduğunu bir süre sonra unutacaktır.

Ceza süresi için saat kurulur saat çaldığında çocuğa cezasının bittiği söylenir. Çocuk bu süreyi uslu bir biçimde tamamlarsa sevecen bir biçimde kucaklanır ve "Tatlım cezalı olduğun için orada kalmak zorundaydın" gibi sözler söylenir ve olay orada kapanır. Bu durumu çocuk ile tartışmak gerekirse en az birkaç dakika geçmesi beklenmelidir. Eğer ceza süresi içinde çocuk gene bağırır çağırır ve olayı protesto ederse saat yeniden kurulur ve süre baştan başlatılır. Bu yöntemlegenellikle 2 hafta içinde çocuk uyum sağlamayı öğrenecektir.

Etkili bir eğitim için bazı öneriler
Çocuğun neler yapıp neler yapamayacağına karar verilmelidir. Her çocuk aynı hızda büyüme ve gelişme göstermez. Ebeveyn çocuğa bir şey söylediğinde çocuk yapmıyor ise bu kasıtlı olabileceği gibi çocuk onu anlamadığından ya da yapamadığından da olabilir.

Ebeveynler konuşmadan önce iyice düşünmelidir. Daha önce çocuğa herhangi bir uyarıda bulunmuş ya da bir kural koymuşlarsa ona uymaları gerekir. Bununla birlikte çocuktan beklenen davranış ya da konulan kurallar gerçekçi olmak zorundadır. Bir diğer önemli nokta da ebeveynin her zaman aynı biçimde davranması bir gün farklı diğer gün farklı kurallar koymamasıdır. Çocuklar ne zaman nasıl davranacaklarını çabuk öğrenirler. Bunun için de zaman zaman ebeveynin koyduğu kuralları sınarlar ve onun sınırlarını öğrenmeye çalışırlar. Örneğin bakkalda huysuzluk yapan bir çocuğu sakinleştirmek için anne ona sakız şeker gibi şeyler alırsa bir daha bakkala gittiğinde çocuk yine aynı biçimde davranacaktır.Bunu önlemek için ebeveyn her zaman aynı biçimde davranmalı ve kendi koyduğu kuralları çiğnememelidir.

Çocuk huysuzlandığında onun duyguları da dikkate alınmalı ve onun neden öyle davrandığını anlamaya çalışmalıdır. Eğer davranışın nedeni bulunursa çözüm arkasından gelecektir. Ebeveyn onu anladığını çocuğa söylemelidir. Örneğin"Arkadaşın gittiği için üzülüyorsun biliyorum ama yine de oyuncaklarını toplamalısın" gibi onu anladıklarını ifade etmek oldukça yararlı olacaktır.Anne ve babalar da yaptığı hatalardan ders almasını öğrenmelidir. Herhangi bir biçimde yanlış davrandıkları zaman önce sakinleşmeli gerekirse çocuktan özür dilenmeli bundan sonra nasıl davranacağını ona söylemelidir. Çocuğa doğru davranışları öğretmek çocuk eğitiminde elbette ki çok önemlidir. Ancak çocuk kendini kontrol etmesini ebeveynlere ve diğer büyüklere bakarak daha çok öğrenir. Onun için ebeveynlerin söyledikleri ile yaptıklarının tutarlı olması zorunludur. Büyükler gibi (!) çocuklar da zaman zaman bazı hatalar yaparlar. Önemli olan bu yanlış davranışlardan yola çıkarak doğruların ona sevecen bir biçimde öğretilmesidir.

Çocuk eğitiminde tokatın yeri var mı?
Eskiden ebeveynlerden tokat yemek çocuk terbiyesinin neredeyse ayrılmaz bir parçasıydı. Bu yüzden şimdiki erişkinler arasında tokat yemeyen birini bulmak oldukça zordur. Günümüzde de özellikle kırsal kesimde ve büyük şehirlerin varoşlarında çocuklar hala büyüklerinden tokat yemektedir. Hatta okullarda bile zaman zaman öğretmenlerin dayağa başvurduğu bilinen bir gerçektir. Peki bu "cennetten çıkma (!)" olduğu tabir edilen dayağın çocuk eğitiminde yeri var mı? Amerikan Pediatri Akademisi tokatın çocuk eğitiminde kullanılmaması gerektiğini eğer çocuğun cezalandırılması gerekiyorsa ona alternatif diğer yöntemlerin kullanılmasını önermektedir. Dayak atmanın çocuk eğitiminde yeri yoktur çünkü: O an için işe yaramış görünse bile çocuğun davranışını değiştirmede aslında daha önce söz edilen bir sandalyede bekleme cezasından daha etkili değildir.

Tokat atmak çocuğa sorumluluk öğretmez tersine onun daha da kızmasına ve hırçınlaşmasına neden olur. Ebeveynlerin çoğu daha sonradan tokat attıkları için pişmanlık duymaktadırlar. Sürekli tokat yiyen çocukta zamanla bu yöntem de artık işe yaramaz olacaktır. Tokat atmak şiddetine bağlı olarak çocukta ciddi fiziksel hasarlara neden olabilir. Sürekli dövülen çocuklarda depresyon alkol kullanımı diğer çocuklara saldırganlık daha sık görülür hatta erişkin olduklarında kendi eş ve çocuklarını dövme ve suç işleme oranları diğer kişilere göre daha fazla olmaktadır.

Yapılan çalışmalar dayak yiyen çocukların erişkin olduklarında diğer kişileri –onları sevseler bile- daha çok cezalandırma eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur. Onun için hekimler olarak bizler çocuk eğitimi konusunda ebeveynlere doğru yolu göstermeli sağlıklı bir nesil yetiştirmek için her türlü şiddetten kaçınmaları gerektiğini onlara olabildiğince öğretmeye çalışmalıyız. Son söz olarak Dorothy Law Nolte'un aşağıdaki satırları bu konuda söylenmesi gerekenleri çok güzel bir biçimde dile getirmiyor mu?

Çocuk yaşadıklarından öğrenir...
Eğer bir çocuk eleştiriyle yaşarsakınamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk düşmanlıkla yaşarsa savaşmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk utançla yaşarsa suçlu hissetmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörü ile yaşarsa sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övgüyle yaşarsa değer vermeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alayla yaşarsa utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk adil yaşarsa adaleti öğrenir.
Eğer bir çocuk güvenceyle yaşarsa inanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk dürüstlükle yaşarsa doğruyu öğrenir.
Eğer bir çocuk yüreklendirmeyle yaşarsa kendine güvenmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk arkadaşlıkla yaşarsa dünyada sevgiyi bulmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk onaylamayla yaşarsa kendinden hoşlanmayı öğrenir



Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:00 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:25   #47 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Cinsel gelişim

Biyolojik özelliklerimizi temel aldığımızda erkek ya da dişi olarak belirlenen bir cinsiyetimiz vardır. Cinsellik ise bu biyolojik yapı üzerine eklenen sosyolojikpsikolojik ve felsefi boyutları da içeren daha geniş bir tanımlamadır. Doğum öncesinden ölüme kadar duyguları düşünceleri inançları davranışları ve yaşantıları içeren gelişimsel bir süreçtir. Belirli bir yaşam döneminde beklenen cinsel duygular inançlar ve davranışlar o yaşa uygun cinsel gelişimi belirler.

Cinsel gelişim ile ilgili bilgilerimiz psikoseksüel gelişim kuramı ile ilgili temel bilgilere dayanmaktadır. Döneminde birçok olumlu ve olumsuz eleştiri ile karşılaşan bu kuram 1915 yılında Freud tarafından geliştirilmiştir. Psikoseksüel gelişim kuramı günümüzde de sarsılmaz yerini korumaktadır. Başlangıçtaki eleştiriler bu kuramda aktarılan çocuk cinselliğinin yetişkin cinselliği ile karıştırılmasından kaynaklanmıştır. Aslında çocuklarının cinsellikleri ile ilgili danışmanlık isteyen anne babaların da çocuk ve yetişkin cinselliğini karıştırdıklarını görmekteyiz.

Psikoseksüel gelişime göre cinsel enerji değişik gelişim dönemlerinde değişik beden bölgelerine yönelmektedir. İlk bir yılda ağız gereksinimler doyumlar ve dış çevre ile ilişkilerde kullanılan organdır. Bebekler tanımak için her şeyi ağızlarına götürmekte dünyayı ağızları ile tanımakta ve bundan hoşlanmaktadırlar. Bebekler annelerini emmedikleri dönemlerde parmaklarını emmektedirler. Birinci yaştan sonra ağız bölgesinin verdiği haz yerini çocuğun çişi ya da kakasını kontrol edebilme yeteneğine bırakmaya başlar. Çocuk bu kontrolün kendi elinde olmasından çok hoşlanmaktadır. İkinci yılda bu yeteneğin yanında çocuk altının temizlenmesi sırasında ya da idrar yolu iltihabı ve bu bölge pişikleri sonucunda cinsel organlarının farkına varır. Genel olarak bedenine dokunulmasından hoşlandığı bu dönemde cinsel bölgelere dokunulması da haz vericidir. Ayrıca kız ya da erkek olma ile ilgili ilk farklılıklar da bu yaşlarda başlamaktadır. Çocuk cinsel oyunlarla anne ya da babadan hangisine benzediğini anlamaya çalışmaktasonrasında aynı cinsiyetten ebeveyn ile özdeşim kurarak o dönemi tamamlamaktadır. Özetle çocuğun cinselliğe olan ilgisi bu özdeşim çabaları ve bedeni ile ilgili hazların sürmesine yöneliktir. Yaklaşık 3-5 yaşları arasında giderek azalan bu ilgi yerini daha haz veren ve doyurucu olan kişilerarası etkileşim arkadaşları ile oynama ve öğrenme çabalarına bırakmaktadır.

Ergenlik ile daha önceki bu özdeşimler ve cinsiyet hormonlarının etkisi ile cinsel kimlik oluşacaktır. Burada sözü edilen artık erişkin cinselliğine yönelik adımları içermektedir. Çünkü yetişkine benzeyen düşünce sistemi ve hormonların etkisi başlamıştır.

Burada cinselliğin de doğal ruhsal ve bedensel gelişimin bir parçası olduğunu vurgulamak için bilgiler aktarılmaya çalışıldı. Anne baba öğretmenler ve okul yöneticilerinin burada aktarılandan daha fazlasını öğrenmelerini iletişimde oldukları çocuklara bilimsel bir temelden doğru bilgiler vermeleri gerekir. Bilmediğinizde "bilmiyorum" diyebilmelionlarla anlayacakları bir dilde konuşmalısınız. Onların dili ile tıp dilini ilişkilendirmeli tepkilerinizi onların bedenselzihinsel ve psikososyal gelişim düzeyine göre uyarlamalısınız. Çocukları her türlü konularda olduğu gibi cinsel bilgi sağlamada da anne babaları ile konuşmaya cesaretlendirmeliyiz.


Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:01 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:25   #48 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Kardeş Kıskançlığı

Çocuklar bir kardeşlerinin olmasını isterler ancak kardeş doğumu ile de yoğun bir kıskançlık yaşamaya ve anne babaları zorlamaya başlarlar. Önceleri sürekli kardeş isteyen bir çocuğun bu isteği gerçekleştikten sonra neden kardeşini kıskandığı hatta ona düşman gibi davrandığını anlamak zor olmalı. Oysa bu çocukların süreklilik göstermeyen değişken olan isteklerini yansıtan dolayısıyla onların doğasıyla ilgili ipucu veren bir özellikleridir. Bu nedenle çocuk için diğer önemli kararlarda olduğu gibi kardeş isteğinin gerekliliğine de anne ve babanın karar vermesi gerekmektedir. Annenin beden ve ruh sağlığı ailenin ekonomik gücü doğacak çocuğun bakımına ilişkin sorumlulukların paylaşılması bu kararı belirleyecektir.

Kardeş kıskançlığına gelince; kıskançlık insanoğlunun en doğal en evrensel duygularından birisidir. Kıskançlık sevilen kişinin başkasıyla paylaşılmasına katlanamamak olduğuna göre sevginin bulunduğu her yere girer. Sevgililer arasında belirli bir ölçüyü aşmadığı sürece sevgi gülünün dikeni sayılır. Ancak bu doğal duygu insanı kemiren bir tutku olmaya başlayınca sevgiyi gözeten bir duygu olmaktan çıkar sevgiyi yok eder. Çocuk için en değerli varlık anne olduğuna göre onu başkalarıyla paylaşmak kolay dayanılır bir duygu değildir. Sevgilisini başkasının kolunda gören bir erkekle annesini kucağında "yabancı" bir çocukla gören kardeşin duyguları pek ayrılık göstermez. Anne sevgisini yitirme korkusu daha yeni bir kardeş geleceğini öğrendiği anda içini sızlatmaya başlar.

Kardeş doğumu bu ve diğer nedenlerle çocuk için zorlayıcı bir yaşam olayıdır. Gebeliğin ve yenidoğan çocuğun annede oluşturduğu bedensel güçlükler ve yorgunluklar çalışan annenin zamanının önemli bir bölümünü çocuk bakımına ayırması gibi nedenler eve gelen bu yabancı yüzündendir. Gelen çocuğun cinsiyetinin farklı olmasıbeceriksizliği yoğun bir ilgi ve bakıma gereksinimi olması onun daha çok sevildiği şeklinde yorumlanmakta ve kıskançlık artmaktadır. Annenin yenidoğan bebekle birlikte oluşacak güçlüklerini hafifletebilmek için çocuğun kreşe verilmesi ya da odasının ayrılması gibi değişiklikler de bu duyguyu artıracak yeni uyum sorunlarına neden olacaktır.

Çocukla kardeşi arasındaki yaş farkı ne kadar azsa kıskançlık o denli büyük olmaktadır.Henüz anneye gereksinimin sürdüğü 3 yaşından küçük çocuklarda anne ilgisinin azalması sonucu yeni kardeşe tepkisi büyük olacaktır. İkinci ya da üçüncü kardeşi kabullenme daha kolay olmaktadır.

Kardeş kıskançlığı doğal bir duygudur sevgi ve kıskançlık-nefret ara ara yoğunlaşarak zaman içinde yoğunluğunu kaybeder. Kardeşini sevmek zorunda değildir. Olumsuz duygular anlayışla karşılanmalı ve bu duyguları belirtmesi yüreklendirilmelidir (beni de uğraştırıyor arasıra ben de kızıyorum beceriksizliği yüzünden ona çok zaman harcıyorumseni sevmediğimi düşünme eskisi kadar seviyorum ben de kardeşim doğduğunda kıskanmış böyle düşünmüştüm). Anne-baba bebeği çocuğun önünde gösterişli bir biçimde okşayıp sevmekten kaçınmalıdır.

Çocuklar eve gelen yabancıya farklı tutumlar sergileyebilir;
-sevgi gösterilerinde bulunabilir (annenin kendisinden tümüyle uzaklaşmaması için onun yanında yer alır)

-abartılı sevgi gösterileri (alttaki duyguları ele veren davranışlarla birliktedir; kardeşinin yanağını okşarken biraz fazla sıkar ağlatacak ölçüde kucaklar kaza ile yere düşürür)

-etkilenmemiş gibi davranma (bebekle ilgili görünmeyen huysuzluklar hırçınlıklar tutturmalar isteği yapılmadığında ağlama tepinme)



Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:01 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:25   #49 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Çocuktum Obsesiftim!

Dört yaşına gelene kadarki hayatımıza hükmeden korkular sonrakilerin “giyinmemişi” sayılabilirler. Tehlikenin kucağına atılmamak için elinden geleni yapanların bir kısmı...

"Hayatın giderek karmaşıklaştığı dönemlerde hayatı anlamakta zorluk hissettiğimizde elimizdeki mevzilere sıkıca sarılmamızın ilk provasını bebeklikten çocukluğa geçiş yıllarımızda yapıyoruz. Hayatın korkutuculuğunu ilk hissettirmesi ile birlikte..."

1. Obsesif olunmaz obsesif kalınır...

Üç yaşındaki çocuklara bir bakın ağzının kenarına bulaşan yağdan rahatsız olmayanını bulana ödül var. Oyuncaklarının onun kafasına göre olan düzenini bozun bakalım cesaretiniz varsa. Tertip ve intizama olan merakları dorukta olan bu çocuklar büyüdüklerinde nereye gidiyorlar? Prefontal korteksin müthiş bir büyüme hamlesi geliştirdiği o yıllarda her şeyi bir sınıfa sokmak görülen her nesnenin yaşanan her dakikanın adını ve anlamını repertuarımıza kaydetmek için obsesif olmayıp da ne yapsak? Hayatın giderek karmaşıklaştığı dönemlerde hayatı anlamakta zorluk hissettiğimizde elimizdeki mevzilere sıkıca sarılmamızın ilk provasını bebeklikten çocukluğa geçiş yıllarımızda yapıyoruz. Hayatın korkutuculuğunu ilk hissettirmesi ile birlikte... Bu dönemin obsesif stilini bir türlü bırakamayanlarhayat boyu aynı stille devam etmeyi öyle kalmayı ya da sıkıştıklarında öyle olmayı “tercih” ediyorlar. Her şey “hep öyle” ya da “hep böyle” kalsın diyenler obsesif kalıyorlar. Nedeni? Nedeni uzun hikaye ama kuşaklar boyu aynı obsesif stile sahip en azından bir birey bulundurmayı “âdet” edinmiş bir aileye mensup olmak desek... “Genetik belirlenim” demenin bir başka yolu işte.

2. Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm...

Dört yaşına gelene kadarki hayatımıza hükmeden korkular sonrakilerin “giyinmemişi” sayılabilirler. Tehlikenin kucağına atılmamak için elinden geleni yapanların bir kısmı bildik ve emniyetli saydıklarından ayrılmamak için bir şeylere “takılmayı” dener. Uyku vaktinde mesela... Uyumamak için direnen çocuklar takıntılarını uygulamaya sokarlar. Yatmadan önce söylettirilen marşlar bir masal iki masal üç masal... Bitmek bilmeyen ayrılık merasimleri... Hiç yatmasamn’olur sanki? Yattığımda sonrada kalktığımda yattığımdaki gibi bir dünyaya kalkabilecek miyim?Hayat bıraktığım yerden devam edecek mi?
Bu soruyu açıkça sormayan bir çocuğun sorusunun “doğru” cevabının ürkütücülüğünü hissettiğini ama kelimelendiremediğini düşünüyorum.
O ürküntünün verdiği dehşetle ne yaptığını bilir mi insan? Çocuk açısından güvenliği tehdit edilen her şey bir takıntı sebebi sayılabilir. Güvenliğinin gerçekten ne kadar sağlam olduğunu anlamak zorundayız. Ah elbette obsesifliğin tehditleri önleyici ya da güvenliği sağlayıcı bir yöntem olarak işe yaramazlığı aynı mesele. Ama ya bildiğiniz bir rahatlama yolu yoksa obsesifleşmekten başka?

3. Güvenli kucaklar...

Felaketlerden kaçmanın en güvenli yolu güvenli kucaklara sığınmak... Daha bebekken aldığımız “ders”ten yararlanmayı sürdürenlerimiz kucaktan hiç inmemeyi veya kucağa hiç çıkmamayı seçenler olarak ikiye ayrılabilir. İki durumda da senaryo aynı aslında: Korkunun yönettiği bir hayatın öznesi olmakkaderine pek elleşmeyen birisi olarak kalmak... Obsesif-kompulsif çocukların hayatlarının başka dönemlerinde o tutuk takıntılı hallerinden kurtulduklarındahiperaktifleşmeleri senaryonun öbür tarafına geçmek gibi: Çok kontrolden hiç kontrole...

4. Yaprak toplayarak...

Hiç yaprak bırakmamacasına koşturuyor sokak aralarında bahçeden bahçeye... “Bir tane bile kaldıysa söylemesi bile zor çok kötü şeyler olabilir. Kime mi? Anneme tabii ki... Onu önlemek için topluyorum şehrin bütün yapraklarını şehrin.” Uykusuz susuz eksiksiz ne kadar yere düşmüş yaprak varsa o kadar yaprak toplanmalı. Kendini yok edercesine bir takıntının peşine takılan herkes bir felaketi kendisinin ya da en sevdiği ve en kızdığının başına gelebilecek bir felaketi önlemek çabasında. Bir çocuk bunu ne kadar söze dökebilir ki? “Geceleri yaprak toplamaya ara verdiğimde gidip annemim yüzüne krem sürüyorum. Kırışıklıklar kaybolsun diye... Saçlarını da boyamak istiyorumtek bir beyazlık kalmacasına.”

5. Fazla sıkı tuttuysan hayatın elini...

Hayat ile ilişkimizdeki tarzımızı çocukken annemizin elini tutuşumuza benzetiyorum. Kimimiz sımsıkı yapışıyoruz hiç bırakmamacasına... Kimimizin tutuşu iseher an kurtuluverecek gibi gevşek iğreti. Güvenli ne zaman tutacağını ne zaman biliyor gibi gözüken çocuklara bir yandan imrenerek... Hayatın elini fazla sıkı tutmaya (obsesif-kompülsif) bozukluk denilebilir mi?

6. Sevmek bir takıntı mı?

Ne iddialı bir soru bu... Tabii ki sevmek bir takıntı. Ama sevmek bozukluk olan takıntı mı? Allah aşkına bu sorunun cevabının ne önemi var; nasıl olsa kimse aşktan iyileşmek istemez ki...

7. Sofra krizi...

Masada hep aynı yerde oturur. Tabağının ortasında iki kaşık ne bir eksik ne bir fazla iki kaşık patates püresi. Üstüne bir köfte bir pirzola... Her öğle saatinde dedesi ajans dinlerken o da sofradaki yerini alır. Yemek öncesinde abdest alırcasına bir titizlikle içinden bir şeyler söylene söylene tırnağından dirseğine elini-kolunu yıkar. İşin sırasını bozacak bir ses kapının zili mesela onu çıldırtmaya yeter. Isırsa birilerini ya da kendi kollarını en iyisi...O ısırık ancakdüzenin bozulmasının yarattığı öfkeyi yatıştırmaya yeter... Senin sofrada oturacağın yere yediğine içtiğine karımaya başladığında alır doktora götürürsün. Her sofra krizinden sonra ağlamalarına dayanamaz dediklerini uygulayacağına söz verirsin. Hep bir şeyler eksik kalır onun istediklerini bir türkü tam yapamazsın. Ona giderek daha çok kızarsın. O da sana kızar. Anlaşılamadığını düşünür. Sende anlaşılamadığından yakınırsın.

8. Hayatı hissedemeyen çocuk...

Hayat sahici mi? Öyle değilmiş gibi geliyor da...Temiz ama temiz değilmiş gibi... Her hazırlığı tamam ama hiçbir hazırlığı yokmuş gibi... Yapılanlar sanki yapılır yapılmaz eylem-hafızamızdan siliniyor. Hiçbir iz bırakmadan kayboluveriyor. Her yaptığımızı tekrar tekrar denetlemek yaşananları hiç olmamış gibi algılamakyapılanların devamlılığını ancak yapıldığı anla sınırlamak... Devamlı aynı şeyleri yapmak. Belleği birkaç basamaktan geriye gitmeyen ve söz tutmayan bir bebek belleği haline getiren bu sürece bir çocuğun dayanması zordur. Yaşadıklarının sahiciliğinden hep şüpheye düştüğünde yaşananları doğrulamaktan başka bir çare bulamayan çocuk ısrarcıdır. Yaşayabilme telaşındadır. Bu günden ayrılmak istemez bu gün ya da bu an daha telaffuz ederken kelimelerigeçmişte kalıverir. Bugün olarak bellediği bir geçmişe tutunan çocuk tutucu ya da ilerlemeyi önleyici bir “siyasi” pozisyonuna sürükleniverir.

9. Dikkat dağılır ve toparlanır...

Obsesif bir çocuksanız eğer dikkatiniz toplandığında dağılamaz. Nereye takıldınızsa orada kalır. Dikkat dağınıklığı olan bir çocuksanız dikkatinizi toplamanız zordur. Obsesif çocuklar tedavi edildiklerinde bazen o an’a tutsaklıktan kurtulmanın coşkusuyla kontrolünü tümüyle bırakıverirler. Hareketli ve takıntılı olmak çelişkili gözükebilir. Kontrolsüzlüğün bir şekli “çok kontrol” ise diğeri de “hiç kontrol”.

10. Edebiyat gençleştirir...

Çünkü hayat söz ile zapt edilebilir. Bir yazar (Leyla İpekçi) Hürriyet’te yayımlanan bir röportajda diyor ki: “Edebiyatçı olmadan önce daha yaşlıydım. Çünkü hayat daha hızlı akıp geçiyordu.” Söz kullanma becerisinin gelişmesi çocuğun hayatı ve zihni üzerindeki kontrolünü arttırdıkça hayatı yavaşlatır. Söze dayalı beynimiz sözsüz beynimizden daha ağırdan alır süreçleri. Hayatın hızına ayak uydurabilmek hayata kaybolup gitmemek için ihtiyacımız olan bir yavaşlamadır bu. Bir bakışla karar veren sözsüz yanımızın süratini kesen sözlü yanımız obsesif oldukça işi hayatı durdurmaya vardırır. Hayatın durmasını hayatın bitmesi gibi görenler de olacaktır. Obsesifliğimiz depresyonla “taçlanır”. Korkular biter hayat durduğu için. Hayatın tekrar hızlanmasında neler olacağının korkusu çocuğun içini kaplar. “Tedaviye direnç” korkunun aldığı son şekilde başka bir şey olamayabilir. O sırada çekilecek bir fonksiyonel manyetik rezonans sol hemisferde artmış kan akımının kaudat çekirdekte yoğunlaştığını gösterebilecektir.


Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:02 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 10.07.2013, 13:26   #50 (permalink)
Root Administrator

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Çocuk Psikolojisi ve Detaylı Açıklamalar

Doğum Sırasının Çocuklardaki Olası Psikolojik Etkileri

Doğum sırası çocuğun kendini nasıl gördüğünü etkileyebilen bir faktör olarak ele alınabilir.

Bu alanda yapılmış bazı çalışmalar ilk çocukların üniversiteye daha fazla gittiklerini bildirmiştir. Ortanca çocuklar kendilerini en az değer verilen olarak tanımlama eğiliminde olmuşlardır. Ortanca çocuklara yaklaşımda en uygun yöntem her durumun yani hem küçük hem de büyük olmanın olumlu yanlarının birlikteliğinin vurgulanmasıdır.

Tüm çalışmalarda ele alınan ortak nokta ebeveynlerin her bir çocuğu ayrı bir birey olarak değerlendirmesi ve çocuklar arası karşılaştırmalardan kaçınması gerekliliğidir. Aşağıda ifade edilen özellikler tüm aileler için düşünülmemelidir. Ancak sık görülen durumlar olarak dikkate alınabilir. Önemli olan bu olasılıkları dikkate alarak olumsuz duygu ve düşüncelerle baş etme yolunda hazırlıklı olmaktır.

TEK ÇOCUK :

Şımartılmış.
Erişkinler daha becerikli görüldüğünden kendini yetersiz görebilir.
Dikkatin odağındadır genellikle konumundan memnundur ve özel hisseder.
Öncelikle kendini düşünür.
Başkalarının desteğini kullanmayı kendi çaba göstermesine tercih eder.
İsteği olmadığında haksızlığa uğradığını düşünür. İş birliğini reddedebilir.
İstediğini almak için “böl ve yönet” oyununu oynar.
Çocukken akran ilişkileri kötü iken erişkin olunca diğerlerinden daha iyidir.
Ancak isterse başkasına yardım eder.
Yaratıcıdır.
İlk çocuklarda görülen zorlu karakter özelliklerini ve küçük en küçüklerde görülen yetersizilik duygularını gösterebilir.

İLK ÇOCUK :

Belli bir süre tek çocuktur ve dikkatin odağında olmaya alışmıştır.
Diğer çocukların öncülüğünü alma hakkı olduğuna inanır. Haklı olmak ve diğerlerini kontrol etmek genellikle önemli olur.
İkinci çocuk doğduğunda sevilmediği ihmal edildiği duygusuna kapılabilir. Ebeveynin dikkatini yeniden kazanmak ve korumak için ebeveynlerine “uyumlu” davranır. Eğer bu işe yaramazsa kötü davranmayı seçer.
Becerikli sorumluluk sahibi bir davranış tarzı geliştirebilir ya da çok güvenilmez davranabilir.
Bazen başkalarını korumak ve onlara yardım etmek için can atar.
Başkalarına “buyurmak (onlardan bir şey istemek)” için uğraşır.

İKİNCİ ÇOCUK :

Ebeveynlerinin bölünmemiş dikkatlerine hiçbir zaman sahip olmamışlardır.
Her zaman yanında kendinin önünde giden bir kardeş vardır.
Bir yarış içindeymiş gibi davranır ve ilk çocuğu yakalamaya geçmeye çalışır. Eğer ilk çocuk “iyi” ise ikinci “kötü” olabilir. İlk çocukta görülmeyen beceriler geliştirir. Eğer ilk çocuk başarılı ise kendinden ve yeteneklerinde emin olamaz.
Asi olabilir. Sıklıkla durumundan konumundan memnun değildir.
Eğer üçüncü bir çocuk doğarsa kendini sıkışmış hisseder ve üçüncü çocuğu aşağılama eğilimi gösterir.

ÜÇ ÇOCUĞUN ORTANCASI :

Ne ilk çocuğun haklarına ne de küçük olanın gördüğü hoşgörüye sahiptir. Bir adaletsizlik içinde gibi hisseder.
Sevilmediğini sıkışmışlık içinde olduğunu hisseder.
Ailede bir yeri olmadığını düşünebilir.
Güvenilmez “problem çocuk” olabilir ya da diğer çocukları aşağılayarak kendini yükseltme eğiliminde olur.
Adaptasyon becerisi yüksektir. Hem küçükle hem de büyükle baş etmesini öğrenir.

EN KÜÇÜK ÇOCUK :

Tek çocukmuş gibi davranır. Diğer her kardeşi daha büyük ve daha güçlü görür. Başkalarının işleri halletmesinikararları ve sorumlulukları almasını bekler.
Kendini en küçük ve en zayıf olarak görür. Ciddiye alınmadığını düşünebilir.
İşlerinin yapılması yolunda ailenin patronu olur.
Aşağılık duygusu geliştirebilir ya da hızla ilerleyip bir önce doğan kardeşini geçmeye çalışabilir.
Bebek kalır ve başkalarından istemeye alışır.
Eğer üç kardeşin en küçüğü ise ortanca kardeşe karşı en büyükle işbirliği kurar



Konu Laura tarafından (10.07.2013 Saat 15:02 ) değiştirilmiştir.
Jaqen isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 01:02