Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu

Forum Aski - Türkiye'nin En Eğlenceli Forumu (https://www.forumaski.com/)
-   Serbest Kürsü (https://www.forumaski.com/serbest-kursu/)
-   -   Halepçe Katliamı Neden Yapıldı? Halepçe Katliamı'nın 26'ncı Yıl Dönümü (https://www.forumaski.com/serbest-kursu/97589-halepce-katliami-neden-yapildi-halepce-katliaminin-26nci-yil-donumu.html)

Jade 16.03.2014 18:09

Halepçe Katliamı Neden Yapıldı? Halepçe Katliamı'nın 26'ncı Yıl Dönümü
 
Halepçe Katliamı Neden Yapıldı? Halepçe Katliamı'nın 26'ncı Yıl Dönümü

Irak'ta Saddam Hüseyin'in emri 5 bin kişi öldüürldü. Halepçe Katliamı Neden Yapıldı? Halepçe Katliamı'nın 26'ncı Yıl Dönümü ve tüm detaylar bu sayfada

[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

"Sessiz Tanık" fotoğrafıyla Halepçe Katliamı'nı dünyaya duyuran gazetecilerden Ramazan Öztürk, "Eğer o gün dünya Halepçe'de yapılan kimyasal katliamın hesabını sorabilseydi Suriye'deki Esed rejimi, muhaliflere ve sivil halka karşı kimyasal silah kullanamazdı" dedi.

Irak'ta Saddam Hüseyin'in emri 5 bin kişi öldürüldü. Halepçe Katliamı Neden Yapıldı? Halepçe Katliamı'nın 26'ncı Yıl Dönümü ve tüm detaylar bu sayfada

5 bin kişinin öldüğü, 7 binin yaralandığı Halepçe Katliamı'nın 26. yıldönümünde Birleşmiş Milletler'in Cenevre'deki "Halepçe Katliamı Oturumuna" katılacak olan Gazeteci Ramazan Öztürk değerlendirmelerde bulundu.

"Batı dünyası ve ABD'nin de hesap vermesi lazım"

Aradan 26 yıl geçmesine rağmen Halepçe'nin hesabının sorulmadığını belirten Öztürk, "Belki Halepçe il ilan edildi, kaldırımları yapıldı, sokakları düzeltildi, yeni binalarla hayat canlandı ama katliamdan bu yana kınama anlamında, faillerin cezalandırılması noktasında fazla bir şeyin yapıldığına inanmıyorum. Saddam Hüseyin ve Kimyasal Ali (?Hasan El-Mecid) idam edildi ama onlar, sadece Halepçe nedeniye idama mahkum edilmediler. Katliamın tek faili onlar değil. Batı dünyasının, Amerika'nın da hesap vermesi lazım" diye konuştu.

Öztürk, şöyle devam etti:

"İran- Irak savaşında Saddam, İran'a karşı kimyasal silah kullanırken İran, bunu BM nezdinde çeşitli platformlarda gündeme getirdi. Ama uluslararası kamuoyu ve etkin ülkeler, bunu görmezden geldi. Saddam da buradan aldığı cesaretle Halepçe Katliamı'nı gerçekleştirdi. Eğer dünya İran'a karşı kullanılan kimyasal gaza karşı sessiz ve sağır kalmasaydı belki o zaman Halepçe Katliamı olmayacaktı. Saddam böyle bir cesareti kendisinde bulmayacaktı. Eğer o gün dünya Halepçe'de yapılan kimyasal katliamın hesabını sorabilseydi Esed rejimi muhaliflere ve sivil halka karşı kimyasal silahlı katliamı gerçekleştiremeyecekti."

"Kimyasal gazın etkisi devam ediyor"

Öztürk, hala kimyasal saldırının insanlar ve çevre üzerindeki etkisinin devam ettiğini belirtti. Görmede sorun, derisinde ve ciğerlerinde rahatsızlık yaşayan olduğunu vurgulayan Özrük, "Binlerce kadın ve erkek kısır. Halepçe'de ailelerin yüzde 90'ı kimyasal saldırıda yakınlarını kaybetti. Halepçe halkı yaralı ama halen onların bu yaralarını saracak ciddi bir adım atılmadı. Birçok ülke hala bunu bir soykırım olarak kabul etmedi.

Sanki Saddam'a yardım eden onlar değilmiş gibi davranıyorlar. Sadece batılı ülkeler değil, Irak'ın komşusu ülkelerin de günahları var" dedi.

"Binlerce insanın akıbeti belli değil"

O dönem Enfal operasyonlarından kaçan binlerce insanın akıbetinin belli olmadığını anlatan Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Saddam'ın Enfal operasyonundaki 283 bin Kürt'ün akıbeti belli değil. Bunlarla ilgili bir herhangi bir araştırma yapılmadı. Bu zulümden kaçanlar, İran ve Türkiye sınırına sığındılar ancak sınıra tel örgüler çekildi ki geçmesinler. Uluslararası kuruluşların devreye girmesiyle çok az kişi kamplara alındı. En acısı da napalm saldırılarından kaçan yaralılar vardı. Türkiye'den sağlık ekipleri bu yaralılara ilk yardımı yaptılar. O dönemde ben bu yaralıların tedavisi yapılırken fotoğraflarını çekmiştim. Bu fotoğraflarım Almanya'daki Quick Dergisi'nde 2 sayfa yayınlandığı sırada Türkiye'de bir açıklama yapıldı. Uluslararası kamuoyunda tekrar kimyasal silah kullanıldığına dair bir haber dolaştı. Bu durum Türkiye'ye sorulduğunda Türkiye'den benim içimi acıtan resmi bir açıklama yapıldı. Denildi ki, 'Hayır, bizim sınırlarımıza sığınan bu insanlar arasında yaralılar var ama bunlar kimyasalla yaralanmış kimseler değil."

Halepçe filminin senaryosu hazır

Öztürk, senaryosunu yazdığı Halepçe filminin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin hastalığı nedeniyle çekilemediğini ifade ederek, "Ben projeye 2009'da başladım. O zaman Cumhurbaşkanı Talabani ile konuştum bana destek vereceklerini belirttiler. Senaryosunu hazırladım ve Kürdistan'a gittim. Proje Meclis tarafından incelendi ve en yüksek düzeyde kabul edildi. Kültür Bakanlığı tarafından bir açıklama yapıldı, televizyonlarda, gazetelerde buna dair röportajlarım oldu. Sonra Talabani rahatsızlandı, seçimler oldu, Bağdat ile ipler koptu ve hükümet değişti. Ama vazgeçmiş değilim. Sponsorlarla görüşmelerimiz devam ediyor yani her an için başlayabiliriz" şeklinde konuştu.

Aynı konuda film yapmak isteyen Mahsun Kırmızıgül ile aralarında oluşan soruna dair Öztürk, "Mahsun Kırmızıgül çok iyi bir taklitçi, iyi bir kopyacıdır, icraatlarının tümünde bu belli. Kendisinin Kürt olduğunu bile kabul etmeyen bu arkadaş, sonradan 'Halepçe filmini yapacağım' diye piyasaya çıktı. Benim buna tepkim sert oldu. Halepçe benim tapulu malım değil, kimseye bir şey yasaklayamam. Ama benim senaryomun tıpatıp aynısını kopyalaması içime sinmedi" ifadelerini kullandı.

Öztürk, Halepçe Katliamı'nın yıldönümüne dair Birleşmiş Milletlerin Cenevre'deki oturumunda katliamla ilgili 15 dakikalık bir konuşma yapacağını, tanıklarıyla, fotoğraflarıyla katliamı anlatan 12 dakikalık bir belgesel gösterimi sunacağını aktardı.

"Halepçe soykırım olarak kabul edilmeli"

Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) eski Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Meclisi Üyesi Yüksel Avşar da Halepçe'nin tarihe kara bir leke olarak geçtiğini belirterek, "Halepçe katliamı bir soykırımdır. Bütün dünya ülkelerince de böyle kabul edilmeli" dedi.

Katliamdan sonra Halepçe'ye giderek mağdurlara yardım eden Avşar, o gün tanık olduğu manzarayı şöyle anlattı:

"Katilam yaşandığında dünya önce sesiz kaldı. Daha sonra Kızılhaç üzerinden ilk yardımlar bölgeye ulaştı. Bunu hiç unutmayacağım. Kürtlerin hasassiyeti, yaptıkları yardımlar kelimelerle anlatılacak gibi değildi. Herkes kendi çapında birşeyler yapmaya çalışıyordu. Dünya yardım kuruluşları geç de olsa devreye girmişlerdi. Saldırıdan hemen birkaç gün sonra bölgeye gittim. Katliamın izleri hala tazeydi. Özellikle insanların yüzündeki yanık görüntüsü korkunçtu. Derin bir kuyuya düşmüştük sanki. Kararmış bedenler, morarmış vücutlar gördük. Düşündükçe hala gözlerim doluyor."

Enfal Operasyonları ve Halepçe Katliamı

Baasçıların "Herakat", Kürtlerin ise "Katilam" diye adlandırdıkları Enfal Operasyonu, 1986-1989 tarihleri arasında yapıldı. Tarihi kaynaklara göre dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in emriyle başlatılan Enfal Operasyonları'nda 150 bin civarında insan katledildi. Bu katliamların bir kısmı kimyasal silah kullanımı şeklinde oldu. Halepçe'ye 1988'de gerçekleştirilen zehirli gaz saldırısında 5 bin kişi öldü, 7 bin kişi yaralandı.

Ne Çanakkale ne de Halepçe şehitleri unutulacak

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Çanakkale, Halepçe ve Filistin'de şehit düşenlerin hiçbir zaman unutulmayacağını söyledi.

SİİRT

Partisinin seçim çalışmalarına katılmak üzere Siirt'te gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Siirt Valisi Ahmet Aydın tarafından öğretmenevinde verilen yemeğe katıldı.

Kamu kurum ve STK temsilcilerin katılım gösterdiği yemeğin ardından konuşma yapan Davutoğlu, Siirt'e daha önce geldiğini ve geceyi damda yattığını anlattı. Davutoğlu, Siirt'in kendisi için özel yeri olan bir şehir olduğunu söyledi.

Davutoğlu, Siirt'te özelikle de Tillo'ya, İbrahim Hakkı Hazretlerine ve İsmail Fakirullah Hazretlerine, kentin köklü kültürüne hayran olmamanın mümkün olmayacağını belirtti.

Bir devleti, devlet yapanın "şefkat ve kudret" olduğunu ifade eden Davutoğlu, şefkati olmayan devletin ve siyasi otoritenin zalimleştiğini, kudreti olmayan devletin de acizleştiğini söyledi.

Bir evde, bir baba şefkati yoksa çocuklarına zulüm edeceğini, kudreti ve iradesi yoksa çocuklarına dahi söz geçiremeyeceğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Şefkati olmayan bir devletin yaptığı katliamın yıl dönümündeyiz. Halepçe katliamı, kudreti vardı Saddam'ın ama şefkati olmadığı için oradaki kardeşlerimize kimyasal silahlarla saldırdı. Bundan yaklaşık 25 yıl önce, kimyasal silahlarla saldırdı ve tarihin görmüş olduğu en acı katliamı yaptı. Orda ölen kardeşlerimiz Kürt kardeşlerimizdi. Akın akın Anadolu'ya geldiler. 500 bin kişi, hepsine sizler kucak açtınız. Halkımız kucak açtı. Şimdi yine şefkati olmayan bir zalim kudretim var düşüncesiyle, Esed aynı zulmü Suriye'de yapıyor. Kendi halkına zulüm ederek onları kimyasal silahlarla öldürüyor. Bizim üzerimize Allah şahittir en büyük vazife oradan gelen bütün mazlum kardeşlerimize kucak açmaktır. Onun için 3 senedir ne kadar eleştirildiğimizi biliyoruz. Kim ne derse desin bizim toprağımıza sığınan kim olursa olsun. Mezhebine, etnik kökenine bakmayız ve zalimden kaçana kucağımızı açarız."

Gelecek hafta 18 Mart Çanakkale destanının 99. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Çanakkale'de şehit olanların sadece Türkiye'den olmadığına işaret etti.

Çanakkale'de savaşanların hiçbiri ırk mezhep ayrımı yapmaksızın birlikte omuz omuza savaştığını belirten Davutoğlu, Çanakkale'deki ruhu şöyle anlattı:

"Çanakkale'de sadece sınırlarımızın içinde olanlar değil, sınırlarımızın dışında olanlarda omuz omuza İstanbul esaretini korumak, İslamın izzetini korumak bu milletin izzetini korumak için bile bile şehadete yürüdüler. Yanındaki şehadet şerbetini içerken yanındaki kardeşinin Türk mü, Kürt mü, Arap mı Arnavut mu ve Boşnak mı olduğuna bakmadan ve hepsi son nefesini verirken tek bir şey söylediler. Oda kelimeyi şehadettir. Şimdi bizim dedelerimiz yan yana orada kimisi Üsküp'ten gelmiş kimisi Yemen'den Irak'tan kiminle karşılaşsam tanıştıklarımın çoğu benim dedem Çanakkale'de derler. Bazıları Türkmendir, bazıları Arap, bazıları Kürttür. Çoğunun akrabası Çanakkale'de savaşmış. Orda savaşı verenlerin 99'uncu yılını idrak ediyoruz. Onların torunları olan bizlere sen Türksün, sen Kürtsün sen Arapsın, sen Arnavutsun, sen Boşnaksın diye aramızda böyle duvar örmek istercesine fitne kimin haddinedir. Bizim siyasetimizin esası aynı o damda gökyüzüne bakarken gök kubbede gördüğümüz her bir yıldız. Diğer yıldızla eşit duruyorsa ırkı, mezhebi ve rengi ne olursa olsun her bir adem oğlu Havva kızı o yıldızlar gibi birbirine eşittir."

Mavi Marmara gemisinde şehit düşen İbrahim Bilgen'in gönlündeki aşk ve ateş ile mazlumlara yardıma gittiğini anlatan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Burada çok değerli şehidimizin rahmetli İbrahim Bilgen'in ailesi de var. Mavi Marmara şehidi, Allah ona da gani gani rahmet eylesin. Yasin Aktay kardeşim bahsetti dedi ki, 'Rahmetli İbrahim abim 1981'de bir kitap evi açmıştık' dedi. Demek ki kitap evi açarken de mazlumlara yardıma giderken de gönlünde bir aşk ateşi vardı ki o şehadet şerbeti içti. Ama ne Çanakkale şehitleri, ne Halepçe şehitleri ne de Filistin şehitleri hiçbir zaman unutulmayacak. Biz elimizden geldiğince hangi ırktan ve hangi mezhepten olursa olsun bütün mazlumlara bu aziz milletin fertleri gibi her türlü yardımı yapacağız."

Konuşmasının ardından, Mavi Marmara gemisinde İsrail askerleri tarafından şehit edilen İbrahim Bilgan'in eşi ve oğlu Yusuf Bilgen ile sohbet eden Davutoğlu, Ak Parti il teşkilatı tarafından Kültür Müdürlüğü Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıya katıldı.

mynet

Mathieu 16.03.2014 18:14

Cevap: Halepçe Katliamı Neden Yapıldı? Halepçe Katliamı'nın 26'ncı Yıl Dönümü
 
"Elma kokusunu sever misiniz?

[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]

Bundan 24 yıl önce, 16 Mart 1988 sabahı, elma kokusuyla uyandı Halepçeliler. Sevinçle mutfağa yöneldiler önce. Kokunun mutfaktan gelmediğini görünce camlarını açtılar. Baktılar ki koku dışarıdan daha çok hissediliyor, hemen dışarı akın ettiler merak ve heyecanla. Çıktıklarında gördüler ki herkes aynı merak ve heyecanla dışarı çıkmış. Hızlı hızlı yürümeye başladılar; kokunun kaynağını aramaya başladılar.

Gittikçe şiddetlendi elma kokusu. Ama bir yandan da derilerinde bir yanma hissettiler sanki. Aldırmadılar ve yürümeye devam ettiler. Bu sefer daha hızlı koşmaya başladı bir çoğu. Ancak zamanla o yanma gittikçe şiddetlendi. Koşuyorlardı; ama yanıyorlardı da. Bu sefer de dönüp eve doğru koşmaya başladılar. Yanma iyice artıyordu. Zamanla derilerinin morarmaya ve büzülmeye başladığını gördüler korkuyla. Bir an önce suya ulaşmalılardı. Kendilerini can havliyle suya attıklarında ise bedenleri kavruldu bu sefer, asit dolu bir havuza girmişler gibi. Artık ölmüşlerdi, ölümün nereden geldiğini anlayamadan. Yanarak ölmüşlerdi, üstelik ateşsiz ve dumansızdı bu yanma, çığlıklarla bağırışlarla çağırışlarla. Bir avuç kül oluvermişlerdi aniden, ne olduğunu anlayamadan…

"Saçlarım tutuştu önce
Gözlerim yandı, kavruldu
Bir avuç kül oluverdim
Külüm havaya savruldu.”


Kimyasal zehir öyle bir şeydir ki; vücudunuza temas ettiği anda yakar sizi, nefes almak için çırpınırsınız; alamazsınız. Deriniz büzülüp çürür. Yavaş yavaş, acı çeke çeke ölürsünüz. Öyle ki başınıza silah vurularak öldürülmeyi buna tercih edebilirsiniz.

Bu zehir de elma kokuluydu. Güzel kokulu zehir, Zekice planlanmış bir katliamdı. Hedeflerinde çocuklar vardı, geleceği hedeflemişlerdi.

En çok da çocuklar öldü Halepçe’de. Tıpkı diğer katliamlardaki gibi. yıllar sonra ülkelerine demokrasi getirecek olan o uzak memleketteki adamlar, kendi memleketlerindeki o diktatöre hediye etmişlerdi bu elma kokulu zehri. Ölmeden önce, ölürken, yanarken Halepçelilerin attıkları çığlıkları duyamadılar o özgürlükçü ve demokrat adamlar. Çünkü o sırada başka ülkelerde başka hayatları mahvetmekle meşgullerdi. Başka soykırım planları vardı.

Onlardı zaten, Hiroşima’da küçük gözlü onlarca küçük çocukları yakan. Onlardı Vietnam’da yüzlercesini, binlercesini katleden. Onlardı Ruanda’da 100 gün içinde 800 bin kişinin katledilmesini sessizce destekleyen. Duyamadılar o çığlıkları…

Şimdi Halepçeli çocuklar el ele tutuşmuş Hiroşimalı, Ruandalı, Vietnamlı kardeşleriyle dünyaya barış mesajı veriyorlar, insanlığa sesleniyorlar: Halepçe’de 16 Mart 1988’de insanlık nefessiz bırakıldı, yakıldı. Hatırlamak, anmak, onurumuzdur. İnsanlık için onurdur.

-

Lorîna Kewên Mirî - Ölü Kekliklerin Ninnisi / Kısa Film
17 dk, 59 sn.
[Link'i Görebilmeniz İçin Kayıt Olunuz.! Kayıt OL]


Saat: 15:01

Telif Hakları vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.


SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.