Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu

Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu (https://www.forumaski.com/)
-   Galatasaray (https://www.forumaski.com/galatasaray/)
-   -   Galatasaray Futbolcuları (https://www.forumaski.com/galatasaray/5433-galatasaray-futbolculari.html)

Jaqen 12.09.2012 11:49

Galatasaray Futbolcuları
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

3 FELİPE MELO
Orta Saha

Doğum Tarihi 1983-06-26
Doğum Yeri Volta Redonda, Brezilya
Oynadığı Takımlar 2001-2003 Flamengo 2003 Cruzeiro 2004 Gremio 2005 Real Mallorca 2005-2007 Racing Santander 2007-2008 Almeria 2008-2009 Fiorentina 2009-2011 Juventus
Geldiği Takım Juventus
Giriş Yılı 2011
Boyu
Kilosu
Lakabı


Brezilya’nın Rio de Janeiro eyaletine bağlı Volta Redonda şehrinde 26 Haziran 1983 günü dünyaya gelen Felipe Melo de Carvalho, profesyonel kariyerine ülkesinin en köklü futbol takımlarından olan Flamengo’da başladı.



1895 yılının Kasım ayında kurulan ve Brezilya’da 35 milyondan fazla taraftara sahip olduğu bilinen kırmızı-siyahlı kulüpte gösterdiği iyi performans, kendisini henüz 20 yaşını doldurmadan Cruzeiro’ya taşıdı.

Flamengo’da ülke futbolunun önemli orta saha oyuncularından Leonardo ve Juninho Paulista ile beraber görev yapan Felipe Melo, 2002-03 sezonunda Cruzeiro’yu 37 senelik aradan sonra lig şampiyonluğuna taşıyan kadroda yer almıştı. Vanderlei Luxemburgo’nun teknik direktörlüğünde son derece ofansif bir takıma dönüşen Cruzeiro, en yakın rakibi Santos’un 13 puan önünde toplam 100 puan ve 102 golle şampiyon oldu. Felipe Melo ise üç oyuncunun 15 veya daha fazla gol attığı Cruzeiro’da orta saha ve forvet arasındaki bağı kuran isim konumundaydı. Brezilyalı oyuncu, takımının o sezon Mineiro Eyalet Kupası ve Brezilya Kupası’ndaki namağlup şampiyonluklarında da kilit parçalardandı.

Cruzeiro’daki tek sezonunda yaşadığı üç kupa sevincinin ardından 2003-04 sezonunda Porto Alegre takımlarından Gremio’ya transfer olan Felipe Melo, burada bir dönem Galatasaray forması giyen Fabio Pinto ve Christian ile de takım arkadaşlığı yaptı. Yirmi dört takımlı ligin son sırasında yer alan Gremio’nun alt lige düşmesini takiben Melo’nun Avrupa kariyeri başladı. Brezilyalının ilk durağı İspanya’nın Balear Adaları olacaktı.
Avrupa’ya İlk Adım: La Liga
Gremio’da beklentileri karşılayamayan Felipe Melo, 2004-05 sezonunun ikinci yarısında Real Mallorca takımının formasını giydi. Avrupa kariyerindeki ilk maçında Barcelona önüne çıkan Brezilyalı, yedi maçta Real Mallorca için oynadıktan sonra, bir diğer La Liga takımı Racing Santander’e geçiş yaptı. Buradaki ilk sezonunda 33 lig maçına çıktı, üç gol attı, 11 sarı ve bir kırmızı kart gördü. Avrupa kariyerindeki ilk golünü Santiago Bernabeu’de Real Madrid’e karşı bulurken takımına 2-1’lik galibiyeti getiren isimlerden oldu.

Racing Santander’deki ikinci sezonunda 15 defa sahaya çıkan Felipe Melo, ligde üç kez gol sevinci yaşadı. Sezon sonunda ise Almeria’ya transfer oldu. Tarihinde ilk defa La Liga seviyesine yükselen Almeria’da Unai Emery’nin ortaya çıkardığı mütevazı takımın orta sahasına yerleşen Felipe Melo, burada gösterdiği başarılı performans sayesinde Avrupa çapında önemli bir oyuncuya dönüştü. Almeria, büyük bir sürprizin altına imzasını atarak La Liga’da sezonu sekizinci sırada tamamlarken Felipe Melo da kariyerine yeni bir yön çizecekti. Brezilyalının çok sayıda taliplisi vardı. Ama O, tercihini Serie-A’dan kullanıyordu.

Bir Seviye Daha Yukarı: Fiorentina
İtalya Ligi takımlarından Fiorentina, 2008-09 sezonu öncesinde Felipe Melo’yu kadrosuna katabilmek için 13 milyon avroluk bir harcama yapmak durumunda kalmıştı. Ancak Brezilyalı, sezon boyunca gösterdiği performansla takımına bundan çok daha fazlasını kazandıracağını kanıtlayacaktı. Fiorentina’daki ilk lig maçında Juventus’a karşı kırmızı kart gören Felipe Melo, Floransa takımının formasını bir sezonda toplam 39 defa giyiyordu.

Sezon içinde Arsenal’in Emirates Stadı’nda Brezilya ile İtalya arasında oynanan özel maçta ilk kez milli takımda görev aldı. Bir seviye daha yukarı çıkmıştı Felipe Melo. Brezilya Milli Takımı’nın orta sahasındaki formalardan birini kapan Melo, artık uluslararası bir oyuncuydu. Ve Arsenal Menajeri Arsene Wenger, bu görüşün önemli destekçilerinden biri olarak kabul ediliyordu. Fransız futbol adamı, Felipe Melo’nun Londra’da kalabilmesi adına Fiorentina’nın kapısını defalarca çalacaktı. Ama çağrısına cevap bulması o kadar da kolay değildi. Felipe Melo’nun yetenekleri, başkaları tarafından da keşfedilmişti çünkü.

Uluslararası Oyuncu: Juventus’a Geçiş
Teknik adamlığını Carlos Dunga’nın yaptığı Brezilya’nın 2010 Dünya Kupası kadrosuna seçilen oyuncu, 2009 senesinde Güney Afrika’daki FIFA Konfederasyonlar Kupası’nda şampiyonluğa ulaşan takımın orta sahasında adeta parlıyordu. Fiorentina, elindeki değerin farkındaydı. Ve çabuk hareket etmek istiyordu. Turnuvanın ardından Felipe Melo ile beş yıllık kontrat imzalandı. Serbest kalma bedeli ise 25 milyon avro olarak belirlendi. Arsenal’in Felipe Melo üzerindeki ısrarı devam edecekti. Ancak yarışı kazanan, serbest kalma bedelini ödemeyi göze alan Juventus oluyordu.

Melo, ilk maçında Roma Olimpiyat Stadı’nda ağları havalandırarak beklentileri daha da yükseltmişti. Sezon sonunda yedinci sırada kalan Juventus’ta beklenen performansı sergileyemeyen Brezilyalı, en büyük hayal kırıklığı yaratan oyuncu seçildi. Felipe Melo, Dünya Kupası’nda ise Brezilya’nın Hollanda’ya elendiği çeyrek final maçında kendi kalesine attığı gol ve son dakikalarda gördüğü kırmızı kartla eleştirileri üzerine çekti. İlk gole yaptığı asist ise gölgede kaldı. Juventus’taki kariyerinin ikinci sezonunda da takımın başarısız çizgisi, 29 yaşındaki oyuncunun performansını direkt olarak etkiledi. Ve Brezilyalı milli oyuncu, bu yaz mevsiminde takımdan ayrılmak istediğini açıkladı.

Orta sahadaki agresif tarzıyla tanınan Felipe Melo, özgüveni yüksek, inatçı ve sert bir oyuncu. Brezilyalı, Avrupa’daki kariyeri boyunca 206 maçta (89 La Liga, 87 Serie-A, 14 UEFA Şampiyonlar Ligi, 12 UEFA Avrupa Ligi, 4 İtalya Kupası) forma giydi. Orta sahada defansif görevler üstlenebilen 1.83 metre boyundaki Melo, 22 defa Brezilya Milli Takımı’nda oynarken iki kez de rakip ağları havalandırmayı başardı.

ira 12.09.2012 11:51

HAMİT ALTINTOP
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

4 HAMİT ALTINTOP
Orta Saha

Doğum Tarihi 1982-12-08
Doğum Yeri Gelsenkirchen, Almanya
Oynadığı Takımlar 2000-2003 Wattenscheid 09 (Almanya) 2003-2007 Schalke 04 (Almanya) 2007-2011 Bayern Münih (Almanya) 2011-2012 Real Madrid CF (İspanya)
Geldiği Takım Real Madrid CF
Giriş Yılı 2012
Boyu
Kilosu
Lakabı

Almanya’da futbol eğitimini alan, kariyerine Schalke 04, Bayern Münih ve Real Madrid gibi dünya devlerini ekleyen Hamit Altıntop, artık Galatasaray için mücadele edecek.




Malatya’dan 1971 yılında Almanya’nın Gelsenkirchen kentine göç eden Altıntop ailesi, 1982 kışının ilk ayında 10’ar dakika arayla dünyaya gelen ikiz bebeklere sahip olmuştu. Önce Hamit açtı gözlerini, hemen ardından Halil. Çocukluk yılları kolay geçmedi. Henüz iki yaşındayken babalarını kaybeden Altıntop ikizleri, amcalarının elinden tutarak gittikleri DJK Gelsenkirchen-Süd takımında futbola başladılar. Altıntoplar, 11 yaşına geldiklerinde ise DJK TuS Rotthausen 1910 kulübünde devam ettiler eğitim almaya. Dört sene sonra da ilk büyük çıkışlarını yapacakları SG Wattenscheid 09 takımına transfer oldular. Kısa süre içerisinde fark yaratarak A Takım’a kadar yükseldiler. Ve hikâye burada başlamış oldu…

SG Wattenscheid 09’da Hans Bongartz ile çalışmak, Hamit Altıntop ve Halil Altıntop için kariyer gelişimindeki kilometre taşlarından biriydi. Yetmişli yıllarda Batı Almanya forması giyen, aynı dönemde SG Wattenscheid 09, Schalke 04 ve Kaiserslaurten takımları için oynayan, iki ayrı sekansta (1990-1994 ve 1998-2004) SG Wattenscheid 09 kulübünü çalıştıran Bongartz, ilk günden itibaren Altıntop kardeşlerinin üzerine düştü. İki oyuncu, aynı zamanda o dönem Almanya Bölgesel Ligi’nde oynamaya başlayarak TFF Avrupa bürosunun dikkatlerini çekti. Ve Bulgaristan 18 Yaşaltı Milli Takımı ile 14 Kasım 2000 günü oynanan maçta ilk kez Türkiye forması giydi. Milli takımın rakibini Kartal Stadı’nda 3-1 mağlup ettiği karşılaşmada gollerden birini de Hamit Altıntop kaydetmişti.
Wattenscheid Sonrası Schalke 04
Altıntop kardeşlerin ünü, bir süre sonra Bölgesel Lig seviyelerini aşmaya başlıyordu. 2003 yılında iki oyuncu için ilk büyük fırsat ortaya çıktı. Schalke 04, ikizleri takip ediyordu. Halil Altıntop, attığı gollerle biraz daha tanınan bir isimdi. Ancak iki oyuncu arasından Hamit Altıntop, “oyunun iki yönünde de etkili olabildiği için” tercih ediliyordu Schalke tarafından. Sezon sona erdiğinde Hamit, Gelsenkirchen’e, çocukluğunu geçirdiği eve dönüyordu. Dönemin Schalke 04 Genel Menajeri Rudi Assauer, transferden dolayı büyük mutluluk duyduklarını söylemişti. Bu hamle için ayrıca Schalke 04 kasasından 1,8 milyon avroluk bir çıkış gerçekleşiyordu. Halil Altıntop ise bu arada Kaiserslaurten’e doğru yol almıştı.

Altıntop kardeşler, annelerinin emeklilik hayatına geçiş yapmasını sağlamışlardı. Anneye çok bağlılardı, anne de çocuklara. Anne, bu yüzden ilk zamanlar Altıntopların birbirlerine karşı oynadıkları maçları izleyemiyordu. Ama diğer yandan Hamit Altıntop adeta çocukluk rüyasının tam ortasındaydı. Bundesliga’daki ilk maçında Gelsenkirchen bölgesinin büyük derbisinde Borussia Dortmund karşısına çıktı. Sırtına geçirdiği dokuz numaralı formasıyla attığı iki gol, takımını iki farklı üstünlüğe taşımıştı. Ancak önce Flavio Conceiçao, ardından Marcio Amuroso’nun golüyle 90 dakika sonunda eşitlik oluşacaktı. Schalke 04 Teknik Direktörü Jupp Heynckes, karakterini “kusursuz” olarak nitelendirdiği Altıntop’u Lothar Matthäus’un gençliğine benzetiyordu. “Gelsenkirchen’in kendi çocuğu” Hamit Altıntop, “keşke bir gol atsaydım; ama kazanabilseydik” diyordu maçın ardından verdiği röportajda, ağlamaklı bir şekilde. Heyecanlıydı çok. Ve her şey, aslında yeni başlıyordu…
Altıntop Seçimini Yapıyor: Türkiye
Hamit Altıntop, her geçen gün daha güçlü yaşıyordu rüyasını. Intertoto Kupası’nda attığı golün ardından sezonun üçüncü haftasında yine taraftarın önüne çıkmıştı. Köln karşısında eşitlikle girilen son bölümde, 90+3. dakikada, Schalke 04 lehine skoru değiştiren isim oluyordu. O sezon Bundesliga’daki beş golünün tamamını iç sahada bulmuştu. Artık Avrupa çapında tanınan bir oyuncu hâline dönüşüyordu. Türkiye için 18 Yaşaltı ve 20 Yaşaltı Milli Takım’da forma giydikten sonra 21 Yaşaltı’na çıkmıştı. Ama hâlâ bir seçim yapabilecek durumdaydı. Almanya da kendi milli takımında oynatmak istiyordu Hamit Altıntop’u. Soru işaretleri sürerken 2004 Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu’nda Almanya ile karşılaştı Türkiye Ümit Milli Takımı. Kadıköy’de forvet arkası olarak görev yapan Hamit, Almanya’ya muhteşem bir gol atarak takımımıza üstünlüğü getirmişti. Ancak ilk maçı 1-0 kazanan Almanya, son dakikada dramatik bir şekilde skoru 1-1’e taşıyacaktı. Bu karşılaşmadan üç ay sonra Danimarka ile oynanan hazırlık maçında kardeşiyle birlikte A Milli Takım forması giyen Hamit Altıntop, tercihini de Türkiye’den yana kullanıyordu.
Almanya’nın Zirvesi: Bayern Münih
Bundesliga’da 2004-2005 sezonunu Bayern Münih’in ardından ikinci sırada tamamlayarak UEFA Şampiyonlar Ligi’nde oynamaya hak kazanan Schalke 04, gruplarda AC Milan, PSV Eindhoven ve Fenerbahçe ile mücadele etti. İkinci maç haftasında Milan ile karşılaşan Schalke 04 adına 68. dakikada Fabian Ernst’in yerine oyuna dâhil olan Hamit Altıntop, iki dakika sonra harika bir gol atarak skoru 2-2’ye getirecekti. Aynı sezonun devre arasında Altıntop ailesi için önemli bir gelişme daha yaşandı. Kaiserslaurten’den Halil Altıntop ile Schalke 04 arasında sezon sonu geçerli olmak üzere söz kesildi. Sonunda Kaiserslaurten alt lige düşmüştü; ama Halil Altıntop, sezonu 20 golle bitirerek dikkatleri çekti. Altıntop ikizleri, yeniden bir aradalardı. Hatta ilk maçta Halil’in bir de golü vardı. Ne var ki; Hamit, sürelerinin azalmasından memnun değildi. Ve Ocak 2007’de Bayern Münih Teknik Direktörü Ottmar Hitzfeld’in isteğiyle yeni sezon için Bavyera’nın yolunu tutuyordu.


Euro 2008: Hamit Altıntop Mucizesi
Bayern Münih, 2007-2008 sezonu öncesinde önemli transferler gerçekleştirerek adeta güç gösterisi yapmıştı. Oliver Kahn, Lucio, Philipp Lahm, Ze Roberto, Franck Ribery, Mark van Bommel, Bastian Schweinsteiger, Miroslav Klose, Luca Toni gibi ilk anda bile hemen akıllara gelen yıldız oyuncularla dolu kadroda kendisine yer bulan Hamit Altıntop, farklı birkaç pozisyonda görev alabildiği için değerli bir oyuncuydu. İlk sezonunda Bayern ile Lig Kupası, Almanya Kupası ve Bundesliga şampiyonluğu yaşayan Altıntop, kariyerinin belki de en gösterişli performanslarını ise o sezonun sonunda Avusturya ve İsviçre’de yapılan 2008 Avrupa Şampiyonası’nda gösteriyordu. Portekiz ve İsviçre ile aynı grupta yer alan Türkiye’ye Çek Cumhuriyeti ile oynanacak son maçta üst tura yükselebilmek için mutlaka galibiyet gerekliydi. Bitime 15 dakika kala ise skorda Çeklerin 2-0’lık üstünlüğü vardı. Ancak önce 75. dakikada çizgiye inen ve Arda Turan’a golü attıran Hamit Altıntop, sonra 87 ve 89’da Nihat Kahveci’yi golle buluşturarak mucizenin yaratılmasını sağlayacaktı. Fatih Terim’in liderliğinde yarı final oynayarak ülke tarihine altın harflerle yazılan Türkiye adına turnuva sonunda altın 11’de yer alan tek isim de Hamit Altıntop oluyordu.
Dünyanın Zirvesinde: Real Madrid
Euro 2008 öncesinde tarak kemiğinde kırık tespit edilen Hamit Altıntop, turnuvanın ardından aynı sakatlıkla bir kez daha yüzleşti. Ve üç ay boyunca sahalardan uzak kaldığı 2008-2009 sezonunda Bayern Münih adına sadece üç lig maçında boy gösterebildi. Bir sonraki sezon Lig Kupası ve Bundesliga şampiyonu olan, UEFA Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan Bayern Münih için, bu defa ayak bileği ve kas sakatlıkları yaşadığından, 15’i lig toplam 30 maça çıkabildi, 2010-2011 sezonunda Bayern’de süreleri azalırken, 29 Mart 2011 günü Türkiye’nin Avusturya ile oynadığı Euro 2012 eleme grubu maçına ilk kez “Milli Takım Kaptanı” olarak çıktı. Nisan 2011’de Bayern’den ayrılacağını ve önünde birkaç opsiyon bulunduğunu söylediğinde seçeneklerden birinin Real Madrid olduğu bilinmiyordu. Ama sezon bittiğinde, Portekizli teknik adam Jose Mourinho tarafından transfer edilerek, dünyanın zirvesine çıktı Hamit Altıntop. Sırtındaki problemden dolayı sezon öncesinde tam hazır olamasa da toplam 12 kez Real Madrid formasını terletti. Ve Real Madrid’in üç senelik Barcelona hâkimiyetini bitirerek LFP şampiyonu olduğu sezonda bir de gol attı.
Oyuncu Profili: Hamit Altıntop
Ülke futbolumuzun tüm zamanlardaki en önemli kariyerlerinden birine sahip olan Hamit Altıntop, toplam 90 kez (70 kez A Milli Takım, 9 kez 21 Yaşaltı, 6 kez 20 Yaşaltı, 5 kez 18 Yaşaltı) milli formayı giyerek 15 gole imza attı. Kusursuz karakteri, disiplinli ve çalışkan yapısı, “çok yönlü” oyun tarzıyla çalıştığı tüm teknik adamların saygısını kazanan 29 yaşındaki oyuncu; savunmanın sağında ve orta sahanın her bölgesinde görev yapabiliyor. Aynı zamanda Türkiye A Milli Takımı’nın kaptanı olan Hamit Altıntop, serbest vuruşlardaki ilgi çekici tarzı ve kendi pozisyonunu yaratabilme kabiliyetiyle de öne çıkıyor. Euro 2012 elemelerinde Kazakistan’a attığı golle (dünyada yılın en iyi golünün sahibine verilen) 2010 FIFA Ferenc Puskas Ödülü’nü kazanan tecrübeli oyuncunun kariyerinde iki Bundesliga (2008, 2010), iki Almanya Kupası (2008, 2010), bir Almanya Süper Kupası (2010), iki Almanya Lig Kupası (2005, 2007) ve bir La Liga şampiyonluğu (2012) bulunuyor.

ira 12.09.2012 11:51

GÖKHAN ZAN
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

5 GÖKHAN ZAN
Defans

Doğum Tarihi 1981-09-07
Doğum Yeri Hatay
Oynadığı Takımlar 1997-1998 Hatayspor (altyapı) 1999-2000 Hatayspor 2000-2003 Dardanelspor 2003-2009 Beşiktaş 2004-2005 Gaziantepspor (kiralık)
Geldiği Takım Beşiktaş
Giriş Yılı 2009
Boyu 1.91
Kilosu 85
Lakabı

7 Eylül 1981 Hatay doğumlu olan Gökhan Zan, futbola da Hatayspor’da başladı. Buradaki performansı sonrasında 2000 yılında Çanakkale Dardanelspor’a transfer oldu. Üç sezon Çanakkale Dardanel forması giyen Gökhan Zan, 2003-2004 sezonunda Beşiktaş'a geçti.



İlk sezonunda Beşiktaş’ta sadece dört maçta forma giyen Zan, 2004-2005 sezonunda Gaziantepspor'a kiralandı. Burada başarılı bir performans gösterdikten sonra, 2005-2006 sezonu başında Beşiktaş'a dönerek tekrar kendine kadroda yer buldu.


Gökhan, Beşiktaş'ta dört sezon boyunca ilk 11'in değişmez ismi oldu ve bu dönemde A Milli Takım'a da yükseldi. 2007-08 sezonunda 20 lig maçında sahaya çıkarken, geçtiğimiz sezonsa 19 lig maçında görev yaptı. 1,92 metre boyu ile Süper Lig'deki en uzun futbolculardan biri olan Gökhan Zan, iri ve güçlü fiziği ile öne çıkıyor. Geçtiğimiz sezon yaşadığı uzun süreli sakatlık nedeniyle yalnızca 16 maçta forma giyebilen başarılı savunma oyuncusu, sahada kaldığı 1311 dakikada üç sarı kart gördü.


İlk kez 2000 yılında Almanya ile oynanan özel maçta A Milli Takım kadrosuna davet edilen Gökhan Zan, 38 kez de A Milli Takım forması giydi.


ira 12.09.2012 11:52

CEYHUN GÜLSELAM
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

6 CEYHUN GÜLSELAM
Orta Saha

Doğum Tarihi 1987-12-25
Doğum Yeri Münih, Almanya
Oynadığı Takımlar 1997-2005 Bayern Münih (altyapı) 2005-2007 SpVgg Unterhaching (altyapı) 2007-2008 SpVgg Unterhaching 2008-2011 Trabzonspor
Geldiği Takım Trabzonspor
Giriş Yılı 2011
Boyu
Kilosu
Lakabı

Ceyhun Gülselam, 25 Aralık 1987'de Almanya'nın Münih şehrinde doğdu. Bayern altyapısında 8 yıl oynayan Ceyhun, profesyonel futbolculuk kariyerine 2006-2007 sezonunda, Almanya 2. Bundesliga'da yarışan Unterhaching kulübünün rezerv takımında başladı.



Almanya futbol piramitinin beşinci sırasında yer alan Bayernliga’da 21 maça çıkan Ceyhun, orta sahanın göbeğinde görev aldığı bu karşılaşmalarda 6 kez gol atma başarısını gösterdi. Hem attığı goller hem de sergilediği başarılı futbolla mücadele ettiği seviyenin üstünde olduğunun işaretini vererek takım arkadaşlarından sıyrılan genç oyuncu, ligde ikinci yarının ortalarına yaklaşırken A Takım’a sıçradı ve genellikle sonradan oyuna dahil olsa da 23 ila 34. hafta arasında 10 maça çıktı. Sahada kaldığı 237 dakika boyunca tecrübesizliğinin de etkisiyle beş sarı kart gören Ceyhun, her biri galibiyet getiren birer gol ve asistin de altına imza attı.

Sezonun sonunda takımıyla birlikte küme düşen gurbetçi oyuncu, kariyerindeki tırmanışa ara vererek geriye doğru bir adım atmak zorunda kaldı. Ancak beklenmeyen bir şey olacaktı. Almanya Ligi’nin dördüncü seviyesinde mücadele eden Ceyhun, dönemin Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim tarafından Beyaz Rusya ile oynanacak hazırlık maçı için A Milli Takım’a davet edildi ve karşılaşmada 90 dakika forma giydi. Bu 90 dakika, muhtemelen Ceyhun için ligde ter döktüğü 2483 dakikadan daha önemli bir tecrübeydi.

O sezon tamamı ilk 11’de olmak üzere 29 maçta forma giyen yetenekli oyuncunun Almanya’da kayıtlara geçen son istatistikleri 5 gol, 8 sarı kart oldu. Daha önce 7 Şubat 2007 tarihinde U21 Milli Takımı'yla Gürcistan'a karşı ilk kez ay yıldızlı formayı sırtına geçiren Ceyhun, aslında o dönemde de Manisaspor'da görev yapan Ersun Yanal'ın kendisini transfer etme konusundaki ısrarlı çabalarıyla karşılaşmış, ancak okulunu bitirmek istemesinden dolayı bu transfer gerçekleşmemişti. Aynı Ersun Yanal, şimdi Trabzonspor’un başındaydı ve ikilinin buluşması bu defa gerçekleşecekti.

Genç orta saha oyuncusu, kendisine yapılan teklifi kabul ederek 2008-09 sezonu başında Trabzonspor ile üç yıllık sözleşme imzaladı.

Bordo mavili ekipteki ilk sezonunda ligde 16, kupada 5 olmak üzere toplam 21 maça çıkan Ceyhun, bu maçların yalnızca 6 tanesinde ilk onbirde yer aldı. 636 dakika forma giyen oyuncu, yüklendiği defansif görevlere karşın ligde ve kupada attığı ikişer golle skorer bir kimliğe sahip olduğunu da gösterdi. Ceyhun, her ne kadar Trabzonspor’da fazla forma şansı bulamadıysa da Fatih Terim yönetimindeki A Milli Takım’da 2010 Dünya Kupası Elemeleri’nde, en kritik Bosna Hersek maçındaki 90 dakikalık performansının da dahil olduğu üç maçta görev alarak kariyeri adına önemli bir adım attı.

2009-2010 sezonu, Ceyhun için çok iyi başladı. Karadeniz ekibinin Sivasspor ile oynadığı maçın 61. dakikasında oyuna giren genç oyuncu, 78’de galibiyet golünü atarak takımına katkıda bulundu. Teknik Direktör Hugo Broos tarafından ilk 11’de oynatılmaya başlasa da, 15. hafta itibariyle işbaşı yapan Şenol Güneş’in ilk tercihleri arasında düşünülmeyecekti. Bu tarihten sezon sonuna dek yalnızca dört kez onbirde şans buldu ancak buna karşın hiç oynamadığı maç sayısı da üçü geçmedi. 28 maçta 1537 dakika (%50) forma giydiği 2009-10 sezonunda üç gol atan Ceyhun, dört kez de hakemler tarafından sarı kartla cezalandırıldı.
UEFA Avrupa Ligi Ön Elemesi’nde takımının 3-1’lik mağlubiyetin rövanşına çıktığı Toulouse deplasmanında alınan ancak tura yetmeyen tek gollü galibiyette de Ceyhun’un imzası vardı.
Ceyhun Gülselam, geride bıraktığımız 2010-11 sezonundaysa ligde 25, Avrupa Ligi Ön
Elemeleri’nde iki, Türkiye Kupası’nda üç ve bir de Süper Kupa’da olmak üzere toplam 31 maçta forma giydi. Bu maçların 12’sinde ilk düdük çaldığında sahada olan 24 yaşındaki oyuncu, ikisi ligde biri ise Süper Kupa’da olmak üzere 3 asist yaptı, attığı tek golü ise ligde Beşiktaş filelerine gönderdi.

Futbola hücum oyuncusu olarak başlayan Ceyhun, zamanla hocaları tarafından geriye doğru çekilerek ön libero ve stoper pozisyonlarında oynadı. Milli takımlarda sürekli stoper bölgesinde oynatılırken, Trabzonspor'da ise daha çok ön libero mevkiinde görev yapmaktaydı. 11’i A Milli olmak üzere 26 kez milli takımlara çağrılan yetenekli oyuncu, henüz düzenli forma giyme şansı bulamıyorken ona güvenerek milli formayı teslim eden Fatih Terim’i de çalıştığı teknik adamlar arasında özel bir yere koyduğunu dile getirmişti.

1.92 boyundaki Ceyhun Gülselam, uzaktan sert ve isabetli şutları, iki ayağını da kullanabilmesi, duran toplarda skor da yaratabilen hava halimiyeti ve özellikle de hareketli toplara vurmaktaki üstün kabiliyetiyle biliniyor. Ayrıca önemli maçlardaki soğukkanlı ve motive oyunu da Ceyhun’u kritik zamanlarda güvenilir bir oyuncu kılıyor.

ira 12.09.2012 11:53

AYDIN YILMAZ
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

7 AYDIN YILMAZ
Orta Saha

Doğum Tarihi 1988-01-29
Doğum Yeri İstanbul
Oynadığı Takımlar 1998-2005 Galatasaray (altyapı) 2004-2006 Galatasaray A2 2006- Galatasaray 2007 Manisaspor (kiralık) 2008 İstanbul BŞB (kiralık) 2010 Eskişehirspor (kiralık)
Geldiği Takım İstanbul BŞB
Giriş Yılı 2008
Boyu 176
Kilosu 69
Lakabı

29 Ocak 1988 İstanbul doğumlu. 9 yaşında Florya Metin Oktay Tesisleri’ndeki futbolcu seçmelerine girerek futbola adım attı.



1998 yılında Galatasaray minik takımına giren Aydın Yılmaz, 2000 yılında Galatasaray forması altında Danone Şampiyonası’nda mücadele eden kadroda yer aldı. 2005 yılında ise U17 takımı ile Peru’daki Dünya Şampiyonası’nda oynadı.

2005-2006 sezonunda, Gerets döneminde ilk kez A takıma yükseldi. Aynı sezon 13 Süper Lig karşılaşması ve 2 Türkiye Kupası maçında forma giyen Aydın, Galatasaray’ın şampiyonluğu kazandığı 2005-2006 sezonunda, ligin kırılma noktalarından olan Konyaspor maçının uzatma dakikalarında galibiyet golünü atarak dikkatleri üzerine çekti.

2006-2007 sezonunda ise yaşadığı sakatlıktan dolayı forma şansı bulmayan Aydın Yılmaz, 3 Süper Lig ve 9 PAF Ligi karşılaşmasında görev aldı. 2007-2008 sezonunda Vestel Manisaspor’a kiralık olarak transfer olurken, yine yaşadığı sakatlıklardan dolayı istediği ölçüde başarılı olamadı.

İkinci yarıda Büyükşehir Belediyespor’a kiralık olarak transfer olan Aydın Yılmaz, burada 7 maçta sahaya çıktı. Özellikle son haftalarda takımının en etkili ismi olarak gözüken Aydın Yılmaz, sezon sonunda tekrar Galatasaray’a döndü. İlk yarıda Galatasaray formasıyla 11 lig, 7 Avrupa ve 2 de kupa maçına çıkan Aydın, forma giydiği 1019 dakikada altı asist yaptı. Özellikle Maccabi Netanya ile Ali Sami Yen'de oynanan maçta verdiği üç gol pasıyla dikkat çeken genç oyuncu, sezonun ikinci yarısında kiralık olarak Eskişehirspor ile anlaştı. Kırmızı siyahlı takımla dokuz maça çıkan Aydın, bir de asist yaptı. Yine geçtiğimiz sezon 21 Yaş Altı Milli Takım'da altı maça çıkan ve üç gol atan Aydın, toplamda oynadığı 35 maçla verimli bir yılı geride bırakmasının ardından tekrar Galatasaray'a döndü.

Genç milli takımların bütün kademelerde görev yapan Aydın Yılmaz, 13 kez çağrıldığı Ümit Milli Takım'da da 4 defa rakip fileleri havalandırdı. Bosna Hersek'le oynanan Dünya Kupası grup eleme maçında A Milli Takım'a da davet edilen Aydın, henüz bu formayla sahaya çıkmış değil.

ira 12.09.2012 11:54

SELÇUK İNAN
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

8 SELÇUK İNAN
Orta Saha

Doğum Tarihi 1985-02-10
Doğum Yeri Hatay, Türkiye
Oynadığı Takımlar 1999-2000 Karaağaçspor (altyapı) 2000-2002 Dardanelspor (altyapı) 2002-2005 Dardanelspor 2005-2008 Manisaspor 2008-2011 Trabzonspor
Geldiği Takım Trabzonspor
Giriş Yılı 2011
Boyu
Kilosu
Lakabı

10 Şubat 1985 günü İskenderun’da doğan Selçuk İnan, futbola doğduğu şehrin takımı Karaağaç Belediyespor’da amatör olarak başladı. 15 yaşındayken seçmelerine katıldığı, altyapısıyla ünlü Çanakkale Dardanelspor tarafından beğenilerek futbol hayatının ilk yo



PAF Takım’da forma giyerken U16 ile U17 Milli Takımları’na da seçilen Selçuk, Milli takımlarda Burak Yılmaz, İbrahim Akın, Emre Güngör, Olcan Adın, Yiğit İncedemir, Orhan Şam, Bekir İrtegün, Kerim Zengin, Koray Çölgecen, Hakan Özmert gibi oyuncularla takım arkadaşlığı yaparken, daha çok “on numara” pozisyonunda görev alıyordu.

2,5 yıl boyunca PAF Takım’da oynadıktan sonra Metin Tekin’in teknik direktörlük koltuğuna oturmasıyla birlikte A Takım’a yükselen Selçuk, 17 yaşında ilk resmi maçına Türkiye Kupası’nda çıkarken Çanakkale Dardanelspor’un rakibi onun daha sonra forma giyeceği Vestel Manisaspor’du. Takım arkadaşlarından ikisi de, yeni yeni parlayan gençlerden 21 yaşındaki Gökhan Zan ve 20 yaşındaki Hasan Kabze’ydi. Diğer yandan Milli Takım’da ofansif görevler yüklenen Selçuk’un Çanakkale Dardanelspor’daki rolü savunma ile orta alan arasındaki köprüyü kurmaktı. Bunda da başarı sağladı. Ligin ikinci yarısından sezon sonuna dek, genç oyuncu takımında ilk onbirin değişmez ismi oldu. Takımındaki ikinci sezonu ise aynı verimlilikle geçmeyecek, Selçuk formayı ancak lig sonuna doğru tekrar üstüne zimmetleyebilecekti.

A Takım’daki üçüncü sezonunda, bir yandan Ümit Milli Takım kadrosuna seçilmeye başlayan genç yetenek, diğer yandan o dönemki adıyla Türk Telekom Lig A’da başarılı maçlar çıkarıyordu. Bir yandan takımının orta sahadaki en önemli kozlarından biri konumundayken diğer taraftan milli formayla skorer kimliğini konuşturuyor, önemli goller kaydediyordu. Bütün bir sezon boyunca düzenli forma giyerek futbolunu olgunlaştırdı. 2005-06 sezonunun ilk yarısında da 15 lig maçına çıktıktan sonra, devre arasında Ersun Yanal’ın isteği üzerine dört oyuncunun yanı sıra bir miktar da para içeren bir teklif karşılığında Vestel Manisaspor’a transfer oldu. Ege temsilcisi, aynı günlerde Selçuk’la birlikte bir başka genç yıldız adayını da kiralık olarak renklerine bağlamış, hatta iki genç yetenek sezon sonuna dek oda arkadaşlığı yapmıştı. Diğer futbolcunun adı Arda Turan’dı.

Yerli oyuncuların genç ve gelecek vadeden isimler olması ve yabancı oyuncu seçiminin iyi yapılması ile tarihinin en parlak dönemini geçiren Manisaspor’da devre boyunca 12’si ilk 11’de olmak üzere 13 maça çıkan Selçuk İnan, kısa sürede takımının orta sahadaki çift yönlü çalışan beyni olmayı başardı. Önünde oynayan Lukas Zelenka ile birlikte takımının hücumlarına adeta zekâ katıyordu. Üç de gol attı Selçuk o sezon. Ancak adından asıl söz ettiren golü, bir sonraki sezonun üçüncü haftasında atıyordu. O güne dek Türkiye Ligi’nde oynadığı yüzlerce maçta bir tek frikik golü yemeyen kalecimiz Mondragon, ilk kez Selçuk İnan’ın güzel vuruşuna mağlup oluyordu. Lige ilk üç hafta Beşiktaş, Trabzonspor ve Galatasaray ile oynayarak ilginç bir fikstürle başlayan Manisaspor, bu üç maçta da devrilmediği gibi sonraki haftalarda rakiplerini flaş skorlarla bir bir deviriyor, ligde ilk yarının son bölümüne de lider giriyordu. Ancak daha sonra alınacak bir mağlubiyet ile takımın kimyası bozulacak ve sezon sonunda Manisaspor neredeyse ligde kalmayı zor başaracaktı. Bu dönemde teknik direktör Ersun Yanal da takımdan koparken Giray Bulak işbaşı yapacak, genç Selçuk yeni teknik direktörünün de vazgeçilmezleri arasına girmekte zorlanmayacaktı.
2007-08 sezonunda Bulak yönetimindeki takımıyla 32 lig, 3 kupa maçına çıkan Selçuk İnan bu maçlarda 6 gol atarken, ligde attığı 5 golün 3’ünü ise Galatasaray filelerine gönderiyordu. İstanbul takımlarının transfer listelerine ise çoktan girmişti ancak beklenen transfer bir türlü gerçekleşmedi. Sezon bitiminde takımının küme düşmesiyle artık ayrılığı kesinleşirken onu kapan İstanbul’un büyükleri değil, Karadeniz Fırtınası Trabzonspor oldu. Eski teknik direktörü Ersun Yanal bu transferde de başrolü oynamış, oyuncusunu yeni takımına kazandırmıştı. Bordo-Mavili ekipte de 32 lig maçında forma giyen Selçuk, 8 numaralı formasıyla ilk çıktığı iki maçta rakip fileleri havalandırarak sezona fırtına gibi bir giriş yaptı. Sezon boyunca fileleri yalnızca bir kez daha havalandıran Selçuk, o golle de takımının lig tarihindeki 2000. golünün altına adını yazdıracaktı.

2009-10 sezonunda da istikrarlı grafiğini sürdüren Selçuk, özellikle takımın başına Şenol Güneş’in geçmesiyle birlikte büyük bir yükseliş yaşayarak ligde yarıştan çok önce kopan takımını Ziraat Türkiye Kupası’nda finale taşıdı. Selçuk’un Fenerbahçe ile oynanan final maçındaki performansı da göz alıcıydı. Sezonun bilançosu ise ligde 28, Kupa’da 9 ve Avrupa Ligi’nde 2 ile toplam 39 maç oldu.

Selçuk İnan, kariyerinin en parlak sezonunu ise hiç şüphesiz bu yıl geçirdi. Takımının son haftaya dek şampiyonluk mücadelesi verdiği 2010-11 sezonunda ligde tam 33 maça çıkan ve bu maçların tümünde 90 dakika forma giyen yıldız oyuncu, attığı iki golün yanı sıra tam 13 asist yaparak ligde bu alanda zirvedeki isimler arasında yer aldı. Takımının pas dağıtımını gerçekleştiren ve oyunu yönlendiren bir numaralı isim olan Selçuk, son haftaya dek müthiş bir performans sergilese de Trabzonspor’un averajla şampiyonluğu kaybetmesine engel olamadı. Sezon başında Bursaspor ile oynadıkları Süper Kupa maçında da bir asist yapan Selçuk, toplam 93 kez milli takımlara çağrılırken, 13 kez davet aldığı A Milli Futbol Takımımız’da da 11 maçta forma giydi.

Son dönemde Milli Takım orta sahasının da değişmez isimleri arasına giren yeni oyuncumuz, oyunu okuma ve pas dağıtma özelliklerinin yanı sıra duran toplardaki etkisiyle de büyük beğeni topluyor.

ira 12.09.2012 11:56

JOHAN ELMANDER
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

9 JOHAN ELMANDER
Forvet

Doğum Tarihi 1981-05-27
Doğum Yeri Alingsas, İsveç
Oynadığı Takımlar 1997-1998 Holmalund 1999-2000 Örgyte 2000-2004 Feyenoord 2002-2003 Djurgarden (kiralık) 2003-2004 NAC Breda (kiralık) 2004-2006 Brondby 2006-2008 Toulouse 2008-11 Bolton Wanderers
Geldiği Takım Bolton Wanderers
Giriş Yılı 2011
Boyu
Kilosu
Lakabı

Johan Erik Calvin Elmander, 27 Mayıs 1981’de İsveç’in güneybatısındaki şehri olan Alingsas'da doğdu.



İsveç’in çeşitli kulüplerinde futbol oynadıktan sonra, profesyonel olduğu Holmalund FC takımında santrfor mevkiinden orta saha oyuncusuna evrilen Elmander, daha sonra transfer olduğu Örgryte takımında da bu mevkide oynamaya devam etti ve bir orta saha oyuncusu olarak sivrilerek Hollanda’nın önemli kulüplerinden Feyenoord’a transfer olmayı başardı.

2000-2004 yılları arasında oyuncusu olduğu Feyenoord’da çok fazla forma şansı bulamayan genç oyuncu, buna karşın ilk iki sezonunda 2002 UEFA Kupası Finali’nin de dahil olduğu pek çok maçta sonradan oyuna dahil oldu. 21 yaşındayken takımıyla birlikte kazandığı bu Avrupa Kupası’nın ve Yunanistan’a karşı oynadığı ilk milli maçın ardından 2002-03 sezonunda ülkesinin öne çıkan takımlarından Djurgården’e, 2003-04 sezonunda ise Hollanda’nın NAC Breda takımına kiralandı.

Özellikle İsveç ekibinde oynadığı 19 maçta attığı 12 golle yeteneklerini gözler önüne seren Elmander, burada kazandığı çifte kupa ve akabindeki bir senelik Hollanda macerasının ardından 2004 yılında rotayı bir başka İskandinav ülkesi Danimarka’ya çevirdi ve Brondby takımına transfer oldu.
Danimarka ekibinin teknik patronu Michael Laudrup ile birlikte futbolunu olgunlaştırma fırsatı bulan Elmander, Laudrup’un 4-2-3-1 taktiğinde santrforun arkasındaki gezici forvet pozisyonunda oynarken, takımının hücum aksiyonlarında başrolü oynasa da bitirici vuruşu yapan isim çoğunlukla o değildi. Takımın en skorer iki ismi Thomas Kahlenberg (13) ve Morten Skoubo’ya (11) yaptığı servislerle ön plana çıkmıştı daha çok genç İsveçli.

Attığı dokuz golle, skorer kimliğini de gerektiğinde sergilemişti tabii. Nitekim sezon sonunda takımında yılın oyuncusu seçilerek de performansının karşılığını aldı. Kazanılan şampiyonluk kupası da cabası. Elmander, 2005-06 sezonunda performansını daha da yükseltti. O sezon çoğunlukla orta sahada hücuma yönelik, ihtiyaç durumunda ise ileri uçta görevlendirilen genç oyuncu, ligdeki 33 maçın 31’inde toplam 2690 dakika (%90) forma giyerken 13 gol kaydetti ve sezon sonunda İsveç Milli Takımı’nın 2006 Dünya Kupası kadrosuna dahil edildi. Kupa’da iki maçta sonradan oyuna dahil edilen Elmander, organizasyonun ardından 4,5 milyon avro karşılığında Fransa’nın Toulouse takımı tarafından transfer edildi.

Fransız ekibinde santrfor pozisyonunda görev alan İsveçli oyuncu, 32 maçta (2591 dakika) 11 gol attı ve ilk sezonunda takımının ligi üçüncü bitirerek Şampiyonlar Ligi vizesi almasında başrolü oynadı. Elmander, Ligue 1’deki ikinci sezonunda da aynı istatistiği tekrarlayarak 32 maçta 11 gol attı. Takımının galibiyetten uzak geçirdiği 12 haftadaki suskunluğu olmasa, bu rakamı daha da yükseğe çekebilirdi.
2007-08 sezonu sonunda ismi Galatasaray ile de bolca anılan Johan Elmander, 11 milyon pound transfer ücreti ile Bolton Wanderers’a geçiş yaptı ve kulüp tarihinin en pahalı transferi oldu. İlk sezonunda ligde 30 maça çıkan ve attığı 5 gol ile skor üretme gücü beklentilerin altında kalan Elmander, ikinci sezonunda da yalnızca 3 gol kaydedebildi.

O sezon yavaş yavaş takımdaki yerini de kaybeden İsveçli oyuncu, forma giydiği 25 maçın yalnızca 15’inde ilk 11’de yer aldı. Geride bıraktığımız 2010-11 sezonu ise golcü oyuncu için İngiltere kariyerinin zirvesiydi. Bu sezon takımının oynadığı 37 maçın yalnızca sonuncusunda oynamayan ve diğer karşılaşmaların tamamında ilk 11’de sahaya çıkan Elmander, attığı 10 gol ve yaptığı 5 asist ile takımının attığı gollerin yaklaşık üçte birinde doğrudan pay sahibi oldu. Yıldız oyuncunun, forma giydiği 36 maçın 11’inde orta alanda görev yaptığını da not düşmek gerek. Johan Elmander, 2002 yılından bu yana taşıdığı milli forma ile de 52 maçta 14 golle oynuyor.

2007 yılında, lise yıllarından bu yana beraber olduğu Amanda Calvin ile hayatını birleştiren Johan Elmander’in 2008’de doğan ilk çocukları Alice’in ardından geçtiğimiz Kasım ayında da Lily adında bir kız çocuğu daha dünyaya geldi.

1.88 metre boyundaki Johan Elmander, hava toplarındaki hakimiyetinin yanı sıra uzun boyuna rağmen sahip olduğu top tekniği, istikrarı ve takım oyununa yatkınlığı ile biliniyor.

ira 12.09.2012 11:58

DANY NOUNKEU
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]


13 DANY NOUNKEU
Defans

Doğum Tarihi 1986-04-11
Doğum Yeri Yaounde, Kamerun
Oynadığı Takımlar 2006-2008 CSO Amneville 2008-2009 Pau FC 2009-2010 Toulouse FC 2010-2012 Gaziantepspor 2012- Galatasaray
Geldiği Takım Gaziantepspor
Giriş Yılı 2012
Boyu
Kilosu
Lakabı
Orta Afrika’nın batısında bulunan Kamerun’un başkenti Yaoundé’de 11 Nisan 1986 günü dünyaya gelen Dany Achille Nounkeu Tchounkeu, ilk futbol eğitimini (2000 ila 2005 yılları arasında) yerel kulüplerden Vogt Atletic de Yaoundé’de aldı.


Ülkesindeki kariyeri boyunca Kamerun Milli Takımı’nın alt yaş kategorilerinde forma giyen Dany, Finlandiya’da düzenlenen 2003 FIFA 17 Yaşaltı Dünya Şampiyonası’nda mücadele etme fırsatı buldu. Brezilya, Portekiz ve Yemen ile aynı grupta yer alan Kamerun, gruptaki son maçında Portekiz’e karşı 70. dakikada 5-0 yenik durumda olmasına karşın kalan bölümde bulduğu beş golle sahadan bir puan ayrılmıştı. Ama bu, gruptan çıkmak için yeterli olmayacaktı. O sıralar Fransa takımlarından Bastia’nın altyapısında oynayan Alex Song ile aynı jenerasyonun parçalarından olan Dany Nounkeu, Temmuz 2005’te Fransa’nın en iyi futbol akademilerinden birine sahip Metz’e geldi. Kasım 2005’te, henüz profesyonel dahi değilken, Alman teknik adam Winfried Schäfer tarafından Kamerun A Milli Takımı’na davet edildi. Fransa’daki Clairefontaine Akademisi’nde Fas ile gerçekleştirilen dostluk maçında görev alan savunma oyuncusu, daha sonra uzun süre milli takım formasından uzak kalacaktı.

Pau FC: Orta Sahadan Stopere Geçiş
Yakın tarihte Rigobert Song, Robert Pirès, Louis Saha, Emmanuel Adebayor ve Miralem Pjanić gibi önemli isimleri futbol dünyasına kazandıran Metz Akademisi’ndeki iki senelik eğitimin ardından alt lig takımlarından CSO Amnéville ile 2007 yılında profesyonel hayata adım atan Dany Nounkeu, Temmuz 2008’de ise Pau FC takımına transfer oldu. O dönem, savunmada veya orta sahanın ortasında görev yapabilen Kamerunlu, bir röportajında orta sahada savunma ağırlıklı oynamaktansa özelliklerini savunma merkezinde kullanmayı tercih edebileceğini söylüyordu. Pau’da da orta sahada başladıktan sonra, stopere doğru kayacaktı. Kamerunlu oyuncu, iyi bir atletizme sahip olduğu ve fiziksel çarpışmayı bu bölgede daha iyi yapabileceğini düşünüyordu. Pau’daki stoper performansı ise 2009-2010 sezonu öncesinde Dany’ye Ligue 1 takımlarından Toulouse’da oynama imkânı verecekti.
Toulouse FC: İlk Maç Trabzonspor’a Karşı
Fransız teknik adam Alain Casanova’nın takımındaki ilk resmî maçına UEFA Avrupa Ligi ön eleme turunda Trabzonspor’a karşı çıkan Dany Nounkeu, yeni takım arkadaşı Ceyhun Gülselam’ın attığı tek gol sonrasında sahadan yenik ayrılan tarafta yer alıyordu. O sezon Ligue 1’de (17), UEFA Avrupa Ligi’nde (7) ve Fransa Kupası’nda (1) toplam 25 maçta forma giyen savunmacı, Mart 2010’da İtalya ile oynanan hazırlık maçı için Fransız teknik adam Paul Le Guen tarafından Kamerun Milli Takımı’nın kadrosuna davet edilse de süre alamamıştı. 2010-2011 sezonuna Ligue 1’de başlayan Dany Nounkeu, bir maçta forma giydikten sonra transferin son gününde, 2 Eylül 2010, Spor Toto Süper Lig takımlarından Gaziantepspor ile anlaştı. Türkiye’deki ilk sezonunda gösterdiği performansla dikkatleri üzerine çeken Kamerunlu oyuncu, kariyerinin en parlak günlerini yaşamaya başlamıştı.

Gaziantepspor: Dany ile “Clean Sheet”
2011-2012 sezonuna üst üste dört mağlubiyetle başlayan Gaziantepspor, sezon içinde Tolunay Kafkas ve Abdullah Ercan’ın ardından Hikmet Karaman’ı göreve getirerek yükselişe geçti. Kırmızı-siyahlılar, 34 haftalık normal sezonun son sekiz haftasında kalesini gole kapatırken savunma merkezindeki Dany’nin sıradışı formundan yararlanıyordu. İlk bölümdeki 34 maçın 17’sinde rakiplere gol izni vermeyerek bu alanda ligin Galatasaray ile birlikte en iyi takımı olan Gaziantepspor adına bu maçların 13’ünde görev yapan 1.84 metre boyundaki savunmacı; fiziksel gücü, birinci bölgeden top çıkarma konusundaki soğukkanlılığı, pozisyon alma bilgisi ve hızıyla beğeni topluyor. Kamerunlu, son olarak 2 Haziran 2012 günü ülkesinin 2014 Dünya Kupası Elemeleri’nde Kongo DC ile oynadığı maçta 90 dakika sahada kaldı.

ira 12.09.2012 12:00

BURAK YILMAZ
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]


17 BURAK YILMAZ
Forvet

Doğum Tarihi 1985-07-15
Doğum Yeri Antalya, Türkiye
Oynadığı Takımlar 2003-2006 Antalyaspor 2006-2008 Beşiktaş 2008 Manisaspor 2008-2009 Fenerbahçe 2009 Eskişehirspor (kiralık) 2009-2012 Trabzonspor
Geldiği Takım Trabzonspor
Giriş Yılı 2012
Boyu
Kilosu
Lakabı
Antalya’da 15 Temmuz 1985 günü doğan Burak Yılmaz, futbola dair ilk adımlarını da dünyaya geldiği bu kentte attı.


Ve 13 yaşında altyapı kategorilerinde futbol oynamaya başladığı Antalyaspor’da üç sene içinde PAF Takımı’na yükseldi. 2000-2001 sezonu sonunda o dönemki adıyla PAF (Profesyonelliğe Aday Futbolcular) Ligi’nde forma şansı bulmaya başlayan Burak, Antalyaspor ile ilk kez Kocaelispor’a karşı oynadı. Golsüz sona eren bu karşılaşma dışındaki tek maçına Antalyaspor Tesisleri’ndeki İstanbulspor mücadelesinde çıktı. Genç oyuncu, bu iki maçın ardından 2001 yazında U17 Milli Takımı kadrosuna davet edildi. Kamp çalışmaları esnasında ilk kez Selçuk İnan ile birlikte oynama fırsatı bulan Burak Yılmaz, 3 Temmuz 2001 günü gerçekleşen İsrail karşılaşmasıyla milli oldu. İsrail ile dört, Rusya ile iki kez karşılaşan U17 Milli Takımı adına bir gol atan genç forvet, Aralık ayında ise U18 Milli Takımı için davet aldıktan sonra 2002-2003 sezonu başında Antalyaspor ile profesyonel sözleşme imzaladı.
İlk Kez Profesyonel: Antalyaspor – Gümüşhanespor
Altyapı kategorilerinde dikkat çekici performanslar sergileyen Burak Yılmaz, profesyonel aşamadaki ilk maçı için biraz beklemek durumunda kaldı. Aralık 2002’deki Fransa karşılaşmasından önce Türkiye U19 Milli Takımı kampına katılacaktı. Milli takımdan arkadaşı olan Selçuk İnan, 2002-2003 sezonunun ilk yarısında o dönem formasını giydiği Çanakkale Dardanelspor ile ligde boy göstermeye başlamıştı. Kendisi ise ilk profesyonel maçına Nisan 2003’te Gümüşhanespor karşısında çıkıyordu. Antalyaspor’un 4-1’lik skorla kazandığı mücadelenin son dört dakikalık bölümünde muhtemelen en heyecanlı isimdi Burak Yılmaz. Sezon sonuna kadar toplamda 130 dakika olmak üzere üç maçta daha (İstanbul BŞB, Manisaspor, Sivasspor) forma giydi. Antalyaspor’daki sürelerini 2003-2004 sezonunda biraz daha artıran 18 yaşındaki oyuncu, 2004 yazında İsviçre’de düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda finale yükselen U19 Milli Takımı’nın kadrosunda yer aldı. Burak, 2004-2005 sezonunda ise profesyonel lig kariyerindeki ilk golü attı. Alsancak Stadı’nda Karşıkaya önünde 2-0 yenik durumda olan takımı adına farkı bire indiren golü atan genç forvet, bitime üç dakika kala kendi kalesine yaptığı vuruşla rakibi 3-2 öne geçiriyordu.
A Milli Takım, Fatih Terim: Nisan 2006, Azerbaycan
O dönemki adıyla Türk Telekom Lig A’da 2004-2005 sezonunu 29 maçta attığı sekiz golle tamamlayan Burak Yılmaz, 2005-2006 sezonunda bir aşama daha kaydetti. Antalyaspor adına önemli bir parça hâline dönüşen forvet oyuncusu, hızı ve açık alandaki etkinliğiyle dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Sezonun devre arasına gelindiğinde ligde sadece iki gol atabilmişti; ama milli takım seviyesindeki yükselişi devam ediyordu. Ocak 2006’da ilk kez U21 Milli Takımı kadrosunda yer aldıktan sonra ligde beş gol attı. Ve Nisan 2006’da Azerbaycan ile oynanan hazırlık maçı öncesinde dönemin Türkiye A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim tarafından aday kadroya davet edildi. Bakü Tevfik Behramov Stadı’ndaki mücadelenin 70. dakikasında Selçuk Şahin’in yerine oyuna dâhil olan Burak Yılmaz, ilk kez A Milli Takım formasını giyiyordu. Artık Türkiye futbolunun en üst seviyesine biraz daha yakındı. Süper Lig’de şampiyonluk yaşamış takımların radarına girmesi de uzun sürmezdi. Lig A’da o sezon 24 maça çıktı, dokuz gol attı. Ve sonunda rotasını Süper Lig’e çevirdi. 2006-2007 sezonu öncesinde Beşiktaş’a transfer oldu.
Beşiktaş Kariyeri: Devre Arasında Takas
Beşiktaş’ın o dönemki teknik adamı Jean Tigana’nın özel isteğiyle siyah-beyazlı takıma kazandırılan Burak Yılmaz, Süper Lig tecrübesi olmadan Türkiye’nin üç büyük kulübünden birine geliyordu. Tecrübesizdi, belki de İstanbul’daki baskıdan habersizdi. Ama aslında ilk sezonunda hiç de fena değildi. Süper Lig’deki dördüncü maçında Konyaspor’a karşı iki gol birden atıyordu. Sezon sonunda Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşayan kadroda bir parça olarak duruyordu. Ligde ikinci sırada kalmıştı Beşiktaş. Burak Yılmaz’ın ise biri Türkiye Kupası’nda olmak üzere toplam altı golü vardı o sezon. Ancak işler yolunda gitmemişti.
Genç oyuncudan ümitli olan Jean Tigana, sezonun bitimine kısa bir süre kala görevini bırakıyordu. Son bölümde yardımcı antrenör Tayfur Havutçu, yeni sezonda ise Ertuğrul Sağlam ile beraber çalışan Burak Yılmaz, Sağlam döneminde daha çok orta sahanın sağında oynayacaktı. Gol bölgesinden uzaktı. Zamanla formasından da uzak kaldı. Devre arasına kadar dokuz lig, bir kupa ve bir de Avrupa Kupası maçında oynayabildi. Aralık 2007’de Beşiktaş ile son maçına çıktığında karşılaştığı rakibi yeni takımı oldu. Beşiktaş’ın Manisasporlu Filip Holosko’yu alabilme adına 5 milyon avro ve Koray Avcı ile birlikte kendisinden de vazgeçtiğini gece yarısı televizyondan öğrendiğini söyleyen Burak Yılmaz, 2007-2008 sezonunun ikinci yarısını Manisaspor’da tamamlayacaktı.


Manisaspor Kariyeri: Selçuk İnan ile Yeniden Doğuş
Üstesinden kolay gelebileceği bir durum gibi görünmüyordu belki başlarda. Ama zamanla daha iyi olmaya başlayacaktı Burak Yılmaz. Altyapı kategorilerinde birlikte forma giydiği Selçuk İnan ile Manisaspor’da tekrar buluşmuştu. Ve bir röportajında Selçuk İnan ile Manisaspor’daki birlikteliği için, “onun arkadaşlığı beni yeniden futbola döndürdü” diyordu. Gerçekten de öyleydi. Yeni takımıyla ligdeki henüz üçüncü maçında Denizlispor’a karşı hat-trick yapan golcü oyuncu, hücum hattına biraz daha yakındı artık. Selçuk İnan ve Burak Yılmaz’ın yanı sıra Uğur İnceman, Sezer Öztürk, Oğuz Sabankay, Nizamettin Çalışkan ve Ferhat Öztorun gibi genç isimler de vardı yanında. Sezonun ikinci yarısında Manisaspor adına dokuz gol atan Burak Yılmaz, bu bölümde Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor ağlarını birer kez havalandırdı. Ali Sami Yen Stadı’nda takımımızın 6-3’lük skorla kazandığı karşılaşmada Manisaspor’un iki golünü Selçuk İnan, diğer golünü ise Burak Yılmaz atıyordu. Manisaspor sezon sonunda alt lige düşmek durumunda kalmıştı. Ama Selçuk İnan Trabzonspor’a, Burak Yılmaz da Fenerbahçe’ye transfer olacaktı.
Fenerbahçe Kariyeri: Dipten Zirveye Doğru Yolculuk
Fenerbahçe ile Haziran 2008’de dört senelik anlaşmaya varan Burak Yılmaz, kısa bir ara sonrasında yeniden İstanbul’a dönmüştü. Artık biraz daha tecrübeli sayılırdı. En azından baskının ne demek olduğunu, nelerle karşılaşabileceğini biliyordu. Ama Fenerbahçe’deki kariyeri boyunca asla istediği seviyeye çıkamadı. İspanyol teknik adam Luis Aragones tarafından yeterli şansı bulamayan golcü oyuncu, sezonun ilk yarısında sadece altı maçta forma giyebildi. Kadıköy’deki kariyerinde toplam 16 maça çıkmasına rağmen gol sevinci yaşayamadı. Üç ay boyunca tek bir maçta oynayamadığı sekanslar yaşadı. 2009-2010 sezonu başında Fenerbahçe’de fırsat bulamayacağı öngörülerek Eskişehirspor’a kiralanan Burak Yılmaz, kırmızı-siyahlı ekip adına üçü Kupa’da toplam 14 maçta oynadı. Ligde Kasımpaşa ve Türkiye Kupası’nda Yalovaspor ağlarını birer kez havalandırdıktan sonra devre arasında kariyerinin bir kez daha takasla gelişeceğini öğrendi. Fenerbahçe, Gökhan Ünal karşılığında Trabzonspor’a 3,2 milyon avro ile birlikte Burak Yılmaz’ı da veriyordu.
Trabzonspor, Mayıs 2010: Burak Yılmaz Şampiyonu Belirliyor
Fenerbahçe’nin artık resmî olarak da umudu kestiği Burak Yılmaz, Trabzonspor’da Şenol Güneş ile birlikte yeniden doğacaktı. 2009-2010 sezonunun ikinci yarısında bordo-mavili ekip adına 14 maçta forma şansı bulan yıldız oyuncu, bu sekansta toplam üç gol atıyordu. Ve çocukluk arkadaşı Selçuk İnan ile iki sene sonra tekrar bir araya gelmişti. Yarım sezonluk bölümde daha çok 4-2-3-1 dizilişinin forvet arkasındaki üçlü hattında sağ kanadını teslim alan Burak Yılmaz, 5 Mayıs 2010 günü Şanlıurfa’da Fenerbahçe’yi 3-1’lik skorla mağlup eden Trabzonspor’da Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşamıştı. Ancak o sezona damgasını vuran hareketi, bu maçtan 11 gün sonra Şükrü Saracoğlu Stadı’nda yapacaktı. Fenerbahçe, evinde Trabzonspor ile karşılaşıyordu. Bir puan arkada yer alan Bursaspor ise Beşiktaş’ı konuk ediyordu Bursa’da. Şampiyonluk için üç puana ihtiyacı olan Fenerbahçe, Trabzonspor ile 1-1 berabere kalmıştı. Bursaspor da Beşiktaş’ı 2-1 yenince şampiyonluk, uzun süre sonra ilk kez Anadolu’ya gidiyordu. Trabzonspor’a golü atan ve Fenerbahçe’yi şampiyonluktan eden ise Burak Yılmaz olacaktı. Kadıköy’de Fenerbahçe formasıyla gol sevinci yaşayamayan yıldız oyuncu, bir anlamda şanssızlığını da kırmıştı.


Trabzonspor, Rekorlar: Spor Toto Süper Lig’de 33 Gol
Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş, 2010-2011 sezonunda Burak Yılmaz’ı hücum hattının en ucunda kullanmaya başladı. Bu bölgede durdurulamaz bir görüntüye bürünen yıldız oyuncu, kariyerinin en başarılı dönemini yaşadı. Trabzonspor’un toplam 82 puan elde ederek şampiyonluk için son haftaya kadar mücadele ettiği sezonda orta sahadaki partneri Selçuk İnan ile muazzam bir birliktelik yakalayan Burak Yılmaz, sezonu toplamda 20 golle tamamlayacaktı. Aynı zamanda Kasım 2010’da yaklaşık dört buçuk senelik bir aranın ardından yeniden A Milli Takım’ın planları içerisindeydi. İleri uçta rakip savunmanın arkasına yaptığı sürpriz koşular, topla buluştuğu anda birkaç vites birden artırması ve son vuruşlardaki ustalığıyla takımını şampiyonluk yarışında tutan yıldız oyuncu, Guus Hiddink döneminde Milli Takım’da da santrfor olarak görevlendiriliyordu. Ama 2010-2011 sezonu, onun için belki de sadece bir başlangıçtı. 2011-2012 sezonu, çok daha başka olacaktı…
Avrupa’ya transfer iddialarının da yoğun şekilde gündemi kapladığı 2011 yazında takımda kalan Burak Yılmaz, Selçuk İnan’ın Galatasaray’a transferinin ardından yeni bir yapıda futbol oynamak durumundaydı. Etkileyebilir miydi performansını, sezon başladığı zaman görülebilirdi bu. Ancak sezonun başlamasıyla birlikte Burak Yılmaz gollerini birer birer sıraladı. Trabzonspor’un Süper Lig’de 2011-2012 sezonu başında bulduğu ilk yedi golün tamamına imza atan yıldız golcü, bulduğu her yeni golde kendisini daha da geliştirdiğini kanıtlıyordu.
Son vuruşlardaki becerisi, akılalmaz boyutlara ulaşmıştı. Şut pozisyonunda destek ayağının açısı ve ayak içini kullanırken oluşturduğu kombinasyonun yanı sıra orta sahada ya da savunma arkasında topla buluştuğu anlardaki etkisine serbest vuruş yeteneğini de eklemişti. Aslına bakılırsa ligin henüz dördüncü haftasında gol krallığı yarışı, gayrıresmi olarak sona eriyordu. Sezonun kalan bölümünde bu alandaki tek soru işareti, Burak Yılmaz’ın Tanju Çolak’a ait olan 39 gollük rekoru kırıp kıramayacağına ilişkindi. Zor gibi görünüyordu, aslında öyleydi; ama lig rekoruna çok yaklaşan yıldız oyuncu, Süper Lig’in ikinci yarısında oynanan Fenerbahçe maçında sezonun kendisi adına 32. lig golünü atarak Fatih Tekke’ye ait Trabzonspor rekorunu (31 gol, 2004-2005 sezonu) kırıyordu. Sezon sonunda ise toplam 34 lig maçında 33 gole ulaşarak tarihteki yerini alacaktı.
2011-2012 Sezonu: Altın Ayakkabı’da 49,5 Puan
Burak Yılmaz, 2011-2012 sezonunda ligde attığı 33 golün ardından Avrupa Altın Ayakkabı Ödülü için de üst sıralarda yer aldı. Katsayısı 1,5 olan Süper Lig’deki golleri sayesinde 49,5 puan toplayan yıldız, sezon sonunda kendisine Lionel Messi (Barcelona, 50 gol, 100 puan), Cristiano Ronaldo (Real Madrid, 46 gol, 92 puan), Robin van Persie (Arsenal, 30 gol, 60 puan), Klaas Jan-Huntelaar (Schalke 04, 29 gol, 58 puan), Zlatan Ibrahimovic (Milan, 28 gol, 56 puan), Wayne Rooney (Manchester United, 27 gol, 54 puan) ve Mario Gomez’in (Bayern Münih, 26 gol, 52 puan) ardından sekizinci basamakta yer buldu.
2010-2011 ve 2011-2012: Ligde 18 Farklı Takıma 52 Gol
Şenol Güneş yönetiminde Trabzonspor’da durdurulmaz bir gol makinesine dönüşen Burak Yılmaz, son iki sezonda Süper Lig’de bulunan 20 takımın 18’ine karşı gol atmayı başardı. Bu bölümde en fazla Gaziantepspor’un filelerini havalandıran (6 gol) “kral”, gol dökümünü şu şekilde oluşturdu: Kayserispor (5), Karabükspor (5), İstanbul BŞB (5), Eskişehirspor (3), Sivasspor (3), Samsunspor (3), Ankaragücü (3), Orduspor (3), Galatasaray (2), Beşiktaş (2), Fenerbahçe (2), Antalyaspor (2), Manisaspor (2), Kasımpaşa (2), Bursaspor (2), Bucaspor (1), Gençlerbirliği (1). Burak Yılmaz, 2010-2011 sezonunda ligde olan Konyaspor ve 2011-2012 sezonunda ligde yer alan Mersin İdman Yurdu’na gol atamadı.
Yıllardır Beraber: Selçuk İnan & Burak Yılmaz
Türkiye’nin 1985 jenerasyonunda statü olarak en üstte yer alan iki isim olan Selçuk İnan ve Burak Yılmaz, futbol kariyerlerindeki önemli adımları hep birlikte attı. U16, U17, U18, U19, U20, U21, A2 ve A takım olmak üzere toplam 102 defa milli olan Selçuk İnan’ın yanı sıra Burak Yılmaz, 22’si A Milli Takım’da toplam 80 kez milli formayı giydi. Yıldız oyuncu, U17 (8/8), U18 (12/12), U19 (18/19), U20 (11/11), U21 (6/7) ve A2 (1/1) milli takımdaki 58 maçın 56’sında Selçuk İnan ile beraber oynadı. Sadece Türkiye U19 Milli Takımı’nın Bulgaristan (12.05.2004), U21 Milli Takımı’nın (19.05.2006) İskoçya ile oynadığı maçlarda aynı kadroda yer almamışlardı. İki oyuncu, altyapı kategorilerinde hep aynı zamanda kademe atladı. Selçuk İnan ve Burak Yılmaz, kulüpler seviyesinde ise daha önce Manisaspor (2006) ve Trabzonspor’da (2010, 2010-2011) birlikte oynamıştı.

ira 12.09.2012 12:00

UMUT BULUT
 
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]


19 UMUT BULUT
Forvet

Doğum Tarihi 1983-03-15
Doğum Yeri Kayseri, Türkiye
Oynadığı Takımlar 2000-2001 Petrolofisi 2001-2006 Ankaragücü 2006-2011 Trabzonspor 2011-2012 Toulouse 2012- Galatasaray (kiralık)
Geldiği Takım Toulouse FC
Giriş Yılı 2012
Boyu
Kilosu
Lakabı
Kayseri’de 15 Mart 1983 günü dünyaya gelen Umut Bulut, henüz bir yaşındayken ailesiyle birlikte başkent Ankara’ya yerleşti. Futbola attığı ilk adım ise burada gerçekleşti.


1994 yılında Ankara takımlarından Petrolofisi’nin alt yaş kategorilerinde futbola başlayan Umut Bulut, altı yıl boyunca akademi liglerinde süre aldıktan sonra 1999-2000 sezonunda ilk kez profesyonel ligde mücadele etti. Takımının Cebeci İnönü Stadı’nda Eskişehirspor’a 3-2 kaybettiği maçta 90 dakika sahada kalan genç oyuncu, kariyerinde yepyeni bir sayfa açmıştı. Galatasaray ise bu maçın bitiminden birkaç saat sonra Danimarka’nın Kopenhag şehrindeki Parken Stadı’nda UEFA Kupası zaferini yaşıyordu. O gün Avrupa’nın zirvesine çıkan Galatasaray ile profesyonel liglerde ilk kez süre alan Umut Bulut’un yolu ise 12 yıl sonra bir Haziran ayında kesişecekti…
Başkentin Gözdesi: Petrolofisi’nden Ankaragücü’ne
Petrolofisi forması altında 17 yaşında profesyonel olan Umut Bulut, 2000-2001 sezonunda 26 maçta süre aldı. Sezonun ilk haftasında Egsaş Aksarayspor’a attığı golün ardından ASKİ, ESKİ, Seydişehir ETİ Alüminyumspor ve Sidespor ağlarına birer gol daha gönderdi. Petrolofisi’ndeki performansıyla yetenek avcılarının ve milli takım yetkililerinin dikkatini üzerinde toplamaya başladı. Ve 2001-2002 sezonu öncesinde kendisine yeni fırsatlar sunuldu. Ağustos 2001’de Rusya ile oynanacak iki özel maç için Türkiye U19 Milli Takımı kadrosuna davet edilen genç golcü, altyapıdan itibaren yaklaşık sekiz sezon formasını giydiği Ankara temsilcisi Petrolofisi’ne veda ederek başkentin önde gelen takımlarından Ankaragücü’ne transfer oldu. İlk sezonunda PAF Ligi’nde çıktığı 16 maçta dokuz gole imza atan Umut Bulut, Yenikent ASAŞ Stadı’nda Fenerbahçe PAF Takımı’na karşı kaydettiği son golün ardından 30 Mart 2002 günü Ersun Yanal tarafından Gaziantepspor ile oynanan Süper Lig maçının kadrosuna alındı. Genç oyuncu, o gün yaklaşık 22 dakika sahada kaldı. Sezon sonunda ise Makedonya ile Ohri kentinde oynanan özel maçın kadrosuna davet edilerek ilk defa Türkiye U20 Milli Takımı’nın formasını giymiş oldu.
Yükseliş Başlıyor: Galatasaray’a Karşı İlk Gol
Ankaragücü’ndeki ilk profesyonel maçının ardından 2002-2003 sezonu öncesinde Lig B takımlarından İnegölspor’a kiralanan Umut Bulut, sezon boyunca istikrarlı grafik çizerek 30 maçta altı kez gol sevinci yaşadı. İnegölspor’un altıncı sırada kaldığı sezonun ardından Ankaragücü’ne döndü. Ligin ilk altı haftasında forma şansı bulamadıktan sonra yedinci haftadaki İstanbulspor maçının 74. dakikasında Hüseyin Kartal’ın yerine oyuna dâhil olan dönemin 19 yaşındaki forveti, son dakikada attığı kafa golüyle takımını 2-1’lik galibiyete taşıyordu. Genç oyuncu için rüya gibi bir başlangıçtı. O sezon önce Tevfik Lav, ardından Rıza Çalımbay tarafından sıkça şans verilen Umut Bulut, ikisi Türkiye Kupası’nda olmak üzere toplam 24 maça çıktı. Rakip ağları ise 11 defa havalandırmayı başardı. Türkiye U21 Milli Takımı’ndaki ilk maçında Danimarka bir gol kaydetti. Umut Bulut, ayrıca o sezon Ankara 19 Mayıs Stadı’nda oynanan ve Ankaragücü’nün sahadan 1-0’lık skorla galip ayrıldığı Galatasaray maçında attığı golle ülke çapında tanınırlık oranını artırmayı bildi.

Ankaragücü Günleri: Ligin Elit Forvetlerinden Biri
Ankaragücü’ndeki ilk tam sezonunun ardından 2004-2005 sezonunda takımının hücum hattındaki bir numaralı tercihi olan golcü oyuncu, sezon boyunca dört farklı teknik adam (Reha Kapsal, Sakıp Özberk, Yılmaz Vural, Adnan Şentürk) ile çalışmasına rağmen 34 maçın tamamında forma giyerek toplam dokuz golün altına imzasını attı. Umut Bulut, 2005-2006 sezonunda ise ligde sadece bir maç kaçıracaktı. Bu bölümde sahaya çıktığı 33 karşılaşmada rakip ağlara 16 gol göndererek o sezon ligin en golcü altıncı ismi olan forvet oyuncusu, uzun süre ligde kalma mücadelesi veren takımının kurtarıcılarından biri olarak öne çıkıyordu. Ama artık kariyerinde yukarı bir adım atmanın zamanı gelmişti. Ve 2006-2007 sezonu başında, üç yıldır takibi altında olduğu, Trabzonspor’a geçiş yapacaktı.
Trabzonspor Kariyeri: İstikrar, 197 Maç ve 86 Gol
Trabzonspor tarihinin en önemli golcülerinden Fatih Tekke’nin Rusya takımlarından Zenit St. Petersburg’a transfer olmasının ardından kadroya dâhil edilen Umut Bulut, bordo-mavili ekipteki ilk maçına 5 Ağustos 2006 günü Kayserispor deplasmanında çıktı. Doğu Karadeniz kıyısındaki ilk golü için ise fazla beklemesine gerek yoktu. Bir hafta sonra 90 dakika sonunda 1-1’lik eşitliğin ortaya çıkacağı Manisaspor karşılaşmasında takımının tek golünü atıyordu. Daha çok kenardan geldiği günlerdi; ama UEFA Kupası’ndaki Osasuna eşleşmesinin Trabzon ayağında skoru 2-2’ye getiren golü de atmıştı. İlerleyen haftalarda sıkça forma şansı bulmaya başlayan golcü oyuncu, sezonun ilk yarısında altı kez gol sevinci yaşamasına karşın, toplam 42 defa formasını giydiği takımı adına 21 gol atıyordu.
İyi performansı, kendisine milli takım kapılarını açmıştı. Haziran 2007’de Signal Iduna Park’ta Brezilya ile oynanan hazırlık maçında ilk kez A Milli Takım formasını giyecekti. Trabzonspor forması altında 2007-2008 sezonunu 40 maçta attığı 19 golle geçen Umut Bulut, 2008-2009 sezonunda daha önce Petrolofisi’nde birlikte oynadığı Gökhan Ünal ile yeniden takım arkadaşı oldu. Sezona kötü bir başlangıç yapmasına karşın beşinci haftada Antalyaspor’a attığı golün ardından belli bir performansa ulaştı. Sezon sonu bilançosunda ise 37 maç ve 14 gol yazıyordu. 2009-2010 sezonunun hazırlık dönemindeki maçlarda bir gol attıktan sonra ligdeki ilk dört haftayı boş geçen Umut, beşinci haftadaki İstanbul BŞB maçında kaydettiği iki golle geri dönüş yaptı. Szonun 14. haftasında Eskişehirspor’a karşı sahaya ilk kez “Trabzonspor Kaptanı” olarak çıkan golcü oyuncu, üç gün sonra ise teknik direktör Şenol Güneş’in tavsiyesiyle Rigobert Song’un ardından ikinci kaptanlığa getirildi.

Diğer yandan gol orucu sürüyordu. Dokuz haftalık aranın ardından Ankaragücü’ne attığı gol, Umut Bulut için oldukça kıymetliydi. Başarılı forvet, ilk yarısını dört golle tamamladığı 2009-2010 sezonunda toplam 18 gole ulaşacaktı daha sonra. Sezon boyunca Türkiye Kupası’nda attığı golle “gol kralı” olan Umut Bulut, yedinci golünü 5 Mayıs 2010 günü Şanlıurfa’da Fenerbahçe filelerine gönderiyordu. Skorda geride olan Trabzonspor, Umut Bulut’un golünün üzerine Engin Baytar ve Gustavo Colman ile birer gol daha bulacaktı. Sahadan 3-1’lik skorla üstün ayrılan Trabzonspor’da Umut Bulut, kariyerinin tek kupa şampiyonluğunu yaşıyordu. Sezon sonunda artık Avrupalı kulüplerin dikkati başarılı golcü üzerine çevrilmişti. Fransa’nın Toulouse takımı, 2010-2011 sezonu öncesinde kendisini transfer etmek istedi. Şenol Güneş’in isteğiyle Trabzonspor’da kalan Umut Bulut, o sezon yaklaşık 3,5 yıllık aranın ardından Hollanda maçıyla ilk kez A Milli Takım kampına davet edildi. Trabzonspor ile ligde 82 puan topladı. Sezonu 14 golle tamamlarken lig tarihindeki 100. ve 101. golüne ulaştı. Sezon sonunda ise Toulouse takımına transferi gerçekleşti.
Umut Bulut Fransa’da: Ligue 1’de 31 maç ve 5 Gol
Sezon başında 3,8 milyon avroluk bonservis bedeli karşılığında Fransa’ya transfer olan 29 yaşındaki forvet, Temmuz 2011’de Girondins de Bordeaux ile oynanan hazırlık maçında futbol karakterinin en önemli parçası olan şok presinden ardından kaleciden kazandığı topu rakip filelere göndererek ilk golünü attı. Umut Bulut, ligdeki ilk maçında ise Ajaccio karşısına çıktı. Bir hafta sonra Dijon deplasmanında Ligue 1 kariyerindeki ilk gol sevincini yaşayan milli oyuncu, sekizinci haftada Nancy (1-0) ve 17. haftada Evian (2-1) maçında galibiyeti getiren golleri attı. Umut Bulut, ligdeki diğer iki golünü ise Lyon’a karşı buldu. Özellikle Stade de Gerland’daki olağanüstü golü, sezonun en unutulmaz anlarından biri olarak kayıtlara geçti. 2012-2013 sezonu öncesinde Türkiye A Milli Takımı ile hazırlık kampına katılan başarılı oyuncu, Lizbon’daki Portekiz karşılaşmasında rakip fileleri iki defa havalandırarak A Milli Takım kariyerinde ilk gollerine ulaşmayı başardı.
Umut Bulut: Oyuncu Profili
Süper Lig kariyeri boyunca karşılaştığı tüm savunma oyuncularına karşı zor anlar yaşatan golcü oyuncu, Ankaragücü ve Trabzonspor forması altında toplam sekiz sezonda 101 gol buldu. Doksan dakika boyunca istikrarlı şekilde sürdürdüğü yıpratıcı baskısı, temposu, takımı için %100’ünü veren yapısı ve uzak mesafeden gönderdiği etkili şutları dikkat çeken Umut Bulut, savunmayı hücumdan başlatan oldukça değerli bir oyuncu.


Saat: 15:58

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.