Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Kültür - Sanat > Kitap Tanıtımları > Hikayeler
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Aksaray Develisi 1

Hikayeler kategorisinde açılmış olan Aksaray Develisi 1 konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 27.05.2013, 09:59   #1 (permalink)
BaHaRamaZaN

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aksaray Develisi 1

Aksaray Develisi 1
Yaklaşık 1900 yıllan... Temmuz güneşinin Anadolu'yu yakıp
kavurduğu günlerde, Konya 'ya yakın köylerden birindeyiz.
Bir evin temelleri yeni bitmek üzere. İri yan bir adam koca
elleriyle güneşe inat, koca koca taşlan yontup, temeli
yükseltmek için ha bire çalışmakla meşgul. Bir yandan da
çamur isteyip, amelelere daha sıkı çalışmalarını tembih
ediyor. Dört beş amele, bir ustaya çamur ve taş
yetiştirmekte güçlük çekiyorlar. Etraf an kovanı gibi. Taş ve
çekicin işlemenin ve işlenmenin verdiği hazla çıkardıkları
ses, dalga dalga çevreye yayılıyor. İri yan koca elli adam bir
terini siliyor, bir temele taş koyuyorken, gözü tulumbanın
başında, su içme bahanesiyle oyalan ameleye takılır.
Gümbür gümbür bir ses ile amelenin yüreğini oynatır. Amele
hemen küreğini alıp çamur karıştırırken, ''Ne sert bir adam''
diye düşünür.
Oysa bilmez ki, kaba saba adam diye tasvir ettiği kişi ne
kadar ince ruhludur!..
Oysa bilmez ki, taş kıran kerpiç kesen o eller, kanun
üzerinde dolaşırken, al yazmalı körpecik köylü kızının kınalı
narin ellerinden farksız olduğunu!..
Nerden bilsin ki o koca elli adamın Gökmen Hasan Hüseyin
Ağa olduğunu. Nerden bilsin ki, Gökmen Hasan Hüseyin
Ağa'nın Konya'da namı olduğ1mu, Konya oturaklarının
değişmez siması olduğunu.
Ve yine bilmez ki, geleli daha birkaç gün olmasına rağmen,
yüreğinin sıla hasretiyle çarptığını. Konya'yı, tozlu
Aksinne'sini.
Külahçı sokağının karşısındaki alçacık da köhne kerpiç
evini.
Muhabbetin pervasızca sunulduğu, günlerin haftaların
kısaldığı Konya oturaklarını, "Şabab oğlan" türküsünü,
ihvanını, yaranını özlediğini, kanun tellerin nağme olup
gezinmeyi arzu ettiğini nerden bilsin ki?!..
O koca elli adam, Gökmen Hasan Hüseyin Ağa, bir yandan
terini siliyor, bir yandan yonttuğu taşı itina ile yerine
yerleştiriyor.
Taş yontarken çekicin çıkardığı ses sanki akşam yakacağı
türkünün, dillerden düşmeyecek türkünün, çığ çığlık
habercisi idiler.
Derken, güneş kızgınlığını yitirip gece ülkesine yolculuğunu
hızlandırınca, işi bırakırlar.
O koca elli, ruhu kanun telinde dolaşan adam, Gökmen
Hasan Hüseyin Ağa, bulgur aşını yedikten sonra bir ''Kalıp
carası2'' yakar.
Başını aktaşa koyar, uzanır. Sigara dumanının adında
Emmiler türküsü yankılanırken uyuya kalır.
Rüyasında yaranı, kadınlar pazarında bir ara bekçilik yapan
''Gavur İmam'ı'' görür. Asıl adı Hüseyin olan Gavur İmam, o
sıralar bir camide imamlık yapmaktadır. Her günkü gibi
yatsı namazını kıldırıp, caminin kapısını kilitlemiş, başında
sarığı, sırtında cüppesi, elinde şak şak tespih ile ağır ağır
evine giderken birden irkilir!. Kulak kabartır?! Bir saz
dövünmektedir uzaktan!.. Gavur İmam olduğu yere mıhlanır.
Bir süre evi dinler. Evet! Evet! Artık şüphesi kalmamıştır, bir
oturaktır bu. Olanca haşmetiyle dışarıya taşan ahenk onu
cezbeder, eli gayri ihtiyari kapının tokmağına gider. O da
