Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08.03.2013, 10:09   #1 (permalink)
KimsE
Aktif Üye
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Hangi Ünlü Nasıl Öldü ?



Dünya ve Türkiye tarafından çok yakından tanınan, hayatı ve ölümü merak edilen isimlerin yaşamlarından önemli kesitleri sunarak son anlarını derledik. Nemrut’tan ölümü günümüze en yakın isim olan Muammer Kaddafi’ye kadar birçok ismi ele aldık. Önemli isimlerin son anlarını heyecan ve merakla okuyacaksınız...









NEMRUT:
İlahlık davası güden Nemrut, bir sinek yüzünden başını tokmaklattırdı, başını duvarlara vurdu ve çırpına çırpına can verdi! Nemrut’un, kendisine musallat olan sivrisinek burnundan içeri girer. O andan itibaren Nemrut’ta bir baş ağrısı başlar. Ağrıya dayanamaz ve başını tokmaklattırır. Bir yandan da başını duvarlara vurur ve Nemrut çok geçmeden can verir!









KARUN:
Bir defasında Hz. Musa’ya iftirada bulununca, Musa Aleyhisselam, secdeye kapanarak, Karun’u malıyla, mülküyle helak etmesi için Cenab-ı Hakka’a yalvardı. Sonuç: Şiddetli bir zelzele, Karun’un malı, mülkü ve akrabalarından hiçbir eser kalmadı. Köşkler, saraya benzeyen evler, sandıklar dolusu hazineler yere battı









NERON:
Roma’nın hakimi Neron… Neron on senede imparatorluğun mutlak hakimi oldu daha sonra kendini aşırı sefahate kaptırmış, hazineyi boşaltmış, bütün servetlere el koymuş ve vergileri arttırmıştı.Köylü kıyafeti giyerek kaçtı. Kölesi tarafından yakalandı. Tüm tekliflerine karşın paramparça edildi.










SEZAR:
Sezar, İktidarı tek başına sahiplendi ve diktatörlüğünü ilan etti. Bir gün bir grup senatör üzerine geldi. Haykırmak istiyor fakat sesi çıkmıyordu. Dili tutulmuştu. Bunlar yaptığı son hareketlerdi. Vücuduna 35 bıçak darbesi alan Sezar ayaklar altında duruyordu.








SELÂHADDİN EYYUBÎ:

Haçlı ordularını perişan edip, Kudüs’ü işgalden kurtaran kahraman… Selâhaddin Eyyubî, Hristiyanlara dokunmamış, onlara bütün hak ve hürriyetlerini iade etmişti. Onun da son anı yaklaştı ve “hakkınızı helal ediniz” diyerek herkesten helallik aldı. Yatağındaki son anlarında başucunda Kur’an-ı Kerim okundu ve hayata gözlerini yumdu. Bir Cuma günü toprağa verildi.









YAVUZ SULTAN SELİM:
Yavuz Sultan Selim, bir ara, sözü bambaşka bir mevzua getirdi. “Sırtıma güya bir diken batar ve azap verir” dedi. Yavuz, 22 Eylül 1520 gününün ilk saatlerinde durumunun her günkünden daha da ağırlaştı. Yavuz artık yatağa düşmüştü ve başında Kur’an okunuyordu. Yavuz o sırada ruhunu teslim etti.









KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN:

Hastalığına ilerlemiş yanına aldırış etmeden sefere çıkmaya karar vermişti. Seferde hastalandı. Günler ilerledikçe Kanuni’nin durumu gittikçe ağırlaşmaya başladı. Bu arada diş kale ele geçirilmişti ama ne var ki hastalık yakasına yapışmıştı ve yatağında hayata veda etti. Gelen vezirlerin de iştiraki ile, padişah, çadırında yıkandı, kefenlendi. Cenaze namazı kılındı ve geçici olarak yatağının altına defnedildi. Daha sonra cenazesi İstanbul’a getirildi.









GOETHE:
50 eseriyle de dünya edebiyatına tesir etti Goethe. Arapça da öğrendi ve İslam harfleriyle yazmayı da öğrenerek Kur’an-ı Kerim’den bazı sureleri yazdı. Onun son anında göğsü üzerinde yazdığı harfin ne olduğu da bu incelemeler ışığında yavaş yavaş açığa çıkmaktadır. Onun kendi el yazısıyla İslam harfleri yazdığının ortaya çıkmasını da delil olarak ileri süren Ord. Prof. Dr. FritzSteppat gibi ilim adamları, “O manasız W harfini değil, Allah kelimesini yazıyordu” demektedirler.









MEHMET AKİF ERSOY:
Mehmet Akif Ersoy, Mısır’dan dönmüş tüm dostları onu ziyarete gelmişti. Akif’i tanıyamadılar çünkü tanıdıkları o pehlivan yapılı Akif’in yerine bir deri bir kemik kalmış şahsı gördüler. Bir dostunun ‘bizi özlediniz mi?’ sorusuna ‘özlemek mi? Mısır’dan üç günde geldim. O üç gün sanki otuz asır kadardı.’ diye cevap verir. Ömür defteri kapanmak üzere olan Akif, büyük bir tevazu ile şöyle demişti: “Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, Günler şu heyulayı er geç silecektir”. Bu onun son sözleriydi. Ve ardından hasta yatağında son nefesini verdi.









MUSTAFA KEMAL ATATÜRK:

Atatürk’e “Siroz” teşhisi konulmuştu. Dolmabahçe’de tedavi gördüğü hasta yatağındaydı. Ağustos 1938’de hastalık iyice artmış, karında çok miktarda su toplanmıştı. Karnında toplanan su alınmıştı. Atatürk’ün son anlarına kadar ağrıları ve karnında su toplanması devam etti. 10 Kasım 1938 saat 09.05’te Mustafa Kemal birden gözlerini açtı. Başını sert bir hareketle sağ tarafa çevirdikten sonra önceki duruma geldi ve son nefesini verdi.









MUSSOLİNİ:
İtalya’nın lideri Benato Mussolini, öğretmenlik görevinden sonra İtalya saflarında cepheye gitmiş ve yaralanmıştı. Almanya’ya kaçarken İtalya mukavemet güçleri tarafından yakalandı. Her türlü teklifi geri çevrildi. O gün gözleri önünde kendisiyle birlikte kaçan bütün bakanları ve adamları kurşuna dizildi. Mussolini’nin üzerine sayısız kurşun sıkıldı. Cesedi bir benzin istasyonunda ayaklarından baş aşağı asıldı ve günlerce öyle kaldı.









ADOLF HİTLER:

Halkının gözünde tek adam olan Hitler, yenilgilerden sonra yavaş yavaş düştü. Düşman Berlin’e girince Hitler’in odasından iki el silah sesi duyuldu. Hizmetçileri içeri girdiğinde eşi Eva Braun ile birlikte cansız bedenleri gördü. Vasiyeti gereğince Hitler’in ve eşinin cesetleri yakılmıştır. Kemikleri bile kalmamıştır.









BEDİÜZZAMAN:
Kur’an hizmetkârı son anlarında da yine hizmetini düşünüyordu… Bediüzzaman Isparta’da geçirdiği son günlerinde öğrencileriyle birlikte Şanlıurfa’ya hareket etti. Bediüzzaman 23 Mart 1960 günü yatağında uykuya daldı ve ruhunu teslim etti. Naaş daha sonra Afyon’a oradan Isparta’ya getirildi ve bir yere defnedildi. Risale-i Nur talebesi için kazılan mezarın yanından ters konulmuş tabut çıktı. Vasiyet gereği birkaç öğrencisinin bildiği yere defnedildi. Mezarı hâlâ bilinmemektedir.









İSMET İNÖNÜ:
Son otuz yılda altı kalp krizi geçirmişti, fakat bu defaki hiç birine benzemiyordu. 1973’de İnönü kalp krizi geçirdi. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Başlı başına tarih olan Milli Şef, ‘tabii senatör’ ünvanını haizken ölmüştü.









NECİP FAZIL KISAKÜREK:
25 Mayıs 1983 günü Kısakürek fenalaştı. Kısakürek, yattıktan hemen sonra, “Bana Kur’an oku” dedi. Oğlu babasının son vazifesini yerine getirdi. Sure henüz bitmeden Necip Fazıl Kısakürek Şehadet getirmeye başladı ve oğlunun kollarında son nefesini verdi









UĞUR MUMCU:
24 Ocak 1993 günüydü. Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu eşi ve çocuğuyla birlikte hasta ziyaretine gitmek üzere evinden çıkmıştı. Mumcu önce arabaya kendisi biner, arabayı çalıştırır, daha sonra eşini ve çocuklarını bindirirdi. Her zaman suikast ihtimalini göz önünde bulundururdu. Mumcunun arabasına motoru ile egzosu arasında, askeri sahada kullanılan C-4 tahrip kalıbı yerleştirilmişti. Arabaya binen Uğur Mumcu, kontağı çevirir çevirmez müthiş bir patlama oldu. Araba bir anda paramparça oldu.









TURGUT ÖZAL:
Turgut Özal kalp krizi geçirip hastaneye kaldırıldığında eşi Semra Özal o anları şöyle anlatıyordu: “Özal o gün de her zaman yaptığı gibi kahvaltıdan önce yürüyüş bandına çıkmıştı. Saat 10.30 sıralarıydı. Yanında yalnızca ben vardım. Birkaç dakikalık hareketten sonra yüzü aniden karardı ve yere düştü.” Özal hastanede hayatını kaybetti. Turgut Özal’ın ölümü şaibeliydi. Hep tartışıldı. Öldü mü, öldürüldü mü? Ve son raporlar ölümünden 19 yıl sonra zehirlenerek öldürüldüğünü ortaya çıkardı.









VEHBİ KOÇ:
Dünyanın en zengin kırk kişisi arasında gösteriliyordu. İş hayatına babasının yanında bakkal çırağı olarak başlamış, ancak fırsatları iyi değerlendirerek dünyanın sayılı zenginleri arasına girmişti. 25 Şubat 1996’da Antalya’da tatilini geçirdiği otel odasında fenalaştı. Hastaneden tıbbi cihazlar getirtildi. Kızı ve özel doktoru başucundayken son nefesini verdi.









ALPARSLAN TÜRKEŞ:
4 Nisan 1997 günü Türkeş, son gecesinde düğüne katılmıştı ve neşesi gayet yerindeydi. Dönüşte şoföre seslenerek, “Oğlum, sıcak oldu. Şu kaloriferi kapatın! Camı açın! Daralıyorum!” Bu sözler Türkeş’in son sözleriydi. Hastaneye götürüldü, iğne yapıldı, masaj ve şok tedavisi uygulandı. Ancak Türkeş kurtarılamadı ve hastanede hayatını kaybetti.









KEMAL SUNAL:
Kemal Sunal, 13 kişilik bir film ekibiyle birlikte Trabzon’a gidiyordu. Sunal’da uçağa binme fobisi vardı. Uçağın motoru çalıştığında Sunal’da bir durgunluk oldu. Uçak pistte yaklaşık 20 dakika ilerlemişti ki Kemal Sunal’ın başı aniden geriye düştü ve kaskatı kesildi. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.










BARIŞ MANÇO:
Barış Manço, 31 Ocak 1999 Pazar gecesi saat 23.00 sularında ailesiyle birlikte oturup sohbet ederken bir anda tansiyonu düşüp kendisini kaybetmişti. Manço, hemen hastaneye kaldırıldı ve cihazlara bağlanmıştı. Ancak doktorunun ifade ettiğine göre Manço hastaneye getirildiğinde vefat etmişti.









AHMET KAYA:
Türkiye’yi terk etti ve Paris’e yerleşti. 16 Kasım 2000 günü yatağından kalkmıştı. Ancak birkaç adım attıktan sonra yere düşmüştü. Ahmet Kaya güçlükle nefes alıyordu. Eşinin kollarında can veren Ahmet Kaya o gurbet elde, bizzat kendisinin de protesto edeceği “son anlar” yaşayacaktı. Ahmet Kaya, aklının ucundan geçirmeyeceği bir yerde merasimle defnedildi.









ANTHONY QUİNN:
Viva Zapata ve Zorba gibi meşhur filmlerde ve daha pek çok dünyada yankı yapmış filmlerde oynamıştı. Meşhur artist, zatürre tedavisi görüyordu. 3 Haziran 2011 tarihinde solunum yetmezliğinden vefat etti.









YASER ARAFAT:
Yaser Arafat, 20 Ekim 2004 tarihinde mide ağrısıyla kıvranmaya başladı. Mide hastalığı artınca Fransa’ya tedavi için gitti. 9 Kasım 2004’te Arafat beyin kanaması geçirdi. 11 Kasım’da hayatını kaybetti. Onun da ölümünden sonra mezarı açıldı. Zehirlendiğine dair şüpheler vardı. Ölümünden 8 yıl sonra mezarı açılarak inceleme yapılmaya başlandı.










CEM KARACA:
Cem Karaca, 8 Şubat 2004 Pazar günü rahatsızlandı. Hastaneye kaldırılan Karaca, kalp ve solunum durması sonucu vefat etmişti. Cem Karaca eşine, “Son kullanım tarihi gelince her şey bahane” deyip dururdu.








ÜZEYİR GARİH:
Ünlü işadamı Üzeyir Garih Eyüp mezarlığında öldürülmüştü. 25 Ağustos 2001 günü kimseyi yanına almadan arabasıyla Eyüp Mezarlığına gitti. Kendisinden para isteyen kişiye para vermeyince bıçaklandı. Tabi Üzeyir Garih’in öldürülüşünde MOSSAD’ın parmağının da olduğu çok konuşuldu.









SAKIP SABANCI:
Sakıp Sabancı 30 Mart 2004 tarihinde aniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmıştı. İlk yapılan açıklamada rahatsızlığının sebebinin soğuk algınlığı olduğu belirtilmişti. Sabancı, kalp ve böbrek rahatsızlıklarının ardından kansere yakalanmıştı. Sabancı 10 Nisan 2004 Cumartesi günü vefat etti.









SADDAM HÜSEYİN:
İran ve Kuveyt’e saldırdı. Körfez savaşı çıktı. Amerika Irak’ı işgal etti. Saddam güvenli bölgeye kaçtı ama yakalandı. Sonra herkesin gözü önünde idam edildi.









MUHSİN YAZICIOĞLU:
29 Mart 2009’da yapılacak yerel seçime bir hafta kalmıştı. Vakitten tasarruf için helikopter kiralandı. 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş’tan Yozgat’a dönerken helikopter dağa çakılarak düştü. Uzun süre enkaza ulaşılamadı. 28 Mart Cumartesi günü enkazı köylüler buldu. Yazıcıoğlu ve beraberindekiler hayatını kaybetmişti. Yazıcıoğlu’nun kaza mı yoksa suikast sonucu mu helikopterin düştüğü hâlâ tartıma konusu.









NECMETTİN ERBAKAN:
Türk siyasetinin duayen isimlerinden olan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 85 yaşında hayatını kaybetti. Halen aktif siyasetteydi. Hastalıklarına ve ilerlemiş yaşına rağmen siyasi çalışmalarını devam ettiriyordu. Son günlerinde hastalığı onu yatağa mahkum etti. Tedavi gördüğü evinden hastaneye kaldırıldı. 27 Şubat 2011’de hayata veda etti









MUAMMER KADDAFİ:
Libya’yı 42 yıl boyunca yönetti. Ancak Arap baharı, halkın hürriyet arayışı denilerek ayaklanmalar başladı. NATO harekete geçti. Fransa Libya’yı bombaladı. Kaddafi’nin konvoyuna NATO uçakları saldırdı. Kaddafi kaçak hayatı yaşıyordu. Kaddafi’nin bu kaçışının sonu ölümle noktalandı. İsyancılar onu saklandığı yerde buldu. Uzun zaman işkencelere maruz bırakıldı ve sokak ortasında isyancılar tarafından linç edilerek öldürüldü.









Yunanistan Kralı I. Aleksandros:

I. Konstantinos’un ikinci oğlu ve İngiliz kraliyet ailesinden Edinburgh Dükünün birinci kuşaktan kuzeni olan Kral, ilginç bir şekilde tahta veda etti. Tahttaki üçüncü yılında ”Fritz” adlı köpeği babasının ev maymunlarından ikisinin saldırısına uğrayan kral, köpeğini savunmaya çalışırken maymunlarca ağır biçimde hırpalandı ve kısa süre sonra kan zehirlenmesinden öldü.









Florence Nightingale:

Elinde lambasıyla ”şifa veren melek” olarak tanınan Nightingale, yaşamının yarısını hemşire olarak değil ”hasta” olarak geçirdi. Mayfair şehrindeki dairesinde epeyce süre yatalak halde kalan Nightingale, 90 yaşındayken uykusunda hayata veda etti.









Salvador Dali:

Saygın bir avukat ve katı bir disiplin meraklısı olan babasına inat olarak 8 yaşına kadar kasıtlı olarak yatağını ıslatan Dali’nin babasıyla olan gergin ilişkisi 17 yaşındayken annesini kaybetmesiyle daha da bozuldu. Annesinin ölümünü, ”Hayatımda yediğim en büyük darbe” diye nitelendiren Dali, bir resminin kabataslak çizilmiş görüntüsüne şöyle yazmıştı: ”Bazen annemin portresine zevkle tükürürüm”… Dalí, 23 Ocak 1989'da kalp yetmezliğinden öldü ve Figueres'te kendi adını taşıyan müzenin mahzenine gömüldü









Karl Marx:
Bütün Avrupa tarihindeki en ünlü haham ailelerinden birinden gelen bir Alman Yahudi ailesinin üyesi olan Karl Marx, 1849 yılından itibaren ağır bir yoksulluk yaşadı. Sırtında büyük yara ve çıbanlar olan Marx, ”Kapital-Das Kapital”in büyük bölümünü de ayakta yazmak zorunda kaldı. Kapitalizmin tarihi yazan Marksizm’in babası, ”kapitalsiz” bir bilgeydi. Aralık 1881'de karısı Jenny'nin ölümünden hemen sonra Marx'ın da sağlığı bozuldu, son on beş ayını katar hastalığıyla geçirdi. Bu hastalık bronşit ve plöreziye yol açmış, Karl Marx 14 Mart 1883 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Öldüğünde uyruksuzdu.









Zeki Müren;

Kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı nedeniyle yaşamının özellikle son 6 yılında sahne hayatından ve medyadan uzaklaştı. Bodrum'daki evinde inzivaya çekildi. Bu dönemi "kendini dinlemek" olarak tarif eder. 24 Eylül 1996 Salı günü, TRT İzmir Televizyonunda kendisi için düzenlenen tören sırasında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu.









Yeşilçam'ın unutulmaz oyuncularından biri olan Sadri Alışık son nefesini verirken yanında olan eşi Çolpan İlhan o günü, Oradaydım Belgeseli'nde anlattı.

“Akşamüstü hava kararırken bizim evin kapısı çaldı. Kapı açıldı ve Sadri içeri girdi. Acayip zayıflamış. Kerem ve ben şöyle bir kaldık. Zaten hassas bir günümdeydim, gözümden yaş akmaya başladı. Sanki kapıdan giren Sadri değildi… Amerika’ya gidip organ nakli yapılmasına karar verildi. Çok korkuyordum organ naklinden. Sadri bana giderken diyordu ki; ”Ben şu anda buradayım, ama dönüşte kargoda olabilirim. Kendini buna hazırla.”
Alışık 18 Mart 1995 tarihinde İstanbul'da öldü.






WHİTNEY HOUSTON:

Amerikalı ünlü pop şarkıcısı Whitney Houston 48 yaşında öldü. Houston'ın cansız bedeni bir otel odasında bulundu. Houston öldüğünde tarihler 12 Şubat 2012'yi gösteriyordu.









İzmir’de özel bir hastanede 15 gün kanser tedavisi gören Türk halk müziğinin usta sesi Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 sabah saatlerinde hayatını kaybetti. Sanatçı yoğun bakıma kaldırılarak makinaya bağlanmıştı.









Kanal D Haber Grup Başkanı Mehmet Ali Birand, 18 Ocak 2013 Perşembe akşam saatlerinde tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Birand'ın vefat haberini, oğlu Umur Ali Birand, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde kamuoyuna duyurdu. Umur Ali Birand, ameliyatın çok basit bir ameliyat olmasının beklendiğini belirterek, şunları söyledi:
''Hiç beklenmedik bir anda kaybettik. Babam 71 yaşındaydı. Vücudundaki son elektriğe kadar ben ve annem yanındaydık. Bütün arayan, telefon eden, bekleyen arkadaşları, meslektaşları, devlet büyükleri, tanıdık tanımadık herkese çok teşekkür ediyoruz. Sizi mahcup ettik ki, Mehmet Ali Bey'i yeniden karşınıza getiremedik. Hepimizin başı sağ olsun. Çok sağ olun.''







PROF. DR. TOKTAMIŞ ATEŞ: Bugün Gazetesi yazarı Akademisyen ve gazeteci, Prof. Dr. Toktamış Ateş bir süredir tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde organ yetmezliği nedeniyle dün 68 yaşında hayatını kaybetti.
Ateş'in cenazesi 21 Ocak Pazartesi günü toprağa verildi. Mehmet Ali Birand'ın kaybının ardından bir acı haber de Ateş'ten gelirken, Toktamış Ateş'in avukat olan ağabeyini 17 gün önce kaybetmişti.








Toktamış Ateş'in cenazesi Merkez Efendi mezarlığına defnedildi.







KimsE isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla