|
Aşk - Şiir Dünyası kategorisinde açılmış olan Yunus Emre Gökçe Söz Ve Şiirleri konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
28.11.2013, 15:04 | #91 (permalink) |
| Cevap: Yargah SoLgun Mimoza Gidişin; Kelime dağarcığımın darağacına çıkarıldığı, ...İlk önce ‘Dur’ ve ‘Gitme’ demelerin susturularak asıldığı,gündür.. Şimdi gelsen de yanmaz canım Sesime kısılarak öldüm.. İstersen; İzmaritlerini kırmızıya boyadığın sigaralarını da gözbebeğimin teninde söndür Ölmüşün canını acıtamazsın ki.. |
28.11.2013, 15:05 | #92 (permalink) |
| Cevap: Yargah BiL Çağır çarmıhlarını Ger göğü Döv göğsümü ...Söv düğümlendiğimiz güne Kanlar dök ardımdan baka baka yüzüme.. Öp gider ayaklığımı söken aksak kal'larını Gidedururken,canımı sıkarak öldür.. ‘Aşk tutan yanımdan bıraktın yüreğimi’ Ben ah'ların şairiyim seni yazarken İki yakası bir araya gelmeyecek gittiğin İstanbul'un.. |
28.11.2013, 15:05 | #93 (permalink) |
| Cevap: Yargah BağışLamak Bir sözü ikiletmek ve bir kiri terketmek,sözcükleri yıkarken kalemin ucunda.. Daha başka anlamlar katmak sana ve anlamlara seni yüklemek yalnızlığıma özne oluşlarında.. Bir sözü ikiletmek.. Bir kiri terketmek.. Arınmak esasında susmalara,kirletmek sonrasında kalan beyaz sayfalarda varlığını bilerek.. Kadın yürürken aklındaki boşluktaki kanadın kaldırımlarında, Hani kaldırım karelerinin birleştiği çizgilere basmamak için, - iki adım kısa atsa bir adım diğerine nazaran daha uzun açılmakta ötekine.. Durmaya hazır,yorulmaya nazır.. Yürürken bile oynamakta, Kendi seçimlerinin yasalsızlığında kendine oylar kullanmakta.. Kaldırımlarda seksek oynama düşlerinde yenilenmiş pusulalarda.. Bir sözü ikiletmek,bir bileti terketmek.. Gelemiyorum demenin içindeki zoraki yolculukta.. Gidememekte bir gitmektir aslında,kalmaya.. Özü.. Sözü.. Bir yüzü kirletmek,utanmanın saklısında.. Saksısında hep kuru bir toprak.. Çiçeklerin yapraklarında bozuk ve imla hatalı sararmalar.. Bir düşü öpmek,bir gerçeğe üşümek.. Kimseyi düş görünüşüne göre yargılamamak.. Susularak.. En temiz yalnızlık,Varlığın.. En büyük yalnızlık,aklımdaki darlığın yerine göre pot gibi duran.. Gözlerinden atlayarak intihar etmiş bir adam.. Sussam yine.. Susamlarında bir simit kokusunun,istasyon kahvaltısında.. Hep garlara göre hüzünlenmiş gidişlerde,didişmelerde.. Gidiş yönlerinde.. Tren düdüğünü sağır eden sessizliğimizde.. Ben çayları söylemeyi susuyorum artık.. Sense o simitlerin susamlarını masanın üzerinden avuçlarına biriktirme.. GİT.. Üşüme benim kışlarımda.. Git'tir et yine.. Bitirilmiş ve ittirilmişliğe.. Bir sözü ikilet.. Bir gözü kirlet.. Bir közü ateş et.. GİT.. İçimde, Dilimde, Aklımda, Durama.. |
28.11.2013, 15:05 | #94 (permalink) |
| Cevap: Yargah Yeniden Düş Vakti doldu Acı çekerken oldu Aniydi Çok erken oldu ...Sessizlik çökerken Sevmeler içinden çıkarken oldu bu Ayrılık.. Varlığınla yokluğun arasında Oradaki arafta Göremediğimiz ama var diye inandığımız Kaf dağının ardında; Avazımdaki gece ayaz yazlara peydah.. Kara imiş sabah Kara imiş günah İtlaf edilirmiş Yürekmiş Severmiş Geçer diyenlerde bilir Geçmezmiş.. Sevemeyenlerdenmiş geçmediğini bile bile Alaylarla balaylarına gidermiş yeni selamlaşmalar Ve eski selamsızlıklar kelamsızlıklar getirirmiş.. Sevmelerle Sev’den türeyen ve evveliyle evden götürülen duygularla devden bozma izlermiş arkasına bastığımız dün.. Kaşı gözü düğüm bütün tütün kokulu bakışmaların Yüzü yüz çevirmiş yüzemiyor imiş gözümde Yaprağı sarı Düşemiyor imiş toprağıma güzümde.. Bu şehirde anlatılmak istenen mesele Ve şiirler arası yolculuklarda mola diye başka bir kola giren nasıl bir meskene gittiyse —Ki Nedeni hali yalandır bazen gitmelerin— ‘Emre’ itaatsizlikten hüküm giyen bir kanayıştır.. Ayrıca kan arayışımızda henüz temin edilemedi.. Tokatı takatini tartaklar ayılmalarımın Hüzün var Kadının tırnağında sek renkli rakı beyazının.. Kara imiş satırlar Kara imiş su içtiğimiz sırçalar Desem ki; Aklımın uçurumunda sesin benden sır çalar Kim bilecek seni nereden nereye yasak ettiğimi? Kim görecek seni neden ve niye yasal bildiğimi? Benim tahliyelerim şartsız Uzatmayalım artık (ellerimizi) yeter Karalanmış kelimelerdeymiş Bittiler.. Ağzından aralanmış kara bir laf Her taraf kara Her yer siyah Yer yer matem tadı altında tövbeleri verir dudakların aklıma.. Oradan değil Yakından bakarsan ancak anlarsın Ben kimdim? Ve sen kimini terk ettin? |
28.11.2013, 15:05 | #95 (permalink) |
| Cevap: Yargah KAN-SER-OJE'n Karalarıma.. Karalamalarıma, kaygısız sus baharlarının düş kabrine.. Loş geldin yar.. Bir kelimelik ölümlerdeyim, İki lafı bir araya getirmelerin derdindeyim, Üç heceli sıfatınla dilim delindi.. Dörtlükler örttüm saçlarına, Beş vakit yoktun, Altında kaldım ardının.. Yediler sesimi, Sekiz köşesi de küflenmiş, her köşesi de küftenmiş aşk buruşturmalarının.. Dokuz köydeki buluşmalarımın tesiri bir can havli, O’nca suskunluğum sessiz harflerden değil, On bir meridyende vuruldu, On ikisi saatimin.. Loş geldin karama… Loş getirdin karalamalarıma.. Geldin, Loşlandım senden.. Geldin, Üç harflilerle.. AŞK gibi.. SEV gibi… KAL gibi.. CAN gibi.. DUR gibi.. Durduğun her yeri SES ettiğin gibi süslenmiş başkentime.. Karalarıma.. Aşk ettin kendini.. Karalamalarıma Aşk edildin kendindeki mukaddeslik gibi.. Loş geldin yar.. Zifirime, Zülüfünle, Gülüşünü gözüme düşürüşünle, Zehirime bal eklemelerinle.. Sen, Bana, Can geldin ölürken nefesinle.. De.. Gittin sonra.. Üç harflilerle.. GİT gibi, BİT gibi, YİT gibi, SÖV gibi dövercesine, SUS gibi PUS’tun beni ağzına alınmayacak SÖZ gibi.. Yar… Seninle loşlandığım gece zifirlerinin yastık altlarında, Yazdıklarımdan bıktığımda, Göz akım düştü gözümden akanlarla, Sen damladım avuçlarıma, Sen döküldüm senden sökülmüşlüğümle yamalanırken yalnızlığın masalına.. Yar… Ben içime seni bandım, Seni yandım üşüdüğüme en çok sen kış olurken, Yara bandım sandım diye sardım sarmaladım seni her kanayan yar’ama.. Burama kadar geldi yokluğun.. Durama kadar bile ses vermedin bana benli seni bıçaklarken dur ama dinle ve git dediğinde.. Şuramda, Göğsüm bilirsin değil.. Etimin daha içindeki yerde, Sana verdim verem hasretlerini, Sende çektim kesik kesik ciğer bitiren sis dolu isli isimsiz boş saatleri.. Ağzımla kanatıyorum,içimle kaynayan içimi.. Nefesim dişlerimde pıhtı.. dudaklarım alnından kurumuş,gözlerim çizgileride kurutulmuş.. Bir avlu köşesine bebek terketmenin pişmanlığı seni hatırlamak ve benzeri.. Yeni yaşım,sadece göz yaşımdan bozma bir delil.. Ve bilirim,dahaki yıl üç yüz altmış beş gün değil.. Ehil cehaletinde tembih sözcükleri.. KAN,sen varken kırmızıydı.. SER,sendeyken hırpalanmayı sevmeyen bir bozuk ezberdi.. OJE'n,bir bordo gölgesine daha mat,kömür gözle birlikte ömür törpüsünde.. Belki fransız, Fransız kalmış diğer renklerin dil döngüsü örtüsünde.. Kış bakışı yağış ikliminde irkilirken, Ankara da çocuk aklım.. Loş gelmiştin... Ankaradaki ve en karadaki sokak suskunluğu kalanım.. Anka oluyor sonra yalnızlığım karalarla.. Yalnız oturduğum bir bankın,daha önce ıslatılmış sessizliği hatırladığım kadın.. |
28.11.2013, 15:06 | #96 (permalink) |
| Cevap: Yargah Az Mevsimi Aşk eskimiş, Her şey bir kenara itilmiş, Bitmiş gibi görünmekle kalmış, Bırakılmış, Öyle yetinilmiş geri kalan günlere bölünerek gidilmiş.. Oysa kalmayanların fazlalığında, Her deprem bir acı, Her acı bir deprem, Yeni depremler yine acıları sancıtmış.. Aşk, Bir faymış içimizde, Kırdık.. Aşk, Bir falmış gözlerimizde, Baktık.. Şimdi.. Birbirimizin ötekisiyiz.. Tenimizin öteki tarafıyız soğuk kanlı yalnızlıklarda,soğuk kaldı bedenlerimiz.. Bedelimizi ellerimizle tutulanlarla gördük, Yabancılığın kırçıllığını ö/dediklerimizin tutarlarıyla hesapladık.. Tutarsız yaşanan ne varsa, Tutmadı aklımızdaki çarşıya.. Şimdi.. Birbirimizin başkasıyız, Sen bana yaban, Ben sana yabancı.. Şimdi.. Bir birimizin Vesairesiyiz.. Bir bilenimizin bile bilmediği Ve benzeriyiz.. Ve Sonrası.. Duyuyorsun, Görüyorsun, Okuyorsun, Anlıyorsun.. Yetmiyor Arkadaşlık, Sonrasına gitmiyor arkadaki Aşk'lık.. Aşk'tık.. Aşk'tık-adık birbirimize.. Aşk taktık çelmelerimizle yüreklerimize.. Açtık yaraları sonra, Düştüğümüz düşlerin düzlüklerindeki düşsel bereketlerde.. Şimdi.. Aşk eski'tilmiş.. Hep ayrısına benzer olduğumuz.. Hep farklısına benzetilmek istediğimiz sözcüklerde.. Ramak k/alıyoruz birbirimize, Yokluğumuzdaki haracımızla borç ö/demekten.. Diyeceklerimden sustum.. Dediklerimdeki gediklerden düştü/m.. Şimdi.. Ne var kadar çok, Nede yok kadar azız.. Az mı ağladım? Az mı dağladım kendimi sürmelerin yüzünden gözlerime? Az mı yandım yanağının h/arıyla? Az mı dondum sonra kaldığımda soğuğunda yosun kokulu hırkanla? Az mı? Azdı.. Azıda tükettik, K/almadık.. Daim olmaya giderken f/anilikte, Baki kalmak isteğiyle cahilliklerle, Aşk olamadık BİZ'e.. Birbirimize Âşık olduk sadece.. Daha ne anlatabilirim ki? İşte hepsi,böyle.. D/uyuyorsun, Görüyorsun, Okuyorsun, Anlıyorsun.. Y/etmiyor Arkadaşlık, Sonrasına g/itmiyor artık arkadaki Aşk'lık.. |
28.11.2013, 15:06 | #97 (permalink) |
| Cevap: Yargah SUSKUNUŞ - I Beş parasız düşler eskitiyor zaman, Eksiltiyor ömrü her sigara bir yeni çivi tabutuma.. Dudakları korkak uçuk bezeli rüyalar ilgilendirmez hiçbir pembe hayali şimdi, Öldür göm unut diyen sesler deler kulak zarını, Yarını ve duyduklarımı yanına eş etmez,düşeş gelmez gözlerin ve de taşımaz hiçbir hamal ezikliği bu vebal yükünü bilirim.. Mahal vermez yekûnu yangın yeri ahalisi, Aşkı İçimde isle boğma yalanların telaşı, Her şey ateşin köz karası griliği.. İşporta bir tezgâhın malıdır yalnızlık ve en çok terk edilenler tarafından satın alınır.. Zaman karnı beyninde bir gebedir her geç kalışa, Aklı erken yeltenirken beklemek sözcüğü sözlük anlamına, Düşükler yapar gün,gece doğumlarındaki rastlantılara.. Harfleri şimdi daha çok büyütmenin anlamı yok, Küçük harflerde yeter çok şeye, Soktuğunda aklındaki köşeyi ücranın en dibine boş yere.. Yer ile yeksan yer bitirir, Santimetre başı bir cinnettir ihanet, Dile bir karış mesafeyle denk gelir şüphe, Kuşkunun akla bir husumetle karışması sonrası,ceset ve cesaret çoğaltır ayrılıklar.. Uykusuzluk intihar edenlerin son alışkanlığıdır sevgili, Bana ninniler söyle sen her gece,eskisi gibi.. Küfre daha yatkın şimdi isyan, Dil dönmüş, Fer söndürülmüş, Kabuk bağlar yara dediğin, Yarayı koparıp kabuğu yemediğindir iyileşme isteğin.. Üç günlük tembihler veriyor emi'lirken dünler,şehir ten karası.. Ankara'sı fukarasıdır ömrümün, Çok çocukken bilyeleri merdiveninden döktüğüm evin son gördüğüm halidir harabe bildiğim, Bahanesi susmaktır her kadının, Gidecek yolu varsa şayet; Şahane lal olur susar, Doğuştan dilsiz sanır yeni tanıyanlar.. Kavuşma içgüdülü ayrılıklar en çok kimin aklını yorar? Ölümcül bir hastalıkken ecel, Hangimizin gittiği yerde gel biter? Hangimiz öteki bir acı uğruna yararız aklımızı iki eşit parçaya? Belleği doldurulmuş mutsuzlukların, Daha suskun kalırsam öldü sanacak beni karşılaştıklarım.. Salgın düşlerim var artık, Bulaşıcı hayallerim,ulaşma zorluğu çekebilirim gözlerini koyma berine,bazı anlar hayaliyim.. Yalnızlığı veba bildiğimdendir kırılan bileklerim, Vebaldir boynuma sana çok yalan kelime öğretebilirim.. Kursağı kanıyor sesimin yutkunmalarda nutku tutulmuş keşkeler geçerken içinden iliklerimin, Kekelerim, Lekelerini falakalara yatırırım uykusunu kaçırıp uyuklamalarının, Nafakalarla kandırırım kimsesizliğimi, Dar gelir kalbime bu darplarla öldürülmek.. Açık havada unut beni sevgilim, Beynine oksijeni kokumdan ayırıp çekmelisin,Varlığıma emilerek.. Kimse yanıma yaklaşamıyor yokluğun kokuyorum, Ölüsü bir ölü süsü, Ve kimsenin dili seninki kadar acıtmıyor kulaklarımı,her ses ömür törpüsü.. Adını bu kadar bağışlamışken alfabeye, Titretme sesini dilinle, Terletme aklındaki sapağa köşe başı eklemiş kavşak dönüşlerimizi geçerken bir sonra ki kaygılarla kaldırımlara.. Durmak kelimesinden ileri gider bir Adamdı susan, Bir gece bekçisidir uyku, Bir gecenin bekleyişidir uykusu öğlenden alınmış tüzük eksiği yastıklarda.. Ağzım yırtılırken susmalarda, Samanlıkta iğne arıyor,uz.. Kimi ara bulacak bu kan davasına dönmüş sevdaya? Kim saracak yaraları biz bile birbirimize meram olamadıktan sonra? Kemiklerim kırılır namert yutkunmalarında, Tadım olmadan damağında her yutkunma değil mi hala haram lokma sana? Yoksa çiğnediklerinde mi kaldı şimdiden kursağından önce avurtlarında? Kur sağındaki Aşk nöbetlerinin saatini, Dil çözümü olmayan bir susmaya düğümlenmişse, Geçmiş getirir aklını insanın başına yine kendine zamanla.. İmla hatalı gidişler düşlerimizi imha eder sevgili, Vedasız her ayrılık bir gün merhabalara rastlar, Şartlar uygun verilmez her Aşkta insana, Acıyı da çekmek gerek bazen sevdanın uğruna.. Düş kıyımlarım var şimdi,kıyıma vuran kandamlası pıhtı dalgalar.. Seyyah bir renktir gitmek olur,siyaha yas rolü verilmiş suflelerde dağılışlarım.. Ve anlat şimdi sevgili neresinde susulursa daha iyidir bir yalvarış? Yalnızlığa varış her durakta saldırı değimlidir geride kalana? Arayışlarımı tartaklar o zehirli sarılışlarıyla saçların, Tel tanesiyle bile yastıklara nara atar bu kadar önsözsüz kalmışken başucu kitaplarım.. Kim bana sinmiş kokundan tanır da seni şimdi, Sinsiymiş tanısıyla tanımasa da ardından konuşabilir gözlerime baka-baka? Canımı yaka-yaka sokaklara bırakılır sübyan hayaller, Hangi düşümüz daha hayırsız bir evlattı kaçarken bu evden? Ve hangimiz daha cani bir cellâttı söyle sevgili bu aşkın taburesi gölgelerle itilirken? Hangimizin anıları sokaklara düşmüştür,geçmişe düşkünlüğünden? Yüzüm küskünlükler diker ağzına yamalı inançlar biterken ve iğnesidir kirpiklerin tenim olmuşken toz bezin, Ezberime batarsın etime kefen diktiğini bilmeden.. Zemheri rimelsizliğin teğet geçer ağlamalardan, Vurup kafamı duvarlara yatamam aklıma davetsiz misafirliğinden.. Teferruatlar silkelendi ve elendi gelmeyişlerin.. Çok güne ömür ekleyişlerimin nesli tükendi.. Heves-i tadı kursağında kaldı hayal ettiğim hayalle kalmalardaki sesim ve sensizlikle anılan ifadelerim ayaz bir karanlıktır hepsi bu cinnetlerimin.. Fena delerim göğü bir gün bakarsan şaşırıp da tekrar,düşerse gözüme göz bebeklerin.. Göz gezdirdiğin bütün Aşk serüvenlerinin seyahatnamesidir bu elimizde kalan acı.. Hangimiz daha sonra'yız artık? Hangi 'şimdi' bütün bir ömür aç bırakacak bizi? Yetmedi mi bir Adam, Bir Ses ve bir Yürek? Ben bütün sofraları ikimiz için kurmuşken böyle, Gelmeyeceğini de bilerek.. |
28.11.2013, 15:06 | #98 (permalink) |
| Cevap: Yargah YEL VURUŞLARI - 1 Bitti.. Seni yıkılmaların altında ezildi,dik duruşlarım.. Sevdalanmaların toyluğunda girdim seni sevmelerin kuyruğuna.. Kurağına dudak, Uzağına ırak duraklar bıraktı,fragmalarında harman olup tıkanan sesim tüketilmiş sessizliğinde.. Ne desen, Nadasımın masalında beklemelerde.. Ne desem, Narasının masasında bir sarhoşa yudum eklemelerde.. Bitti.. Ömür bitti, Ödül yitti, Ödün verildi, Kefen giyildi aşkına.. Kefeler doldu, Küfelerin gırtlağına kadar dayandıysa sabrım,gelmeyişindendir.. Sağ yanım sağır, Sol yanım solgun, Önüm arkam varım yoğum,yoksun.. Saat sabaha karşı beş.. Saat sabaha karşı sus, Saat sana karşı şuursuz, Vaat günaha karşı puslu kuskun.. Saat,zamana ve sana karşı durgun.. Satma beni kolundaki akrebe, Kovarak ve kırarak yel kovanlarının gel yaran kiplerine sesinle ekilip, Takip etme izimi, tepme sana kendimi.. Soyun artık gölgemi.. Saat sabaha karşı beni sensizliğe boğma sularında.. Beş'i geçti veresiye düşlerle verilmeyişinde bana geriye.. Eşi göçtü gözümün, Tek gözle kör oldum sana közünün önünde göz göz yara bereliğinde.. Gün bıraktığın ah’lara tiz’gisiz sesler peydahlarken fersahlarda, Yön kaybındayım, Dön demelerin ayıbındayım.. Çizgisiz kağıtlara çizilmiş eğriliğim, Doğrulamadım.. Bitti.. Gönül gömüldü dibe, Dibe düştümse, Canındaki ceninin düşüğünden daha kanamalı benim yalnızlığım.. Sandığımdın, Sancıdım ben.. Ne dersen, Yuvasında esirgenmiş bakıma muhtaç bir yüreğim olacaktır elbet, hep.. Ne dersem, Kumasına bir göz daha fazla kıskanç bu sevda, kendi yalnızlığındaki sevmelerden sebep.. Şimdi, Söndü ışık, Sustu dudağımdaki sen çalan ıslık.. Sen, Dünya ahret acımsın artık.. |
28.11.2013, 15:07 | #99 (permalink) |
| Cevap: Yargah YeL VuruşLarı III Firavunlar secde ediyor bak Yoksun diye bed kaldı dualar.. ... Durma ! Daya bir gece bile doyamadığım dudaklarını musluklara Ve iç su pıhtısı paslı kanları.. Ameller uyudu Ödenmiş tüm bedeller hacizde Acizde var bu işin içinde tabirine caiz de.. Gülme ! Aksır adımı ispiyonladığın ayrılığın yüzüne Öksür ! Öksüz şifalara defnettim ben tenimi senin yokluğunda.. Avuçlarındaki sahte gülümseme refakat bırakıldı geri kalan ömrüme Bak kaçırma gözlerini Sudaki renk tenini çalmış Ayaz düşmüş içime çıkıp gittiğin kapının tokmağına aç karnımla dokunurken Secdede firavunlar ! Seccade gibi dönmediğin yollar Bakma eğil ! Eğik başım naaşına bile hesap soracak kadar yanmış bir canın bedenini taşır.. Dokun beş vakit sustuğun çığlık bozması Aşk'a Dallarını budaklarını ayır hayırsız selamlarından Her düğüm bir ben kör eder Her kör duruş ağzımdaki lokmayı almak için bir ense vuruşu hak verir sana.. Bak yine Bak.. Aynalara süs ederken gözlerini erinmeden Eğil dedim diye değil Bak Firavunlar secdede ! Gör ! Bil,duy,hisset.. Bendeki nefret dilde yatalak Tenimin ******liği bir yalnızlığa bir yokluğuna bir bir karanlığınadır anla.. Ama bak yine Bak.. Kör cinnet ummalarındayım her gece Yüzünden men Nem varsa saçlarına doladın Nem çoksa yollarına kül edip savurdun bak ! Bak ve Gel İdamı kesin bir suçun iki bulanık çamuruyuz Öleceğini bilen basar üzerimize Gel ! Diz çök önünde yangının Düz dök gözyaşını oynama dudaklarının abdest bozan ıslak dokunuşlarıyla da Gel ! Bir el silah sesi sesin Bir intiharlık har düşürdüğün kimsesizliğim.. Gel ! Koy ver ömründen birkaç dakikayı bir kenara uy bana Gay banalığıma rakı masallarından kalk gel Bak ! Olmuş mu sahiden ölmek? Ödlek iniltiler inceltir sesini cesur gel ! İnim inim titrerken gözyaşları Gel dibime basarak yaşa Bastığın gibi ihanetinin kuru çorak kir yuvalı toprağına.. Dön yüzünü gözüme Gel ! Bak sesini çağırır bendeki zar Gel onu del ! İnlet kan göllerinin içinde yıkamaya bile kıyamadığım rüzgârlarımı Bana ya da sol yanıma at adımını Seç adamının yok oluş maksadını Seçtir ikimize bizi hangi felç tutmaz eder Hangi duvar altında göçük kalırız seninle Gel ! Hüznü cüzam olmuş yüreğimin kan davalı can pazarına gözlerini ban, Yabancılardan bile utanmayan,o Aşk darlığından nefes alamayan soluğuma tırnaklarını at Noktalarken ömrü ömründe Gel ! Çel aklımı Tel tel ayıklayıp boya gözündeki yaşınla kurban olduğum saçlarının renk bilmez uçlarını.. Kına ellerine yaktığın sebepsiz kınaları Atlası kaybet İhanetsizliğime ihanet et yine Gel ! Erken davran davranmamalarıma Savur savurganlığınla savrulmuş sav bilmez sol kötürüm yanımı.. Ama gel ! Ama şaşı ama kör baksanda Gel ! Seni doğuranın hakkı için Yaradanın sabrı için Bak ! Bak tövbende de heybetli yalanların var Zikrine sus dök Gel mahsus ölümler can yakartırken içime Kulağım sesinin gölgesini kökünden çıkartırken Gel ! Senin yüzünden düşen bin parçalar parçaladı benim yüzümü Bak Yırtınır öğlesi günün sabahın bıçağından Öylesi gece Böylesi kara kadavra Söylemesi bedavaysa eğer 'sevdim' de Ve ver Aşkı ! Sıkıştır ellerini ellerime Batır kirpiklerini yatır yüzümü yere de Anlat bana secdeden kalkmadan firavunlar Işık karanlığın varlığını anlamadan, Duman ateşten uzaklaşmadan Ateş sudan korkmadan Gel ! Gel bak alnımın ortasındaki lehçe neyce? Dilimdeki öfkenin dilini kaç memleket bilir sence? Sesimin suya sus diye düşmüş halini aldır masallarının düşperest rahminden Gel ! Gel bak ! Sabahladığın geceliğinin ilmeliğinde sabahlığın kılığı uykularım var.. Dön yüzünü buruşmuş zaman eskisi zindan odalı şehre Çehrendeki deli gömlek yazgısı adımı başkalarına adım attıkça karala Yarala yine çürümüş dudaklarımla dokuduğum bardakları Kır bir bir Birik parmaklarınla oyduğun göz mazgalımın sancılarına Gel ! Gel dibimi de kazı benden Yok etmeye her şeyimi,herşeyinle gayret et, As sırtıma ölüp duran yılan ısırığı özledim'lerini Benden ben doğur Yeni ölümler dene üzerinde biz’in üzerinde susarak.. Ciğerlerime kaç! Nefes borumu tıkayacak yalanlarını kursağımda sakla yine Gel ! Kıvransın rüyalar Duvarları tırmalasın kokundan sinmeyi öğrenmiş fotoğraflar İlaç raflarını arşa sat Arafları cehennemin dibindeki tövbe laflarının azabına at Dön yüzünü düze çıkmaz yüzüme Ertele bütün dünlerini Saati kıskandır yine zamanla oyunlar oynaş Doyurmadığın hamuruna mayalar ara Takvimlerini çaldığın günahsızların ömründeki törpüleri parçala Hicri aldat yatalak odalarında sadıklığını Miladi sadakat besle her sesle uyanan aldatmalarını Ve gel ! Ayanda alenen üreyen kokulara suçüstü olsun yıkılışım Ayağında türeyen gez göz gitmelerine yol üstünde rastlasın avunuşlarım.. Bak firavunlar secdede daha ! Dışarımdan vurulmuşluğumun leşi eşmeden çukurunu Uçkurunu çözmeden ayrılık Gel ! Gel dön yüzünü vurup gittiğin ölü kapının ardındaki yarı ölüleri dirilmeyecek hüznün koynuna.. ‘Git’ diyerek beni yanındaki cennetten kovdun Havva'nın suçu bir ısırıklık o elmaysa Ben zaten çoktan beri her elmadaki kurtmuşum ! |
28.11.2013, 15:07 | #100 (permalink) |
| Cevap: Yargah KayboLuş II Kavim göçlerinin içine geç göçen çöl geçme hikayelerinde, Vazgeçmeyi ezber etmiş sevdim dediğim, Oysa bir kere bile sevdim bile dememişti,bilirim.. Umutsuz bir geçmişten geçtim ve hiç bir kadın sesinden önce seviyorum denmeyecekti bildim, Bildim bilinçsiz sevmelerde tüketilirdi beden ve bedel öderken bu kadar his can yakmazdı istemeden.. Aşk'ın bitmezliğindeyken, İkamet değiştirme hadisesine Ayrılık diyor gibi geliyordun ve dudakların vardı çok öpülmeye müsait, Yanağının kenarına yakışmış öpüşlerden az daha sonra.. Sen benden aç kalkarsan,benim içime acın otururdu.. Sabaha karşı yalnızlık sularındayım ben, İçme benden, Kaçma benimleyken kendinden.. Ama yine boğ beni, Çoğul bıraktığın sonuncu tekil şahısın şarabındaki baş dönmelerine nefesim tıkanmışken Bul bendeki sen olan aklıma dolanan izleri.. Ben seni seviyorum demek için incittim ruhumu, Kin mi güdersin şimdi bana? Kim diye beni soruşlarında her başkasına.. Gıdık altından ter aldatan, Alıp atılan yerine göre göğe koyup sonra yerin dibine yatırılan bir yutkunmaydık biz, Yatkındık acıtmaya birbirimizi, Nutkun tutulma biçimiyle,el bırakma anlarında da anlaşılır ki, Bir öteki sevdim'leşmelerin restiyle öderken kefaletlerimizi az daha yalan kaldık surat ifadelerimizde.. Gördüklerimin adıdır,sustuklarının gizi, Senin ne kadarına Aşk eder ki benden başkasının öpmeleri? |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |