Güneşin sıcaklığı



Tanrı dedi ki:

Size her ne mutluluk veriyorsa onu çoğaltın. Mutlulukla kastettiğim şey kaçmak değil. Peşi sıra, ondan taraf gittiğiniz şey olarak kastediyorum Ben mutluluğu.
Kendinize daha fazla mutluluk vermemek niye? Bir deneyin.
Mutluluğu yükselten bazı şeyler mesela kahkahalar, gülümsemeler ve nezakettir. Bunları verseniz de alsanız da mutluluk üretirler.
Denizleri dağlara yeğler misiniz, yoksa her ikisi de kalbinizin vibrasyonunu yükseltirler mi? O halde hem dağlara hem denizlere sahip olun. Her ikisine birden sahip olamıyorsanız da resimlerine bakın ya da onlarla ilgili kitaplar okuyun. Eğer sıcak bir çölde yaşıyor ve Alaska’nın o soğuk güneşini özlüyorsanız bulunduğunuz yerde neyi seviyorsanız bunları sevmenin tadını çıkarın.
Her halükarda doğanın sevdiğiniz bir yönü vardır. Çiçekler, tropik ormanlar, masmavi bir gökyüzü. Bu liste sonsuzdur. Bunlara eşlik edin siz.
Hoşunuza gitmeyen şeyleri hiç dert etmeyin. Gerçekten neyi seviyorsanız, hoşunuza ne gidiyorsa yerçekiminin sizi çektiği gibi onlardan yana gidin.
Sosyal, girişken biri iseniz partileri sevin. Yalnızlığı seven biriyseniz hoşunuza ne gidiyorsa onun tadını çıkarın. Hiç kimse bunlar üzerinden puanlamaya tabi tutulmaz.
Yemek yapmayı seviyorsanız yemek yapın. Restoranları seviyorsanız da onları sevin.
Halinizden hoşnutluk duyun ve hoşunuza giden şeylere de sahip olun. Şu anda onlara sahip olamıyorsanız da sahip olduğunuz şeylerden mutluluk duyun.
Kalbinize ne mutluluk veriyorsa siz onu arttırın.
Her kimseniz ve her neye benziyorsanız buna hak kazandığınızı bilin. Onu yaşarken, dahilindeyken hayatın tadını çıkarmamak, ondan keyif almamak niye ki? Hayatla kavga etmek niye? Onunla dövüşmeyi seçmek niye?
Neyse odur. Hayat herkes içindir. Öfkeli olmak zorunda değilsiniz. Hiç değilsiniz. Eğer bu kadar öfkeli olmasanız daha hoşnut, daha mutlu olacaksınız.
Siz kendi mutluluğunuzun yaratıcısısınız. Eğer istediğiniz her şeye sahip olamıyorsanız sahip olduklarınızdan mutluluk duyun öyleyse. İstisnai olmakta, farklı olmakta bu kadar müthiş olan ne vardır ki?
Hayata dahil olun. Eğer yemekte önünüze gelenden hoşlanmayacak gibi olursanız da her halükarda tadını çıkarmaya bakın.
Yağmur hoşunuza gitmeyecek gibi olursa yağmurun verdiği nemi beğenin siz. Camdan seyredin ve tadını çıkarın.
Parlak güneş hoşunuza gitmeyecek gibi olursa güneş gözlüklerinizi takın ve güneşin sıcaklığını takdir edin. O sarı rengini ve ışınlarını takdir edin.
Ha bire olumsuzluk bulan biri olmak yerine takdir eden olun. Takdir etmediğiniz şeyleri fark etmek, takdir ettiklerinize alkış tutmaktan daha mı kolaydır gerçekten?
İnsanlarla ilgili olarak da durum aynıdır. Şunu ya da bunu sevmediğinizi söylüyorsunuz. Hey, yine de sevin siz onları. Onlardan hoşlanmamak gibi bir mecburiyetiniz yok. Durum şöyledir aslında. Piyano çalıyorsanız sevdiğiniz parçaları çalarsınız. Çaldığınız her şarkıyı sevin siz. Konu hayat olunca kendi kendinizin piyanosusunuz. Ondaki besteyi, düzenlemeyi çalansınız. Çaldığı müziği duyansınız. Bu icranızı alkışlayın, takdir edin. Dünyaya yaydığınız vibrasyonları takdir edin. Hayatınızı takdir edin. Onun hakiki dinleyicisisiniz siz. Ona alkış tutmaktan mutlu olun.
Siz ki hayatınızın yıldızısınız, alkışlayın kendinizi. Alkışlarınızı alkışlayın. Hayat ruhunuz için el çırpın. Ortaya koyduğunuz bu prodüksiyon için el çırpın. Hayattan aldığınız keyifte uzmanlaşın, zirvelere çıkın. Bugün herhangi bir konuyla ilgili böyle hissediyorsunuzdur. Yarınsa başa türlü hissedebilirsiniz.
Sadece hayat değil, siz de değişirsiniz. Elinizdekiler size hurda gibi görünebilir ama bunlar altın da olabilirler. Altın değillerse de eğer, altının öncülü olabilirler. Her ne gelirse buyur edin çünkü bir vekil bunu yapar. Hayatınıza ve kendinize itibar gösterin. İtibar edin siz. Hayatınıza bir ev sahibi olun. Çay ikram edin.
Çeviren: Engin Zeyno Vural