|
Serbest Kürsü kategorisinde açılmış olan Antik Dönemde Kentler konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
27.09.2014, 21:19 | #1 (permalink) |
Aktif Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Antik Dönemde Kentler Antik Dönemde Kentler Antik kentlerin fiziksel özellikleri Antik Yunan ve Roma kentleri için çok çeşitli tarihsel kaynak vardır. Bunlar mitoloji metinleri, tiyatro oyun metinleri, felseş metinler ve Vitruvius’un “Mimarlık Üzerine On Kitap’ı gibi tarihi kaynaklar olarak günümüze kadar ulaşmıştır. -Eski Yunan uygarlığında site (kent), aynı zamanda devlet anlamına geldiğinden, Platon’un “Devlet” adlı eseri, antik kentlerin kurumsal işleyişi için çok önemli kaynaktır. Bunun yanı sıra edebî ve mitoloji metinleri de bu eser kadar önemlidir. -Sophokles’in “Antigone” oyununda Hemon’un “Yalnızca bir kimsenin malı olan site,site değildir” (Bumin 1990, s. 29) sözü, dönemin kent imgesi ve kent yurttaşlarının kente bakışı hakkında çok şey söyler. Sümer ve Mısır kentlerinde gördüğümüz kral-tanrı ve uyruk, Yunan kentlerinde yasa ve yurttaş olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, MÖ 7. yüzyıl Atina’sında,iki bin yıl öncesinde Ur ve Babil’de gördüğümüz alt yapı görülmez. MÖ 8.-5. yüzyıllar Yunan kentinin fiziki çehresi tam anlamıyla olgunlaşmamıştı. Bu dönemde kentlerin plansız olduğu görülür. Lağım suları sokağa dökülmekte ve hijyen yoktur. Anıtsal binalar olmadığı gibi, çıkmaz sokak gibi olumsuz kentsel sorunlar vardır. Ama Arkaik Çağ da Solon ve MÖ 5. yüzyıl başında Kleisthenes reformları ile çerçevesi çizilen yasalarla oluşturulmuş demokrasi vardır. Atinalı tüm özgür yurttaşların doğuştan doğal üyesi olduğu meclisde, (ekklesia) yönetime ilişkin her türlü düzenlemeyi tartışarak karara bağlıyordu. Yasa önünde herkes eşitti. Kamu işlerinin yürütülmesinde uzmanlık kabul edilmiyor, her yurttaş yaşamı boyunca kamu işlerinden bazılarını üstleniyordu. Herkes konuşmaya, tartışmaya ve sanat üretimine yetenekleri ölçüsünde katılıyordu. şu rakamlar ilginçtir: Atina’da bir yüzyıl içinde diğerleri arasından seçilmiş 2000 piyes oynanmış, 6000 müzik yorumlanmıştır. Savaş yıllarında kesinti olmadığını düşünerek yılda ortalama 20 oyun demektir. Günümüzde bir şehir için bu sayıya ulaşmak oldukça zordur. Politikada olduğu gibi sanatta da uzmanlaşma olmadığından bu etkinliklere isteyen her Atinalı katılmıştır. Yurttaşlar sadece seyretmekle yetinmiyor, aynı zamanda katılıyorlardı (Bumin,1990, s. 29). Yunan kentleri hem bir kent hem bir devletti. Platon ve Aristoteles’in“polis”ten kastettikleri kent, böyle bir kenttir. “Polis”ler, akarsu ve dağ silsilelerinin belirlediği doğal sınırlarıyla tarım ve hayvancılık yapılan geniş alanları kapsarlar.Bu alanlarda “polis”e bağlı daha küçük ölçekli “kome” adı verilen yerleşimler bulunurdu. Polisler MÖ 5. yüzyılın sonlarından itibaren önemli siyasal karışıklara sahne olmuştur. Demokrasi, önce Tiranlar daha sonra da “yönetici asker” (strategies) eliyle yok edilmiştir. Hellenistik dönem ve onu izleyen Roma İmparatorluğu dönemlerinde kent sosyal ve politik açıdan tümüyle faklılaşmışlardır. Bu kentlerin şziki yapıları coğrafya ve arazinin durumuna göre ayrıntılarda farklılıklar gösterse de benzer kuruluşa sahiptir. Bir antik Yunan kentinin fiziki çehresini belirleyen dört bölüm vardır: Akropolis (yukarı kent),agora, konut alanları, Nekropolis (ölüler kenti). Akropoliste bir temenos alanı içinde tapınaklar bulunur. Her kentin koruyucu bir tanrısı veya tanrıçası olmasından dolayı, bu tanrı veya tanrıçaya adanmış bir tapınak mutlaka bulunur. Halk meclisi (Ekklesia) dışında yönetim meclisi (bouleuterion) binası, tiyatro,stadyum, hamam ve gimnazyum, nimpheum (anıtsal çeşme), sütunlu cadde; Roma döneminde ortaya çıkan Zafer Takları, Hipodrom ve Arenalar, su kemerleri(Aquadük), Bazilika, anştiyatro gibi kamusal yapılar ve mekânlar hem kentlinin kentle aidiyetlik ilişkisini sağlayan hem de yöneticilerin meşruiyetini sağlayan temel unsurlardır. Agoralar ticaret alanlarıdır. Bu alan içinde yer alan en önemli yapılar dükkân sıralarından oluşan stoalar oluşturur. Agoralar aynı zamanda kentlilerin bir toplanma merkezidir. Kent sorunları meclis binalarından başka agora meydanında tartışılırdı. Günümüzdeki meydan kavramıyla örtüşen mekânlar Antik Yunan kentlerinde yoktur. Bir pazar yeri olan agoralar kentlinin sosyal ya da kente ilişkin sorunları tartıştığı, bazı zamanlar kişisel görüşlerin tartışmaya sunulduğu mekân işlevi de görüyordu. Agora mekânlarının adı Roma döneminde Latince karşılığı olarak forum olarak adlandırılmıştır. Günümüzde herkesin kısıtlanmaksızın görüşünü söyleyebildiği açık oturum biçiminde tanımlayabileceğimiz forum teriminin kökeni Yunan kentindeki agoralarının bu işleviyle ilişkilidir. Yunan ve Roma kentlerinde görülen yapıların işlevleri Antik İzmir (Smyrna) kentinde, MÖ 9. yüzyıldan 5. yüzyılın sonuna kadar görülen; önceleri dokusunda çıkmaz sokakları da barındıran kendiliğinden ve düzensiz kent planı, MÖ. 4. yüzyıldan sonra çoğu antik kentte düzenli bir plan şemasına dönüşmüştür.Şehirci ve mimar Hippodamos’un ilk kez Miletos’da uyguladığı birbirine dik kesen caddelerden oluşan karelemeli plan tipi daha sonraları tüm antik kentlerde değişik varyasyonlarıyla uygulanmıştır. Bu durum bir anlamda tek tipleşmeyi beraberinde getirmektedir. Yunan kentlerinin demokrasiden uzaklaşmasıyla kent planlamasında bu tek tipleşme zamansal olarak örtüşür. Kente geometrinin girmesi ideal kent arayışlarının bir sonucudur (Bumin 1990, s. 33-36). Hippodamos, bütün ütopistler gibi; yeni kent isterken yeni bir toplum, hiyerarşi, işbölümünü de istemektedir. Kozmos da gözlenen uyum, yalnızca kentte değil, üç sınıfa ayrılmış toplumda da olmalıdır: Zanaatkârlar, çiftçiler ve savaşçılar. Hippodamos toprağı üçe bölerek birincisinin gelirini tanrıların kültlerine, ikincisininkini savaşçılara ve yöneticilere, sonuncusunun ürünlerini de çiftçilere ayırmaktadır (Braudel, 1990,s.130; Mazı,2008, s. 42). Yunan ve Roma dönemi kentleriyle ilişkili olarak dönem inancını oluşturan,bugün mitoloji dediğimiz; animist özellikler gösteren ve doğayı kavramsallaştıran çok tanrılı düşünce tarzı, kent tarihi araştırmaları için ayrı bir alan oluşturur. Bugün eski yunan mitolojisi ve inanç sistemi için pagan kelimesini kullanıyoruz. Kentlerin,siyasilerin, devletlerin tarihi olduğu gibi kelimelerin de tarihi vardır. Pagan Latince de köylü demektir ve erken Hristiyanlık dönemlerinde eski dinî alışkanlıklarını kaybetmeyen merkez dışı eğilimler gösteren toplulukları küçümsemek için kullanılmıştır. Oysa Eski Yunan ve Roma kentlerinin kuruluşu ile mitoloji arasında bir bağ vardır. Her kentin kuruluşu bir mitle bağlantılıdır ve kentlerin kurucu ve koruyucu bir tanrıçası veya bir tanrısı vardır: Atina’nın Athena, Argos’un Hera,Efessos’un Artemis, Antakya’nın Tykhe, Aphrodisias’ın Aphrodite olması gibi.
__________________
|
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |