|
Kuran-ı Kerim kategorisinde açılmış olan Sünnet-i Seniyye'den Koparılan Kur'ân Uzaktır. konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
06.08.2013, 11:29 | #1 (permalink) |
| Sünnet-i Seniyye'den Koparılan Kur'ân Uzaktır. Sünnet-i Seniyye'den Koparılan Kur'ân Uzaktır. Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz Kur'ân ile nefes alıp verir onunla göklerle irtibata geçer onunla rahmet damlaları gibi yerdeki varlıkların imdadına koşaronunla zulmetlerle savaşır ve onunla ışık olur her yana yağardı. Rehber-i Ekmel'in ilk muhatapları olan Sahabe efendilerimiz ashab-ı lisandı; onlar dili çok iyi bilir neyin ne ifade ettiğini çok iyi anlarlardı. Fakat nâzil olan ayetler arasında o firaset ve fetanet insanlarının dahi kendi idrak ufuklarıyla halledemedikleri meseleler olurdu. Dolayısıyla Ashab-ı Kiram içinden çıkamadıkları meseleleri hemen Hikmetin Lisan-ı Fasîhi'ne (aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât) sorarlardı. Hazreti Ebu Bekir Hazreti Ömer ve Âişe validemiz (radiyallahu anhüm ecmaîn) gibi zeka hafıza ve idrak seviyeleri itibarıyla içimizde hayranlık duygularını uyandıran büyük sahabiler bile pek çok mevzuyla alâkalı "Ya Rasûlallahbu ne demektir?" "Ya Rasûlallah şunun manası nedir?" şeklindeki sualleriyle istifsarda bulunurlardı. Demek ki Sâdık u Masdûk Efendimiz'in rehberliği ışık tutması şerhi ve izahı olmasaydı dini kendilerinden öğrendiğimiz o Sabikûn u Evvelûn dahi Kur'ân'ı kendi başlarına tam olarak anlayamayacaklardı. Zaten herkes Kur'ân'ı kendi kendine anlayıp ondan hükümler istinbat edecek olsaydı bir peygamberin gönderilmesine ihtiyaç mı kalırdı? Evet hiçbir zaman bitip-tükenme bilmeyen o Kur'ân hazinesinin kapılarını açmaya yönelik soruların yanı sıra Peygamber Efendimiz'in bizzat kendisine tevcih edilen pek çok sualhalledilmesi gerekli olan pek çok müşkil ümmetiyle alâkalı dînî içtimâî iktisâdî siyasî pek çok mesâil vardı ki Beyan Sultânı kalb-i pâki ve lisân-ı nezîhi ile onların hepsini cevaplayıp müşkilleri hall mübhemleri şerheder; Kur'ân ile gelen pek çok mutlak emri takyîd mukayyedi ıtlâk husûsîyi ta'mîm umûmîyi de tahsîs buyurarak Kur'ân mesajının yanında kendi ifade ve beyanlarının rükniyetini de ihtarda bulunurdu. Mesela; Kur'ân'da mücmel olarak zikredilen namazı bütün rükünleri şartları sünnetleri ve âdâbıyla; haccı ifradı kıranı temettü'ü ve bütün teferruatıyla; zekâtı nisâbı nevileri ve edâ keyfiyetiyle ayrıntılı olarak anlatırdı. Kur'ân-ı Kerim'de genel olarak ele alınan mevzuların istisnalarını gösterir; mutlak olarak zikredilen hükümleri takyîd ederdi. Bazen de ayet-i kerimelerde tek kelime ile dahi temas edilmeyen meseleleri müstakilen hükme bağlardı. Binaenaleyh ilk asırdan bugüne kadar Sünnet-i Seniyye din ve dînî hayata esas teşkil etmesi bakımından hep Kur'ân'la beraber mütâlaa edilmiştir. Öyleyse ne onu Kur'ân'dan ne de Kur'ân'ı ondan tecrîd etmek mümkün değildir. Vahy-i gayr-i metluv olan hadisleri devreden çıkarmak ve onları vahy-i metluv olan Kur'ân'dan koparmak da bir yönüyle Kur'ân'ı mehcur hale getirmek demektir. Cenâb-ı Hakk'ın beyanını Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in sünnetini hesaba katmadan ele almak bir manada Allah'ın elçisinin vahye dayalı açıklamaları yerine beşerî ve nefsî yorumları ikâme etmek sayılır. Bu aynı zamanda Kelâm-ı İlâhî'nin Rasûlullah'a ittiba ile alâkalı emirlerini görmezlikten gelmektir ki böyle bir anlayışı "Kur'ân müslümanlığı" addetmek de mümkün değildir. Diğer taraftan İslam uleması dînî delilleri iki ana başlık altında mütalaa etmişlerdir: Birincisi; Kur'ân Rehber-i Ekmel'in söz fiil ve takrîrlerini ihtiva eden Sünnet İcmâ (İslam fıkhına ait fer'î bir hükümde muasır bütün müctehidlerin ittifak etmeleri) ve Kıyas (aralarındaki illet benzerliğinden dolayı iki şeyden birinin hükmünün mislini diğerine de uygulama) olmak üzere "aslî deliller"dir. İkincisi ise genel olarak İstihsan İstishab Maslahat Tasavvuf Kelam ÖrfÂdet Teâmül ve Sahabe Sözü şeklinde şubelere ayrılan "fer'î deliller"dir. Bütün bu delilleri hesaba katmadan Kur'ân'ı kendi enginliğiyle kavrayamazsınız. Kur'ân-ı Kerim'in doğru anlaşılması için onu Sünnet-i Seniyye'nin rehberliğinde okumak gerektiği gibiayetlerin tesbitinden onların hakiki manalarının tayinine kadar pek çok meselede o ilk safı teşkil eden ve ilahî takdire mazhar olan Ashab-ı Kiram'ın mütabakatlarına ve onların tefsirlerine vâkıf olmak da lazımdır. Kalbleri tir tir titreyerek Allah'ın kelamından O'nun muradını anlamaya çalışan Sahabe efendilerimizin üzerinde icma ettikleri meseleleri ve kıyas neticesinde ortaya koydukları hükümleri iyi bilmek icap etmektedir. Ashab-ı Güzîn'den sonra da ilk asırlardaki selef-i salihîn efendilerimiz zamanın değişmesiyle ortaya çıkan hayatla alâkalı boşlukları çeşitli istinbatlarla doldurmuşlardır. Duygu safveti ve ihtiyaç tezkeresiyle İlahi Kelam'a mürâcaat eden bu rabbânîler icmâ ve kıyas sayesindedinin kendi gücünü bir kere daha ifade etmesine zemin hazırlamışlardır. Zamanı konjonktürü ve değişen şartları gözeterek içtihada ve istinbata açık yanlarıyla İslam'ı içinde yaşadıkları asrın idrakine göre daha bir gür sedayla seslendirmişlerdir. Bu açıdan da biz Asr-ı Saadet'ten bugüne dek selef-i salihînin üzerinde hassasiyetle durduğu yaşadığı koruduğu salıkladığı ve sonraki nesillere emanet bıraktığı müslümanlıkla müslümanız elhamdülillah. M.Fethullah Gülen
__________________ |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |