Tercihlerinizin Sonuçlarınada Razı Olacaksınız
Cennetteki yaşam sınavını kaybeden ve pişman olan insanoğullarının tövbelerini kabul eden Rabb’imiz, yeryüzünde ilâhî adaleti ve ahlâkı egemen kılınması şartı ile ikinci sınav hakkı vermiştir. Fakat cennette sınavı kaybederek pişman olan insanoğulları, pişmanlıklarını ve kazandıkları ikinci sınavlarının gereğini unutarak, yapmayarak başarısızlığa koşmaktadırlar.
Gökyüzünde yıldızların, güneşin, ayın milim şaşmadan görevlerini aksatmadan yapmalarını, yeryüzünde tüm ağaçların ve bitkilerin aksatmadan zamanında meyvelerini verdiklerini, develerin, atların, sığırların hiç itiraz etmeden hizmet etmelerini, ineklerin sütünü, tavukların yumurtasını ve arının balını aksatmadan en mükemmel şekilde yapmalarından maalesef insanoğlu ders almamaktadır. Gökyüzünde ve yeryüzünde yaratılanların en güzeli ve en mükemmeli olan insanoğlu dersini çalışmamakta ve görevini yapmamaktadır. Çünkü çok unutkandır. Alışkanlık hâline getirdiği unutkanlığının içinde mutlu yaşadığını zannetmektedir. Unutkanlığını takviye etmek için aklını uyuşturacak maddelerin bağımlılığına kendisini teslim etmiştir. Alkol, sigara, uyuşturucu maddelerin yasaklanmasına karşı çıkmakta, gizli imalatını ve kaçakçılığını ağır cezalara rağmen yapmaktadır.
Bu unutkanlık ve korkunç uyuşturucu bağımlılıkları yetmezmiş gibi toplumu düşünmekten ve aklını kullanmaktan alıkoyan ve birbirine düşman yapan spor aldatmacası ile icat edilen “FUTBOL DİNİ” tüm insanlığı mavf etmektedir. Evet, futbol dindir, takımlar mezhepler, stadyumları dolduranlar cemaatlerdir. Her aile bebeklerine, çocuklarına top alır, alışveriş merkezlerinde bebeklere, çocuklara top hediye edilir. Sokaklar çocukların top oynama yeridir. Daha çok yazılacak husus var, anlayana şimdilik yeter.
Televizyon kanallarında tüm yurt içi ve yurt dışındaki şehirlerdeki hava meydanları terminallerinde, şehir meydanlarında, caddelerinde, okullarında, evlerinde, hep aynı kılık, kıyafetler ve aynı yaşam tarzını görüyorsunuz. Yurt içi, yurt dışı seyahatlerinizde gittiğiniz şehirlerde aynı sizin gibi kılık, kıyafette insanların arasına girerek kayboluyorsunuz. Çocukluğumuzda Sultanahmet meydanında Eminönü’nde acayip kılık, kıyafetli turistleri şaşkınlıkla seyrederdik. Şimdi tüm yeryüzündeki insanoğulları aynı kılık, kıyafette geziyorlar. İnsanoğlunun unutkanlığının, uyuşturucu alışkanlığının üzerine tuz, biber eken seküler dinin yaşam tarzı maalesef tüm insanlığı esir alan egemen din olmuştur. Evet, unutkanlık, uyuşturucu alışkanlığı, futbol dini ve seküler yaşam tarzı, insanoğullarını esir alarak köle yapmış ve tüketici toplum hâline getirmiştir. Tüm insanoğulları bunların sömürgesi olmuştur.
Bitmedi ahlâksızlık salgın hâle getirildi. Kadınlarla ilgisi olmadığı hâlde tüm reklâmlarda çıplak kadın cinselliği ön plâna çıkarılarak yapılıyor. Erkekler ceket boyunbağı, tüm kadınlar ise kışın bile gecelik kıyafetiyle geziyorlar. Birçok devletler eşcinsellerin evliliğini kabul ettiler. Şimdilik kabul edilmeyen devletlerde de toplum mitinglerinde eşcinseller utanmadan boy göstermektedirler. Maalesef sivil toplum kuruluşları bu yaratıkları aralarına almaktan utanmamaktadırlar. Hazreti Lûd peygamberimizin kavmini çoktan solladık. Gerçekten Rabb’imiz çok sabırlı, fakat ahlâksızlar Rabb’imizin sabrını onay gibi anlıyorlar.
Senelerden beri davet ettiğimiz ve anlamak, öğrenmek, sahip olmak için okumadığınız Kur’an’ın sizlere öğüdü ne güzel “Kim öteki dünyada kazanç elde etmeyi isterse, onun kazancında bir artış sağlarız. Fakat böyle biri öteki dünyanın nimetlerinden hiçbir pay alamayacaktır. Bu dünyada bir kazanç isteyene ise ondan bir şeyler verebiliriz, Yoksa onlar, yani bu dünyadan başka bir şeyi önemsemeyenler, Allah’ın asla izin vermediği şeyleri kendileri için hukukî ve ahlakî bir yükümlülük hâline sokan sözde ulûhiyet ortağı güçlere mi inanırlar? Nihaî hüküm ile ilgili Allah’ın bir kararı bulunmasaydı, onlar arasında her şey bu dünyada hükme bağlanmış olurdu. Fakat zalimleri öteki dünyada acı bir azap beklemektedir.” 42/20, 21. İnsanları tüketici sömürge kölesi yapanlara da gönüllü köle olanlara da Kur’an zalimler demektedir. Gönüllü köle olmaya mecbur değiliz. Hazreti Resulullah putperest toplum içinde doğdu ve hicret yapana kadar yaşadı. Ben ve benim gibi inananlar, seküler laik düzenin hiçbir yerini kabul etmiyoruz, her şeyini red ediyoruz.
İstesekte, istemesekte Kur’an dininden koparılmış, ahlâksızlık doğal olmuş seküler laik düzende yaşıyoruz. Hicret edecek Kur’an’dan başka yer bulamadık ve gücümüz ancak Kur’an’a hicret etmeye yetti. Kur’an’a hicret etme davetlerimizden bıkmadık, maalesef davet edilenler bıktı. Kendilerini Kur’an’ı anlamamaya, öğrenmemeye mahkûm edenleri davet etmek onlara haklı olarak bıkkınlık veriyor. Yukarıda resmini açıkladığımız yaşam tarzında sözde inanan, mutaassıp görünerek utanmadan yaşamaktan bıkmıyorlar sıkılmıyorlar.
Ben, gerçekten inanan, az çok fikir ve görüşlerimiz uyuşanlara sitem ediyorum, senelerden beri yaptığım tanışma davetlerime bir kişi bile gelmeye tenezzül etmedi. 76 yaşındayım davet edilen her yere koşa koşa gidiyorum. Gerçekten inananlar bir araya gelmeden sorunlarına çözüm bulamazlar. Rabb’imizin bize iki nimeti var, birincisi Kur’an, ikincisi din kardeşliğidir. Kur’an’ı gerçekten anlayan, öğrenen kardeşlerimde maalesef içe kapanıklık veya kibir var. Tek tek konuştuğumda mangalda kül bırakmıyorlar, safları sık tutmaya, din kardeşliğini ihya etmeye davet edince ortada gözükmüyorlar. Niçin sosyalleşmediklerini, neyi beklediklerini, niçin Kur’an’a yapılan davete gelmediklerini bir türlü anlayamadım. Bir bildikleri veya projeleri varsa açıklamaları gerekir, çünkü şu gün susan yanlış yapmaktadır, çevresini üzmektedir, sukutu hayâle düşürmektedirler hatta kendilerine ve ailelerine zulüm yapmaktadırlar.. Kur’an’la düşünenlerin içlerine kapanmaya hakları yoktur. Allah’a karşı esas görevlerini yapmadıkları hâlde, evlerinde, iş yerlerinde nasıl huzur içinde oturduklarını merak ediyorum. Devlet dinine ve şer düzene bu kadar bağlı olanların Allah’tan rahmet ve yardım istemeye hakları yoktur. İlâhî mesajlara davet eden Allah’ın nice elçileri ve nice davetçi kulları gelip geçmiştir, çoğunun davetine bir kişi bile gelmemiştir. Benim de senelerden beri yaptığım Kur’an davetime bir kişi gelmedi, çünkü ilâh yaptıkları nefislerinin sesine itaat ediyorlar. Allah’ın kulunu razı edemeyenlerin Allah’ı nasıl razı edeceklerini merak ediyorum. Yapılması gereken hemen tövbe etmektir.
Ailenin çok sevilen ferdi hastalanmış, çağırdıkları doktor, yaptığı muayenesi sonucunda çok gecikmeden dolayı hastalığın tedavi şansı kalmadığını teşhis eden doktora hasta yakınları “Ne yapalım, ne yedirelim diye sorarlar” doktorda “Ne istiyorsanız onu yapınız, ne istiyorsa onu yediriniz” der. Kur’an’ın içeriğini öğrenmeye ve saf tutmaya yapılan davetlere itibar edilmiyor. Senelerden beri Kur’an etrafında saf tutmamız için yazdığım davet yazılarımın başarısız olmasından, nefislerin esaretinden kurtulmayı hedefleyen haftalık makalelerime bu makalemle son veriyorum. Senelerden beri yazdığım makalelerimle sizleri kırmışsam, üzmüşsem özür dileyerek haklarınızı helâl etmenizi istiyorum. Bu memlekette doğru söyleyen dokuz köyden kovuluyor. İlâh olan nefisleriniz faraza Allah’ın gerçek elçisinin davetine bile gitmenizi engelleyecektir. Günde beş vakit namaz kıldığı camisine ve cemaat namazına bile sahip çıkamayanın doktorun söylediği gibi canının her istediğini yapmakta serbesttir. Zaten de böyle yapılıyor.
Bu benim her makalem gibi ilgi görmeyecek son makalemdir. Son satırlarımla sizlere iki âyeti hatırlatacağım:
1) “Siz, ey imana ermiş olanlar! Allah’a, Kur’an’a ve aranızdan kendilerine yönetim emanet teslim edilmiş olanlara itaat edin.Her hangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve Ahiret Günü’ne eğer gerçekten de inanıyorsanız onu Kur’an’a götürün, bilin ki bu sizin için en hayırlısıdır ve sonuç olarak da en iyisidir.” 4/59.
2)“Siz, ey imana ermiş olanlar! Vahyin öğrettiği hayat tarzınıza, Allah’a, Resulüne, Allah’ın safha safha indirdiği ilâhî kelâm Kur’an’a ve daha önce indirdiği vahye sımsıkı sarılın.” 4/136.
Âyetler de yalnızca “İman edenlere” hitap edilmektedir. Yeryüzünde Kur’an adaletinin, ahlâkının yok olmasından iman edenler sorumludur. Allah’a, Kur’an’a ve içlerinden seçilen önderlerine itaat etmeleri inananlara emredilmesi çok düşündürücü, demek ki inananların böyle gaflete düşmeleri mümkün ve maalesef inananlar bu gaflet içinde yaşamaktadırlar.
Kur’an hükümlerine uygun olarak sizleri bu son makalemde son defa davet ediyorum. Beni ve davetimi beğenmiyorsanız, içinizden seçeceğiniz sevdiğiniz, güvendiğiniz kardeşinizin etrafında saf tutunuz. Senelerden beri sizleri etkilemeyen yazılarımla rahatsız ettiğim için teker teker özür diler, hakkınızı helâl etmenizi rica ederim. Hoşça kalın.
Allah’ın selâmı rahmeti tercihlerini doğru yaparak Kur’an adaletinin, ahlâkının yaşam tarzı olması için mücadele edenlerin üzerine olsun diyerek, makalemizi Asr Sûresi ile bitiriyoruz.
103. ASR SÛRESİ
Rahmân, Rahîm Allah Adına
Ey insanlar! Düşününüz zamanın akıp gidişini! Fakat insan Kur’an’a duyarsız, ilgisizdir. Gerçek şu ki, Kur’an’ı terk eden ve dünya sevgisine yönelen insan ziyândadır. Meğerki imana erip inançlarının gereğini ve doğru, yararlı işler yapanlardan olsun ve birbirlerine hakkı tavsiye edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden olsun, ziyânda olmayanlar işte bunlardır.