Dünyada yaşamanın yolu

[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

Tanrı dedi ki:

Dünyada yaşamak çok basit bir şeydir. Yapmanız gereken tek şey (1) kendi dahilinizdeki sınırları, sınırlamaları aşmak ve (2) özel hayatınızda başkalarından yana aşırı talepkar olmamaktır.

Aşmanız gereken sınırlardan birisi dirençtir. Direnç gösterdikçe tepki duymuş olursunuz. Ve direnç gösterdiğiniz şey her neyse ona negatif yönde tepki duyma eğilimi vardır. Bu direncinizi nezaketsiz biri olana kadar iyice arttırabilirsiniz. Kalbinizi alt üst edersiniz. Soğukkanlılığınızı kaybedersiniz. Öfke sizi iyice etkisi altına alır. Artık bir hanımefendi ya da beyefendi değilsinizdir. Huysuz bir cadaloz haline gelebilirsiniz. Her halükarda husumetinizi, öfkenizi açığa vurursunuz. Tahammülsüzlüğünüzden geri adım atamaz ve gayet yakışıksız bir şekilde karşılık verirsiniz.

“Gevşeyin, rahatlayın,” demenin bir başka yoludur bu. Bunu duymak sizi rahatsız etse bile. Şunu bilin: Gevşeyip rahatlamak tepki göstermenin zıttıdır. Size rahatsızlık veren her şeye ya da herhangi bir şeye tepki gösterdiğinizde tepkisel biri haline gelirsiniz. Sizin gerçeğiniz bu değildir. Öcünün teki değilsiniz ki siz.

Bu dünyada sizin için önemli olan bazı meseleler vardır ve kendi azami iyiliğiniz için, başkalarının da azami iyiliği için peşini bırakıp serbest kılmanız gereken şeylerdir bunlar. Başkalarında gördüğünüz sizi deli eden her şey. Sizdeki pek çok şey de başkalarını deli etmektedir. Canlarım siz ne zaman kusursuz oldunuz ki bunu başkalarından talep ediyorsunuz?

Kendinizle bir ateşkes yapın. Bırakın rahatsızlık duyduğunuz her şey gitsin. Bırakın onları. Rahatsızlık duymak sizin hakiki doğanız değildir. Husumet beslemek sizin hakiki doğanız değildir. Ve sizin damarınıza basan bu rahatsızlık halleri nelerdir? Birinin sakız çiğneme şekli, birlerinin ışıkları açık bırakması ya da hep kapatması, birilerinin ha bire etrafı dağıtması yada sürekli ortalığı toparlaması. Damarınıza basan bu şeylerin listesi sonsuza uzar gider. Damarınıza basılmasını sağlayan, o düğmeyi oraya koyan sizsinizdir. Başkası değil.

Bu kadar rahatsız olmanızın sebebi; kaba, nezaketsiz, kırıcı, düşüncesiz olacak denli rahatsızlık duymanızın sebebi rahatsız olmanızdır. Bir kabadayıya dönüşecek kadar rahatsız olmuşsunuzdur. Hayatınız, nasıl koyduğunuzu bilmediğiniz kuralların ihlal edilmemesine bağlıymış gibi tepkide bulunursunuz. Bir mahkemeye gidip de bunlardan şikayetçi olur muydunuz? Şikayetlerinizin içeriği, dayanağı ne? Rahatsızlık duyup sinir olmanız. Listeniz ne kadar uzun olursa olsun kendi rahatsızlığınızın faili sizsiniz.

Aslında bir boşanma mahkemesinde pek çok çift, kimin daha çok rahatsızlık duyduğu konusunda yarışa girerler, sanki daha fazla rahatsızlık sahibi olmak onları galip kılacaktır.

Başka bir yerde galibiyet kazanın canlarım. Rahatsızlık duymaktan feragat etmekte galip olun siz. Böyle incir çekirdeğini doldurmayacak ufak tefek şeyleri bu kadar büyütmek niye? Bunlar sizin için gerçekten bu kadar önemli mi? Sadece küçüklükle uğraşacak denli aciz misiniz gerçekten?

Tepki gösterdiğiniz şey her zaman için sizin bir fikriniz, sizin bir düşüncenizdir. Ondan bir anlam çıkarmaya çalışabilirsiniz . Bir başkasının ne kastetmiş olabileceğine dair kendi fikrinize istinaden tepki gösterebilirsiniz ve bunun da dünya realitesi ile hiçbir alakası olmayabilir.

Dahası, sizi bu kadar sinir eden kişi büyük olasılıkla tıpkı sizin gibidir. O da kendisini sizin gibi haksızlığa ve saygısızlığa uğramış hissediyordur. Cömert bir doğanız olabilir. Büyük bir yüreğiniz olabilir. Bir küçüklük yığınına gömülmüş pek çok harikanın toplamı olabilirsiniz. Aynı şey küçük gördüğünüz öteki kişi için de barizdir.

Bakın, eskisi gibi davranmak zorunda değilsiniz. “Öteki gibi görünen” o kişiyi kendi bulduğunuz kusurların, yaptığınız vıdı vıdının gerekçesi olarak görmek zorunda değilsiniz. Sizin içinizde bir şeyler vardır. Bu sizin üzerinize çöker hep. Hiç kimse sizin yerinize tepki göstermez. Siz bunu kendiniz yaparsınız. Kendi tepkinizden siz sorumlusunuz.

Bir ihtilaf konusu mu oldu, bir anlaşmazlık mı var bir de bunu serbest bıraktığınızda neler olduğuna bakın. Küçüklüğü tercih etmeseniz onu niye kendinize bu kadar yakın tutasınız ki? Bırakın diyorum size.

Çeviren: Engin Zeyno Vural