|
İslamiyet kategorisinde açılmış olan İslamda Kadının Yeri konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
25.05.2013, 21:34 | #1 (permalink) |
| İslamda Kadının Yeri Miras Mirasta erkeğe kadına verilen miktarın iki katı verildiğini söyleyerek kadına haksızlık yapıldığını iddia ederler. Hâlbuki İslamiyet’te kadın erkek mirasta eşit pay alırlar. Anne, baba, dede, nine... Kadın erkek oldukları halde eşit pay alırlar. Sadece kız ve erkek kardeşlerde kız kardeşe erkek kardeşin yarısı kadar verilir. Burada sanki bir haksızlık varmış gibi gözükmektedir. Örneğin baba vefat etse babanın üç dairesi olsa kız kardeş bir erkek kardeş iki daire alırlar. Kız kardeş bir erkekle evleneceği zaman kız kardeşin bir dairesiyle evleneceği erkeğin ailesinden kendisine miras kalan iki payı bir araya gelince toplam üç payları olur. Erkek kardeşinde kendi iki payıyla beraber bir kızla evlenirken evleneceği kızın bir payıyla beraber onlarında toplam üç payı olur. Ayrıca erkek kardeş evleneceği kıza mihir verir. İslam’da başlık parası yoktur, mihir kadına boşanmada sosyal güvenlik olması için verilir. Böylece iki dairesi erimeye başlar. Yine erkek kardeş hayatları boyunca evleneceği kadın ve çocuklarının nafakasını (yiyecek, yatacak, yakacak...) karşılamak zorundadır. İki dairesi erimeye devam eder. Hâlbuki kız kardeş mihir alır. Ayrıca hayatı boyunca kendisine ve çocuklarına erkek bakmak zorundadır. Kendi bir dairesini ise ailesine harcamak zorunda değildir. O dairesi onun harçlığıdır; satar, bağışlar, kiraya verir... İsterse kocasına da verebilir. Kız kardeşe erkek kardeşe verilen miras miktarının yarısı verilmiştir. Anne, baba, dede, nine... Eşit pay alırken kız kardeş ile erkek kardeşte sanki haksızlık varmış gibi gözükür. Erkek kardeşe miras ailesine - eşine - verilmesi için fazla verilir. Zamanla bu oran kız kardeş lehine değişmektedir. Şahitlik İslam şahitlik konusunda iki kadına bir erkeği mi kabul eder? Asla! İslâm hukukunda erkeklerin vâkıf olamayacağı ve tamamen kadınların ilgi sahası olan doğum, bekâret, emzirme ve aybaşı gibi kadınlara mahsus hallerde, erkeğin değil, sadece kadının hatta tek kadının şahitliği yeterlidir. Bu gibi konulara, kadınların çokça şahit olmaları ve erkeklerden fazla gözlem ve tecrübelere sahip bulunmaları sebebiyle, tek kadının şahitliği bile geçerli sayılmıştır. Hatta Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin emzirme konusunda tek kadının şahitliğini kabul ettiği bilinmektedir. Nitekim: "Erkeklerin muttali olmadıkları şeylerde kadınların şahitliği makbuldür." buyurması bunun en güzel delilidir. Doğum için de tek bir kadının şahitliği kabul edilmektedir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: "Doğum konusunda bir kadının şahitliği yeterlidir." buyurmaktadırlar. Hz. Ömer (r.a.), boşanma konusunda yalnız başına kadınların şahitliğini kabul etmiştir. Hz. Ali (r.a.) da, bir çocuğun öldürülmesine şahit olan kadınların şahitliğini muteber saymıştır Aslında iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk olduğu iddiası, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız bir iddiadır. Konu ile ilgili olarak Bakara suresinin 282. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulur: "Ey iman edenler! Belirli bir vadeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bunu, aranızda bir kâtip doğru olarak yazsın. Erkeklerinizden iki de şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şahitlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve -biri unutunca diğerinin hatırlatması için- iki kadın yeter." Yukarıda görüldüğü gibi bir bütün olarak ele alındığında, ayetin genel olarak şahitliği düzenleyen umumî bir hüküm koymadığı, ayet-i kerimedeki hükmün sadece vadeli borçlanmalarla ilgili olduğu açıkça görülür. İki kadın şahit önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa diğerinin ona hatırlatması içindir. Ancak ayette "iki kadın şahitten biri mutlaka yanılır veya unutur" denmemektedir. "Yanılırsa veya unutursa" denmektedir. Yani herhangi bir unutma olmazsa kadın şahitliğini tamamlamış ve erkekle eş değer şahitlik yapmış olur. Bu ise kadının şahitliğinin, erkeğin şahitliğine denk olabileceğini gösterir. Neden ayette önce erkeklerden şahit seçilmesi önerilmiştir? Çünkü o dönemde kadınlar ticaretle direk ilgilenmiyordu. Hatta Hz. Hatice bile ticaretini erkeklere yaptırıyordu. O dönemde kendi ilgi alanlarının dışındaki " vadeli borçlar " konusundaki bu istisnai hükmü genelleştirmek sadece önyargı ifadesidir. Ayrıca yukarıda da ifade edildiği gibi kendi ilgi alanlarında olan işler için - mesela doğum, emzirme - her kişinin tek şahitliği kabul edilmektedir. Vadeli borçlarda şahitlikte esas olanlar ilgi, alaka, işin içinde olup olmama ve unutup unutmamadır. Cinsiyet, kadın ve erkek ayrımı değildir.
__________________ Eylül'de gel sonbaharım ol.. |
25.05.2013, 21:35 | #2 (permalink) |
| Cevap: İslamda Kadının Yeri Eşitlik Allah kadınla erkeği eşit yaratmamıştır. Her ikisini de insan olma yönünden, akıl, bilgi, kültür yönünden eşit olsa da, kadın erkekten daha duygusal daha hissidir. Erkek ise daha katı, olaylara daha sert, duygusal yoğunluğu az olan bir açıdan bakar. Bu psikolojik yönden farklılıktır. Biyolojik yönden, erkekte kas daha fazla iken kadında yağ daha fazladır. Bu durum erkeğin kadından üstün olduğunu göstermez. Kadın daha duygusal erkek daha az duygusal, kadın daha çok acır, sevgi hayatında daha önemli bir yer kapsar, erkekte ise daha az. Erkek daha güçlü-kaslıdır, kadın daha az güçlü ve kaslı... Her iki cinsinde üstün- eksik yönleri vardır. (Akılda, düşüncede... Her iki cinside eşittir ve birbirlerini geçebilirler.) Bu durum erkeğin üstünlüğünü veya kadının zayıflığını göstermez. Aksine bu durum her iki cinsin ayrı yaratılış özelliklerinin doğal sonucudur. Bunu kabul etmeli, yaşam tarzımızı buna göre ayarlamalıyız. İslam kadın - erkek eşitliğini değil kadın erkek adaletini savunur. Eşitlik adalet demek değildir. Eşitlikte mesela, kadına da erkeğe de 100 kg yükte 50 şer kilo her iki cinse vermek vardır. Adalette daha kaslı olan erkeğe daha fazla daha az kaslı kadına daha az yük vermek vardır. Yaratılış özelliğini kabul bunu gerektirir. Boşanma Bazı çevreler, İslâm’da kadının boşanma hakkı yoktur. Erkek kadına üç kere «boş ol » dese boşanma vuku bulur, iddiasındadırlar. Öncelikle İslâm’da kadınında boşanma hakkı vardır.Ayrıca İslâm’da «bir saniyede üç cümle ile boşanma gibi yani boş ol » ile boşanma yoktur. En az üç ay süren bir boşanma. 1. Ay: Kadın erkek, hâkime giderler. Boşanmak istediklerini söylerler. Hâkim onlara bir ay mühlet verir ve barışmalarını tavsiye eder. 2. Ay: Eşler yine gelirlerse hâkim onları yine gönderir. Ailelerinin çağırıp onlara tavsiyede bulunmalarını söyler. Bir ayda büyüklerinin nasihatleri ile geçer. 3. Ay: Vazgeçmemişlerse hâkim onlara; son bir ay, yine gelirseniz kesin boşanma kararı verilir der. İslami yaşam ve batı tarzı yaşam, hangi yaşam tarzı insanı mutlu kılar, hangisinde boşanma aza indirgenir. Cevabı batılı bir araştırmacıdan, Gibbon’dan alalım: 300 senelik Osmanlı dönemi İstanbul arşivini inceleyen Gibbons, 300 senede İstanbul’da toplam 10 boşanma davasının olduğunu araştırmaları sonucu bulmuştur. Ya günümüzde 3 saatte sadece İstanbul ‘un bir mahkemesinde kaç boşanma davası görülmektedir? Not: Seçme ve seçilme hakkı kadınlara Hz. Resul döneminde verilmişti. Hz. Resul “Akabe biatlerinde “ kadınlardan da biat (kabul oyu) almıştı fakat ileriki yıllarda iktidarı elinde bulunduran bazı çevreler erkeklerden olduğu gibi kadınlardan da seçme ve seçilme hakkını almışlardır. Dolayısı ile çağımız, Müslümanların hatasını yine İslam’a mal ederek, İslam’da kadının seçme ve seçilme hakkının olmadığı, gibi yanlış bir sonuca varmışlardır. Alıntı.
__________________ Eylül'de gel sonbaharım ol.. |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |