Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu

Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu (https://www.forumaski.com/)
-   Aşka Dair Herşey (https://www.forumaski.com/aska-dair-hersey/)
-   -   Zelâlname | Gülnaz Eliaçık (https://www.forumaski.com/aska-dair-hersey/96751-zelalname-gulnaz-eliacik.html)

Asrevya 11.03.2014 22:03

Zelâlname | Gülnaz Eliaçık
 

Zelâlname | Gülnaz Eliaçık




Ah Zelâl! . Tövbelerime düşmekten geliyorum bugün. Saçların boyunca olmuş görmeyeli. En çok saçlarını severdim, hiçbir makas değmesin uçlarına isterdim. Senden bana yadigâr tek saçlarım dedin.



Sende bıraktıklarımı bir kenara itmediğine sevindim. Gözlerine sürme diye çektiğin bakışlarım, yerinde duruyor hala. Eskisi gibi bakıyorsun yine bana. Boyunca çocukların olsa da eskisi gibi söylüyorsun ismimi. Eski olsaydık keşke, eskiden olsaydık yine!



Papatyalar var elinde. En çok papatyayı severdin sen, seviyor mu sevmiyor mu diye sormuşluğun olmadı hiç onlara. Sahi sevilmişliğini hiç mi merak etmedin?

Kederle yüz göz olmuşluğumuz ilk ağladığımız güne dayanır. Gitme demiştin. Gittim! Ah Zelâl hangi günahı ödetir şimdi bana sensiz kalmış cümlelerim. İsmin ki dilime en çok yakışandı benim. Tutamadım ismini, düştü dudaklarımdan. Esen bir yel olup gelseydin bana , 'gidişini çok görmedim' deseydin, kalbim sızlamasaydı, başım önümden çekilip gözlerine saplanabilseydi.



Dar zamanlara sığdırdığımız bakışmalarımız yendi bizi. Gözlerimizi birbirinde tutamazdık uzun süreli! Teslimiyetimiz kısa zamanlı birbirine vuran gözlerimizdendi. Edeple şavklanırdı gözlerimiz. Güneş kıskanırdı gözlerimizi. Zelâl, gözlerin nerde şimdi? Güneşin şavkına karşı koyamıyorum gözlerin siz.



Aramızdaki uzlaşılmaz uzaklığa inat sana geldim Zelâl, onca yıldan sonra, ardımda bıraktığım gibi bulmak seni, mutlu etti mi sanıyorsun beni. Gözlerinden düşmüş olsun isterdim bakışlarım ve baktığım hiçbir şey sana benzemesin isterdim. Ne var ki yönümü ne tarafa dönsem sen varsın Zelâl.



Hani koca tepedeki dilek ağacına bağladığımız yazmalar vardı. Birbirimize yazgılanmak adınaydı tüm dileklerimiz. Ağladığımız ilk gün, ayrılığa menzillenmişti oysa yazgılarımız. Bilemedik hep kavuşmayı diledik! Sevda dilekleri kabul olmayacak bir yalan.

Ne var ki dilimi alıkoyamıyorum kavuşmaktan yana olan dualardan! Biz bu yalanın hangi gerçeğiyiz Zelâl?



Onca yıl sonra mevsimsiz yağmurlar yağıyor gözlerimden, engel olamıyorum. Yağmurum seninde gözlerini ıslatıyor, ona daha çok kahroluyorum. Ah! Zelâl görmez olsaydı kör olası gözlerim seni. Gözlerindeki sürmeyi tazeletmeseydin keşke. Sürme diye çektin yine gözlerine beni. Baldan tatlı bir hoş gelmişsin dedin. Kalbin hiç kırılmamış gibi. İyi saklardın kendini, bir tek ben bulurdum seni! ...





[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]


Bir tek ben bulurdum seni ya! en çokta ben kaybettim yine. Saklayamadım seni gönül haneme. Sürmüştü gözlerin beni sensiz bir çöle. Sensizlik kolay mı sanırsın Zelâl. Kaç gece düşlerime yorgan ettim seni. Gelmişliğim yaranı tazelemek için değildi. Hoş gelmişliğini hoş bulamadım nedense. Benim sana dilim hiç dönmedi Zelâl. Gözlerin dilime kilit vurdu hep.



Zaman her şeye çare diyorlar ya Zelâl, koca bir yalan! Zaman seni almadı benden. Kalbimi her bozduruşumda üzerine seni aldım ben. Bitmeyen bir yol gibiydin Zelâl, bitirmeye çalıştıkça daha çok battım içine. Bilemedim her adımımı sana atışımı. Senden uzaklaştığımı sandığım her anda, aslında bir adım daha yaklaşmışım sana!



Öyle sessiz, öyle derinden bakmasın gözlerin. Sessizliğin daha çok yaralıyor beni. Gözlerime kin sürsün bakışların. Bağır, çağır binlerce küfür sırala, yine de az bana! Gözlerine her baktığımda yine kendimi görüyorum ve nasıl bir acı çekiyorum. Sor bana Zelâl, “ neden” diye. Sana verecek bir cevabım olmasın. Suskunluğumun en soğuk havasında buz tutsun dilim ve bir tek dudaklarının ateşi açsın dilimi. Hâlbuki dudakların hiç dilime değmedi!



Oturuyorsun karşımda eski bir tanıdık misali, havadan sudan bahsediyorsun. Dinliyorum sessizce. Büyük kızın aynı sana benziyor. Hani seni ilk gördüğüm on altılık haline. Bakışları, konuşması ve saçlarını elleriyle arkaya atışı aynı sen. Ruhunun bir parçası onda saklı sanki.

Onca yıldan sonra hiç söylenmemiş sözler söylemeliyim sana. Görünmeyen yaralarına merhem misali sözler sürmeliyim. Affedilmişliğimin acısını gözlerinde hissetmeli ve aslında beni hiç affetmediğini bilmeliyim.



Zelâl sevdiğim! Canımın diğer yarısıydın sen şimdi bir yarımı oynar yüreğim oysa seni tamamlayanda bendim. Senli bir yalnızlığı nasıl yaşadığımı sorsana, neden gittiğimi. Ağzını aç bana. Dilini döndür benden yana eskisi gibi. Sor hadi. Cevapsız kalacak onca sorunu sor bana. Sessizliğim kahretsin beni, karşında yedi kat yere girmek isteyeyim. Ama hiçbir yere bırakma beni.



Sen hiç bensiz kalmadın mı Zelâl. Gittiğim günü hatırlasana. Kalan olmak mı zordu giden olmak mı bu aşkta.? Kalanlığının yitik yanını gitmişliğime kopyala. Kalanlığına denk gidişimin ardından günlerce susuşun gelir aklıma. “Tek söz söylemedi Zelâl!” dediler. Dili hiç dönmedi. Sesi türkülere hiç eşlik etmedi. Şimdi bülbül gibi şakıyışın içimi acıtmak için mi?



Ve eteklerini toplama zamanın geldi dizlerimden Zelâl. Asırlardan uzat ellerini bana, ellerim dokunsun ellerine bir ağıt makamında. Tepedeki dilek ağacı ağlıyor hala. Bir tek bizim yazmamız tutunmuş dallarına. Rüzgâr eşlik ediyor dileğimizle salınan yazmamıza.



Ve aşkımızı bağladığımız yazma ne zaman öpüşecek toprakla o zaman kavuşacağız toprakta…



[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]




Toprağı yenip sensizliğin en senli haline gidebilseydim keşke, yanımda bir parça bez, cebimde dilinden dökülen dualarla. Sahi Zelâl dua eder misin ki bana? Oysaki bugüne kadar en fazla bedduanı aldım. Yok, yok dilini benden yana hiçbir söze vurmazsın sen artık. Canımı acıtanda bu ya; söylesen keşke, bin bir beddua etsen, neden gittin desen, ben sana cevap veremesem. Topraklar kabullense de keşke girsem yedi kat içine. Beni senden başka kimse kabul etmedi Zelâl. Kabul görmüşlüğümü sattım bir parça beze, bavuluma gözlerini koyup öylece gittim, ruhunu hep yanımda taşıdım, nasıl anlatsam sana. Gidişime hangi çetrefilli bahaneyi ortak etsem.

Onca yıl senden başka hiçbir göze değmedi bu gözler. Unutmak için seni, mahrem hiçbir ismi usuma sokmadım, gözlerim ilişmedi gözlerinden başka yeşile. Ben gittim, bende kalansa hep sendin. Bilirim gözlerin yalan demez bana. Sende kalmışlığım, yeşillerine yüzümü ilk sürdüğüm andadır, koca tepedeki ağaca bağladığımız yazmadadır.

Sözle beni dilinle. Söyleşelim birlikte. Hâlbuki eskiden en çok sen söylerdin, ben dinlerdim, şimdi avaz avaz bağırsada dillerim nafile, suslarına yetişemiyor kalbim!

Kısa cümleler kurmalıyım sana, yaşadığımız onca uzun cümlelere inat, kısa cümleler kurmalıyım. Onca yıl sensizlikle sarıp sarmaladığım seni, ifşa etmeliyim bir nefeste sana. Daha çok lâl olmalı dilim ve ben, artık susmalıyım sana. Gözlerine bakmalı, gitme dediğin güne asıp bendimi küllerimi savurmalıyım avuçlarına. Hiç gitmedim! Hep buradaydım demeliyim. Hiç gitmemiş olmak mümkün olsaydı keşke. Boyunca olan kızın kızımız olsaydı. Beraberce kurduğumuz hayaller ayrı bedenlerde hayata gelme şansını eline almasaydı. Olmadı. Olamadı.

Düştük birbirimizin isim hanesinden. Gönül hanemiz hala senli benli olurken 'siz'li resmiyetlere vurguladı yıllar bizi. Öylesine bir tanıdık misali. İkramındaki kahvenin tadı hâlâ o günkü gibi. Tuzlanmış bir burukluk var içinde. Babamın 'Allah'ın emri Peygamberin kavli' dediğinde boğazıma takılan kahvenin buruk tadı, şimdi yudumladığım kahvenin içinde.

Saçların beyazlamış Zelâl, ama ellerin. Ellerin ve parmakların hala onaltılık zarifliğinde. Gözlerindeki hüzünse gidişime gebe cümleler saklıyor içinde. Ah! Bir sürgün versen gözlerindekileri diline. Bitecek işte o zaman sürgünlüğüm, toprağın beni kabullenmeyişi bitecek. Huzura erecek sensizlikten bîtap düşmüş yüreğim. Düş beni kalbinden Zelâl ben sana lâyık değilim!

Cebimde ki sararmış mektuplar ağlıyor cümle cümle. En çok ismini yazdığın yer sararmış Zelâl. Kaç kez dokudu gözlerim bu cümleleri içime bilir misin sen. Bir de mavi oyalı yazman hep cebimde. Kokunu almadan bir gece bile yastığa varmadı başım. Diyeceksin belki şimdi bana ; 'Neylesin bu yürek hiç kalmışlığın yok bende, ardında bıraktığın ne bir cümle, ne kokunu hissettirecek bir nesne. Özlemini bıraktın buram buram içime. Birde bıyıkları yeni terlemiş, siyah beyaz bir resim var sol yanımın üzerinde. Yüzünü unutmadıysam bu nedenle.'

Ah Zelâl! Ne desen haklısın sen içime. Yazmadım hiç sana, benden yana bir şey kalsın istemedim usunda. Unutmanın kolay olmayacağını bilirdim ya, bu kadarı haddinden fazla geldi bana. Omuzlarım çöktü koca tepedeki rüzgârın ağıdında. Ağlıyor rüzgâr, ağlıyor yazmamızı düşürmek adına. Ve kulaktan kulağa bir fısıltı yankılanıyor 'Zelâl'in yazması duruyor hâlâ ağaçta.' Çözülmüyor düğüm. Düşmüyor yere yazma. Toprak benden yana, sende ne varsa kabul etmiyor bağrına. Düğümü çözene aşk olsun. Aşk olsun bu aşka!...



Gülnaz ELİAÇIK



Saat: 07:52

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.