Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > İslamiyet
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Kur’an’ın anlam dünyasında iman-amel bütünlüğü

İslamiyet kategorisinde açılmış olan Kur’an’ın anlam dünyasında iman-amel bütünlüğü konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 18.06.2014, 21:38   #1 (permalink)
BaHaRamaZaN

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Kur’an’ın anlam dünyasında iman-amel bütünlüğü

Kur’an’ın anlam dünyasında iman-amel bütünlüğü

Kur’an’da inançla amel, teoriyle pratik öylesine iç içe geçmiş kavramlardır ki, “iman” kelimesinin doğrudan bir amelin karşılığı olarak kullanılması bile söz konusu olmaktadır.

İslam, hayatı bir bütün olarak ele alan, insana var oluşun gayesini, hayatın ve ölümün anlamını bildiren ve bu anlam çerçevesinde insanın bireysel ve toplumsal hayatı için gerekli ölçüleri ortaya koyan Rabbani yol haritasının adıdır. Bu Rabbani yol haritasına teori ve pratikte bir bütün olarak tabi olma cehdi, iki cihan saadetine ulaşmanın mutlak şartıdır.

İslam insanlara yalnızca doğru düşünmenin, salt teorik anlamda doğru inanmanın ölçülerini vermeyi amaçlayan bir felsefi düşünce ekolü değildir. Bu din, hayata müdahale etmek, insanlar arasındaki bireysel ve toplumsal ilişki biçimlerini dönüştürmek, zulmün yerine adaleti, sömürünün yerine paylaşma ve dayanışmayı, fısk ve fücur yerine takvayı yeryüzüne hakim kılmak için bildirilmiştir. Bu din, teori ve pratiğin kopmaz bir bağla birbirine bağlandığı, insana ve topluma doğru düşünüp doğru inanmanın ve doğru yaşamanın ölçülerini parçalanmaz bir bütünlük içerisinde beyan eden Rabbani hayat kaynağıdır.

Tarihsel süreçte Kur’an ve sahih sünnet ikliminden uzaklaşmanın başlamasıyla beraber yaşanan temel sapmalardan biri de, İslam’ın olmazsa olmazı olan iman-amel bütünlüğünü parçalayan anlayışların türemesi ve yaygınlaşması olmuştur. Oysa, Kur’an’la hemhal olan herkes hidayet rehberimiz bu kutlu kitapta inançla amel (teoriyle pratik) arasında nasıl kopmaz bir bağın söz konusu olduğunu kolaylıkla görecektir. Bu böyle olmakla birlikte, Kur’an’a önyargıdan uzak, bir Kur’an talebesi/talibi olarak değil de, daha ziyade tarihsel süreçlerden devralınan din anlayışlarıyla yaklaşılması, zihinlerin Kur’an tarafından inşasına engel teşkil etmektedir.

Kur’an’da inanç ve amel, teoriyle pratik öylesine iç içe geçmiş kavramlardır ki, “iman” kelimesinin doğrudan bir amelin karşılığı olarak kullanılması bile söz konusu olmaktadır.

Kur’an’ın anlam dünyasında iman/mümin, küfür/kafir, şirk/müşrik, nifak/münafık, fısk/fasık gibi kavramların yalnızca inançla ilgili soyut nitelemeler olarak karşımıza çıkmaz. Bu nitelemelerin her biri, insanların inançlarının yanı sıra pratikte yapıp ettiklerini, fiil ve amellerini tanımlayan ve bu tanımlamaya göre insanların tarafını belirten kavramlardır.

Kur’an’da salih bir amel, “iman” kavramıyla karşılık bulurken, yüce Allah’ın hükümlerine pratikte tabi olmamak ise “inkar” olarak nitelendirilmektedir.

M. Sait Şimşek’in “Kur’an’ın Ana Konuları” adlı kitabından okuyalım:

“Kur’an-ı Kerim, imanın gereği olan ameli de, “iman” kelimesiyle isimlendirmektedir. Bu isimlendirme Kur’an-ı Kerim’de namaz için kullanılmaktadır:

“…Bu şekilde kıblenin (Kudüs’ten Kabe’ye) çevrilmesi, Allah’ın yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah, insanlara şefkatli ve merhametlidir.” (Bakara 2/143)

Ayette geçen “iman” kelimesinin, namaz hakkında kullanıldığı açıktır. Çünkü kelime, kıble değişikliğinden bahseden bir ayette geçmektedir. Nitekim ayetin, Kudüs’ten Kabe’ye yönelmeyi emreden ayet geldikten sonra bazı Müslümanların, kıble değişikliğinden önce ölmüş olanların kılmış olduklarının namazların durumunun ne olacağını sormaları üzerine indiği belirtilmektedir.

Sait Şimşek, “Kur’an’ın Ana Konuları” adlı kitabında, müfessir İbnu Atiyye’nin konuyla ilgili şu çarpıcı yorumunu aktarmaktadır:

“İbnu Abbas, Bera’ b. Azib, Katade, Süddi, Rabi’ ve başkaları: ‘Buradaki iman kelimesi namaz için kullanılmıştır’ demişlerdir. O halde namaz, iman diye isimlendirilmiştir, çünkü namaz, Kudüs’e doğru kılınırken de Kıble değişilirken de iman ve tasdikten kaynaklanıyordu. Ayrıca iman, amellerin dayandığı temel dayanaktır. Kudüs’e yönelme esnasında da, değişiklik anında da o vardı. Çünkü namazda da, diğer emir ve yasaklarda da temel dayanak odur. Namazın iman ile isimlendirilmesinin nedenlerinden biri de, Kudüs’e doğru münafıklıkların kılmış oldukları namazların, haddizatında namaz olmadığının belirtilmesidir. Böylece işin temel dayanağı ve o, olmadığında hiçbir şeyin bir anlam ifade etmeyeceği şey (yani iman) zikredilmiştir. Yine namazın iman ile isimlendirilmesinin bir diğer sebebi, onun, imanın şubelerinden biri olmasıdır.” (1)

Konuyla ilgili Sait Şimşek’in değerlendirmesi de şu şekildedir:

“Ayette namazın iman diye isimlendirilmesi, İbnu Atiyye’nin anlattıklarından da anlaşıldığı gibi, iman-amel ilişkisinin ne kadar iç içe olduklarını göstermesi açısından önemlidir.” (2)

Namaz ibadetinin “iman” kelimesiyle karşılık bulduğu Kur’an’da, yüce Allah’ın emirlerine bilerek itaat etmeme fiilinin ise “inkar” kelimesiyle tavsif edildiğini görüyoruz. Bakara Suresi 83, 84 ve 85. ayetleri birlikte okuyalım:

“Hani İsrailoğullarından, 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin' diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.

Hani sizden 'Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın' diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hâlâ (buna) şahitlik ediyorsunuz. Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz?...” (Bakara 2/83-85)

Görüldüğü üzere Allah’ın hükümlerini bile bile ihlal etmek ve bunda ısrarcı olmak, Kur’an’ın anlam dünyasında “inkâr”la eşdeğer görülmektedir.

Ayrıca Kur’an’da “Mü’minler o kimselerdir ki…” ifadeleriyle başlayan ve Mü’minlerin vasfedildiği ayetler ve benzer şekilde münafıkların, müşriklerin, fasıkların vasfedildiği ayetler de Kur’an’ın anlam dünyası açısından teori ve pratiğin iç içeliğini, parçalanamazlığını gösteren beyanlardır. Şu ayetlerde olduğu gibi:

“Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.” (Hucurat 49/15)

“Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal 8/2)

“Onlar (o fasıklar) ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allah'ın, birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; işte ziyana uğrayanlar onlardır.” (Bakara 2/27)

“Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir. Kötülüğü emrederler, iyilikten meneder ve ellerini sıkı tutarlar. Allah'ı unuttular, O da onları unuttu. Münafıklar; işte yoldan çıkanlar onlardır.” (Tevbe 9/67)

Kur’an’ın anlam dünyasında, teori ve pratiğin birbirinden hiçbir zaman koparılmadığı, sürekli olarak bir bütünlük içinde değerlendirildiği ortadadır.

Kur’an’ın tamamında inanç ve eylem bütünlüğünün adeta bir gergef gibi nakşedilmiş olmasına rağmen, hala iman ve amelin birbirinden bağımsız olduğunu ve amelsiz bir imanın da makbul olacağını iddia etmek, Kur’an’ı bilerek ya da bilmeyerek tekzip etmekten başka ne anlama gelir?

Dipnotlar

1- İbnu Atiyye’den naklen: Prof. Dr. M. Sait Şimşek, Kur’an’ın Ana Konuları, sh. 26 Beyan Yayınları
2- Prof. Dr. M. Sait Şimşek, A.g.e. Sh. 27

(Şükrü Hüseyinoğlu / Sözde Değil Özde Müslüman Olmak kitabından)

__________________
Aşk der ki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna; ama bil ki senin de başını isterim yoluma. Kahır, kapris gelecekse senden amenna! Ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma!...
Aşk bilek gücü değil “YÜREKTİR”! Yüreğin yetmiyorsa düşme yollara!…
KaRaqiZz isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 11:46