|
Türkçe - Edebiyat kategorisinde açılmış olan Kübizm konusu , ...
| LinkBack | Seçenekler | Arama | Stil |
09.09.2013, 10:45 | #1 (permalink) |
Tecrübeli Üye | Kübizm Kübizm Yirminci yüzyılın başında ortaya çıktı. Önce resim alanında, sonra diğer sanat dallarında ve özellikle şiirde kendini gösteren kübizm, gerçeküstücülük yolunda basamak oldu. Kübist sanatçılar, geçici bir anı değil, kişilerin ve eşyanın ebedî özünü, şuuraltının gizlerini yansıtmak istediler. Nesnelerin tabiî düzenini bozup, onları değişik açılardan ele aldılar. Konuları bir yönüyle değil, üç boyutuyla derinlemesine ve geometrik biçimde görmek istediler. Bu uç boyutu sağlamak için, örneğin, çizdikleri bir adamın, yalnız görünüşünü, duruşunu, bulunduğu yeri değil, aynı zamanda aklından ve gönlünden geçenleri, hayal ve arzularını, hatta günâh ve sevaplarını da aynı kompozisyona, aynı tabloya sığdırmaya çalışırlar. Dış gerçeği sarsıp, iç benliği yansıtmaya yöneldiler. Kübizmin edebiyattaki amacı, anlatımı daha canlı kılmak, bunun için de duygularla olayları karıştırarak birlikte olduğunu kabul edilir hale getirmektir. Tabiî ki bu durum karmakarışıklık da yaratır. Konuyu bir bütün olarak kavramak, iç ve dış âlemi birlikte işlemek bu akımın temel özelliğidir. Kübist şair, ressam gibi, tasvirini yapmak istediği bir nesnenin bir yanını değil, her yanını tanıtmak, tasvir etmek, anlatmak ister. Kübistler, sanat ülküsünü duygudan çok, düşüncede ararlar. Bilim yoluyla değil, sanat yoluyla sanata ulaşmak isterler. Kübizm anlayışına göre empresyonizm, duyumların, yani devamlılık arzetmeyen, gelip geçici şeylerin tasviridir. Kübizm ise, sürekli olan ve değişmeyen özün tasvirine gayret göstermektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi eşyanın dış görünüşüyle birlikte, özünün de gösterilmesi gerekmektedir. Sözgelimi, insanın yalnız dış görünüşü ele alarak değerlendirirsek, onu sadece bir madde olarak anlamak ve düşünmek olur. Halbuki, insan denilen canlı varlık, birtakım duyguların ve fikirlerin de sahibidir. Sanat, o varlığın bu yönlerini de göstermek mecburiyetindedir. Yani olaylarla duyguları ayrı değil, bir bütün olarak düşünmek gerekiyor. Konuyu bütün halinde tutmak temel amaçtır. 1910 yıllarında, empresyonizme tepki olarak ortaya çıkan kübizm, 1913'te edebiyat alanında kendini hissettirmiş ve 1914'ten sonra da önemini kaybetmeye başlamıştır. Kübizmin tanınmış sanatçıları: Paul Cezanne, Georges Seurat, Picasso, Braque, Lhite, Leger (resim alanında), edebiyat alanında ise ilk öncüsü Guillaume Apollinaire olmuştur. Daha sonra edebiyat alanında Jacob, Cendrars, Cocteau da başarılı örnekler verdiler. Kübizme sanatçılarının gözüyle bakış: Kübizm; esrarlı bir biçimde organik olan ne varsa hepsini inceden inceye eleyip yerine uzak geometriyi koydu. Kübistlerin sanatı, insana ait olmaktan çıkarışları çokluk romantik, duygulu bir makine hayranlığı ile birleşiyor. (Aldous Huxley) Bizim dışımızda gerçek bir şey yoktur. Biz ancak duygularımıza çarpan nesnelerin zihnimizde uyandırdığı hayal hakkında kesin bilgiye sahip olabiliriz. (Albert Gleizes) Ey ağızlar, insan hiçbir gramercinin tanıyamayacağı yeni bir dil istiyor. Gramer bir yazarın sanatına ne derece yardımcı bir araç ise, geometri de plâstik sanatlar için o derece yardımcı bir araçtır. (Guillaume Apollinaire) "Kübist" denilen resim bize, nesnelere bakışın daha insanî, daha gerçek şartlarının bilincine ulaşma imkânını verdi; örneğin, çevresinde dönerek baktığmız bir nesneyi, bir tuval üzerinde birbirini izleyen bir sıra görünüşle gösterdi bize; bir kişinin ya da bir sahnenin karakteristik öğelerini, bizim anımızda veya düşümüzde gözümüzün önüne geldikleri gibi bir tek imajda birleştirdi. (Roger Garaudy) Şiirde noktalama şart değildir. Şiir, noktalamaya muhtaç değildir. O, kendi kendine yeter. Virgüllere, noktalara, soru ve ünlem işaretlerine ne lüzum var? İyi bir şair şiirine ahenk verebildi mi yeter. Biz çirkini arıyoruz. Eserde ayrıcalı bölgeler yoktur. En bayağı gerçekler de en üstünleri kadar beğenilebilir. (Guillaume Apollinaire) Kübizme örnek parçalar: ÇOCUKLAR ve CİCİ BEYLER İÇİN Jacob Paris'e Kül rengi bir at üstünde Nevers'e Yeşil bir at üstünde Issioir'a Binmiş kara bir ata Ah! Ne güzel! Ne güzel! Ah! Ne güzel! Ne güzel! Tiuu! Çan çalıyor dinle Kızım Yvonne şerefine Perpignan'da ölen kimdi? Albayın yeğeni! Epinal'de ölen kimdi? Onbaşının eşi! Tiuu! Ya Paris'te babacığım Paris'te ne veriyorsun bana Vereceğim yaş gününde Bir şapka fındık büyüklüğünde Atlastan çanta bir de Tutasın diye elinde Al ipekten bir şemsiye Sapı süslü püskülle Yaldızlı bir elbise Pabuçlar portakal renginde Mücevherler beşibiryerde Takasın diye pazarları Tiuu! Çan çalıyor dinle Kızım Yvonne şerefine Bu çalan çan Paris'in Geldi vakti yatağa girmenin Bu çalan çan Nogent'in çanı Babanın da geldi yatma zamanı Bu çalan çan Givet'nin Geldi vakti yatakta kestirmenin. Ah! Olmaz! Daha bitmedi! Söyle! Al, bana bir de araba demirden Toz - duman kaldıran yürürken Arkasından önünden Dikkat Bayanlar geçit bekçileri çekilin önümden Geliyor Yvonne'la babacığı Tiuu! (Çeviren: Engin Ertem) KIZIL SAÇLI DİLBER Apollinaire Ele güne karşı duygu dolu bir insan olarak ortadayım Hayatı anladım ölümü de bir ölümlü ancak benim kadar anlar Denedim acının her türlüsünü sevinçlerini aşkın Bazı bazı yabana atılmadı düşündüklerim Birkaç dil bilirim Az çok gezdim tozdum Savaşı gördüm topçuda piyadede Başımdan yaralandım kloroform verip yardılar En yakın dostlarım bu Allanın belâsı kavgada gitti Eskiden yeniden bir insan ancak benim kadar anlar Bu savaşı bugünlük bir yana bırakalım da Bizbize bize göre dostlar Bir sürü giden gelenekle yenilik Buyrulukla Serüven Kapışmasını bir hükme bağlayalım Sizler ki ağzınızın yapısı Tanrı ağzıyla bir Ağzınızdan her çıkan buyruk demektir Boş görün sırasında karşılaştırınca O buyruk dışına çıkmıyan kulları Biz serüvenden serüvene koşanlarla Düşman tutmayın bizi kendinize Size geçmiş bilinmedik ülkeler bağışlamaktı meramımız Sır çiçek sunar o ülkede her kim uzatırsa elin O ülkede yeni yeni ateşler renk renk görülmedik Akla imgeleme sığmaz nice bin görüntüler Her biri gerçekleştirmeyi bekler Meramımız erişmek o iyilik diyarına o suspus o uçsuz bucaksız Zaman olur eldedir zaman olur ki tekrar geçer ele Acınsın biz durmadan gelecekle sonsuz Sınırlarında dövüşenlere Acınsın hata ettiklerimize günah işlediklerimize Geldi çattı sarsıcı yaz mevsimi Gençliğim tıpkı göçüp giden bahar Ey güneş gelen o yakıcı Bilgelik demi Beklediğim O tatlı o soylu biçimle beraber Seveyim diye ölünceye kadar Kendine çeker beni gücüyle bir mıknatısın Tapılası canayakın Kızıl saçlı bir dilber Derler saçları altın Uzun güzel bir şavkın Gözalan alevlerinde Çaygülleri yana söne Gülün gülün gene bana Karşımda cümle âlem hele siz buralılar Demeye dilim varmaz desem neler var Neler var demeye kalksam izniniz çıkmaz Gelin acıyın bana. (Çev.: Necati Cumalı) Fethi Bolayır
__________________ Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız. |
Yukarı'daki Konuyu Aşağıdaki Sosyal Ağlarda Paylaşabilirsiniz. |
| |
Forum hakkında | Kullanılan sistem hakkında |
| SEO by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc. |