Kızılkalkan - Forumaşkı Kızılkalkan - Forumaşkı Gece gece ne yapacağımı bilemedim. Düşündüm, düşündüm, bir ortaçağ hikayesi yazmaya karar verdim. Böyle boş zamanım oldukça, canım sıkıldıkça yazıcam. Karakterleride forumdaki üyelerden almaya karar verdim. Şimdilik, böyle küçük bir başlangıç yapayım. Eğer bu hikayeye dahil olmak istemezseniz veya isterseniz, bana söyleyebilirsiniz. Bakalım ne kadar ileriye götürebilicez olayı :) Keyifli okumalar. @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] @[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] --------- Rüzgar, saçlarındaki kanı bütün alnına ve yanaklarına süpürüyordu. Sol kolunu kaldırıp, elinin tersiyle alnında ki kanla karışık teri sildi. Başı hala öne doğru eğikti. Sağ dizini yere koymuş, iki eliyle kılıcını toprağa batırmıştı. Tek dayanağı, koruyucusu, en sadık askerine dayanıyordu. Düşünüyordu. Havada dolaşan ıssızlık, rüzgar ile birleşmişti çoktan. Yaptıklarını, gördüklerini düşünmek için bu soğuk çığlıktan bir fırsat kolluyordu. [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] Ayağa kalktı. Etrafına göz gezdirdi. Göğsünde ki derin kesiği sol eliyle kapattı. Bu cehennemin içinden bir an evvel çıkıp gitmek istiyordu. Ait olduğu diyarın kokularını, seslerini, ağaçlarını, ırmaklarını, kısaca o an olmak istediği yeri arıyordu. Adımını attığı her yerde çamur vardı. Yağmur yağmamıştı oysa ki. Dökülen kanlar, toprağı boyayıp çamurlaştırmıştı. Gözünün görebildiğince uzakta, her yerde kızılımsı renk hakimdi. Ve o kızıllığı kapatan ölü bedenler. Hala dumanı tütüyordu az ötesinde ki at arabasının. Neredeyse dolunay her yeri gündüzden farksız kılıyordu. Dayanması gerekti, elinden geldiğince etrafına bakmamaya, yürümeye çalışıyordu. Ardına bakmadan yürüdü. İçinde bulunduğu dehşetin farkındaydı. Hiç bir umudu yoktu. Yapayalnızdı. Sadece yürüyordu sallanarak. Yürüdü, yürüdü. Ancak daha fazla dayanamadı ve olduğu yere yığıldı... [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] - Onu neden buraya getirdik ki? - Ne yapsaydık Medusa ? Ölmesi için orada bırakamazdık değil mi? - Yine de güvende hissetmiyorum. - Emin ol, kolunu kaldıracak kadar bile gücü yok. Korkma. Gözlerini araladı. Karanlık, sıcak bir yerdeydi. Samandan yapılma bir yatağın üzerinde yatıyordu. Kılıcını ve zırhını aradı gözleri. Göğsündeki kesik, bir bez parçası ile sarılıydı. Etrafı daha iyi görebilmek için biraz doğrulmak istedi ancak çok güçsüzdü. Pes etti. Sadece nerede olduğunu merak ediyordu. Kendi başına buraya gelmediğini biliyordu. Birileri onu alıp buraya getirmişti. Yarasını sarmıştı. Kendisini ölümden kurtaran birileri vardı ve bir an önce onlarla tanışması gerektiğini düşündü. - Hey, neredesiniz ? Kimsiniz ?! Bu bağırışın üzerine bir kapı açıldı. Kapıyla beraber içeriye ışık süzüldü. Işık, gözlerini alıyordu ve kapıda duran adamı gölgeliyordu. [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] - Ben, neredeyim ? Kapıda dikilen adam yanına yaklaştı. Suratı çok sert ve sinirli görünüyordu. Hiç saçı yoktu. Kafasında, alnının üstünden ensesine kadar inen bir yanık izi vardı. Adam, yerde duran üzerinde hala kan kiri olan kılıcı eline aldı. Kılıcın kabzasında, " Karaorman'ın oğlu [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL] " yazıyordu. - Demek Karaorman'lısın inception. Daha önce oraya hiç gitmemiştim. Ancak muhteşem olduğunu söylerler. Bu yabancı adamın kendisine zarar vermeyeceğini düşündü. Öyle olsa, çoktan ölmüş olurdu. - Bir gün gitmelisin. Yabancı adam küçümserce bir kahkaha attı. - Elbette gitmemeliyim. Senin gibi vahşilerin karşısında hiç şansım olmaz. diyerek gülümsedi. - Şuan oradan vahşi biri gibimi görünüyorum ? - Şuan yaşlı bir kadın gibi görünüyorsun. İkiside bu cevaba kayıtsız kalamayıp birer kahkaha patlattılar. Adam, elindeki kılıcı inception'un başucuna koydu ve; - Tecrübeli ellerde daha yararlı olur. inception; - Ama yaşlı bir kadının elinde felakete dönüşebilir. Tekrar gülümsedi yabancı. O esnada, kapıya dayanmış, kollarını bağlamış onları izleyen bir kadın gördü inception. - Peki sen kimsin ? Hiç cevap vermedi kadın. Yabancı adamın yanına gitti ve kulağına birşeyler fısıldadı. Ardından tekrar dışarı çıktı. Yabancı adam elindeki su dolu tası inception'un baş ucuna bıraktı. - Bak, kendine gelene kadar burada kalabilirsin. Seni çok kötü bir vaziyette bulduk. Her ne kadar kardeşim seni orada bırakmama ısrar etsede, seni buraya kadar taşıdım. Ama, iyileştiğinde gitmeni isteyeceğim. Bunun üzerine başıyla onayladı adamı inception. Ve ekledi; - Peki neredeyim ben ? Sen kimsin ? Adam o esnada sırtı dönük, kapıdan çıkmak üzereydi. - Adım [Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]. Işıkgölünde, küçük bir ahırdasın. Çokta şanslısın. inception, yanıbaşındaki tastan biraz su içti. Dinlenmesi gerekiyordu. Ve uykuya daldı... ------ |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı hahahah begendim hos olmus sen mi yazdin ben surat mi sallamisim hikayede :D |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Vay beee kanka çok güzel olmuş ellerine sağlııık :) baya kahkaha attım haa :D |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Alıntı:
Alıntı:
|
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı o halde yuregine saglik :) cok iyi olmus cidden |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Harika.. Birgün bizim içinde yazarsın.. :) |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Alıntı:
Alıntı:
|
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Çok merak ettim ben bu hikayeyi kanka :) Savaşada gitcezmi :D You're waiting for a train... |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Savaştan yeni çıktın hacı hele bi soluklan. Bu adamlar niye savaşmış, kim kim savaşmış öğrenelim demi :D |
Cevap: Kızılkalkan - Forumaşkı Evet doğruya :) kanka ruyadada yolculuk yapsakya :D ama neyse ozaman bilimkurgu konulu olur :D You're waiting for a train... |
Saat: 17:47 |
Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.