Güneş ve yıldızlar



Tanrı dedi ki:

Önünüzde hangi hüsran, hangi engel ya da zorluk duruyor olursa olsun buna amade olmak, önünde el pençe divan durmak zorunda değilsiniz. Yeryüzündeki herhangi bir teknik sorundan dolayı huzurunuzdan vazgeçmek zorunda değilsiniz. Zorlukların sizi alt etmesi gerekmez. Hayatı geldiği gibi alın sadece ve ondan yana öfkeye kapılmayın.
Bazı zorlukların geçici olduğunu gerçekten biliyorsunuz. Elektrik mi kesildi? Yeniden gelecektir. Arabanız istop mu etti? Her zaman istop etmeyecektir ki? Yeniden çalışacaktır nasıl olsa ve siz de yeniden yola çıkacaksınız. Bodrumunuzu su mu bastı? Her zaman böyle olmayacaktır ki? Yeniden kuruyacaktır orası.
Evet uygunsuz durumlar, zorluklar vardır. Bunların üzerinizde olumsuz etkiler bırakmasına gerek olmadığı yönünde bir yaklaşımı, böyle bir zihinsel tutumu benimseyecek misiniz peki?
Dünya şartları dahilinde bile bir takım aksaklıklar ile bela arasındaki farkı bilirsiniz. Ama sanki birer trajediymiş gibi bu aksamaların size rahatsızlık vermesine müsaade edersiniz. Dünyanız alt-üst olur. Treniniz rötar yapar siz de hışımla volta atmaya başlarsınız.
Güneş akşamları batıyor diye kafanız bozulmaz, güneşi yeniden görmek için sabaha kadara beklemek zorundasınızdır. Gün doğumlarını ve batımlarını olduğu gibi kabul eder, normal karşılarsınız. Gündüzü ve geceyi birer engel olarak görmezsiniz. Yıldızları gündüz göremiyor oluşunuz sizi tedirgin etmez. Yıldızların yeniden çıkacağını bilirsiniz. Bu meseleler karşısında heyecana kapılmaz, esip gürlemezsiniz. Bu hadiselerin dünyanın sonu olduğunu düşünmezsiniz. Aslında hem güneşin hem de yıldızların keyfini yaşar, yokluklarının da yasını tutmazsınız.
Dalgaların emirlerinize riayet etmesini beklemezsiniz. Dalgaları geldikleri gibi alırsınız. Dalgalar kıyıya gelir ve geri giderler. Kafanız karışmaz. Hiç karışmaz.
Fakat özel hayatınızın planlarınıza uymadığı, planlarınızı takip etmediği durumlarda Vezüv Yanardağı patlamış gibi bir duyguya kapılırsınız, eğiliminiz böyle hissetmek yönünde olur. İnternet bağlantınızda meydana gelen bir aksamayla kan beyninize sıçrar. Halbuki tüm olan biten internet bağlantınızdaki bir aksaklıktır. Bu bir “ara”dır. Uzay ve zamanın bu noktasında bağlı değilsinizdir, bağlantıda değilsinizdir. Bu durumla barışın, uzlaşın. Sadece bir gecikmedir bu ve sonsuza kadar süremeyecektir. Yıllarca internetsiz de pek ala idare etmiştiniz ama internet gündelik bir hadise olduğundan beridir sanki tüm varoluşunuz ona bağlıymış gibi kesilmesinin asla söz konusu olamayacağını farz ediyorsunuz. Kendi iradenizin yürürlükte olması konusunda ısrarcı bir yapı gösteriyorsunuz. Bu ısrarın, bu direncin ego meselesi olduğu gerçeğiyle yüzleşin.
İnternetin hafta sonları kesilmesi gerektiğini farz edin mesela. Tamam, öyleyse bağlantı kesilmiştir. Siz de yürüyüşe çıkın ya da denizde yüzün. Bunda bu kadar zor olan ne var ki?
Hayatınız bağlantısız olamaz, bağlantı haricinde kalamaz ki? Her daimdir o. İnternet olsa da olmasa da hayatınız vardır, arabanız olsa da olmasa da, elektrik ve diğer şeyler olsa da olmasa da. Ayrıca tüm bu imkanların hiçbirinin güneşle, yıldızlarla, dünya hayatının ihtişamıyla mukayesesi olmaz.
Dünyada kefaret ödemek, ceza çekmek için bulunmuyorsunuz. Hayat böyle bir şey değil. Hayat sizin altın fırsatınız. Yılbaşı ağacının tepesindeki yıldız o. Yaşama sevgisi, hayat aşkı için buradasınız. Hayata dair seçimler yapmak için önünüzde muazzam bir fırsat var. İstediğiniz her şeyi olmayı seçebilirsiniz. Bolluğun içinde mutsuz olmayı da seçebilirsiniz hiçle mutlu olmayı da. Memnun, doygun olmayı seçebilirsiniz. Sabırsız olmayı seçebilirsiniz. İstediğiniz gibi hoşnut ya da hoşnutsuz olabileceğiniz nasıl da bir dünya yaratmıştım Ben. Haydi. Tercihlerinizi yapın ve diğerlerinin de sizi izleyeceğini, peşinizden geleceklerini bilin. Sizin hoşnutsuzluğunuzu da küskünlüğünüzü de neşenizi de izler onlar. Peki hangisi canlarım? Siz hangisini seçiyorsunuz?
Çeviren: Engin Zeyno Vural