Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu

Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu (https://www.forumaski.com/)
-   Bunları Biliyor musunuz ? (https://www.forumaski.com/bunlari-biliyor-musunuz/)
-   -   Bağışıklık Nasıl Kazanılır, Bağışıklık Nedir (https://www.forumaski.com/bunlari-biliyor-musunuz/74009-bagisiklik-nasil-kazanilir-bagisiklik-nedir.html)

SrKn 05.12.2013 18:33

Bağışıklık Nasıl Kazanılır, Bağışıklık Nedir
 
Bağışıklık Nasıl Kazanılır, Bağışıklık Nedir
Bağışıklık, biyolojide, organizmanın mikroorganizmalara karşı direnme yeteneği; vücudun, dokuları içine yerleşen ya da (organ nakillerinde olduğu gibi) yerleştirilen yabancı bir maddeye gösterdiği tepkidir
Tüm canlılar, dokularının kimyasal yapısına bağlı olarak, kendi türlerine ya da daha geniş bir gruba özgü doğuştan bir bağışıklık taşır. Örneğin tahıl zararlılarının insanlara bulaşmaması ya da tavşanlarda cüzam görülmemesi, bu tür bağışıklığa dayanır. Ayrıca her canlının kimi hücreleri, mikropların bulaşmasına ötekilerden daha yatkındır; örneğin grip virüsü karaciğeri tutmaz, ama solunum sisteminde iltihap yaratır. Doğuştan bağışıklık, özellikle bitkilerde, ıslah yoluyla güçlendirilebilir. Bu canlılarda, hastalıkların yol açtığı büyük kayıpları önlemek amacıyla, yüksek dirençli soylar elde edilmiştir.
Mikropların vücuda girmesine karşı fiziksel engeller oluşturmak gibi, özgül olmayan savunma yolları da vardır. Bitkilerde, gerekli dönemlerde daha çok salgılanan belirli kimyasal maddeler, hastalığa yol açan mikropların üremesini önler. Hayvanlarda özgül olmayan savunma yollan arasında deri, mukozamsı zarlar, virüs enfeksiyonlarına karşı hücrelerin ürettiği bir protein olan interferon, gözyaşı ve terde bulunan lizozim adlı antibakteriyel madde sayılabilir.
Doğal yoldan kazanılan bağışıklık, virüs, bakteri ya da başka bir asalak türünün hayvana bulaşmasından sonra gelişir. Mikrobun vücuda girmesiyle oluşan bu tür bağışıklık, vücudun hem mikrobu yenmesini, hem de ileride aynı mikroba karşı direnç kazanmasını sağlar. Bu tür bağışıklık, örneğin kızamıkta uzun süreli, gripte ise kısa sürelidir. Bağışıklığı sağlayan, mikroorganizmadaki antijenlere karşı antikorların ya da özel olarak duyarlı hücrelerin oluşmasıdır. Kimi kez de bu iki yol birden bağışıklık yanıtını oluşturur. Bir mikroba karşı bu yolla kazanılan bağışıklık, çok yakın türden başka bir mikroba karşı korunma sağlamaz. İnsanların, art arda birkaç kez soğuk algınlığı geçirebilesi bundandır; görünüşte farksız olan bu hastalıklara gerçekte değişik virüsler yol açmıştır. Bir hayvanın, mikroorganizmaların saldırısına karşı bağışıklık geliştirerek edindiği dirence aktif bağışıklık adı verilir. Önceden hazırlanmış antikorların vücuda verilmesiyle edinilen bağışıklık ise pasif bağışıklık olarak adlandırılır. Bebekler, annelerinin vücudunda oluşan ve etene (plasenta) aracılığıyla dölüte geçen antikorlarla doğar. Anne sütü alan bebekler, ilk emzirme yoluyla da antikor alırlar. Bu yolla edinilen pasif bağışıklık kısa sürelidir ve yalnızca bebeği korumaya yöneliktir. Bebek, enfeksiyonlara karşı koyma yeteneğini, çok kısa süre sonra kendisi geliştirir. Aktif ya da pasif bağışıklama yoluyla enfeksiyonlara karşı kazanılan direnç, yapay yoldan kazanılmış bağışıklık olarak adlandırılır. Bir hayvana, antikor yapımı için yeterli, ama hastalığa yol açmayacak miktarda antijen içeren bir aşı yapıldığında aktif bağışıklık sağlanmış olur. Daha önce de bilinen aşı uygulamasının ilkelerini ilk kez 1798′de Edward Jenner belirlemiştir. Jenner, inek çiçeği virüsüne karşı gelişen bağışıklığın, insanlarda bir başka virüsün yol açtığı çiçek hastalığına karşı da koruyucu olduğunu gözlemlemiştir. Bağışıklığın sağlanmasında aktif önlemlerin olanaksız olduğu durumlarda pasif bağışıklama uygulanır. Örneğin derin ve kirli bir yarası olan hastada tetanosa karşı acil korunma gerektiğinden, tetanos antikorlarını içeren serum kullanılabilir. Bağışıklığın oluşmasını sağlayan mekanizmalar henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bağışıklık sisteminin temel birimlerinden olan lenfositler, kemik iliğinde oluşur ve akyuvar adlı savunucu kan hücrelerinin önemli bir bölümünü oluşturur. Lenfosit türlerinden biri, kemik iliğinde oluştuktan sonra bademciklerde, apandiste ya da bir başka dokuda olgunlaştığı düşünülen B- lenfositlerdir. Bunlar, duyarlı oldukları antijenle karşılaştığında hızla çoğalarak, birbiriyle özdeş hücrelerden oluşan bir küme oluşturur. Bu hücrelerin her biri, immüno- globülin olarak da adlandırılan ve ilgili antijeni etkisiz kılan belirli bir antikor oluşturur. Bir başka lenfosit türü, oluştuktan sonra timus bezinde olgunlaşan T- lenfositlerdir. Antijenler karşısında bu hücrelerin yüzeyinde oluşan antikor benzeri moleküller, bağışıklık sağlayan hücre parçalarının oluşmasına yol açar. T-lenfositler, ayrıca B-lenfositleri uyararak daha etkin olmalarını da sağlayabilir. Lenfositlerden ayrı bir akyuvar türü olan makrofajların etkisi, belirli bir antijenle sınırlı değildir. Antijenlerin lenfositleri uyarma özelliğini artıran bu hücreler ayrıca kendileri de antijenleri yutarak yok ederler. Bunların yanı sıra kompleman adı verilen kandaki bir protein sistemi de, antijenlerin yok edilmesine antikorlarla birlikte katkıda bulunur. T-lenfositler, ayrıca yabancı dokuları da tanıyarak yok eder. Bu yüzden organ ve doku nakillerinde, aktarılan dokunun benzerlik açısından alıcınınkiyle özellikle eşleştirilmiş olması gerekir. Bu lenfositlerin, kanser hücrelerinin oluşmasını sürekli gözleyip onları da yok ettikleri sanılmaktadır. T-lenfositlerin ortadan kalkması bağışıklık sistemini felce uğratır ve hasta her türlü enfeksiyona karşı savunmasız kalır.
Bağışıklık sistemi genellikle vücudun kendi bileşenlerine karşı tepki vermez. Bunun ilk açıklamasını yapan Sir Peter Medawar, 1953′te vücudun “kendi”sine karşı tepki veren ilkel lenfositlerin, doğumdan önce yok edildiği, böylece bir bağışıklık hoşgörüsü oluştuğu görüşünü ortaya atmıştır. Hayvanlara, dölütün gelişimi sırasında antijen enjekte edildiğinde de böyle bir hoşgörü sağlanabilir. Ama kimi durumlarda vücdun kendi dokularına karşı tepki vermesini engelleyen kısıtlamalar yetersiz kalır ve bunun sonucunda romatoit artrit gibi özbağışıklık hastalıkları ortaya çıkar. Bu tür hastalıklarda vücut, kalp kası, göz merceği, eklem kıkırdağı gibi kendi dokularına bir antijene verdiği tepkiyi verir ve doku yıkımına yol açar. Gene bu kısıtlamaların yetersiz kalması, bazı ender durumlarda, vücudu enfeksiyonlara yatkın duruma getirir. Bunlar arasında en bilineni, antikor yapımının azaldığı ya da hiç gerçekleşmediği hipogammaglobülinemi hastalığıdır. Bağışıklık ne demek, bağışıklık nedir nasıl kazanılır hakkında bilgi verdik.
alıntıdır.


Saat: 19:11

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.