|
Kişisel Gelişim kategorisinde açılmış olan Ucuz, bayağı bir müzik konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
16.07.2014, 16:33 | #1 (permalink) |
| Ucuz, bayağı bir müzik Ucuz, bayağı bir müzik Tanrı dedi ki: Bana uyanmak nasıl da hoştur. Ne şekilde ve nerede vaki olursa olsun Bana uyandığınızda büyük sevinç yaşarsınız, çünkü Cennet’e yeniden kavuşmuşsunuzdur. Bu Bana uyanmanın saçtığı ışıktır. Cennet’teki Parlak Işık, yazdığım kitabın adı olabilir. Şimdi bunu biraz daha detaylandırmalıyım. Cennet’in Parlak Işığı içinde Bana uyanmak her şeyin olduğu gibi hareketsiz kalacağı anlamına gelmez. Siz her şeyin hareket halinde olduğu Yeryüzü üzerindesiniz; her şey hareket halinde gibi görünüyor, hareket halindeymiş gibi duruyor, merkez-kaç prensibinde hareket ediyor. Sizin Işığı görmüş olmanız dünyadaki her şeyin durağan olduğu anlamına gelmez. Dünyadaki hayat hala kendi numaralarını yapmaya devam eder. Halı ayağınızın altından yine çekilebilir. Yeryüzü sarsılabilir. Kirişler sallanabilir. Öyleyse durağan olan, sabit duran ne var ki, diye sorabilirsiniz. Siz öylesiniz canlarım. Dünya hayatının tutarsızlıkları sallayıp sarsmaz sizi. En azından o kadar sallanmazsınız yani. Çok fazla sallanıp sarsılmazsınız. Belki de hiç sarsıntıya uğramazsınız ya da şöyle olabilir sallanıyor olmak hayatınızı alt-üst etmez. Hayatınızın altı üstüne gelse bilse siz öyle olmaz, doğru durursunuz. Her ne olursa olsun, çalkalanıp sarsılmak alışıldığı derecede ciddi gelmez, mühim görünmez. Buradaki anahtar kelimeler “gelmez” ve “görünmez” dir. Geçmişte nasıl görünmüşse, nasıl gelmişse aslında hiç öyle olmamıştır! Sadece öyle görünmüştür. Siz öyle düşünmüşsünüzdür. Dünyadaki hayatınız ve sizin bu hayatın içinden yaptığınız transit geçiş bir tayf, birer görüntüdür sadece. Seraptır bunlar. Tanrı bilir, siz Yeryüzündeymişsiniz gibi görünüyordur. Ayaklarınız Yer’e basıyor gibi görünüyordur. Ah evet, böyle görünür. Lakin dünyadaki hayat sizin seyrettiğiniz bir filmdir ve siz de gerçekten, ama gerçekten kendinizi bu filme kaptırır, onun içine girersiniz. Bir süre için Benliğinizi unutursunuz ve bu filme kapılmışlığınız siz haline gelir. Gözleriniz Tanrı’nın Işığına açılırken bu filmde çalmakta olan o ucuz müziğin, o batakhane müziğinin ritmine aşina hale gelir, kendinizin ve bu adi ritmin aynı olmadığını, bir olmadığını görmeye başlarsınız. Böyle bile olsa, bulunduğunuz yere dair bir sezgi sahibi olur, Kimin beraberinde olduğunuzu bilirsiniz. Benimle Bir’siniz, perdedeki filmle ise bir değilsiniz. Film bir sapmadır, bir boş zaman aktivitesi, eğlenceliktir hatta lunaparktaki eğlence trenlerindeki turlar gibi sarmal şekilde, spiral dönen bir aktivite olduğunu söyleyelim bunun. Şimdi, hangi filmi izliyor olursanız olun Luna Park’ta hangi eğlence aracına biniyor olursanız olun dengenizi korursunuz. Gerçekte nerede olduğunuzu biliyorsunuz. Neyin gerçek olduğunu, neyin olmadığını biliyorsunuz. Kendi Benliğinizin ve Benim Benliğimin Özünü, Esasını biliyorsunuz. El ele tutuştuğumuzu, Kalplerimizin ise iki değil Bir olduğunu biliyorsunuz. Dahası, şu an içinde bulunduğunuz filmdeki tüm o karakterlerin de el ele tutuştuğunu biliyorsunuz. Bizim de –yani lafın gelişi, sözde Bizim- diğer herkesle el ele tutuştuğumuzu biliyorsunuz. Hayatın tamamı tek elle el çırpmaya, ses çıkarmaya yönelik bir tezat, bir paradokstur işte. Şimdi Bana uyanmışken siz her zamanki sizsiniz, tek fark artık gözleriniz açık ve filmi daha iyi görebiliyorsunuz. Daha yüksek bir koltukta oturuyorsunuz dolayısıyla görüş alanınız daha geniş, daha nesnel, yüreğiniz bütünüyle hala bu filmin içinde olsa da çok daha sağlam bacakların üzerinde duruyorsunuz. Bu durum için “Hiçbir şey farklı değil ama her şey farklı,” diyebiliriz pek ala çünkü gözünüzün bağı açılmış durumda. Aslında o göz bağını iç bir zaman takmamıştınız. Aslında gözleriniz hiçbir zaman kapalı olmamıştı ama görmüyordu onlar. Aklınızla, zihninizle görüyordunuz canlarım. Gördüğünüze kanaat getirdiğiniz, bu şekilde yorumladığınız şeyi görüyordunuz. Bu durum hayatta sanki araba anahtarlarınızı aramanıza benziyor. Onları bulamıyorsunuz işte. Her yere bakıyor ve göremiyorsunuz. Sonra şöyle bir başınızı kaldırıp yukarıya bakacak oluyorsunuz ve oradalar işte. Anahtarlarınız buzdolabının üstünde ya da her zaman olduğu üzere portmantodaki askıda. Aslında onlar her zaman elinizdeydi ve işte böylelikle tam önünüzde de Cennet’e sahipsiniz şimdi. Çeviren: Engin Zeyno Vural
__________________ Taklitler aslını yaşatır. KIPSS. Ben soğuk değilim, siz cıvıksınız. . |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |