Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > Dua Köşesi
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Rizki artiran ve bereketlendiren âmiller nelerdir?

Dua Köşesi kategorisinde açılmış olan Rizki artiran ve bereketlendiren âmiller nelerdir? konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 28.05.2014, 16:57   #1 (permalink)
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Rizki artiran ve bereketlendiren âmiller nelerdir?

Rizki artiran ve bereketlendiren âmiller nelerdir?
Celâl ve ikram sahibi Allah Sübhânehu ve Teâlâ’ya hamd ediyoruz. Salât ve selâm; insanlığın atası ve ilk muallimi Hz. Âdem’den, son Peygamber Hz. Muhammed ve bu ikisi arasında gelmiş geçmiş tüm Peygamberlere (aleyhimusselâm) ve Peygamberimizin Sünnetine kıyamet gününe kadar güzelce ittibâ edecek olan tüm mü’min kardeşlerimizin üzerine olsun. Allah, mü’minlerden ebediyyen razı olsun.

Kısmen de olsa, önemli bir konu üzerinde hasbıhal edeceğiz. Rızık ve rızkı artıran etkenler konusu…

Hayat kimilerine göre, geçim dünyasıdır, kimilerine göre seçim dünyasıdır, kimilerine göre ise imtihan sahasıdır. Buna rağmen bütün insanlar için ortak bir payda vardır ki, o da, dünyada yaşarken temel ihtiyaçlarını karşılama zorunluluklarıdır. Fakat bunun sınırı ne olmalıdır? Dünyalıklar amaç mıdır, araç mıdır? Dünya ve içindeki her şeyin araç olduğunu farz edersek, bu durumda asıl amaç nedir? İnsan, ruh ve beden huzurunu nasıl elde edebilir? Gerçek huzur nedir? Hakiki kazanç ve menfaat nedir? Bu soruların cevapları ve insanın dünya ve ahirette mutlu olmasını temin edecek kurallar nelerdir? İşte bu türden soruların cevaplarını ortalayarak, rızkın, insan için hayırlı ve bereketli olması ve hayırlara vesile olması hangi şartlarda mümkün olabileceği sorusunu, Kur’an ve Sünnete arz edeceğiz. Sorumuz şudur; rızkı artıran etkenler var mıdır, varsa nelerdir?

Bazı kimseler ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar ve ne kadar kazanırlarsa kazansınlar “yetmiyor” derler. Bunun nedeni; ya gerçekten gelir yüksek olmasına rağmen, o gelir, giderleri karşılamamaktadır yahut da normal şartlarda bir başkasına yeterli olanın birkaç katı gider ile geçim sağlanılmakta yani bereketsiz bir durum ortaya çıkmaktadır. Mâddî, manevî, rûhî, psikolojik ve toplumsal açılardan genel bir bakış ile acaba bunun nedenleri nelerdir? Rızkın bereketlenmesi anlamında artışını sağlayan etkenleri dile getirdiğimizde, israf ve bereketsizliğin sebepleri ortaya çıkmış olacaktır. Zenginlik veya fakirlik üstünlük vesilesi değildir. Allah katında üstünlük takvâ iledir. Üstünlük; isyan etmeden itaat etmek, nankörlük etmeden şükretmek, acele etmeden sabretmek, her konuda Allah’ın irade ve hükmüne rıza gösterip teslim olmak, O’na dayanmak, güvenmek ve yalnızca O’na tevekkül etmek demektir. Allah kimini mal çokluğu ile, kimi de fakirlikle imtihan etmeyi irade buyurmuştur. Buna kimse itiraz edemez. Önemli olan; imtihan vasıtası olan malın azlığı çokluğu değildir. Allah’ın kullarının görevi; her durumda O’na kulluk etmek, O’na hamdederek ve şükrederek bir yaşam sürmektir.

Rabbimiz Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Size verdiğimiz güzel rızıktan yeyin ve o hususta haddi aşmayın. Çünkü, o takdirde gazabım gelip sizi bulur. Gazabım her kime gelip çatarsa, yıkılıp gider.”(Tâ-Hâ: 81)

Nimetler karşısında sadece Allah’a şükretmek gerekir:

“Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yeyin ve yalnızca O’na kulluk ediyorsanız, Allah’a şükredin.”(Bakara: 172)

Rızkı Artıran Etkenler:

1- Allah’a iman üzere ibadet etmek, O’na hamdederek bir yaşam yaşamak:

“Eğer onlar, o yol üzerinde dosdoğru gitselerdi, mutlaka Biz onlara bol su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.”(Cinn: 17)

“Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka fakirlik, sıkıntı ve hastalığa uğratmışızdır. Sonra bu sıkıntının yerini iyilikle değiştirdik. Nihayet çoğaldılar ve: ‘Atalarımıza da darlık ve genişlik dokunmuştur’ dediler. Bunun üzerine Biz de kendileri farkında olmadan onları ansızın (azapla) yakalayıverdik. Eğer o ülkelerin halkı iman edip de sakınmış olsalardı, üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık. Fakat onlar (peygamberlerini) yalanladılar. Bunun için Biz de kazanmakta oldukları yüzünden onları (azapla) yakalayıverdik.”(A’râf: 94-96)

“Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbleri katından kendilerine indirileni gereği gibi uygulasalardı, şüphesiz üstlerinden ve ayakları altından (rızıklarını) yerlerdi. İçlerinden orta yolu tutan bir zümre varsa da bir çoğunun yapmakta oldukları pek kötüdür!”(Mâide: 66)

2- Takvâ sahibi olmak:

“…Kim Allah’tan korkarsa (takvâ sahibi olursa) ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona ummadığı bir yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse O, kendisine yeter…”(Talak 2, 3)

3- Tevbe ve istiğfar etmek:

Rabbimizin Kelam’ından öğrendiğimize göre, Hz. Nûh, kendi kavmine şöyle demiştir: “Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O, çok mağfiret edicidir, dedim. Böylece O, üzerinize semayı (yağmuru) bol bol salıverir. Mallarla, oğullarla size yardım eder, size bağlar, bahçeler verir ve sizin için nehirler akıtır.” (Nûh: 10-12)

“Ey kavmim, Rabbinizden mağfiret dileyin. Sonra O’na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol yağmur göndersin. Gücünüze güç katsın. Günah işleyip durarak yüz çevirmeyin.”(Hûd: 52)

4- Allah’ın nimetleri karşılığında şükretmek:

“Hatırlayın ki Rabbiniz şunu bildirmişti: ‘Andolsun ki şükrederseniz elbette size daha çok veririm. Nankörlük ederseniz hiç şüphesiz Benim azabım çok şiddetlidir.”(İbrahim: 7)

“O halde siz Beni anın ki, Ben de sizi anayım. Ve Bana şükredin, nankörlük etmeyin.” (Bakara: 152)

5- Allah’a tevekkül etmek:

Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: "Eğer siz, hakkıyla Allah'a tevekkül etseydiniz, sa*bahleyin aç gidip, akşamleyin tok olarak (yuvalarına) dö*nen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de muhakkak rızıklandırırdı.” (Tirmizî, Zühd, B: 22, Hadis: 2447)

"Her kim evinden çıktığı zaman:

بِسْمِ اللهِ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللهِ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إلاَّ بِاللهِ‘Bismillah, tevekkeltu ala’llâhi ve lâ havle ve lâ kuv*vete illa billâh’ (Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç ve kuvvet ancak Alİah iledir) derse, kendisine: ‘İhtiyaçların görüldü ve vikâye olundun (korun*dun)’ denilir ve şeytan ondan uzaklaşır.’ ” (Tirmizî, Deavât, B: 33, Hadis: 3648)

6- Kanaatkâr olmak:

“Zenginlik mal çokluğuyla değildir; asıl zenginlik gönül zenginliğidir.”(Buhârî, Rikâk, 15) “Kanaat tükenmez bir hazinedir.” (Deylemî)

7- Tutumlu (iktisatlı) olmak:

“İktisatlı olan fakir düşmez.”(Müsned-i Ahmed)

8- Savurganlık (israf) yapmamak:

“Elini boynuna bağlanmış yapma (cimri olma). Onu büsbütün de açma (israf da etme). Yoksa sonra kınanmış, yaptığına pişman olur kalırsın.Şüphesiz ki Rabbin dilediğinin rızkını genişletir, (dilediğine) daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından gerçekten haberdardır, çok iyi görendir.” (İsrâ: 29, 30)

9- Cimri olmamak, cömert olmak, infak etmek:

Kerem ve lütuf sahibi olan Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size hayasızlığı emreder. Allah ise size kendi katından bir bağışlama ve bir bolluk va'dediyor. Allah ihsanı bol olandır, her şeyi bilendir.”(Bakara: 268)

“De ki: ‘Gerçekten Rabbim, rızkı kullarından dilediğine genişletip yayar. Dilediği kimseninkini de daraltır. (Hayır için) her ne infak ederseniz (harcarsanız) O, bu harcadığınızın yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.’ ”(Sebe: 39)

Bu konuyla alâkalı olarak, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:

“Azîz ve Celîl olan Allah: Ey kulum, sen (fakirlere) infak et ki, Ben de sana nafaka vereyim” buyurmuştur. (Buhârî, Tefsîr, 159)

Rasûlullah aleyhisselâm: “Allah: Ey Âdemoğlu, sen infak et, Ben de sana infak edeyim, buyurdu” demiştir. (Buhârî, Nafakât, İkinci Hadis)

"Kulların sabahladığı her bir günde muhakkak iki melek iner. Birisi, 'Allah'ım! Malını infak edene halef ver (yerini doldur)' der. Diğeri de: 'Allah'ım! Malını vermeyene telef ver (malını yok et)' der."(Buhârî, Zekât, 28; Müslim, Zekât, 57)

“Cimri ile infak eden cömert kimsenin örneği, üzerlerinde memelerinden köprücük kemiklerine kadar demirden birer cübbeleri bulunan iki kişinin durumu gibidir. Cömert kişi infak etmeye davranınca, muhakkak demir cübbe cildi üzerinde tâ ayak parmaklarını örtecek ve ayak izlerini silecek kadar uzar yahut bollanır. Cimri kişiye gelince, o herhangi bir şey infak etmek isteyince muhakkak demir cübbenin her bir halkası kendi yerine yapışır. Cimri kişi bu dar cübbeyi genişletmeye çalışır, fakat o genişlemez.”(Buhârî, Zekât, 29)

Bu Hadiste, cömert ile cimrinin ruh hali en etkili bir tarzda ifade buyrulmaktadır. Cömert kimse, ihtiyaç sahiplerine, yardıma muhtaç olanlara ve sıkıntıdan bunalmışlara yardıma koşma konusunda içinde bir sevinç ve rahatlık hisseder. İnfak etmeye karşı iç aleminde hissettiği bu duygu ve istek öyle güçlüdür ki, âdeta bu haz, ayak parmaklarına kadar tüm bedenini kaplamıştır. Ondaki bu cömertlik; kendisinde bulunan gerek rûhî ve gerekse harici bütün kusur, günah ve ayıplarını örter. Yani cömertin cübbesi öyle uzun veya boldur ki ayak izleriyle tabir olunan günahlarını bile örtmektedir.

Cimri ise, fakirlere ve düşkün insanlara karşı katı kalpli olmasına rağmen, gönlünde fıtrattan gelen bir merhamet duygusu da vardır. Fakat onun cimriliği, fıtrî olan acıma hissine galip gelmektedir. Bünyesinde bu iki zıtlığı barındırdığı için o, sürekli bir ızdırap ve sıkıntı içerisindedir. Bu çelişkili ruh hali, kendisini devamlı surette huzursuzluğa iter. Bu ızdırap ve huzursuzluk, cimrilerde bulunan gönül darlığıdır. İçindeki bu darlık kendisine sıkıntı ve üzüntü verir ki, bu ruh hali onu tepeden ayaklarına kadar kuşatmış ve bir cendere içerisine almıştır. Cimri, -fıtrattan gelen duygu ile- bazen fakirlere infak ederek bu cendereden ve gönül azabından kurtulmak ister, ama cimrilik elbisesini çıkarıp atmadığı sürece o, bu azaptan asla kurtulamaz. Çünkü Hadiste tasvir edilen cimrilik cübbesi onu hayırdan alıkoymakta ve sıkıştırmaktadır.

Cimriliğiyle tanınan bazı kimselerin ‘ayda yılda bir’ tabiriyle, zaman zaman bazı ihtiyaç sahiplerine infak etme teşebbüsleri de, fıtratlarında bulunan merhamet duygusunun tesiri ile cimrilik hastalığından kaynaklanan gönül darlığının ve rûhî azaptan kurtulma çabalarının bir tezahürüdür. Ama cimrilik, böyle kimselerin adeta elbisesi olduğu için, o elbiseyi çıkarıp atmadığı sürece, fıtratında yer alan zayıf ve etkisiz dürtüler onun sıkıntısına ilaç olamaz.

10- Zayıf ve güçsüz kimselere iyilik etmek:

“Mus’ab şöyle demiştir: Babam Sa’d b. Ebî Vakkas radıyallâhu anh, diğer sahabiler üzerinde kendisinde (yiğitlik ve zenginlik yönünden) bir üstünlük olduğunu düşünürdü. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu: ‘Sizler ancak zayıflarınız(ın duası) sebebiyle yardım ediliyor ve rızıklandırılıyorsunuz.’ ”(Buhârî, Cihâd ve’s Siyer, 75)

11- İlim talebelerine infak etmek ve onlara yardımcı olmak:

“Rasûlullah aleyhisselâm’ın döneminde iki kardeş vardı. Bunlardan birisi (ilim öğrenmek için) Peygamber aleyhisselâm’a gelir, diğeri de (her ikisinin geçimini temin etmek için) çalışırdı. Bu iş sahibi olan, (ilim öğrenen) kardeşini Peygambere şikayet etti. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu: “Belki de senin rızıklandırılman kardeşin sebebiyledir.”(Tirmizî, Zühd, 33)

12- Haram lokmadan ve şüpheli şeylerden sakınmak:

“Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yeyin ve yalnızca O’na kulluk ediyorsanız, Allah’a şükredin.” (Bakara: 172)

“Allah’ın size verdiği rızıktan helal ve tertemiz olarak yeyin ve siz, iman ettiğiniz Allah’tan korkunuz.”(Mâide: 88)

Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Allah'tan korkunuz ve dünyalığı isteme hususunda dikkatli ve güzel davranınız. Her türlü aşırılıktan, ifrat ve tefritten sakınınız. Çünkü hiçbir kimse, rızkı gecikse bile Allah'ın kendisine takdir ettiği rızkını tamamlamadan ölmeyecektir. O halde rızık talebinde Allah'tan korkunuz. Ve dünyalığı isteme hususunda dikkatli ve güzel davranınız, gayrimeşru yollara sapmayın. Helal olan dünyalığı alınız ve haram olanı terkediniz.” (İbni Mâce, Ticâret, 2)

13- Sıla-i rahim yapmak:

Peygamberimiz aleyhisselâm şöyle buyurdular:
“Kim, rızkının genişletilmesini ve ecelinin (ömrünün) uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.” (Buhârî, Edeb, 12)

14- Allah yolunda hicret:

“Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur…”(Nisâ: 100)

Sonuç olarak, insanlar, Allah’ın Ayetlerini inkâr ederek manevî huzurdan mahrum kaldıkları gibi, iman ettikleri halde Allah’ın emrettiği mâlî ibadetler konusunda cimrilik yapan mü’minler de, imtihanları esnasında bir nev’î sıkıntılı bir yaşam süreceklerdir. Sözün burasında Rabbimizin buyruğuna kulak verelim:

“Muhakkak Ben, tevbe eden, iman eden ve sâlih amel işleyip hidâyet üzere olana da çok çok mağfiret ediciyim.” (Tâ-Hâ: 82)

İnsanlar, unutmasınlar ki, Allah’ın Ayetlerinden yüz çevirenler için dar ve sıkıntılı bir hayat vardır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Kim de zikrimden yüz çevirirse şüphesiz onun için dar bir geçim vardır. Ve onu, kıyamet günü kör olarak haşrederiz.”(Ta-Ha: 124)

Bu Ayetin anlamı, “inkar edenler fakir olacaklardır” anlamında değildir. Bilakis iman etmeyen kimseler, milyoner de olabilir ama onlar vicdan rahatlığı ve iç huzur bakımından sürekli sıkıntılıdırlar. Allah’a imandan yoksun olan bir kimsenin manevi açlığını, biriktirdiği milyonlar gideremeyecektir. Çünkü o huzuru para ve malda aramış, Allah’ın zikrinden yüz çevirmiştir. Dünyalık kazanma yolunda çabalayıp, Allah’a isyan etmesi, harama ve helale dikkat etmemesi nedeniyle de, hiçbir zaman tam anlamıyla huzuru yakalayamaz; içinde sürekli bir boşluk, tatmin edilemeyen bir şeyler, çözüme kavuşturulamayan bir takım sıkıntılar bulunur. Bu nedenle de maddiyat, manevi ihtiyaçları doyuramaz. İnsanın ruhu aç iken, midesinin tok olması bir şey ifade etmez. Kalbi ve kafası aç olduğu halde, her gün etli sütlü yemek kişiye huzur ve mutluluk vermez. İnsanın doyurulması gereken üç bölgesi vardır: Kafa, kalp, mide. Kafa; Allah’ın Ayetleri ile, Kalp; Allah’a iman ile, mide ise; helal ve temiz rızık ile doyurulmalıdır. Bu üç bölgeden birisi aç iken, insan huzura eremez. Böylesi bir durumda ya manevî, ya bedenî ya da rûhî ve psikolojik hastalıklar ortaya çıkacaktır. Bütün rahatsızlıkların çözümü; şirk ve küfürden teberri edip Allah’a iman etmek, sadece O’na kul olmak, geçmiş günahlardan dolayı tevbe ve istiğfara devam etmek, her konuda yalnızca O’na güvenip dayanmak ile gerçekleşir.

Rabbimiz, inkar edenler tevbe ederlerse, onların geçmiş tüm günahlarını affedeceğini müjdelemektedir: “Kâfirlere de ki: Eğer (küfürden, şirkten) vazgeçerlerse, onlara geçmiş (günahları) mağfiret olunur. Eğer yine (küfre) dönerlerse, kendilerinden öncekilerin sünneti muhakkak devam etmiş olur.” (Enfâl: 38)

Kadın isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 18:38