Daha Yüksek Bir Alandan

[Jineps]

Daha Yüksek Bir Alandan



Tanrı dedi ki:

Bedensiz “siz” ile bedeniniz dahilindeki “siz” arasındaki fark bedensiz olarak güçlüklerle karşılaşmamanız, bir zorluk yaşamıyor olmanızdır. Evhamlı olmayı, kötümserliği bırakırsınız. Tutumunuz her daim yukarıya, ileriye olacak şekilde bir dönüşüm geçirir. Değersizlikleri, işe yaramayan şeyleri oldukları yere bırakırsınız. Meleksi bir hal üstlendiniz demek değildir bu durum. Bir melek haline gelmezsiniz. Size ayak bağı olan, üzerinize hücum eden her şeyi geride bırakırsınız sadece. Sizi aşağı doğru, yeryüzündeki hayatın sadece yüzeysel tarafına doğru çeken her şeyden yana özgürleştirirsiniz kendinizi. Uzaklara uçmuşsunuzdur. Kendinizi, aslında her zaman bulunduğunuz o yere ışınlamaya muktedirsinizdir artık. Cennet tarafında olmayı seçmişsinizdir ve şimdi de Cennet Katı, Cennet Diyarı olarak görülen bu “olmayan-mekanda” her şeyi ama her şeyi, hayatınızın –ve başkalarının da hayatlarının- her bir anını daha farklı görürsünüz; çünkü artık bizim tabirimizle Daha Yüksekteki Bir Alandan bakıyor, Buradan görüyorsunuzdur.

Yeryüzünde bulunduğunuz bu zaman zarfında size bütünüyle nahoş gelmese bile tatsız, keyifsiz gelen şeylere değil; tehlikeli, lüzumsuz uğraşlara değil, gerçekten doğru olan, asıl şeylere odaklanmaya muktedirsinizdir artık.

Ölüm denilen o şey tabii ki yükselmenin bir biçimidir. Bedeniniz toprağın altına girebilir ama siz? Siz asla. Dünyadaki hayatınızın her bir gününde, her bir an dahilinde de yükselirsiniz. İleriye sevk ediliyor, ileri itiliyorsunuz canlarım. İşin aslı hayatınızın tamamı şansa bırakılmamıştır sizin. Bunu başka türlü görüyor olabilirsiniz ama hayatınız şans işi değildir. Programlanmıştır o. Onu siz programlamıştınız.

Ve şimdi, siz yükselirken tüm bu programlama arkanızdadır. Ya da şöyle diyelim, şimdi başka türde bir programlamanız vardır. Artık bunun tamamı İlahi İradedir. Kaygının ne olduğunu, neye dair bir şey olduğunu dahi pek anlamaz, algılayamazsınız artık. Burada sevgimin göz kamaştıran günışığı içindesinizdir. Sevginin göz alıcı günışığı içinde karanlık ya da şüphe nerede barınabilir ki? Şüphe ve karanlık sizi kışkırtmak için dahi olsa var olmazlar burada. Hiç dert değildir bunlar. Burada, Cennet Bilincinde hiçbir sığınak bulamazlar kendilerine.

Cennet’e bir sığınak diyebilirsiniz ama öyle değildir o. Hiçbir şey ya da hiç kimse için bir sığınak değildir. Her şey görülür burada, her şey görülür ama sizin olduklarını düşündüğünüz şekilde değil, gerçekten ne iseler o şekilde. Her şey izleyen ve İzlenen’in gözleriyle görülür. Olduğunuz Göz Alıcı Işığı kabullendiğiniz vakit bu Işığın dışında ne görebilirsiniz ki? Hiçbir şey. Hiç ama hiçbir şey. Hiç olanı göremezsiniz artık, bedeninizle kuşatılmışken görmeye alıştığınızı göremezsiniz canlarım; zira görecek gözleriniz yoktur o zamanlar.
Şimdi gözlerinizdeki o örtü kalkmıştır ve artık görebilirsiniz! Görebilirsiniz! Bilebilirsiniz! Bir zamanlar Dünyada bir beden dahinde yaşarken özümseyemediğiniz, benimseyemediğiniz her şeyi bilebilirsiniz şimdi. Tüm farkındalık orada, derinliklerde saklı durumdaydı halbuki; sadece her daim sizin olan bilgiye açılmaya hazır değildiniz henüz. El yordamıyla yürüyordunuz canlarım ve bunun size – düşük, değersiz bir varlık olarak gördüğünüz, yeterince iyi olmadığınız için göremediğinizi empoze ettiğiniz o zamanlarki size- çok fazla geleceği, sizin için çok fazla olduğu fikriyle geri çekiliyordunuz.
Yapamadığınız pek çok şeyi anlatıyordunuz kendinize, dolayısıyla tam orada olana bu kadar yaklaşmışken durduruyordunuz kendinizi, bu farkındalıktan yana kendi gözlerinizi kapatıyordunuz siz. Bu insanların yaptığı şeydir ve siz de farklı değildiniz. Saklambaç oynamıştınız, dolayısıyla kendinizi de kendinizden saklamıştınız. Artık kendinizin, kendi benliğinizin farkındasınız dolayısıyla da Benim; varoluşunuz bütünüyle devrede. Bilincin Göz Alıcı Işığı dahilinde sizin için ne sevinç olmaz, size ne mutluluk vermez ki?

Hala bedeniniz dahilindeyken de böyle olabilirsiniz. Bunu olun siz.
Çeviren: Engin Zeyno Vural