Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21.09.2015, 13:57   #1 (permalink)
Papatya

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aşkın Tariifi

Aşkın Tariifi

Yazın ilk günleriydi...
Yemyeşil çimlerin üzerinde birbirine geçmiş ağaçların ısrarla gizlemeye çalıştığı banka oturduk.
Tabiat ikimiz için adeta şahane bir dekor hazırlamıştı.
Batan bir güneş, günün sıcaklığını mis gibi bir kokuya dönüştürmüş iğde ağacı.
Şehrin ortasında patlayan çiçek tomurcuğu gibi bir vaha dekoru.
Zamanlama mükemmeldi.
Her şey o an için özel olarak tasarlanmış gibiydi.
Uzun uzun gözlerinin içine baktım. Ta derinliklerine...
Bakışların çok şey anlattığı anlardan biri, bilirdim bu duyguyu... Büyülenmiş gibi olur aynı anda iki insan. Gözlerini birbirinden ayıramaz. Elleri titrer hafiften. Çevrelerinden koparlar. Tek bir ruha dönüşür duyguları. Kelime dahi bulamazsın konuşacak.
Öyle de oldu.
Uzun süren suskunluğun ardından, hani çok şey konuşmuşuz da sıra artık son cümlelere gelmiş gibi başladım anlatmaya.
"Aslında senin hiç aşık olamadığını düşünüyorum" dedim.
Dürtülmüş gibi oldu.
"Olur mu canım. Bir sürü şey paylaştım. Çok sevdim. Sevildim de galiba.."
"Ondan değil, aşktan söz ediyorum" dedim.
Gözlerindeki mahcup ve meraklı ifade tahminimi doğruluyordu.
"Aşk tarifsiz bir duyguya benzer. Herkes kendi dünyasında yaratır. Ben de yarattım. Biraz önce..."
"Nasıl yani?" dedi, "Biraz önce mi?"
Zaten biliyordu bu anın yalnızca ikimiz için varolduğunu.
"Anlat o zaman" deyiverdi.
Aslında bu düşünemediğim kadar cesur bir cümleydi. Çünkü o ana kadar hiçbir şey bu kadar açık ifade edilmemişti.
Başkalarının "imkansız" diye tarif ettiği bir paylaşımdı zira.
"Dinle o zaman" dedim.
"Herkesin ifade ettiği tanımlamalarla donanmış bir duygudan söz etmiyorum. Bugüne kadar tariflenmemiş bir duygu şu an ikimiz arasında olan... Daha önce hiç bilmediğimiz, ikimiz için de..."
Utanmıştı galiba. Yere baktı. Devam ettim.
"Belki hiçbir kelime konuşmadan yaşanan bir aşk.
Belki hiç dokunmadan... Yıllar filan sürmeden... Kelebeğin ömrü kadar, ama onun kadar zarif...
Sevişmeden, ama sevişmeden de daha ihtiraslı. Hiçbir anısı bile oluşamamış ama asırlarca yaşanmış gibi olgun...
Hiç terk edilemeyecek gibi çünkü başlangıcı bile belirsiz...
Böyle bir aşktan söz ediyorum. Sen bunları yaşamadın. Kaybolmadın içinde aşkın. Çünkü giremedin. Girmeye korktun, seni teslim almasından o duygunun. Sana her bakışımda bu eksikliği hissettim gözlerinin derinliklerinde. Kimse göremez onu benden başka. Yalnızca ben görürüm. Zira o aşkı ben yarattım kendimde. Birbirimize bakarken bütünleştiğimizde fark ettim o yaşamadığın şeyleri.
Olur. En düşünmediğin yerde yakalanırsın bazen. En korkacağın, şaşıracağın ve reddedeceğin yerde...
Ama bir kez yakalanmışındır. Zaten bütün hepsi de odur aslında. Sende kalacak olan ise, ömrün boyunca hiç unutamayacağın ve aklına her getirdiğinde dudağının kenarında küçük bir gülümsemeyle sana dönecek olan o güzel duygudur."
"Hepsi bu kadar mı? Bunları aşan bir şeyler olamaz mı? Yani illa ki kelebeğin ömrüne mi hapsedilmiştir aşk?"
Kolumu omzuna atıp kendime çektim. Yüzlerimiz iyice yaklaşmıştı. Dudaklarımız da... Hiç karşı koymadı.
Nefeslerimiz karışmaktaydı.
"Bazen onunkinden bile kısadır" dedim sessizce.
Belli belirsiz bir öpücük dokundurdum çiçeğe konmuş bir kelebeğin kanatları gibi titreyen dudağına.
"Tamamı bu öpücük kadar kısa, güçlü, unutulmaz ve etkileyici bile olabilir" dedim.


Hüseyin Apaydın


Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla