Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08.10.2015, 02:46   #1 (permalink)
semragül
Ne mutlu eğri zamanda,
Doğru yerde durabilene.

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Sütçü bir babanın oğlu

Sütçü bir babanın oğlu

Gordon Summer,1951 yılının Ekim ayında sütçü bir babanın ve kuaför bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi.

Annesinin kuaförlük mesleği dışında almış olduğu klasik piyano eğitimi dışında,hayatının başlangıç yıllarında yaşamının olağan dışı olacağını gösteren hiçbir şey bulunmuyordu.

Yatılı bir erkek okulunu bitirdi.Okul yıllarından hatırladığı,iki bin kişilik erkek öğrencinin bulunduğu okulda zaman zaman dayak yediği ve kızlarla nasıl konuşulacağını bilmediğiydi.

'' 16 yaşına kadar etrafımda hiç kız yoktu.O zamanlar bir dans kulübüne gidip,bir kıza yaklaşıp,tüm cesaretinizi toplayarak ''Affedersiniz bir dans edebilir miyiz lütfen?'' diye sormak yapabileceğimiz en büyük kahramanlıktı.Kız bizi umursamadan tavana bakar,cevap bile vermezdi.Biz de teşekkür eder ayrılırdık yanından '' diyecekti yıllar sonra o günleri anlatırken.

Annesi kuafördü Gordon Summer’ın.
Bir özelliği daha vardı,klasik piyano eğitimi almıştı,çocuğuna da klasik piyano eğitimi verdi.Müziğe yeteneği olduğunu o sırada keşfetti anne.Çocuk piyano eğitiminin avantajıyla bir süre sonra burslu okudu okulda.Ama esas ilgisi gitaraydı çocuğun.

Okulunu bitirdikten sonra erken yaşta evlendi.
İngilizce öğretmenliği yapmaya başladı.
Ayrıca futbol koçluğu da yapıyordu.
Yine hayatında olağandışı hiçbir şey gözükmüyordu.
Öğretmenliğin parası çok düşüktü.
Ayrılmak istediğini ve şansını müzikte denemek istediğini söyledi.''Emekliliğini yakıyorsun'' dediler.
''Olsun neyi yakacaksam yakayım,ben ayrılıyorum'' dedi.

Steward Copeland ona bir telefon numarası vermişti.''Londra’ya gelirsen bana bir telefon et'' demişti.
Londra’ya gittiğinde,elinde o telefon numarasından başka hiçbir şey yoktu ve yapabileceği tek şeyi yaptı,Steward’ı aradı.
''Londra’ya geldim, seni aradım'' dedi.
''Neredesin şu anda?'' diye sordu Steward.
''Gerçeği söylemek gerekirse,evinin olduğu caddedeyim'' cevabını verdi.

Roxanne şarkısı ilk çıktığında İngilizlerin dünyaca ünlü radyo televizyon kuruluşu BBC parçayı yasakladı.Bir sokak kadınının hayatını anlatıyordu şarkı.

''Sokakta iş tutan kadınların gördüğümde,acaba aşk hayatları nasıldır bu kadınların? diye sordum kendi kendime'' diyecekti.''İki boyutlu aşk ilginç değildir.Yani ben seni severim,sen beni seversin.Bunun üstüne pek fazla tema çıkmaz.Ama aşk üç boyutlu olursa,sen onu seversin ama o başkasını sevmektedir.İşte o zaman ilginç bir konu yakaladın demektir.''

The Police isimli bir grup kurdu.
Bütün İngiliz gruplarının rüyası gibi Amerika’ya açılmayı denedi.Amerika’daki ilk konserlerinde salonda sadece üç dinleyicileri vardı.

''Dinleyiciler 3 kişiydiler.Biz de The Police grubu olarak zaten 3 kişiydik.Üç kişi söylüyor,üç dinleyici de salonda dinliyordu.Fakat dinleyiciler salonun başka başka köşelerinde oturuyorlardı.Öyle farklı yerlerde ve uzakta oturmayın.Yakına gelin bari tanışalım dedim.Yakına geldiler,oturdular ve tanıştık.Meğer her üçü de Amerika’da yerel radyolarda çalışan DJ’lermiş.''Biz sizin parçalarınızı çalıyoruz radyolarımızda hep'' dediler.
Seyircinizi asla küçümsememek lazım.Bunu anlamıştık.''

Yukarıda anlatılan bu kişi,dünyanın en büyük rock şarkıcılarından biri.
Adı Sting,arı iğnesi anlamına geliyor.
Grupta şarkı yaparken,bir gün giydiği enleme çizgilerden oluşan sarı siyah formayı gören grup arkadaşları tarafından arıya benzetildi.Onun için ona ''stinger'' dediler.Adı daha sonra kısaltılarak Sting olarak kaldı.

Sütçü babasından,kuaför annesinden,yatılı erkek okulunda dayak yemesinden,kızlarla konuşamamasından,parçasının BBC’de yayınlanmamasından,konserinde salonda hepsi hepsi 3 kişinin bulunmasından bahsedilen adam,dünya sözlüklerinde “karizma” sözcüğünün karşısında resmi yer alan adamdır.

Sting’dir o.


__________________
semragül isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla