Bir sabah gün doğarken uyanacaksın,
O sonu hiç gelmeyen uykularından.
Yüzünü ekşitmeden, küfretmeden
Doğduğun güne lanet etmeden,
Uyanacaksın bir sabah...

Tam da maden işçilerinin,
Yorulmaya yüz tuttuğu bir zamanda.
Tam zamanında uyanacaksın!
Şükürler olsun tam zamanında!

Ölmeye henüz başlayan,
Vasıfsız inşaat işçisinin,
Alnından gülümseyerek damlayan,
O kallavi alın terinin güneşte demlendiği,
Tadından içilmeye kıyılmaz olduğu bir zamanda.

Üzerine üç beden bol gelen eşorfmanı,
Kim ne derse desin diye giyeceksin.
Ukala yan komşunun kibir saçan gülücüklerini,
Zerre kadar önemsemeyeceksin.

Anlayacağın...
Eskisinden farklı olacaksın o sabah.
Kim bilir olacağını hissettiğin şey belki...
Hiç tanışmaya yanaşmayacağın biri.
Sence yok hükmünde, oysa gerçekte...
Çoktan tanımış olmalıydın kendini!

Senle beraber her şey değişecek sanki.
Bakkal amca dürüst, çay huzurlu,
Emek gibi ekmekte sıcak o gün,
Siyah zeytin eskisi kadar zifiri değil artık.
Bir sigara o eski tadı vermeyecek;
Ki sıkmayasın güzelim canını,
Zaten senin de içesin gelmeyecek...

Çapkınlığın asla değişmeyecek lakin,
Güneşe ha vuruldun ha vurulacaksın.
Belliki yaptığı işvebaz kurlara dayanamayacak;
Ve meredin müptelası olacaksın.
Sigaraya ziyadesiyle doyan ciğerlerin,
Doyamayacak fakat güneşle sevişmeye
Bilesin...

Alelacele çıkmayacaksın evden.
Tek rekat kahvaltını,
Sünnetleriyle beraber kılacaksın.
Evden çıkmadan evvel,
Bir şey unuttuğunu sanıp duraksayacak,
Ardından kapıya yöneleceksin fişek gibi.
Aynaya bakmanın lüzumsuzluğunu kaşıklayacaksın.

Islıkla ıslak bir şarkı tutturacaksın yolda.
Konu komşu salağa bak diyecek,
Sen sahiden sabaha bakacaksın,
Yanlış anlayabilmenin zevkini çıkaracaksın o sabah...
İşine geldiği gibi anlayabileceksin vesselam insanları.

İmkansız iddialara tutuşacaksın dostunla,
Bile bile lades diyeceksin.
O seninle dalgasını geçerken güldüğünde,
Bazen ahmakça kaybetmenin,
İnsanı daha mutlu kıldığını fark edeceksin.

Banka kuyruğundaki yerini,
En arkadaki yaşlı dayıya vereceksin.
Arkandaki cadı kadın söylenmeye başladığında,
Sen o kuyruklu yalanı çoktan terk edeceksin.

Çünkü, neşeyle türkü çığıran kuş dudaklarının,
Paha biçilemez olduğunu anlayacaksın.
Çünkü, kuyruklu yalanlarla kayıp giden zamanların,
Parayla satın alınamayacağını anlatacak sana,
Sol bacağı aksayan beyaz bir güvercin.

O sabah bin yıllık korkuların erirken,
Yeni yeni korkular filizlenecek zihninde.
Arabaların eksozları, evlerin yaz-kış tüten karabasanları...
Güvercinin beyaz olmayan yanı düşecek gönlüne.
Ve yolamayacaksın aniden devlenen ısırgan otlarını,
Cennetin kanayacak...
Hesaplaşamamak kuşkuyla kaşındıracak tüm uzuvlarını.

Aynı gün...
Cennete gitmek için çırpınıp duran,
Uzun sakallı bir şeytan-adam gelecek yanına.
Kaybolan cenneti göstermek için adam kılıklı şeytana,
Nafile debeleneceksin.

İşitmediğin sözcüklerle dövecek seni:
Dinsiz ve komünist olduğunu öğreneceksin
Aynı anda...
Şeytan taşlarcasına hırpalayacak bacaklarını.
Karşılık vermeyecek, gülmeyecek, ağlamayacaksın.

Aynı anda düşecek aklına...
Sakallının ve güvercinin resimleri.
Belki birkaç saniye sonra...
Kendi kendine konuşurken yakalayacaksın kendini:
"Başka bir yaşam mümkün... Bir yol daha var!"
Sesin kulağına ekmek çıtırtısı kadar hoş gelecek,
O sabahın akşamından sonra...

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.