ne?!.. Kapı açıktır, dalar. Bu bir bağ evidir. Daha iyi
duyabilmek için, gider, pencerenin altına çöker. Şuh zil
sesleri arasında, yanık yanık türkü söyleyen Gökmen Hasan
Hüseyin Ağa'yı tanır;
Eremedim vefasına dünyanın
Bülbül konmuş sarayına Konya'nın
Bunu duyan Gavur İmam, artık dayanamaz, kapıyı tıklatır,
kapı açılır, içeri girer. Bir oturak kadını zarif, kıvrak
hareketlerle, ayaklan adeta yere basmamacasına zil
dövmektedir. Dem, nargile ve ahenk birbirlerine sinmiş;
içeriyi tatlı bir sarhoşluk kaplamıştı. Gavur İmam, hemen
kapının yanına çöktü ve terbiyeli sesiyle dövünmeye
başladı;
Eremedim vefasına dünyanın
Bülbül konmuş sarayına Konya'nın;
derken herkes onu fark etti. Başında sarık, sırtında cüppeyle
onu görünce şaşırdılar, fakat şaşkınlıktan kısa sürdü;
tanımışlardı.
Hoşgörüsü ve muhabbet ehli olmasıyla tanınan Gavur
İmam'dı. Türkü bitti, ara verdiler.
Oyuncu kadın boşalan kadehleri testideki kaçak rakıyla
tazeledikten soma, bir kadeh de Gavur İmam'a uzattı. Gavur
İmam içmedi. O muhabbetten, zaten sarhoşlamıştı. Bunun
üzerine oyuncu kadın, eline koca bir döğme gümüş tabaka
alarak sigara sardı ve meclistekilere tek tek ikram ederek
yaktı.
Saatler çabucak geçmişti. Ortalık ağarmaya başlayınca,
Gavur İmam'ın aklı başına geldi. Bir süre düşündü, soma
ani bir kararla sırtından cüppesini, başından sarığını ve
saltasının cebinden camiinin anahtarını çıkarıp, kendisine
kapıyı açan gencin eline verdi ve kulağına şöyle fısıldadı;
''Bunları camiye götür, cemaatten birine ver, Gavur İmam
artık gelmeyecek, Eremedim vefasına dünyanın türküsünü
çağıracak de!''
Gökmen Hasan Hüseyin Ağa yatsı ezanlarıyla uyandı.
Kendini hala oturakta zannediyordu. Fakat yüzüne çarpan
serin yel, ona rüya gördüğünü hatırlattı. O ne biçim rüyaydı
öyle? Hem öyle bir türküsü de yoktu. İçinden yakılmamış
türküyü okumak geldi, salıverdi sesini;
Eremedim vefasına dünyanın
Bülbül konmuş sarayına Konya'nın
Aksaray'dan Bakırtolu'na yol gider
Sürmelenmiş ela gözlü yol gider
Uzamışsın hay sevdiğim dal gibi
Gelip geçen selam vermen el gibi
Beyler besler merrak için tazıyı
Kadir mevlam böyle yazmış yazıyı
Devem yüksek atamadım urganı
Susadıkça ver ağzıma gerdanı
Saçım uzun ben saçımı tararım
Var mı benim Konyalıya zararım
Ağzından dökülen sözlere kendisi de şaşırdı. Tuhaf
duygular içindeydi. Bir an ürperdi. Kalktı, yatmak üzere ahır
sekisine3 doğru yollandı. Döşeğini serdi, soyundu, yattı ve
uyudu.
Bu gün Hacı Fettah Mezarlığında uyuyan Gökmen Hasan
Hüseyin Ağa'nın bu türküsü, yıllarca dillerden düşmemiş,
oturak alemlerinin baş köşesine oturtulmuş, sazların
iniltisinde nağmeleri dolanmış, sıla hasreti, yar hasreti
çekenlerin, dünyanın vefasına eremeyenlerin gönlünde
günümüze kadar ulaşmıştır.
1-Kaynak Kişiler: 1.Mazhar Sakman; 2.Hüseyin Çağıllar
2-Eskiden hazır sigaraya verilen İsim
3-Konya köy evlerinde ahırın yanındaki büyük oda
Kaynak:
Mehmet Tahir Sakman
Dünden Bugüne Konya Oturakları
İstanbul, 2001

__________________
Aşk der ki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna; ama bil ki senin de başını isterim yoluma. Kahır, kapris gelecekse senden amenna! Ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma!...
Aşk bilek gücü değil “YÜREKTİR”! Yüreğin yetmiyorsa düşme yollara!…
KaRaqiZz isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 10:45