|
Serbest Kürsü kategorisinde açılmış olan Ömür üç günlük konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
07.09.2013, 22:07 | #1 (permalink) |
Tecrübeli Üye | Ömür üç günlük Ömür Üç Günlük İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Nasıl doğdumuzu anlayamayız bile.. Hatta büyüyüp geliştiğimizi de.. Hep aynı boyda olduğumuzu zannederiz. Şöyle bir etrafımıza baktığımızda birçok şeyin değiştiğini hatta küçüldüğünü farkederiz. Halbuki büyüyen biz olmuşuzdur. Değişen birşey yoktur. Koca kapılarda üç kişi oturup sığdığımız arkadaşlarımızla şimdi tek başına otursak birer kapı daha isterdik eminim.. Ne kadar büyümüşsün dediklerinde ciddiye almadığımız zamanlar da olmuştur. Gülüp geçmişizdir hatta boş laflardan ibaret olduğunu düşünmüşüzdür. İşte bu büyüdüğümüz kanısını bize farkettirmeyen neden olmuştur hep... Gençlik derken ömür geçer çağının en güzel yıllarına elveda dersin. Orta yaşlar kapıyı kırarcasına içeri girer ve aniden ellerin havada teslimsin bi kere.. Yapacak birşey yok belki.. Kimbilir tedirgin oluruz ömrün yarısı geçip gitti, yıllar nasıl da elimizin arasından kayıp bitti diye... Hayat devam ediyor diyesimiz gelir o anda.. Karşı karşıya gelmişizdir artık hayatın görünmeyen yüzüyle.. Artık çok geç.. Ne yazık ki kaçış yok zamanın akışından.. Otuz beş yaş psikolojisini bir şiirle ne güzel dile getirmişti Cahit Sıtkı Tarancı: 35 YAŞ Yaş otuz beş yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz Ya gözler altındaki mor halkalar Neden öyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayâl meyâl şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir, Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar Nerden çıktı bu cenaze ölen kim Bu kaçıncı bahçe gördüğüm tarumar. Neylersin ölüm herkesin başında, Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misâli o musalla taşında. O duygular içinde olan birini hem bir yazıyla hemde şiirle harmanlamak istedim. En azından o duygulara ortak olmak açısından.. İyi de oldu bence.. Cahit Sıtkı ne güzel anlatmış şiirde otuz beş yaş psikolojisini... Yaşamadım fakat o yaşa geldiğimde şu yazdıklarımı tekrar bir gözden geçireceğimden emin olunası bir düşünceye kapılıyorum. Tabi o zamana kadar yüzümüze kaç çizgi daha siner o da meçhul.. Hep şunu düşünmüşümdür. Hayat bir şişeye benzer. İçindeki sıvı şişenin şekline göre inceden kalına doğru çabuk biter, tıpkı gençlik gibi... Öbür bölümü şişenin kalın kısmı, yani yaşlılık gibi azar azar biter. Artık ölüm şişenin dibindedir. Ne zaman dibe düşersek işte o zaman üç günlük ömür bitecektir. Üç günlük dünyada var mı gerek kalp kırmaya derler ya, işte o misal... Ne diyeyim ki; dibe çabuk düşmemek umuduyla..
__________________ Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız. |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |