Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Din Ve Maneviyat > İslamiyet > Sahabeler - Evliyalar
Kayıt ol Yardım Kimler Online Bugünki Mesajlar Arama

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

Evliyalar - Hacı Tevfik Rıfkı Efendi

Sahabeler - Evliyalar kategorisinde açılmış olan Evliyalar - Hacı Tevfik Rıfkı Efendi konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 08.03.2015, 15:50   #1 (permalink)
Süper Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
tick Evliyalar - Hacı Tevfik Rıfkı Efendi

Evliyalar - Hacı Tevfik Rıfkı Efendi



Harput'un büyük velîlerinden. 1863 (H.1280) senesinde Harput'ta doğdu. BabasıEminhafızgiller adı ile tanınan sülâleden Ahmed Fehmi Efendidir. Tevfik Rıfkı Efendi, ilk tahsîlini Harput'ta yaptı. Sonra, yaşı küçük olmasına rağmen, hemen medrese tahsîline başladı. Zamânın büyük âlimlerinden Beyzâde Hacı Ali Rızâ Efendiden ders aldı. Hacı AliRızâ Efendi yetişmesi için büyük îtinâ ve gayret gösterdi. Kısa zamanda birçok ilimde yetişerek söz sâhibi oldu.

Hacı Tevfik Efendi, tasavvuf yolunda da ilerlemek için Mahmûd-ı Sâminî'nin sohbetlerine devâm etti. Bu sohbetlerin birinde Mahmûd-ı Sâminî'ye; "Gün olur, serin su içmek sünnettir, dersiniz ve serin su içersiniz. Lâkin gün olur serin su yerine sıcak su içersiniz. Bunun hikmeti nedir?" diye suâl edince, o mübârek zât biraz düşündükten sonra; "Gün olmuş içim Allahü teâlânın aşkı ile alev alev yanmış. Biraz serinlemek ve nefes almak için içmişimdir. Gün olmuş içim buz gibi olmuştur. O zaman da yakmak için sıcak su içmişimdir. Her şeyi akıl ve mantıkla çözmeye kalkma. Her gördüğün manzarayı da açıklamaya kalkışma. Aksi halde yanılırsın. Ama akılsız ve mantıksız da edemiyoruz. Bâzı işler vardır ki, ne akılla olur, ne de akılsız." buyurdu.Hocasından aldığı bu cevap üzerine henüz ham olduğunu anlayan Tevfik Efendi, büyük bir istekle hocasının hizmet ve sohbetlerinde bulundu. Kısa zamanda tasavvufun yüksek derecelerine kavuştu.

Hocası Beyzâde Efendi sık sık ona; "Sen sanma ki ilim sâdece yazılandır. En büyük ilim daha yazılmamış olandır. Biri yazılı ilimse, diğeri de sözlü ilimdir. Yeter ki hak ve doğru ola. O vakit ikisi de mûteberdir. Çok şeyler yazılmış; fende, cebirde, ama şu dağlar, şu nehirler ve taşlar ve güneş bile bir ilimdir. Onları yazmakla aslını anlatamazsın." buyururdu.

Bir süre sonra hocası Beyzâde Efendi vefât etti. Kendisini öksüz hisseden Hacı Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiye talebe oldu. "Çok şeyler öğrendim ama, sanki hiçbir şey öğrenmedim." düstûruyla hakkı ve hakîkatı öğrenmeye doymayan, öğrendikçe büyük bir aşkla kendisini ilme veren Tevfik Efendi, Osman Bedreddîn Efendiden çeşitli ilimleri öğrendi. Tasavvuf ve diğer ilimlerde kemâle gelen Hacı Tevfik Efendi, öğretmen oldu ve Ma'murât-ül-Aziz Mülkiye İdâdîsi Mektebinde din, Arabî ve mantık dersleri verdi.

Halktan bâzıları Hacı Tevfik Efendiye; "Bu kadar ilim öğrendin, ama sonunda bir mektebe hoca oldun." dediklerinde; "Siz benden ne bekliyordunuz? Bir köşede oturup, ciltler dolusu kitap yazmamı mı? Yoksa kulluk borcunu dahi yerine getirmekten âciz olan insanlar gibi meydanlara çıkıp; "İslâmiyeti kuralım." diyerek nârâ atıp dolaşmamı mı? Yine cevâbını vereyim. Eser yazmaya gelince, bize öğretenler bile buna cüret göstermedi ki, biz onlardan öğrendik. Yüce mukaddes kitabı okuyup, bunu tefsîr etmemi bekliyorsanız bu câhilliktir ve aptallıktır. Çünkü buna şu Tevfik'in gücü yetmez. Kafasına göre tefsîr eden ve o ufacık beyni ile anladıklarını yorumlayan, anlatan ve kendinden bir şeyler katan ise îmânsız olur. Onun için derim ki, bu dünyâda en büyük hüner, insan yetiştirmektir. Yok eğer meydanlarda, din elden gidiyor, diye nutuk atmamı istiyorsanız, işte bu en büyük aptallıktır. İslâmiyeti kurtarmayı bırakalım, İslâmiyetle kurtulmaya bakalım. Siz ve biz kimiz ki? O yüce dînin koruyucusu ve gözeticisi yüce Mevlâ'dır. O, bu dîni insanların kurtuluşu için göndermiştir. Ama bu yolda cihâd ayrı bir husustur. Mücâdeleyi elden bırakmak anlamına yormayınız. Çalışınız, öğreniniz, yaşayınız ve çalıştırınız, öğretiniz ve yaşatınız. Bunları yapabiliyorsak, bizler çok bahtiyar ve mesuduz." buyurdu.

Hacı Tevfik Efendi, uzun boylu, zayıf bir bünyeye sâhipti. Yüzündeki tebessümü hiç eksik etmezdi. En sıkıntılı ve en kederli anlarında bile; "Ben kederli isem elâleme ne?" diyerek kendi dert ve elemi ile başkalarını huzursuz etmez ve üzmezdi. O sıkıntılı hâli ile başkalarına sert muâmele etmekten dâimâ kaçardı. Şefkatli nazarları ile karşısındakileri kendisine çeken mânevî bir kuvvete sâhipti.

O, bilgisi ve ilmi az olan kimselerle konuştuğu zaman onların seviyesine inerek, anlayacakları dilde nasîhat ederdi. Bu durum karşısında ahâliden bâzıları; "Efendi siz âlim birisiniz. Bu câhillerle neden oturuyorsunuz? Siz bunları adam edemezsiniz." demeleri üzerine çok üzülen Tevfik Efendi; "İnanan ve îmânı olan kimselere câhil denilemez. Hakka ve hakîkate inanmayan en büyük câhildir. Öğrenmeyen olmasaydı öğretene ne iş düşerdi." buyurdu.

Hacı Tevfik Efendi, ömrünün son zamanlarında Elazığ'a göç etti. Doksan yaşında olmasına rağmen haftanın bâzı günlerinde Hacı İzzet PaşaCâmiinde, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi. 1951 (H.1371) senesinde Elazığ'da vefât etti. CenâzesiHarput'a götürülerek hocası Beyzâde Efendinin mezarının yakınındaki âile kabristânına defnedildi.

AF ALLAH'A MERHAMET KULA MAHSUSTUR

Bir gün Hacı Tevfik Efendi câmiye giderken bir fırının önünden geçiyordu. Birden fırının önünde durdu ve içeri girerek hamur yoğuran işçiyi yanına çağırdı. Ona; "Oğlum! Bu parayı al ve hemen hamama git. Gusül abdesti alarak temizlen ve pislikten kurtul. Bir daha da burada bu vaziyette çalışma." dedi.

Hacı Tevfik Rıfkı Efendinin bu sözleri karşısında utanan ve sıkılan fırın işçisi, hemen ellerine kapanarak af diledi. O ellerini gencin omuzuna koyup; "Af, Allahü teâlâya, merhâmet ise kula mahsustur. Maksad, hatâyı anlayıp ve bildikten sonra tekrarlamamaktır. Tekrarlamadığın müddetçe, Allahü teâlâ affeder." buyurdu.

Tevfik Efendinin bu sözlerini gözleri yaşlı bir halde dinleyen fırın işçisi, hemen hamama giderek gusül abdesti aldı. Bir daha da abdestsiz dolaşmadı.

1) Harput Yollarında; c.2, s.239

DeRDeST isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.


Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 21:09