Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu
 

Go Back   Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu > Hayat ve Eğlence > Serbest Kürsü

canlı casino siteleri canlı casino siteleri sagedatasecurity.com casino siteleri takipçi satın al
porno diyarbakır escort bayan antalya escort malatya escort

İçimize Attıklarımız ve İçinden Çıkamadıklarımız

Serbest Kürsü kategorisinde açılmış olan İçimize Attıklarımız ve İçinden Çıkamadıklarımız konusu , ...


Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 11.02.2015, 14:48   #1 (permalink)

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart İçimize Attıklarımız ve İçinden Çıkamadıklarımız

İçimize Attıklarımız ve İçinden Çıkamadıklarımız

Bir insan neden içine atar? Neden duygularını bastırır? Bastırdığı ve içine attığı şeyler ne kazandırır? ne kaybettirir? Bu yüzden mi her şey ters yüz olur, içinden çıkılmaz bir hal alır, keşmekeş olur, viran olur, harap olur, beter olur…
Duyguların bastırılmaması, içe atılmaması gerektiği hep söylenir, ancak bunu herkes başarabilir mi? Birçok insan; bağırıp çağırması, ağlaması gerektiği zaman gözyaşlarını içine akıtır. Yaşadığımız olumsuz olaylar, bastırılan duygular,konuşup anlatamadığımız veya haksızlığa uğradıgımız anlar.... Gün geliyor bunlar, fiziksel hastalık olarak açığa çıkıyor.
İçimize attığımız her şey katlanarak ve katmanlaşarak ilerde daha ağır hasarlara neden oluyor. Sonra zorluyor organları. En başta beynimizi, kalbimizi, midemizi sonra psikolojimizi, insanlığımızı ve daha birçok şeyi…Sanırım buna atalarımız duvarı nem insanı gam yıkar demişler. İyi de demişler.
İçine atmak nedir mi?
*Kaşlarımızı çatmak gerekirken umarsızca gülebilmek,
*Duygularını tam olarak anlatamayan, içini olduğu gibi karşısına döküp açamayan kişilerin ellerinde olmadan yaptıkları şey,
* Defalarca konuşup da anlaşılamamış insanın usancıdır ya da pes etmektir. İfade etmekten bıktıranların yarattığı sonuçtur Ya da Seneca’nın dediği gibi "hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir. "
* Söylediğimizde değişen bir şey olmayacaktır ya da tamamen kaybetmekten korkarız. Bu yüzden en çok söylemek istediğimiz şeyleri içimize atarız. "söylenecek o kadar çok şey vardı ki, tek kelime bile edemedim" derkenki anlatılan durumdur bazen de…
*Kendini anlatmaktan yorulanlar için tek kaçış yolu. Duyguları, düşünceleri rahatlıkla karşı tarafa söyleyemeyip, karsınızdaki kişiye kalbinizi tamamıyla açamayıp tüm hislerinizi, beyninizi kucaklayan tüm detayları kalbinizin bir köseciğinde biriktirmektir. O köşecik git gide buyur ve tüm kalbiniz söyleyemediklerinizle kaplanmaya baslar. Ağlayamazsınız bile, bir çeşit kendi kendine paylaşmaya alışma halidir. Beklemektir aslında. Karşı taraf bir an gelsin görsün suskunluğu istenir. Görülmedikçe yakar kavurur. Kırgınlıkların, öfkenin ve hüznün dışa vurulmayıp kişisel kutuya gizlenmesidir…
İnsanın içine atması için sanırım bu yüzyılda bir çok neden var... Etrafımızda patlamaya hazır o kadar çok canlı bomba var ki. Ekonomik sıkıntılar, iletişim kuramama, anlaşılmama, anlatamama, maddenin manayı hapsetmesi, hızlı bir tüketim çılgınlığı, bireyselliğin ön plana çıkması, değerlerin pasifize edilmesi gibi birçok hadise, insanların açılamaması ve içine atmasına neden oluyor…
A.Moslof’un bir sözü çok hoşuma gitmiştir. Derki eğer, size birisi sokakta isteyerek ya da istemeyerek çarpsa dahi kızgınlığınızı ya da öfkenizi içinize atmayın gidin o adama en azından neden olduğunu sorun der. Sanırım burada esas vurgusu bir duygunun içe atılmaması gereğidir.
Evet, içinize atmayın demek kolay bir söylem tabiî ki zor olan bunu eyleme geçirebilmek. Ancak yaratıcı bizi son derece kuvvetli donanımlarla yaratmış. Aklın yanında bir kalp vermiş. Yani duygu ve akıl. Biri kalbi temsil ederken yekdiğeri beyni... İki büyük güç… İki büyük nimet… Bu iki nimeti dengeli kullanarak sorunlarımızla, sıkıntılarımızla, açmazlarımızla, çıkmazlarımızla baş edebiliriz. Uygun kanal ve ortamlarda paylaşmayı,paylaşımı deneyebiliriz. Sorunları ve olumsuzlukların içini doldurmaktansa bunların içini boşaltmak için delikler açmaya çalışabiliriz.
İçimize atıp içimizde gümletmektense, yakmaktansa, ya da içinden çıkamamaktansa ;dışımıza çıkartıp söndürmeye çalışabiliriz. Yutkunmaya çalışıp boğazımızı düğümlemektense, zehirlenmemek için kusup rahatlayabiliriz.
Kaçmak yerine kovalamak, sırt çevirmek yerine yüz çevirmek, almak yerine vermek, beklemek yerine gitmek, sevilmek yerine sevmek, şarj olmak yerine deşarj olmak, kırmak yerine tamir etmek, üzmek yerine sevindirmek, zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak, karamsar olmak yerine iyimser olmak, el sıkmak yerine kucaklamak, anlaşılmayı beklemek yerine önce anlamak, susmak yerine konuşmak… Acaba yapabilir miyiz?
Nevzat ÖZER
Psikolojik danışman ve Rehber öğretmen

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz.

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Açma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum hakkında Kullanılan sistem hakkında
Forumaski paylaşım sitesidir.Bu nedenle yazılı, görsel ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenmektedir.Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir.Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazılı, görsel ve diğer materyalleri 48 saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır. Bildirimlerinizi bu linkten bize yapabilirsiniz.

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2016, ve Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.
yetişkin sohbet chatkamerali.net

Saat: 19:05