|
Aşka Dair Herşey kategorisinde açılmış olan Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
03.08.2013, 09:42 | #21 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar Az zamanda öyküler biriktirdim içimde, sen öyküleri bilir misin Şiraze? Ben bildiğini bilirim, ben bilirim bildiğini... Anaforlarına takılıp dönenlerin öfkesinden sakınmak adına sığındığım karanlık dere ve yarık kaya’nın uğuldayan dik yamaçlarının çevrintisiyle titrediğim gece... Şiraze bir tek sendin dizinde dinlendiğim. Öyle bakma dedim kaç kez, öyle pencerelerden gece vakti salınışın yollara ve bir gölge gibi süzülüp duvar diplerinden kayışın köşebaşlarına beklediğimdin sen sen bir ömür beklemeyi seçtiğimdin. Bir dahası olmasın görmeyeyim gözlerini, bir dahası olmasın dolunaysız gecelerde tutmayayım elini, bir dahası olmasın ‘yaş gidiyor’ anmaktan başka güzelliği kalmadı senliliğin. Sen ile ben Şiraze, öğrenmeliydik yalnızlığın kaç bucak olduğunu... Ve bir... ve iki... ve üç... ve dört Şiraze. Sen ve ben, ömür son demine vardığında ‘yaşandı bitti’ diyebilecek gücü şimdiden toplamalıydık. Geç mi kaldık? Geç kaldığımızı anlamak için bile mi geç kaldık? Yok böyle bir şey; biz her şeye arası kapatılamayacak mesafelerce çoktan geç kaldık. Bitmek varsa eğer, geçmişi ak sayfalara kaydedecek zaman bitti Şiraze. Artık onları hiçkimse okuyamayacak, artık onları hiçkimse dost bilip sarılamayacak, artık onları hiçkimse çantasına doldurup yanında taşıyamayacak... ve bir sürü artık işte. Biz zamanın tellerinden her birine asılı kaldık. Bir an’da, hiç olmayacak bir vakitte; nedir bu kalabalık bir kumpanya edasında? Ellerinde pankartlar: ‘Aşk bir ihtilâldir!’ – ‘Aşk bir arayıştır!’ – ‘Aşk bir tutunuştur!’ – ‘Aşk bir başkalaşımdır!’ – ‘Aşk bir yitiştir!’ Sarmışlar bin yanımı; elini uzat Şiraze, uzat elini... ben kendi ihtilâlimden endişedeyim. ‘Buralardan her kim geçerse iz bırakır, aşk’ına dideban olup asrın engebelerinde kaybolur’ edasında kol kola sevdalılar; ‘aşk bir ihtilâldir’ derken gözyaşından nehirlerde boğulur bak nihan bakışlı şebnemler oynaşıyor yapraklarda yapraklar ki, bahar kadar taze... ben her dokunduğumu inciten, ben her uzandığımı dumura uğratan; bir felaket kadar felaket bir afet kadar afet... o nihan bakışlı şebnemlerin oynundan çok ırak mekanlar seçmişim kendime Şiraze. Bir tebessüm et yeter; yıkılsın mefhumu şiddetin Ben seni gecelerde aradım, yıldız gibi Ben seni denizlerde aradım, inci gibi Ben seni türkülerde aradım... Şiraze! Ben seni içimde, görülmemiş rüya gibi yaşadım Aşk belki, ağlamaktır... Nasıl da yumuşatır gözyaşı insanı; nasıl da eritir, inceltir... Gel seninle bir daha ağlayalım; yaşanmışlara, bir de yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanamayacaklara Ağlamak güzeldir Şiraze, ağlamak yüreğin temizlik eylemidir Bilir misin, lale’ler de işte böyle şebnemlenir Ş İ R A Z E
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
03.08.2013, 09:43 | #22 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar Önce birşeyleri resmetmenin güçlüğünü farkettim. Sen resmedilemeyecek kadar gizlerden örülme imişsin. Oysa ki, öyle garip bir acı yerleşmişken neyi söylemeli, kime ne anlatmalı, kimden ummalı bir çıkış. Olmayacağını bile bile... Seni büyüten, besleyen seni bir başka raftan alıp bir başka rafa koyan ve bir türlü en uygun mekanı bulamayan, hasılı hiçbir mekanı yakıştıramayan sana... Aşk belki... diyerek çıktım yola. Aşk belki, her bitenle başlayandı. Ben kapattım gözlerimi görmek için. Ben kararttım manzarayı seni bulmak için. Ben bende aramaya başladım, aşk dediğim benden doğandı. Tüm gerçek senin söylediğin hiçbir şeyi anlamayışımdı. Uzaklarına çekilip, uzaklarından bakmayı seçtim. Kim bilirdi ki gitmeye karar verenin, gitmek için hangi sözün ardına gizlendiğini? Şimdi uzakların suyuyla suladığım aşkın yeşillenişini seyretmedeyim. Çiçeklerinin kokusuyla dönen başım beni bir sandala koyup gezdiriyor bir süre. Göl kıyısını hiç bulamıyoruz. Çek kürekleri Şiraze... çek kürekleri Şiraze... asla kıyılara ulaşamayacağız! Kış yüklenmişken beyaz dallarına ağaçların. Kış ağırlığını taşıtıyorken yüreklere. Adımların yavaşlaması havanın soğukluğundadır kandırmacasındayım. Oysa ağırlığı veren içimdeki. Hüznün sertliğiyle çatlayan ellerimin oyuklarına dolan kan ve acısıyla buruşan yüzüm ve hiç bitmeyeceğini düşündüğüm siyahlığın orta yeri... Her okuduğum satırdan damlayan kederle çalkalanıyorum yeniden. ‘Eğer yeniden gelme şansım olsaydı hayata, tüm hatalarımı yeniden yaşardım’ diyen şairin inanılmaz umutsuzluğuyla karşı karşıyayım. Bir daha dönemeyecek olmak... bir daha başlayamayacak olmak... bir dahası olmayacak Şiraze... bir dahası hiç olmayacak Şiraze... asla yeniden doğmayacağız bu hayata! Kıvrımlarını takipteyim şimdi yolların. Kenar örtüsü rüzgardan hafif dalgalanırken ben titrek bir mum alevinden bakmadayım. Onu titreten gözkapaklarımın sürekli açılıp kapanması. Ardında gözbebeğinin siyah noktası bir büyüyor, bir küçülüyor. Kış hâlâ duruyor olduğu yerde. Ben duruyorum. Durmayanlar yanımdan geçiyor. Uzaklara yollanacak bir mektubu taşıyorum çantamda. Adresini benim bile bilmediğim bu mektubun gideceği yerin dünyanın hangi köşesinde beklendiğinin farkında bile değilim. Yazılanlar çoktan yazıldı bitti Şiraze... yazılanlar çoktan yazıldı bitti Şiraze... asla yinelemeyeceğiz bir daha! Ş İ R A Z E
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
03.08.2013, 09:43 | #23 (permalink) | ||||
Root Administrator | Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Ne kadar güzel anlatmış | ||||
03.08.2013, 09:45 | #24 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar Evet güzel yürekli @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Bu yazı yıllarımın hayranlığı ile okuduğum ve mest olduğum bir anlatım. Çok teşekkürler canım,beğenmene çok sevindim.
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
03.08.2013, 09:47 | #25 (permalink) |
Root Administrator | Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar tam anlamıyla okuyamadım göz gezdirdim şimdi hepsini okuyacağım içim bir tuaf oldu beğendim yazıyı |
03.08.2013, 09:49 | #26 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar aşk belki bilmediğim ya da bilip de bilmediğimi sandığım ya da bilip de bilmezden geldiğim... satır aralarına bile sığdıramadığım belki, hangi renge boyasam karar veremediğim, içine düşsem bir türlü sevemediğim... aşk; acıtan, kanatan yaranın yanında gözlerinin özlemi; gözyaşının tuzlu tadı, karanlığın gölgesinin ayak izi belki belki sen, belki ben, belki aşk’ın korkuya galip gelemediği meydan gün’e baktıkça sararan saçların kırılıp savrulması; bir bacadan tüten siyahın, bulutları bir şerit gibi boyaması; ağlaması çınar’ın, yağlı boya tablonun ve üzerinden binbir güçlükle geçilmiş toprağın... aşk belki, her şeyin tanıyıp kokladığı, benim uzanamadığım dokunmayı denediğimde kaybolan entari; bana hoş kokan bir yemeğin nefisliği; annemin beni sallarken kucağında, alnında biriken ter ve bitmeyen emekler... belki hep sahip olduğum da hiç farkedemediğim soracaksın belki tüm yönlendirmelerden kaçıp bulamayışımı sen’i; soracaksın belki bitmeyecekmiş gibi davrandığım bu yolculuğun neden’ini; soracaksın belki uzanıp tuttuğum ellerini her güzelliğin, varlık sebebi’ni... ne diyeceğim? şu an tasavvur bile edemediğim her şey’ini, karşımda bulduğum zaman, korkmanın da ne basit kaldığını görüp korkunun yanında, sokulacağım bir kovuk bulup kendime, yiteceğim bir zerrede, biteceğim... biteceğim... biteceğim... neye yarar? yolculuk çok oldu başlayalı; aşk, korksam da sana kavuşmamdır; belki ben etiketimi yanlış yere yapıştırmışlığımdan belki; bileğime boncuk dolayamayışımdan, sivri topuklarla salınamayışımdan belki böyleyim boynumda eski zamandan kalma bir ince halka şeffaf, sana aşık olamayacak kadar insanım toplu taşıma araçlarına binmeden istediğim yere gidemiyorum, içimdeki güç beni havalandıramayacak kadar sönük belki, kanatlarımsa ya hiç olmadı ben var sandım ya da var, kullanma klavuzum yok belki ben kendi kendine aşk’ı bulup aşık bile olamayanım yanıldığım bir gerçek aşk merdiveninden üçer-beşer yuvarlandım ………. Yusuf’’ un Züleyha’ sının lotus çiçekleri ile… Ş İ R A Z E
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
03.08.2013, 09:50 | #27 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa; ‘kış’ dedim, ‘henüz gitmek için hazırlık yapmıyor’... yukarıya gri bir kilim sermiş gökyüzü, buzlarda çatırdıyor adımlarım... ‘kış’ dedim, ‘en az birlikte olmak istediğim, ama hep en çok karşıma çıkan’... renkli zarflarda içi boş kağıtlar ve üzerine var olup olmadığı bilinmeyen adresler... bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa; ‘çocuklar okulda’ dedim, ‘kızaklarına binip tepelerden bırakmıyorlar kendilerini’... vakit haylice erken, ben mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa. Ceviz ağaçlarının yapraksız dalları altında yürüdüm. ‘Kış beni hep karamsar yapar’ dedim, ‘103 numaralı dolmuş da gidiyor işte, kavşaktan şimdi döndü’... eğilip yerden metal bir para aldım. Tam önümde bana parlıyordu. ‘kumbarana koy bunu Şiraze sen biriktirmeyi seversin’ kuru yaprakları, çakıl taşlarını, rengarenk boncukları, sinema biletlerini, elişi kağıtlarını, htıraları, acıları, gözyaşını, sorulamamış soruları ,senden kalan sesleri, yaşanamamış paylaşılmışlıkları, birlikte harcamak üzere siyah deri cüzdanında biriktirilmiş zamanları ve hüznü… ve özlemi... bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa; ‘siyah’ dedim, ‘herkesin üzerinden akan renk’... bir mektup da ‘yaz mevisimine postalamalı’... ‘renklerini topla da gel’ demeli... Sen de sıcağı seversin Şiraze; onun sevdiği kadar hep kaynayan bir neşeyle savrulurdun hayatın içinde yön seçmeden. Ben yüzüme kondurduğum hüzünle boyardım her şeyi. Bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa; sırf bir sebep üzre evden ayrılmış olmak için belki. lombozların gerisinden bakmak benim tüm yaptığım. Yorucu... Tüm yüz hatlarını farkettirmeden inceliyorum karşılaştıklarımın. Tanıdık değil hiçbiri. Bu yüzden belki Şiraze, tebessüm etmiyorlar. bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa; ‘her kapıya bırakmalı bir mektup’ dedim. ‘gülümseyin kendinize’ diye başlayan. Yağmur da başladı Şiraze. Rüzgarın en delisi beni buluyor yine. O an, ‘dünyayı karış karış dolaşsam’ diyorum kendime. Gülümsüyorsun... ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm. Dünyayı karışlamayı unutuyorum gözlerinde. Ucu seçilmeyen bir derya uzanıyor içinde. Engininde martılar dalgalanıyor. Jonathan Livingston, ‘en yüksek uçan martı, en uzağı görendir’ derken aralarında çığlık çığlığa dolanıyor: ‘Binlerce yıldır balık kafaları kovalayıp durduk, ama şimdi bir yaşama nedenimiz var; öğrenmek, keşfetmek ve özgür olmak...’ Gülümsüyorsun yine. Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm. Oysa bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa... martılar dolan gözlerinde yitiverdim. yağmur hızlandı, rüzgar da... ‘kış’ dedim, ‘çok azimli.’ Beni hırpalamak istiyor. Hırkamın içine gömülürken mektuplarımı aldım ellerime Şiraze. ‘Onları şimdi adreslerine doğru fırlatmalıyım’ dedim. Rüzgarın önüne savurdum bir bir. Uçtular... uçtular... uçtular... bugün mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa; ben de takıldım köşelerine. En güzeli senin hiç gitmeyeceğini bilmek Şiraze. Biz yağmur da olsa, kış da... rügar da olsa, kar da... herdem Şiraze. şimdi adımlarım ağırlaştı, dönme zamanı dizlerimdeki ağırlık, ‘daha fazlası çok gelecek’ diyor çekilip kuytularıma, mum yakacağım; her ne varsa birikmiş içeride dökeceğim orta yere yeni mektup sayfalarına döküleceğim, akacağım tepelerden tepelere tut beni Şiraze, yoksa karanlıklara emileceğim... yağmur düşleri ile... Ş İ R A Z E
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
03.08.2013, 09:51 | #28 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar Hadi ver elini artık Şiraze, aşk’ın bizi bıraktığı sahilden başlayıp açalım içimizdeki tüm gereksiz kuşkuları, kanat takıp uçsunlar ben cebimden topacımı, sen cebinden, bilyelerini çıkar bir hacıyatmaz yerden yere savursun kendini ver elini Şiraze, ‘her şey iyi olacak’ diye diye yolu yarıladık bak hiç çocuk olmamışım gibi geliyor bana, hepsi bir rüyaydı başladı bitti havasında unuttuklarımı bir bilsen, hatırladıkça yeniden doğuyorum pırıl pırıl gökte gök bana beşik Şiraze, bir ucu bir ucuna erişmeyen bir beşik... salla beni, gözlerime çöken uykunun tadına bakayım, hiçbir uyku tam değil Şiraze hiçbir uyku sona götürmüyor Şiraze... Ardında olmayı düşünüyorum bu aralar. Bu aralar ardındalığın sahibini arıyorum şiraze. Sokaklar pus, adımlar sus şiraze. Geceler, yıldızlar, hayat böyle hep suspus şiraze. Zamansız kendimden geçmelerimde yine elim ayağım dolanıyor, dilim oldu epeydir sus. Ya senin olmayışının kesinleştiği vakte denk düştü bu, ya da zaten hiç olmamışlığının farkındalığına şiraze. yüreğim suspus şiraze. Korkuyorum boş gitmekten. Korkuyorum bakide kaybetmekten. Bıraktım anlatsın hâl dilim düştüğüm karanlığı. unuttum ben her şeyi ve bir de bu her şeyle beraber kendimi. ne yana bakarsam bakayım Şiraze yüzümde aynı ifade, ne yöne gidersem gideyim aynı rutin duruştayım; heyecansız ve isteksiz ve tâkatsiz ve bütün şatafattan, süsten, debdebeden arınmış. aklımın bir köşesinde hep şeb-i arus Şiraze. sıradan bir gün, akşam üzeri; “git” emrine uymanın rahatlığı içinde, yeryüzü şekillerinin çeşitliliği arasında gezinmedeyim. her yerde dağ ya da ırmak; her yerde çöl ya da vâdi; her yerde deniz ya da göl; her yerde orman ya da bozkır... her yer aynı işte Şiraze; yollar, yollar, yollar... bir kere gittim diye duramıyorum, bu gidişi durduramıyorum, gitmelerden dönemiyorum. her hâlimle taraflıyım, tarafım; kesin, net ve bir o kadar eğik. tarafım Şiraze; her kitapta arandın, her kitapta parçalandım, her kitapta biraz daha anladım: okudukça daha çok kaybolacağım; her kitapta Şiraze, her kitapta... hiç başlamasaydım olmayacaktı sonun; hiç başlamasaydım böyle bitmeyecek, böyle bitirmeyecektim seni. Şiraze, ölçülü bir sensizlik sevdası tutturmuşum; ne uzun, ne kısa... Ş İ R A Z E
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
03.08.2013, 09:51 | #29 (permalink) |
| Cevap: Şiraze'den Şiraze'ye Mektuplar ebrâr ile hemhâl olayım diye günlerin ötesine geçtim iki dirhem irademle bir ince mücâdele içinde, sanırım ben tuz ile buz eyledim ebrûlî vakitleri aklen ve fikren ve bilâistisna... Bir hırka bir de sarık, kapanmış bir devrin izini sürmek benimkisi; kula kulluğunu hatırlatan esrar mıdır yolumu kesen, yoksa bu kula kul olunanın yolunu aydınlatmak mıdır Şiraze? Seni sâkî-nâme’de karşıma çıkaran şerhsiz sâdeliğin kıvrımları, bir de kaydı Tutulamamışların savruluşudur alevlere. Bir yelkenli açıklardan geçerken devrilir, bin kelâm hebâ olur da ulaşamaz müstesnâ raflarına o gizemli keşişler adasının. Kim anar beni bin yıl sonra desem Şiraze, böyle hassâs dokunuşlarla kelâmıma? Zamanı kapattığımda üzerime, kim duyacak benim soluğumu sürûr ile, şevk ile, ilm ile, ihsân ile, lûtf ile?... Ey su güzeli! tütsülendiğim Peştere'den, İset'in şûh güzelliğinden, Beyaz Deniz üzerinden gel. perestroyka'dan, intellijenti'den, pravda'dan gel. dilersen dünyayı dört dön öyle gel. her hâlini soyun da libâssız dilersen, dilersen arşa uzan da iştiyâksız gel. gel de nasıl / nereden gelirsen gel.” ... hâleliyim yine, mevsim sonu kederi bu, ne soğuk ne sıcak tutumlar arası kararsızlık. sanki bir şey düşecek üzerime çok yükseklerden, sanki düşecek de, bir tereddüt dolanmış eylemine; hisler arası garîb bir karışıklık. Bil ki Şiraze; benimkisi, çok yerde yapılmış bir tek yanlışlık. Cihangir’de çeşme başında bir andı ne ben sultân idim, ne o pâdişahtı görüntü tamdı, sanki tamamdı... lâkin; anlıktı ara ara dırahşan bir tutumla yaklaşıyorum bozkırlarıma, insan sevmeyi de öğrenebiliyor nefret büyütmekten artık vazgeçip. eninde sonunda Şiraze, insan değer biçemiyor tüm kaybettiklerine sagîr kebîr ayırmaksızın. sonsuzca bir elemin içine düşmemek için bu yüzden, ağırbaşlı bir eğilim eşliğinde, ayrılık ağıtlarına hiç bulaşmadan ve yormadan bedenimi ve gözyaşını salıvermeden, biraz durgun ve biraz soğuk belki, törensel edâmı takınıp toprağa vermeliyim atîk olanı. Gelecekseniz söyleyin, gideyim. Gelmeyecekseniz söyleyin, beklemeyeyim. uzun cümleler kurmak geçiyor içimden Şiraze, noktalı virgülle bolca süslenmiş; okuduğumda bir türlü sonuna varamayacağım. sonra alabildiğine saydam şekiller çizip “evim” diye onlara yerleşmek istiyorum önüne geçemediği bir arzuyla; bir kenarında çam, diğer yanında selviler boylanan. duvarlarında derin çatlaklar, basamaklarında tamiri güç kırıklar, ahşap kirişlerinde her rüzgârda garip çatırtılar... şimdi de aynı neşeyi ulaştırsa ve eskimese zaman ve eskimese hiçbir mekân ve eskimese ne varsa yaşanan. sonsuzluğun kapısında durup beklemekteyim Şiraze, yanımda hiçkimse; ama bir yığın yaşanmışlık; çuvallar dolusu, bohçalar dolusu, sandıklar dolusu; say ki çıfıt çarşısı: kimi uçurum boylarında açan çiçekler; adını “sen” koyduğum, rengini mora vurduğum, kokusunu “esans” diye sana sunduğum. kimi teyzem kadar karîb, kimi annem kadar baîd; bir beyaz kurdelem olsa saçıma bağlayacağım, düşmeyecek o vakit zülüf küçük kahve gözlerime ve benim satırlarım okunacak o kara lekede; ufak ufak. kimi tasalı günlerin artığı, kimi en sorumsuzluğun mihmandarı... yanlı yansız, hatta çoğu zaman yakışıksız, kırık ve bana tanık. kimi gölgeli, kimi bana çokça öfkeli ve hatta kiminde özenli kenar süsleri... ......................... biliyorum bu tükeniş mi, çırpınış mı, çabalayış mı; mücâdele, muhârebe, mukatele ben yaşadıkça Şiraze, bitmeyecek... Ş İ R A Z E
__________________ Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, Yalnız söylenen sesi duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun,Ne duyabiliyorsun. "Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme." |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |