Yeni bir Arap Baharı mı? – Tyrant Dizisi Tanıtımı




Amerikan televizyonlarını yakından takip eden kime sorsanız, şu sıralar Tyrant’ın bahsedilmediği bir sohbet olmadığını göreceksiniz. FX’in ilk sezonunu 10 bölüm olarak tasarladığı yapımda yolu yarıladık. Beşinci bölümün ardından dizinin geniş bir tanıtımını ve ufak bir incelemesini yapma vakti geldi.
24 Haziran tarihinde yayına başlayan dizi, Abuddin isminde bir ülkede geçiyor. İnsanların yaşam biçimlerine bakıldığında bizlere daha çok televizyonlardan tanıdığımız Mübarek Mısır’ını ya da Kaddafi Libya’sını hatırlatan bu ülkenin başında Al Fayeed ailesi bulunmakta. Dizi ise ailenin küçük oğlunun ABD’deki gönüllü sürgününden eve yeğeninin düğünü için dönmesinin ardından, hızla gelişen olayları anlatıyor.



Barry “Bassam” Al Fayeed, babasının diktatörlüğünde yaşananları gördükten sonra ABD’de sürgünde yaşamayı tercih etmiş, doktor olup kendi ailesini kurmuş ve eski hayatına dair herşeyi unutmaya çalışmış bir adam. Buna rağmen, ailesinin geçmişiyle barışmasına dair ısrarlarına dayanamayarak oldukça gönülsüz şekilde yeğeninin düğününe gitmeyi kabul ediyor. Adam Rayner tarafından canlandırılan karakter zaman zaman gelip giden ruhsal çalkantıları ve buna neden olan olaylar zincirinin hızla açıklanması sayesinde bir gerçeklik kazanıyor. Kendi kültüründen nefret ederken, ailesinin çocukluğunda ruhuna işlemeyi başardığı acımasızlığın su yüzüne çıktığı anlar ve ardından gelen pişmanlık Bassam’ın zaman zaman iki farklı karakteri içinde barındırdığını düşünmemize neden olmakta. Yola çıkarken “Geri döneceğimize söz ver!” diyen o adamın bir noktada kaderine razı olurcasına sorumluluk alması ise, günümüz dünyasında iyilere yer kaldı mı diye sormamıza yetiyor. Babasının ani vefatıyla tamamen Abuddin kültüründe yetişmiş ve ayrıcalıklı dünyasına alışmış ağabeyinin başa geçmesi bir olurken, ağabeyinin babasının yaptığı hataları yapmasından korkan Bassam karşısında çocukluk hayallerinin canavarından daha beterini buluyor.



Bassam ailesi, ülkesi ve görevi arasında bocalayadursun, eşi ve çocukları da bu zorlu yolculukta kendisine eşlik etmek zorunda hissediyor. Jennifer Finnigan tarafından canlandırılan Molly Al Fayeed de Bassam gibi bir doktor. Hayatı boyunca sadece televizyonlarda gördüğü bir hayatın içine düştüğünde, kocasının senelerdir duvarlarının ardında sakladığı kabuslarıyla yüzleşmesini bekleyen ama aslında o kabusları sadece çocukluk sanrıları zanneden bir kadın. Abuddin’in iç yüzünü görmeye başlamasıyla birlikte, Molly alıştığı modern dünyadan çok uzakta olduğunu fark ederken eve ve güvenliğe dönme ihtiyacını da Bassam’ı yalnız bırakmak istemediği için erteliyor. Aslına bakarsanız karanlık şehrin gerçeklerini en hızlı öğrenecek olan karakterlerden biri. Gördüklerinin her seferinde onu dehşete düşüreceğinden emin olsam da, ortalık yerde sorgulamayacak kadar zeki olduğunu görmek iç rahatlatıcı.
Maalesef Bassam’ın kızı Emma (Anne Winters) ve oğlu Sammy (Noah Silver) için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. ABD dizilerinin son zamanlardaki modasına uygun olarak, ailenin çocuklarından biri uluslararası politikaya hakim, insan hakları savunucu Emma. Abuddin’e gelmeyi ta başından istemeyen Emma’nın hayatı dilini tutmayı başaramadığı için giderek zorlaşacak gibi duruyor. Diğer yanda ise “seyahat ettiğiniz yerlerin gelenek göreneklerini araştırın” ibaresinden bile bir haber Sammy var. Diktatörlükle Kraliyet’i birbirine karıştıran ama aslında ikisi arasındaki farkı göz boyayan saraylar için feda edecek Sammy, Abuddin’e gitmeye de hevesli kalmaya da. Tek sorun ise henüz ailesinin dahi bilmediği cinsel yönelimi. Orta Doğu’nun her ülkesinde yaşanan acımasızlıkların Sammy’i bulmaması için dua etsek de, kendisinin hızlı adımlarla başını belaya sokmaya hazırlandığını söylemek gerek.



Abuddin’in Başbakanı; Ashraf Barhom tarafından canlandırılan Jamal Al Fayeed Bassam’ın erkek kardeşi. Ömrü boyunca şu an bulunduğu koltuğa oturmak için tımarlanmış ama aslında babasının gölgesi altında ezilmiş bu adamın bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey olduğunu söylememe izin verin. Tatmaması gereken her özgürlüğü bilen ama aslında öğrenmiş olması gerekenleri bilmesini engelleyecek kadar kapana kısılmış bu adamın, ufak ve kayıp bir çocuk gibi ülkeyi yönetmeye çalışmasını izlemek acı verici. Bana bir anlamda çocuk yaşta tahta çıkan Osmanlı Padişahlarını hatırlatıyor. Akrabaları tarafından her yöne çekilen, istediğini yapacak özgüvene sahip olamamış bu adamın büyüdüğü ülkeyi yönetmesi fikri Bassam’a o kadar korkunç geliyor ki Abuddin’de biraz daha kalmaya karar veriyor. Kardeşlerden deli olanın kan bağına olan güvenine şaşırarak ama biraz da acıyarak bakanlar olduğu muhakkak. Ancak Jamal’ın gözlerinin ardında zaman zaman parlayan o karanlık ışığı görünce tüylerimin diken diken olduğunu inkar edemem. Ashraf Barhom’un harika bir iş çıkardığını düşündüğüm Jamal, sezon boyunca bizi oldukça sarsacak gibi duruyor.



Jamal’ın etrafında çok fazla güçlü karakter olması da işleri zorlaştırmakta. Özellikle eşi Leila (Moran Atias) daha ilk bölümde ben de buradayım demeyi başarıyor. Zarafetinin ardında acımasız bir kişiliği olsa da, bu kadının ülkenin dinamiklerini en az kayınpederi kadar bildiği, politikadan anladığı ve manüplasyon konusunda yetenekli olduğu aşikar. Asıl sorun çok sevdiği kayınpederinin vefatından sonra ülkenin başına geçen kocasıyla arasını istediği kadar hızlı düzeltememiş olması. Ve tabii Bassam’ın kocası üzerinde hızla kurduğu hakimiyet. Tarıq Al Fayeed ise diktatörün kılıcı olarak tarif edilebilir. Raad Rawi tarafından canlandırılan General, insan hakları ve özgürlüklerinin çok da önemsenmediği zamanlara alışmış sorunları insanları ezerek halledebileceğine inanan sert bir adam. Ancak aldığı kararların ardında korkuları var. Her diktatör gibi, Al Fayeed’lerin de ABD ile ilişkileri kuvvetli. Ancak iktidara gelen Jamal’la birlikte ittifakta çatırdamalar görülüyor. Bassam’ın bol bol dile getirdiği gibi 21. yüzyıl ve onun global bakış açısı ABD’nin her zaman Jamal’ı savunacağı zamanların geride kaldığının bir işareti.
701-sMgSt.AuSt.55Sokaktaki insanlar, meydanlarda toplanmaya başlarken artık korkacak bir şeyleri olmadığı iddiasındalar. Devrimi körüklemek amacındaki “Kardeşlik” bir Tiran’dan kurtulma sevdasındaki sıradan insanları peşine takarken, dizi gelenin gideni aratabileceğine dair vurgular yapmaktan çekinmiyor. Buna rağmen hayatı mücadeleyle geçmiş bir babanın yolcuğu yeni başlamış kızının yanında duruşu ve bir zamanlar arkadaşı olan adama “hiçbir şey bilmiyorsun” deyişi hemen herkeste karşılığını buluyor.
Sokaktaki iddia ise evlerde kendine karşılık bulamıyor. Evlerinde açlık ve sefaletle mücadele eden insanlar her gün bir başka sorunun pençesinde korku içinde yaşamaya devam ediyor. Ve saraylarda peri masallarındaki gibi bir hayat yaşadığı sanılan Al Fayeed’ler de içlerine girildiğinde görülüyor ki, kontrolü kaybettikleri an yeni bir Kaddafi olma korkusuyla yaşamak zorundalar.



Doğru ve yanlışın çok kolay göründüğü ancak bulunduğu yere göre herkes için değiştiği bir dünya sunan Tyrant, arada kalmış bir adamın herkes için doğruyu bulma arayışını anlatıyor. Bu macerası onu ister istemez ihanet ve entrika dolu bir yola sokarken, babasının ölüm döşeğindeki sözlerinin ne kadar haklı veya haksız olduğunu da görme şansımız olacak.
Dizi Orta Doğu’da farklı farklı ülkelerde çekilmekteydi. Dizinin yapımcıları tek bir ülkeye ait bir atmosfer yakalamak istemediklerinden dolayı bu yolu tercih ettiklerini belirtti. Ne de olsa dizi Abuddin adında hayali bir ülkede geçmekteydi. Bu nedenle Orta Doğu atmosferinin yakalandığı ancak herhangi bir ülkeyi anımsatmayacak bir set düzeni kuruldu. Aynı şekilde dizide gerçek Arap topluluklarının hiçbirinin adı kullanılmadı. Dokuzuncu bölüme kadar İsrail’de çekimleri tamamlanan yapım mevcut kriz nedeniyle kendine başka bir ev bakmaya başladı. Detaylarına buradan ulaşabileceğiniz ilk bilgilere göre, dizi bir sonraki sezonunu için Türkiye’yi tercih edebilir. Buna karşılık dizinin henüz ikinci sezon onayı almadığını belirtmek gerek.

birdizihaber