Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Eğitim - Öğretim > Kişisel Gelişim
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Çaresiz Değilim Çare Benim 1

Kişisel Gelişim kategorisinde açılmış olan Çaresiz Değilim Çare Benim 1 konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 17.08.2015, 12:15   #1 (permalink)
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Çaresiz Değilim Çare Benim 1

Çaresiz Değilim Çare Benim 1
"Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır. Kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur, içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder."

Çoğu insan kader'i yanlış bilir. Kader, var olan hayatın önceden çizilmiş olması demek değildir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarında yapılan seçimlerdir, güzergâh bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Kişi kaderini seçimleriyle belirler, seçimleri kaderidir. Seçim yapmamak veya hiçbir şey yapmadan beklemekte bir seçimdir. Yani kişi belirlediği bir seçimde "ne yapayım, kaderim böyleymiş" deyip, çaresizlikle boyun bükerse; bu cesaretini sürgüne yollandığının, kendini kaybettiğinin ve kendini sınırladığının göstergesidir. Gerçekte hayat sınır koymaz; kişi inançlarıyla sınırlar kendini. Bir kişi kendini arıyorsa kaybettiği yere bakmalıdır. Bu nedenle suçlamak, şikâyet etmek, yakınmak, sorumluluklardan kaçmak, isyan etmek, tepkisiz kalarak durumunu kabullenmek veya boyun eğmek yerine, kişi kendi olma cesaretini göstermeli ve "çaresiz değilim, çare BEN'im" diyebilmelidir.

Çünkü ne hayatın gerçekten hâkimidir ne de hayat karşısında çaresizdir, kişi inandığı oranda mümkün olan her şeyi yapabilir, bunun için kendi benliğine, kendi içine bakması yeterlidir. Ayrıca kişinin suçlamak yerine sorumluluk alması, "her şeyin tek suçlusu benim, duygularımı ve düşüncelerimi denetleyebilirsem kaderime yön verebilirim, ancak kendimi değiştirebilirim, tutum ve davranışlarımı farklılaştırabilirim, tepkilerini değiştirebilirim," diyebilmesi, hayatı ve etrafındakileri olduğu gibi kabullenebilmeyi öğrenmesi gerekir. Çünkü gerçek değişim insanın içinden, duygu ve düşüncelerinden başlamalıdır. Bu süreçte kişi öncelikle korkularından ve yıkıcı düşüncelerinden kurtulmalı, "iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır" diyen atasözümüzde olduğu gibi kendini düzeltmeli, başkalarını kendi kafasındaki şekle uydurmak için baskı, şiddet, tehdit, ısrar, duygu sömürüsü gibi şeylerden vazgeçmeli, çarenin her daim olabileceğini bilmeli ve mutluluğunun başkalarının davranışlarına değil sadece kendisine bağlı olduğunu hatırlamalıdır.

Çaresizlikten kurtulmanın yolları vardır. Bu yolların birincisi kişinin içindeki engeldir. Yapılacak ilk şey, çaresizliğe götüren o içteki engelin aşılması ve "ben çaresiz değilim" demektir. "Ben yapamam" demek bir iç engeldir. Olumsuz düşünülen her şey bir iç engeldir, olumsuz düşünmeyi olumlu hale çevirmek, iç engelden kurtulmaktır. İkinci yol da kişinin dışında olan engellerdir. "Yapmazsın, edemezsin, başaramazsın" diyen ebeveynler, arkadaşlar, dostlar veya tanıdıklar en büyük engeldirler. Kişi kendi içindeki engeli aşamadığında dışındaki engelleri de kolay kolay aşamaz. Kişi "ben güçlüyüm, kendime inanıyorum, başarabilirim" diyerek birinci engeli, kendisine engel olmak isteyen kim varsa çevresinde onları dinlemeyerek de ikinci engeli aşmalı ve çaresizlik konusundadenemeler yapmalı, başlamak için en uygun zamanı beklemek yerine hemen başlamalı, şimdi başlamalı, şu anda bulunduğu yerden, elindekilerle başlamalıdır. Kişinin içindeki sınırsız deneme isteği, inancıyla birleşince imkânlar önüne de açılacak ve çaresizliğin belini kıracaktır. Çünkü bir şeyi denemeden kaybetmek, baştan kaybetmek demektir ama aynı şeyi deneyerek kaybetmek, deneme ile çaresizliği aşmayı öğrenmektir.

Newton yerçekimi kanununu buldu, Einstein izafiyet teorisini, Edison ampulü buldu. Çaresizlerin en çok yaptığı hatalardan biri kaybetmekten ve hata yapmaktan korkmaktır. Kendine güvenen ve "çaresiz değilim, çare BEN'im" diyen insanların ise böyle bir endişesi yoktur, çünkü iyi bilir ki yanlış yapıla yapıla bir gün mutlaka doğrusu bulunacaktır, buna en güzel örnek ise Thomas Edison'dur. Edison ampulü icat ederken yüzlerce deney yapmış ve hiç biri sonuç vermemiş, tam vazgeçmeyi düşünürken ceketinden kopan düğmenin aşağı doğru sarkan ipi, doğruyu bulmasını sağlamıştır. Peş peşe deneylerin sürdüğü bir gün asistanı, "artık bu işten vazgeçsek, şu ana kadar yüzlerce deney yaptık ve hiçbir sonuç alamadık" demiş. Kendi olma cesaretini gösterebilen Edison, hemen itiraz etmiş ve "bu doğru değil, evet, amacımıza ulaşamadık ama hiçbir netice elde edemediğimiz doğru değil, çünkü aradığımız şeyin yaptığımız şeyin içinde bulunmadığını öğrenmiş bulunuyoruz" demiş. Böylece Edison hem kendini hem de tüm insanlığı karanlıktan kurtaran bu buluşu bulmak için günlerce uykusuz kalmış ve artık gözlerinin sancısı çekilmez olmuş, fakat o doğru bildiği hedefe doğru koşarken bu engellere takılmak istememiş ve sonunda başarmış. Çünkü en iyi öğrenme yolu deneyerek öğrenmedir. Deneyerek öğrenme, kişinin bilinçdışında yer alan yaratıcı fikirler kaynağına ulaşabilmesini de sağlar. Kişinin bu kaynağa ulaşabilmesi ve kendi olma cesaretini gösterebilmesi için;

—düşüncelerini bir noktada yoğunlaştırmasında,

—acele etmemesinde,

—fikirler geldiğinde hazır olmasında,

—fikirleri kullanma kararlılığı göstermesinde,

—kendisi için ideal bir zihinsel imajı belirlemesinde,

—çaba göstermeden yalnızca inanmanın hiçbir işe yaramayacağını bilmesinde,

—esnek olmasında,

—gerekirse plan değişikliği yapmasında,

—gözlerinizi hedeften ayırmamasında ve

—işi yarı yolda bırakmamasında fayda vardır.

Günümüz insanlarının çoğu yaratıcı fikirler kaynağına ulaşmak ve kendi iç rehberlerini dinlemek yerine, başkalarının beklentisi doğrultusunda hareket etmeye çalışıyorlar ve rahatsızlaşıyorlar. Oysa, bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçdışını etkileyebilir ve bu etki, düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı olarak eyleme dönüşebilir. "Yaratıcı fikirler kaynağı" terimini ilk defa analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung kullanmıştır. Jung, insanların içinde, derinlerde "kollektif (ortak) bilinçdışı" adını verdiği, asla tüketilemeyecek olan yüzyılların bilgeliği ve sonsuz bir yaratıcı fikirler kaynağı saklı olduğunu savunmuştur. Ruhsal sorunların çoğunun, insanın doğasına ve kendisine yabancılaşması olduğunu söyleyen Jung, "genişletme yöntemi" dediği teknikle, insanın çağdaş yaşamın gereği reddetmek zorunda kaldığı doğasını kademeli olarak açığa çıkarmayı hedeflemiştir. Bilinç alanını, bilinçdışına doğru genişletmeye başlayan kişi, iç dünyasını keşfedebilir, kendini tanımaya başlayabilir, yaşadığı dünyayı yeniden görebilir ve varoluşsal yolculuğunda bir basamak daha evrimselleşebilir.

Bilinç, kişinin farkında olduğu bölümdür, yaşamın ilk dönemlerinde, hatta belki de doğum öncesinde başlar, çevreden gelen uyaranlarla beslenir ve gittikçe genişler. Jung'a göre bilincin 4 temel boyutu vardır bunlar: Düşünme, duyumsama, hissetme ve sezgidir. Kalıtım ve çevre koşulları, kişinin hangi boyutta bu zihinsel gelişimi göstereceğini belirler.

Ego ise; bilincin bir örgütüdür, bilinç düzeyinde algılanan tüm duygu ve düşüncelerden oluşur, gündelik yaşantımızı sürdürebilmemiz için içeriden ve dışarıdan gelen uyaranları, bilgileri filtre eder.

Bilinçdışı kişinin emirlerini değiştirinceye dek onları yerine getirmeyi sürdüren sadık bir hizmetkâr gibidir. Gerçekte bilinçdışının bildiği ve uyguladığı emirler aslında kişinin kendisiyle ilgili inançlarıdır. Bu nedenle kişi kendisi hakkında ne düşünüyorsa o'dur. Gandhi diyor ki; "düşünceleriniz pozitif olsun, çünkü düşünceleriniz sözleriniz olur; sözleriniz pozitif olsun çünkü sözleriniz davranışlarınız olur; davranışlarınız pozitif olsun çünkü davranışlarınız alışkanlıklarınız olur; alışkanlıklarınız pozitif olsun çünkü alışkanlıklarınız değerleriniz olur." Aynı şekildeFrances Wilshire ''Sen'' adlı kitabında "evrenin en vazgeçilmez varlığı sizsiniz, nerede olduğunuz, ne olduğunuz, hayatınızın ne denli büyük ya da küçük olduğu önemli değil; kendi dünyanızın merkezi sizsiniz ve daima da öyle olacaksınız.'' demiştir.

William Shakespeare de; "iyi ve kötü diye bir şey yoktur, biz onu düşüncelerimizle yaratırız" diyor. Bu nedenle kişi beyninin nasıl çalıştığını anlarsa hem kendisinin terapisti olur hem de davranışlarını değiştirme yeteneği kazanarak kendisi olabilir. Everett Dirksen, "yaşam durağan değildir, düşüncelerini değiştirmeyenler düşkün evindeki yaşlılarla, mezarlıktakilerdir" der. Helen Keller diyor ki; "hayat ya cesur bir denemedir ya da hiçbir şeydir, hata yapmayanlar, hiçbir şey yapmayanlardır."Emerson da, "davranışlarınızdan utanıp sıkılmayın, hayatın tamamı bir denemedir" demiştir. Jung bilinçdışı kavramını bir ada benzetmesi ile açıklamıştır.

Ravza isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 10:53