Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26.11.2015, 11:30   #1 (permalink)
Bitanesi
Aktif Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Ey Dedim Sustum





Yürüdüm
yüreğimin yollarına sererek hıçkırıklarımı
yağmur yağmur tomurcuklara yağdı gözyaşlarım
en içli sevdalarla beslerken yüreğimi
duygularımı aşkın denizine düşürdüm
acılarki zemheri kadar karlı, bir yol gibi uzun
kimseler görmesin diye
gözlerimde sel sel taşan yalnızlığı
kimseler duymasın diye sesimi
ışık sızmayan bir bodrumun karanlığına gömdüm yüzümü
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim
öldüm
kirletilmiş gökyüzüne savurarak hayallerimi
yükleyip cesedimi yüreğimin ağrılarına
kayboldum korkunç uğultusunda rüzgarların
acının sevinçle kucaklaşacağı zamanlara saklamak için gözyaşlarımı
bir yıldızın karanlığa gözkırptığı gecelere bıraktım anılarımı
dertlerimi denizlere saldım ki; alıp götürsün uzak bir kıyıya gemiler
Ey hayat kırgınım sana
hüznüm yırtık gömlek gibi duruyor her gün sırtımda
kırılgan bakışlarımda hüzün sızıyor aynalara her gece
ne kimselere anlatacak bir öyküm var, mutlulukla başlayan
ne de bir sevinç, gözlerimde bahar yeşili umutlar taşıyan
suların ötesinde bir çiçek büker boynunu her akşam adı gül
kokusu gül, rengi gül, gözyaşı gül, iki gözü iki çeşme
mutsuz, avuntusuz ve suskun
dudağında yitirdim şarkılarımı, şiirlerimi o aşkın
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim
ey gecelerinde kahrolduğum hayat
sokaklarında sırılsıklam ıslandığım şehir
artık bu yerlere sığamıyorum
gökyüzünde katar katar turnalar göçüyor sılama
turnalar gidiyor ben kalıyorum
uyku tutmuyor geceleri
yitik düşlerimin gölgesine sığınıyorum
gölgeler gidiyor ben kalıyorum
bilki göçmen hiç bir kuş uçamaz kanatları kırıksa
hasretim ince bir yoldur yangınlara
kırıldı kendime saklaya saklaya içimdeki gül
tut ellerimden ikigözüm alıp beni sevinçlere götür
vefasız dünyanın ihaneti bitirdi beni
ardına saklanacak gölgemde yok
sevinçler dağıtırken acılar toplayan bir çardak kuşuyum şimdi
şimdi ömrüm, saçlarım kadar karlı ve puslu
hüzünlü bir ırmaktır şimdi yanaklarımda yüreğime akan
bilki artık hiç bir şey avutmuyor beni
şefkatine sığındığım sıcak bir kucak bile
ezilmiş gelinciklerin çığlığında gizledim sesimi ve gözyaşımı
kırların ürperişi gibi dökülüyor dudağımda sözcükler
hıçkırıklar boğazıma tıkanıp kalıyor her defasında
her defasında dudağımda binlerce şiir kanıyor
binlerce şiir yanıyor içimde her defasında
ah yaralı güvercinim
içime vurma kanatlarını
ya topla git yaralı kanatlarını içimden
ya gittiğin yere benide götür...
kimse aldırmıyor artık sevdalara ah gönül
duygular mı köreldi? biz mi yetimiz ah!
acının ve aşkın kesiştiği yerde
avcıların sarp kayalara sürdüğü iki ceylan gibi kaldık
tutup kime anlatsak acıyan yanlarımızı
yaralarımız ağıt olur uçar gökyüzünün boşluğuna
yüreğimin içini sevgi ile doldurup yakmak geçiyor içimden
ve savurmak küllerini her sabah seher yellerine
kurtulmak için prangalardan
bilirimki, yaşamak saralı bir sancıdır sancıyan yaralara
ey dedim sustum
hey dedim sustum
ah dedim sustum
vay dedim sustum
unutsun yollar beni
unutsun güvercinim
ah yaralı güvercinim
yüreğimin ince sızısı benim
gidiyorum işte
hep üşüdüğüm bu hayat sahnesınde
gözlerimde iki yetimlik ah
gidiyorum
yolculuklara hüzün rengi veren şiirlerle
kan rengi şarkılar bırakıyorum kalanlara
gölgemde yok arkasına saklanayım
sayki ben hiç ağlamadım, gülmedim
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
tatmadım sevgiyi, acıyı, ihaneti
sayki ben hiç doğmadım, yaşamadım, ölmedim
yokum artık yokumsayın beni
ölmüş gibi değil, hiç doğmamış gibi


Alıntı




__________________




Kalem; "sen" yazdı...
Gönül satırlarına "aşk" düştü...


Bitanesi isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla