Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Teknoloji Dünyası > Bilgisayar - Donanım
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

RAM Nedir? RAM Nasıl Çalışır ? Çeşitleri

Bilgisayar - Donanım kategorisinde açılmış olan RAM Nedir? RAM Nasıl Çalışır ? Çeşitleri konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 28.10.2012, 11:35   #1 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart RAM Nedir? RAM Nasıl Çalışır ? Çeşitleri



PC'lerimizdeki bellekler,
sistemde yer alan işlemci ve grafik kartları gibi veri yaratan ve işleyen
birimlerin ortaya çıkardığı verilerin uzun ya da kısa süreli olarak saklandığı
işlevsel birimlerdir. Sabit disk sürücüler, sistem RAM'leri, işlemcilerin
içindeki cache diye tabir edilen bellekler, BIOS'un saklandığı EPROM'lar, grafik
kartlarının üzerindeki RAM'ler, CD'ler, disketler v.s. hepsi PC'lerde yer alan
bellek türleridir.


SDRAM



SDRAMve
"Senkronize Dinamik Random Access Memory anlamına saniyede megahertz 133
olabilir hızlandırır ve çalıştırmak. SDRAM arayüz ile senkronize nedeniyle RAM
diğer farklı. otobüs türleri diğer iken sisteminin bilgisayarın RAM'in bilgi ne
itiraz dayalı irade ile paylaştı SDRAM senkronize geçti boyunca kontrol girişi,
zaman aynı çalışır de.





DDR
SDRAM




Double Data Rate (DDR) SDRAM
bellek, o iki kat daha hızlı özünde. Bu hız ve işlevselliğini geliştirmek için
daha verimli bir şekilde artırmak için bilgisayarınızın saat idare tarafından
yapılır. Bu saat sinyalinin hem düşen ve yükselen biter aracılığıyla başarır.
DDR Ram kadar 333 megahertz kadar hızlarda çalışır. DDR SDRAM ve Haziran 2000
yılında geliştirilen başında devrimci olarak kabul
edildi.





DDR2
SDRAM




DDR2 SDRAM daha verimli bir
şekilde, ama DDR SDRAM olarak aynı ilkeler üzerinde çalışır. DDR2-RAM çalışır ve
daha yüksek bir verimlilik için bellek hızı hız manipülasyon yoluyla yüksek
hızlarda ulaşmak. DDR2 RAM ve, veya 400 megahertz ulaşmak için daha
hızlandırabilir Haziran 2003'te kuruldu.





DRAM



Dinamik Random Access Memory
(DRAM) kendi veritabanlarında depolanan sürekli değişen bilgi çalışır. bilgi her
zaman silinir olmayabilir veya veri bozulmalarını güncelledi. Bu sorunu DRAM
sisteminde kondansatörlerin sistem tarafından kullanılmıştır. Kapasitörler
sürekli sürekli yenileniyor gereği budur enerji
kaybediyor.





RDRAM



Rambus Dynamic Random Access
Memory (RDRAM) DRAM RDRAM Rambus Inc yeni bir teknoloji oluşturdu DRAM diğer tür
potansiyel olarak daha yüksek hızlarda alabilirsin çalışacağını daha yüksek bant
genişliği nedeniyle farklıdır. Bu veriler üzerinden iletilen
boru hattının manipülasyon yoluyla elde edilir.
Bunun bir yan etkisi
hangi veri seyahat hızında gecikme artar.




1. Islemci soketi
2. Ram slotları
3. Ide
portu---> CD-ROM Yada Harddisk baglantisi
icin

4. Ide portu 2--> CD-ROM Yada Harddisk baglantisi
icin

5. SATA portlari Harddisk icin en guncel baglanti bicimi ( S
ATA yeni genarasyon Harddisklerde kullaniliyor
)

6. On panel baglantilari ( Front Control Panel Connectors
)

7. Disket (flopy) portu
8. PCI
portlari

9. AGP portu (Grafikarti
icindir)

10. Dışaa açilan baglantilar paneli

11. islemci (CPU) fan baglanti
noktasi

LAPTOP' larda
ise

Kapağı kaldırdıktan sonra
ramlerin girip çıkabileceği soketler mevcut. Bu soketlerden rami çıkarmak için
varsa yandaki tırnakları kaldırıp rami yukarı doğru kaldırıp çekmek, yok ise ram
ters yönde çekerek çıkarmak. Aşağıdaki resimde örnek bir Notebook ram takma
işlemi gözükmektedir.




Bellek kavramı bu derece geniş
bir konu olmasına rağmen bu yazıda konumuz olan bir çoğumuzun oldukça aşina
olduğu, hep daha fazla olmasını hayal ettiğimiz ve hatta yeri geldiğinde
overclock denemelerimize bile dahil ettiğimiz sistem RAM'i denilen bellekler.
Peki RAM ne demek? RAM, İngilizcesi Random Access Memory, Türkçesiyle Rastgele
Erişilebilir Bellek kelimelerinin başharflerinden oluşan bir kısaltma. Bu
noktada, belleklerin RAM'ler ve Sadece Okunabilir Bellekler yani ROM'lar (Read
Only Memory) şeklinde sınıflandırıldığını hatırlatmak isteriz. RAM'ler veriyi
saklamak için beslemeye yani elektrik enerjisine ihtiyaç duyduğu halde ROM'lar
besleme olmasa bile veriyi saklayabilirler. Ayrıca, ROM'lar genellikle,
kısaltmanın açılımından da anlaşıldığı gibi sadece okuma amacıyla kullanılırlar.
Üzerlerinde saklı verinin kullanıcı tarafından kolayca değiştirilmemesi
hedeflenir.




RAM'lerin en başta gelen
özelliklerinden birisi – ki RAM ismini almalarından sorumlu olan da budur -
sakladıkları verilere manyetik teyplerdeki ya da CD-ROM’lardaki sıralı erişimin
aksine, sırasız ve hızlı bir şekilde rastgele erişime imkan vermeleridir.
Erişimde sağladıkları hız, RAM'lerin sistemde bu denli önemli ve performansı
belirleyici olmalarında en önde gelen etkendir. Veri barındırma kapasiteleri ve
hız konusunda, merkezi işlemci üzerindeki düşük kapasiteli ancak çok hızlı bir
RAM olan cache belleklerle, kapasiteleri günümüzde inanılmaz boyutlara ulaşmış
olan sabit disk sürücüler arasında yer alırlar ve bir çeşit tampon görevi
görürler. İşletim sistemi, sabit sürücünün yavaşlığını gizlemek amacıyla, yakın
gelecekte ihtiyaç duyulabilecek veriyi henüz ihtiyaç durumu ortaya çıkmadan
sabit diskten sistem RAM'leri üzerine yükler ve gerektiğinde hızlı bir şekilde
işlemcideki cache belleğe iletilmesini
sağlar.



RAM'lerin sistem içindeki
yerlerini tanımladıktan sonra simdi de teknolojinin ve erişim protokollerinin
ortaya çıkardığı RAM türlerini inceleyelim.

Etiketler:
RAM Nedir, RAM Nasıl Çalışır, Çeşitleri

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 28.10.2012, 11:36   #2 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: RAM Nedir? RAM Nasıl Çalışır ? Çeşitleri

RAM
Çeşitleri





RAM'lerin, fiziksel yapıları ve
çalışma prensipleri itibariyle mikroişlemcilerden hiç bir farkı yok. Tıpkı
mikroişlemciler gibi, silikon üzerine işlenmiş çok sayıda transistörün, bu defa
ağırlıklı olarak veri erişiminin kontrolü ve verinin saklanmasıyla ilgili belli
işlevleri yerine getirmek amacıyla birbirine bağlanmasıyla ortaya çıkmış ve
nispeten daha az karmaşık olan elektronik yapılar. Bu yüzden mikroişlemci
teknolojileriyle RAM teknolojilerini ilgilendiren konular tamamıyla ortak. RAM
teknoljilerini süren hedef, mikroişlemcilerde olduğu gibi, daha küçük
transistörler üretmek, bu sayede aynı büyüklükte bir silikon parçasına daha
fazla transistör yani daha fazla işlev sığdırmak ve silikonun daha hızlı
çalışmasını sağlamaktır. Bu amaca ulaşma yolunda karşılaşılan engellerin çoğu
üretim teknolojilerindeki gelişmelerle aşılmakta olup geri kalan kısım ise
geliştirilen daha akıllı algoritmalar ve protokollerle çözülüyor. İşte RAM
türlerini bu protokoller belirliyor.






Çoğumuz, SDR-RAM, DDR-RAM, DDR
II RAM, RDRAM ve hatta artık mazi de kalmış olsa da EDO RAM gibi kısaltmaları
duymuşuzdur. Bu kısaltmalar, RAM'e erişmek, yani RAM'den veri okumak ya da RAM'e
veri yazmak için kullanılan protokol hakkında bize bilgi verir. Örnek olarak,
günümüzde en popüler RAM türü olan DDR bellekleri verebiliriz. Buradaki DDR
(Double Data Rate) kısaltması, çift veri hızlı bellekler anlamında kullanılıyor.
Bir önceki nesil bellek türlerine isim veren SDR (Single Data Rate) kısaltması
ise tek veri hızlı RAM'leri simgeliyor. Bu kısaltmaları daha detaylı
açıklayabilmek için sonraki bölümlerde değineceğimiz bazı kavramları anlamak
gerekiyor. Bu noktada, ön bilgi olarak söyleyebileceğimiz, DDR ve SDR
kavramlarının senkron olarak çalışan, yani veri akışının bir saat işaretiyle
düzende tutulduğu tip RAM'lerde, bir saat periyodu içinde gerçekleşen veri akış
hızını belirttikleri olacaktır. RD-RAM ise RAMBUS firması tarafından
geliştirilen RAMBUS veriyolu üzerinde çalışan, bazı yönlerden DDR'a benzeyen,
İngilizce'deki 'RAMBUS Direct' kelimelerinin baş harflerinden ismini alan bir
RAM türüdür...





Çalışma
Prensipleri





Anakartlarımızdaki bellek
soketlerine yerleştirdiğimiz baskı devreleri, anakarta bağlandıkları veri
yolunun genişliğine göre DIMM (Dual Inline Memory Module) ve SIMM (Single Inline
Memory Module) gibi kısaltmalarla adlandırıyoruz; sanırız bunun da haklı bir
sebebi var (!). Bugünlerde en popüler olanı, üzerinde genellikle bant genişliği
yüksek ve dolayısıyla daha geniş veriyoluna ihtiyaç duyan DDR bellek yongalarını
barındıran DIMM'ler. Dizüstü bilgisayarlarda kullanılan DIMM'ler fazla yer
kaplamamaları için küçük olduklarından SO-DIMM (Small Outline Dual Inline Memory
Module) yani küçük izdüşümlü RAM adını alıyorlar. DIMM’lere baktığımızda,
genellikle 4,8 ya da 16 gibi belli sayılarda bellek yongaları, dirençler ve
kondansatörlerin yanısıra SPD (S***** Presence Detect) denilen bir ROM yongası
bulunduğunu görebiliriz.





SPD yongası üzerinde, yazımızın
ilerleyen bölümlerinde daha detaylı değineceğimiz, baskı devre üzerindeki bellek
yongalarıyla ilgili çeşitli parametreler saklanır. Bu parametrelerin
zamanlamayla ilgili olanları (örn. CAS gecikmesi), üretimden sonra yapılan
perfromans testleri sonucunda modülün kararlı olarak çalışabileceği en üst
performansı gerçekleyecek şekilde belirlenir ve SPD üzerine işlenir. Bellek
modülü anakarta yerleştirildikten sonra, SPD üzerindeki bu parametreler boot
esnasında BIOS tarafından okunur ve sistemin bellek kontrolüyle ilgili kısımları
(yonga seti) gerektiği şekilde haberdar edilir, böylece bellekle olan iletişim
sağlanmış olur. Bellek modülünün üreticisi olan firmanın kodu, modülün üretim
tarihi, seri numaralrı, bellek yongalarının kapasiteleri ve erişimleriyle ilgili
bilgiler SPD yongasında saklanan diğer bilgiler arasında yer
alır.





Bizi ilgilendiren asıl kısım ise
bellek yongaları. Bunlar, tıpkı mikroişlemciler gibi, kılıflanmış tümleşik
devreler. Üretim teknolojisi yani transistörlerin minyatürleştirilmesi
bakımından bazı durumlarda işlemcilerden bir nesil önde gidenlerine rastlamak
bile mümkün. Yonga üzerinde yer alan ve milyonlarcasının bir araya gelerek
bellek dizisini oluşturduğu temel yapı, verinin en temel hali olan bir bitlik
veriyi yani ikilik düzendeki 0 veya 1 bilgisini saklamakla sorumlu RAM
hücresidir. Bir yongada bu hücreden milyonlarcası kullanıldığından, tasarım ve
üretimde çalışan mühendisleri meşgul tutan ve para kazanmalarını sağlayan
konuların başında bu bellek hücresini en az yer kaplayacak, en az fireyle en
verimli şekilde üretilebilecek şekilde tasarlamak yer
alır.





Bellek yongasının nasıl
çalıştığını anlamak için önce bu tümdevrenin yapısını inceleyelim. Elimizde bir
bellek dizini var. Bu dizini belli sayıda satır ve sütünlardan oluşan iki
boyutlu bir tablo olarak düşünebiliriz. Tablomuzun yapıtaşları ise bahsettiğimiz
RAM hücreleri. Bu tablo üzerindeki herhangi bir hücreye erişmek (yazmak ya da
okumak) için o hücrenin tablodaki konumunu, yani, hangi satır ve sütünun kesişim
noktasında bulunduğunu vermemiz gerekir. Bu konum bilgisine adres diyoruz.
Erişimi kolaylaştırmak için genelde bellek tablomuz yonga üzerinde daha küçük
alt tablolara bölünmüştür. Bu alt tablolara banka (bank) deniyor. Günümüzde
bellek yongaları genelde 4 bankalı olarak tasarlanıyor. Kısaca, adresimiz satır
ve sütün numaralarının yanısıra bir banka numarasını da içeriyor. Bu sayede
bellek yongası hangi bankanın kaçıncı satırındaki kaçıncı sütunundaki hücreye
erişim yapılmak istendiğini biliyor. İşlemcilerin belleğe erişirken kullandığı
en küçük veri birimi tek bir bit yerine 8 bitten oluşan bayt (byte)'tır. Bu
yüzden bellek yongalarında erişilebilen en küçük veri birimi de byte olarak
düzenlenmiştir. Böylece bellek tablomuz satır, sütun ve banka adres bilgileriyle
erişilen byte'lardan oluşuyor. Diğer bir deyişle bir byte'ı oluşturan ve
tablomuzda yanyana konumlanmış olan 8 RAM hücresi aynı anda okunuyor ya da
yazılıyor. Bu aslında gerçekte olanın basitleştirilmiş hali. Kullandığımız
bellek modüllerinde anakarta bağlantıyı sağlayan veri yolunun genişliği göze
önüne alındığında - ki bu DIMMlerde 128 bittir - aynı anda çok sayıda byte
okumak mümkün (128bit/8bit=16 byte).





Sanıyorum ki bu noktada bir
bankanın yapısını ve nasıl işlediğini incelemek yerinde olacaktır. Bu kısımda
günümüzde en popüler olan SDR-RAM ve DDR-RAM bellek tiplerinin temel çalışma
prensibi olan dinamik RAM nasıl çalışır hep birlikte göreceğiz. Bahsettiğimiz
gibi, banka, esas olarak belli sayıda satır ve sütunlardan oluşan bir byte
tablosu. Bu tablodan byte'larımızı okumak için satır ve sütun numarasını yani
adresini vermemiz yeterli. Simdi byte’larımızı oluşturan bitlerimize yani RAM
hücrelerimize döndüğümüzde nasıl oluyor da bu hücrelerde saklanan veri ile
dışarı dünya arasında iletişim sağlanıyor biraz daha yakından
bakalım.





RAM hücremizi dışarıya bir
vanayla bağlı olan bir hazne olarak düşünelim. Verimizi yani hücrelerde saklanan
0 veya 1 değerlerinden birini saklayan bitlerimizi de haznemizin boş ya da dolu
olma durumu olarak, suyu ise yine aktığını varsayabileceğimiz elektriksel yük
yani elektronlar olarak modelleyelim. Buna modele göre, RAM hücrelerimiz, yani
küçük su hazneciklerimiz, saklayacakları veri 0 ise boş, 1 ise dolu oluyor.
Bellek tablomuzda bir sütunda yer alan yani dikey olarak komşu olan haznelerin
tümü ortak bir boruya bağlı. Her sütunda bulunan bu ortak borunun elektronikteki
karşılığı bit hattı. Bit hattına her okuma veya yazma işleminden önce ayrı bir
vana üzerinden su dolduruluyor. Buna birazdan daha detaylı deyineceğiz. Bu
boruların bir ucunda, borudaki su seviyesini algılayan algı yükselticisi denilen
birimler bulunuyor. Erişim sırasında, önce adresin gösterdiği satırdaki bütün
hazneleri bulundukları sütunlardaki ana boruya bağlayan küçük vanalar aynı anda
açılıyor ve tüm satırın sakladığı veri okunuyor. Sıra geliyor bu satırın hangi
sütununun ayıklanacağına. Bunun için, bir kısmı satırla ilgili işlemlere eş
zamanlı olarak, adresin gösterdiği sütun numarası çözümleniyor, o sütuna ait
byte’ın algılayıcılarına algıla komutu veriliyor ve o byte okunmuş
oluyor.





Hazne 0 mı yoksa 1 mi saklıyor
bilmek istediğimizde, yani hücremizi okumak istediğimizde, haznemizi bit hattına
bağlayan vanasını açıyoruz. Haznemiz boş ise önceden ağzına kadar suyla dolu
olan borudaki (bit hattı) suyun haznemizin alabileceği kadar kısmı haznemizin
içine doluyor ve ana borumuzdaki su biraz eksiliyor. Bit hattımızın ucunda yer
alan su seviyesi algılayıcısı (algı yükselticisi), boru tamamen su doluysa 1,
bir hazne kadar su eksilmişse 0 veriyor. Her sütunun altında o sütunun ana
borusuna bağlı bir algılayıcı yer alıyor. Tekrar okuma işlemine geri dönersek,
haznemiz okuma öncesi haznemiz boş ise yani 0 saklıyorsa vanası açıldığında ana
borudaki su içine doluyor, ana borudaki su seviyesi düşüyor ve algılayıcımız 0
veriyor yani hücremizde saklanan veriyi doğru olarak dışarı aktarıyor. Haznemiz
okuma öncesi zaten dolu ise (1 saklanıyorsa) haznemizin vanası açıldığında
hiçbir su akışı olmuyor ve algılayıcımız dışarıya 1 değerini doğru olarak
iletiyor. Bu noktada önemli bir konuyu açıklamak gerekiyor ki eminim bazı
okuyucularımızın dikkatinden kaçmamıştır. Haznemiz 0 saklıyorsa yani boşsa,
okuma işleminden sonra içine su doluyor, dolayısıyla içeriği bozuluyor ve bir
anda 1 saklıyormuş durumuna geliyor. Aynı olay 1 saklama durumunda
gerçekleşmiyor. Peki bu pratikte nasıl engelleniyor? Unutmayalım ki amacımız
hazneyi, içeriğini bozmadan okuyabilmek. Basit bir fikir olarak, okuma
işleminden sonra algılayıcımızın algıladığı değeri hücremize tekrar yazmak
aklımıza gelebilir ancak bu performans açısından büyük kayıp olur. Düşünsenize,
0 olan her bit için her okuma sonrası bir de yazma işlemi için bekle. Gerçekte
olay çok daha basit: Haznemiz ana borudaki suyun içine akmasına izin veriyor
ancak bu suyu içinde saklamıyor, bunun yerine bir bakıma kanalizasyon diye
nitelendirecegimiz çok daha büyük ve bellekteki her hazne tarafından paylaşılan
başka bir hazneye başka bir kanalla boşaltıyor. Hücremizi kanalizasyona bağlayan
kanal yine bir vana tarafından kontrol ediliyor. Haznemiz doluyken, kendi
içindeki bir geri beslemeyle bu vana kapalı tutuluyor ve böylece hazneden
kanalizasyona su kaçışı engelleniyor. Hazne boşken ise bu vana açılıyor. Bu
kanalizasyonun elektronikteki karşılığı toprak. Böylece boşsa yine boş kalarak
ama yapması gerektiği gibi bağlı olduğu sütunun bit hattındaki yani ana
borusundaki suyun seviyesini azaltarak sakladığı verinin algılayıcı tarafından
doğru olarak algılanmasını sağlıyor.





Okuma işlemini biraz olsun
açıklığa kavuşturduktan sonra bakalım yazma işlemi nasıl gerçekleşiyor. Yazma
işleminde amacımız haznemizin içeriğini gereken durumlarda değiştirmek. Gereken
durumlardan kastettiğimiz, hücremize yazmak istediğimiz değer, hücremizin hali
hazırda sakladığıyla aynıysa, herhangi bir değişikliğe gerek olmaması.
Mekanizma, okumayla hemen hemen aynı. Yazma işlemi öncesi tıpkı okumada olduğu
gibi sütuna ait ana boru suyla dolduruluyor. Bunun yapılma sebebi, önceden
gerçekleşmiş bir yazma veya okuma işlemi nedeniyle ana borudaki su seviyesinde
azalma olduysa bu eksiği tamamlamak, çünkü gördüğümüz gibi bu temel çalışma
prensiplerinden birisi. Yazma işlemi sırasında istenilen hücrenin (haznenin)
vanası açılıyor ve yazmak istediğimiz verinin 0 ya da 1 olmasına göre
algılayıcıların bulunduğu ucundan ya haznenin bağlı bulunduğu sütundaki ana
borudan yüksek basınçla su emiliyor (0) ya da boruya yüksek basınçta su
basılıyor (1). Haznemiz boşsa vanası açılınca bir ucundan zaten ana borudan su
emildiği için yine boş kalıyor, içine su dolmuyor. Aynı şekilde haznemiz doluysa
ve 1 yazılmak isteniyorsa boruya basınçlı bir şekilde su basıldığı için haznemiz
yazma işlemi sırasında yine dolu kalıyor. Öte yandan, haznemiz boş ise ve 1
yazılacaksa, yani dolması isteniyorsa, vanası açıldığında ana borudaki basınçlı
su, hücrenin kanalizasyona olan su akışını bastırarak dolmasını sağlıyor ve
hazne dolunca da geri besleme mekanizmasıya kanalizasyona açılan vana kapanıyor,
haznemiz dolu kalıyor ve böylece sakladığı yeni veri 1 olarak değişmiş oluyor.
Benzer şekilde, haznemiz dolu ise ve 0 yazılmak yani boşaltılmak isteniyorsa,
yazma işlemi sırasında borunun ucundan basınçla su emiliyor, haznemizin vanası
açıldığında emme gücüyle dolu olan haznemizdeki su da ana boruya çekilerek
emiliyor. Hazne boşaldığında kanalizasyona olan bağlantı da boşalma işlemine
destek olarak açılıyor ve işlem sonunda ana boruya bağlantı vanası kapandığımnda
hücremiz boş olarak yeni verisi olan 0'ı saklamış
oluyor.





Bir seviye üste çıktığımızda,
bankaların ortak bir veri hattına birarada bağlanmasıyla ana bellek tablomuzun
oluştuğunu görürüz. Bellek tablosunun yanında, adreste gösterilen banka
numarasını çözen, yongayı gerektiğinde güç tasarrufu gibi nedenlerle kapatıp
açılmasını, belirli komutların çalıştırılmasını kontrol eden kontrol yazmaçları
(mode register) ve saat sinyalinin alınıp bankalara dağıtılmasını sağlayan
sürücü devreleri bellek yongasını oluşturur.





--------------




Kavramlar ve
Parametreler





Tekrar su benzetmesinden
elektronların dünyasına dönecek olursak, bazı kavramları anlamızın
kolaylaştığını göreceğiz.





PRECHARGE: Bu kelimeyi
çoğumuz duymuşuzdur. Özellikle BIOS'ta RAM'lerle ilgili parametrelerle oynayıp
bellek modüllerinden son performans damlasını sıkarak çıkartmaya çalışanlarımız
RAS-to-Precharge Delay gibi terimlerle karşılaşmıştır. PRECHARGE'ın karşılığı,
sütunlara ait ana boruların okuma ve yazma öncesinde doldurulmasıdır. Gerçekte
benzetmemizdeki borular yerine ****l hatları su yerine elektronlarla yani
elektriksel yükle doldurduğumuz için 'PRE-CHARGE' yani 'ÖN YÜKLEME' terimi
kullanılmıştır.





------------




CAS: Diğer bir parametre
olan ve CAS diye tabir edilen Column Access Strobe yani Sütun Erişim Darbesi de
aynı mekanizmayla kolayca açıklanabilir. Okuma sırasında hücremiz sütuna ait
borudan su emerek borudaki su seviyesini azaltmaya çalışırken, seviyedeki bu
azalma, hücremizin boyutları önceden belirttiğimiz az yer kaplaması amacıyla
küçük tasarlanması sonucu hücremizi ana boruya bağlayan vananın bulunduğu hat
dar olduğu ve hücremizin emiş gücü de boyutlarıyla orantılı olarak düşük
olduğundan, yavaş gerçekleşmektedir. Dolayısıyla ana borudaki su seviyesi
algılayıcının bu azalmayı alglılayabileceği seviyeye ulaşması ve algılma
işleminin başlatılabilmesi için belli bir süre beklenilmesi gerekiyor. Aynı
zamanda adreste belirtilen sütun numarasının da çözümlenmesi bankadaki sütun
sayısına bağlı olarak zaman alıyor. İşte bu süreye CAS gecikmesi (CAS Latency -
kısaca CL) deniyor. Bu gecikme genellikle belleği kontrol eden ana saat
sinyalinin periyodu cinsinden verilir. Örneğin, CL=2 demek okuma başladıktan
yani haznenin vanası açıldıktan itibaren algılama komutu verilinceye kadar 2
saat periyodu süresince beklemek gerekiyor. Dolayısıyla CL değeri büyük olan
bellekler, daha uzun beklemeleri gerektiğinden daha yavaş
çalışırlar.





---------




RAS: Adreste belirtilen
satır numarasının çözümlenmesi ve belleğimizde o satırda yer alan bütün
hücrelere ait vanaların açılabilmesi için beklenmesi gereken süreye RAS (Row
Access Strobe) yani Satır Erişim Darbesi deniyor. RAS da CAS gibi saat periyodu
cinsinden belirtiliyor. Dolayısıyla RAS'ı küçük lan bellekler daha hızlı
oluyorlar.





------------




RAS-TO-CAS DELAY: Erişim
sırasında, bildiğimiz gibi, önce bankadaki ilgili satır okunmaya başlıyor, bit
hattını temsil eden borudaki su yani yük seviyesi ilgili hazneler tarafından
algılanabilir seviyeye çekilene kadar bekleniyor, ardından ilgili sütun
belirleniyor ve o sütuna ait algılayıcılara ‘algıla’ komutu veriliyor. İşte
satırdaki haznelerin açılmasından bit hatlarındaki yük miktarının (gerilim
olarak ta düşünebiliriz) algılanabilir seviyeye ulaşmasına kadar beklenilmesi
gereken süreye RAS-TO-CAS DELAY (Satır Erişim Darbesi-Sütun Erişim Darbesine
Arası Gecikme) deniyor. Anlaşılacağı üzere bu parametre ne kadar düşük olursa
bellek o kadar hızlı demektir. Diğer parametreler gibi bu da saat işaretinin
periyodu cinsinden ifade edilir.





--------




RAS-TO-PRECHARGE DELAY:
Bildiğimiz gibi her okuma ve yazma işlemi 'öncesinde', diğer bir bakışla, (her
yazma ve okuma öncesi başka okuma ve yazma işlemleri gerçekleştiği
düşünüldüğünde) 'sonrasında' sütunlara ait ana hatlar suyla dolduruyor yani
PRECHARGE ediliyor. Eğer bu işlem, herhangi bir okuma ve yazma işlemi sırasında
açılan ve hazneleri sütuna ait boruya bağlayan vanalar kapanmadan yapılırsa
aynen 1 yazma işleminde olduğu gibi yüksek basınçla boş olan hazneyi
boşaltabilir ve verinin bozulmasına neden olabilir. Bunu engellemek ve vanalar
açıkken PRECHARGE işlemine başlamayı engellemek için belli bir süre beklenmesi
gerekiyor. Bu da elbette takip eden okuma ve yazma işlemlerine başlamayı
geciktirerek (unutmayalım ki boruların erişim öncesi tamamen dolu olması
gerekiyor) performansı azaltıyor. Bu gecikme de saat periyodu cinsinden ifade
ediliyor ve küçük bir sayı olması hızlı bellek olduğuna işaret
ediyor.





-------------




SAAT FREKANSI: Önceden
tanımladığımız CAS, RAS gibi gecikme süreleri işte bu ana saat sinyalinin
periyodu cinsinden belirtiliyor.





PERİYOD=1/FREKANS




eşitliğine göre, saatin frekansı
ne kadar yüksekse periyodu o kadar kısa oluyor, dolayısıyla CAS gibi saat
periyodu cinsinden ifade edilen bekleme süreleri kısaltılmış oluyor. Bu süre
belleğin kaldırabileceğinden fazla kısaltılırsa, önceden belirtildiği gibi, veri
kayıpları oluyor, bellek hatalı çalışıyor ve sonuçta PC'ler ya boot etmiyor ya
da etse dahi çalışma sırasında beklenmedik kilitlenmelere yol açıyor. Kısaca,
RAS ve CAS gibi, birimi zaman olan parametreler saat frekansıyla doğrudan
etkileniyor. Mesela, 133 MHz saat frekansında CAS=2'de çalışabilen bir bellek
166 MHZ'de ancak CAS=2.5 ya da 3'te çalışabiliyor. İdeal olanı, belleğin yüksek
saat frekanslarında ve düşük CAS, RAS gibi parametrelerle çalışabiliyor
olması.





Saat işareti basitçe bir kare
dalga biçiminde; periyodun yarı süresi aralıklarla periyodik olarak bir
yükseliyor, bir düşüyor. Saat işaretinin değiştiği bu bölgelere düşen ve
yükselen kenarlar deniyor. Saat frekansının belirlediği aralıklarla gelen bu
kenarlar, yonga üzerindeki bellek bankalarının ve diğer devrelerin eş zamanlı
olarak (senkronize bir şekilde) çalışmasını sağlar. Örneğin sütunlarda yer alan
algı yükselticilerine 'algıla' komutu ya da okunmak istenen veriyi bankalardan
alarak yonganın dışına süren sürücülere 'sür' komutu bu kenarlar aracılığıyla
verilir. SDR belleklerde komutlar yükselen kenarlarda verilirken DDR belleklerde
bu hem yükselen hem de düşen kenarlarda gerçekleşir. Bu sayede, DDR
belleklerdeki veri çıkışı SDR'ların teorik olarak iki katıdır çünkü bir saat
periyodu içinde iki kere (hem yükselen hem düşen kenarda) veri çıkışı
olur.




__________________




ADDITIVE LATENCY: 'Ekli
Gecikme' denilen ve sadece DDR-II tipi bellekler için geçerli olan bu gecikme
süresi CAS'in üzerine ekleniyor ve CAS'i arttırma yani belleği yavaşlatma etkisi
yapıyor. Elbette ki istenilen bu değerin düşük olması. DDR-II bellekleri henüz
PC'lerde sistem RAM'i olarak görmeye başlamadıysak ta bir süredir ekran
kartlarında kullanılmaktalar. Ama sizleri şimdiden bu tip parametreleri
BIOS'larda görmeye hazırlayalım diye düşündük.




__________________




BURST ve BURST LENGTH:
Burst kelimesinim tam Türkçe karşılığını bulmak zor ancak illa da yakın
sayılabilecek bir terim bulalım dersek sanıyorum Ardışıl Veri Aktarımı diye
nitelendirmek yerinde olur. Erişim sırasında biliyoruz ki bankadaki bütün satır
aynı anda okunuyor ya da yazılıyor. İşte bu noktada BURST kavramı devreye
giriyor: Aynı satırdaki komşu byte’lar, veri yolunun elverdiği ölçüde, saat
işaretinin birbirini takip eden ilgili kenarlarında ardı sıra dışarıya sürülüyor
ya da içeri alınıyor. Okunmak ya da yazılmak istenilen veri bellekte aynı
satırda yer alıyorsa, bu şekilde CAS ve RAS gecikmelerini beklemeksizin ardışıl
konumdaki veri grubu, bellek yongası ve anakart arasında hızlıca taşınabiliyor.
Burst olayının ardışıl olarak kaç saat periyodu süreceği ya da diğer bir deyişle
ne kadar verinin burst yoluyla taşınacağını belirten parametre ise BURST LENGTH
(Burst Uzunluğu). Verinin ardışıl konumda olduğu durumlarda burst uzunluğunun
büyük tutulması performansı arttırır ancak tersine bir durumda yani verini
bellek tablosu içinde farklı satırlara dağıldığı (bir bakıma sabit sürücülerdeki
fragmente olma durumu gibi) burst az da olsa performansı olumsuz etkileyen bir
etken olarak karşımıza çıkabilir. Sanıyoruz ki en akıllıcası, BURST uzunluğunu
orta bir seviyede tutmak olacaktır.




__________________




BESLEME GERİLİMİ: İşlemci
ve bellek, daha genel haliyle her yonga, çalışabilmesi için bir besleme
gerilimine ihtiyaç duyar. Besleme gerilimi, suyu, vanaları ve boruları
kullandığımız benzetmemizde suyun kaynaklarındaki (emme ya da basma) akış hızına
ya da bir bakıma basıncına denk gelir. Su ne kadar basınçlıysa bit hatlarında
gerçekleşen precharge ve hazneye olan su akışı o derece hızlı gerçekleşir
dolayısıyla bellek belli bir görevi daha hızlı yerine getirir, beklemesi gereken
süreler kısalır ve böylece ya aynı saat frekansında daha küçük RAS,CAS v.s.
değerleriyle ya da aynı RAS, CAS değerleriyle daha yüksek saat frekanslarında
çalışmaya devam edebilir. Overclock’la uğraşanlarımız bilir ki işlemcileri
yüksek frekanslarda çalıştırmanın en etkili yolu besleme gerilimini
arttırmaktır. Bu konuya overclocking hakkında bilinmeyenleri açıklamaya
çalıştığımız makalemizde detaylı olarak deyinmiştik. Bellek yongaları da
işlemciler gibi birer tümdevre olduklarından aynı prensiplere tabidirler ve
dolayısıyla besleme geriliminin arttırılması bellek yongalarının aynı işi daha
kısa sürede tamamlamalarına yardımcı olacağından daha yüksek saat frekanslarında
çalışmalarına imkan tanıyacaktır.


Çeşitli bellek türleri için
normalde gereken besleme gerilimi şu degerleri
almaktadır:




RAM-----Türü Besleme
Gerilimi



SDRAM - - 3.3
Volt





DDR-I RAM 2.5
Volt





RD-RAM - -2.5 veya 1.8
Volt





DDR-II RAM 1.8
Volt





DDR-III RAM 2.5 veya 1.8
Volt


Voltaj
seviyelerinin yeni nesillerde giderek düşmesine rağmen performansın artması
çelişkisinin yanıtı, üretim teknolojileri geliştikçe küçülen transistörlerin
aynı hızda çalışabilmeleri için daha az gerilimle beslenmeye ihtiyaç
duymalarında ve bellek mimarilerindeki ilerlemelerde yatmaktadır.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Alt 22.03.2013, 18:53   #3 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: RAM Nedir? RAM Nasıl Çalışır ? Çeşitleri

Pc'nin ramleri yüksek olmalı, performans açısından.

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 06:38