Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30.08.2013, 21:36   #1 (permalink)
Rüya Perisi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Hasretten , Bir gece ..

Hasretten , Bir gece ..

Sesinin… Kokunun… Ve varlığının sindiği duvarlar üzerime geliyor. Bir nokta kadar küçülüyorum… Var iken yoklara karışıyorum. Hasret var ya… O an buhar olup uçuyor can hanemde… Çektiğim hasret ile yarışıyorum. Gözyaşlarım içime akarken… Sen kokan mendil ile barışıyorum.

Şu vakte kadar yudumlamadığım bir his… Ruhumun en ücra köşelerini silip süpürürcesine istila ederken beni… Ben ben değilim inan! Beni de yanına alıp gittiğini şimdi fark eyledim! Şu an bu satırları yazan parmaklar… Sana ait olan ‘ben’in bir karalamasından ibaret kesin… Sus… Kara geceler sahipsizliğimi bilmesin! Hayır! Hayır! Sahipsiz değilim… Sen varsın canânım! Başucumda oturmuş demir kırı saçlarımı okşuyorsun…

Ama haksızlık bu! Can sevdiğini alışığını aşığını istiyor! Bu sebepten bulut bulaşığı ayın ışığı karanlığa pes diyor. Fasılasız rutubete sıcak işlerken bu yara onmaz ellerin olmadan… Dört odacıklı kalbimin bütün koridorlarında bir ses çınlar: Aşkım! Aşkım! Aşkım! Aşkım! Duy da uyan ey Serfirâzım! Duy da uyan… Madem ki sensiz saatlerin tik takları gözlerime mil çeker… Sen de uyuma!

Altı sandalye ve bir masa… Seni konuşuyoruz. Şimdi… Bu saatte benli rüyalarda Serfirâz… Aylardan mayıs… Dallarda kiraz… Aşk ve hasret iklimine tutulmuş gönlümün mekânı Hafız yurdu Şiraz… Mızıkçı bir çocuk gibi zırlıyorum geceye devrilen boşlukta… Hadi ey canı şikâr eylediğim… Gelsene biraz…

Pencereler üzerime kapanmaktan vazgeçmiyor bu gece… Niçin? Sen yoksun ya… Azatsız bir kölenin açık pencerelerle ne işi olabilir? Hem… Sen teşrif eylemedikçe bu saraya… Bu hasret ve yangın çiçeği ne açılır ne de solabilir! Bağrını yırtan bir goncayım hal-i hazırda… Fuzuli töresince inleyen bir mum alevi… Alevi üşüten şaire nazire edercesine titriyorum Serfirâzım! Titriyorum… Sana kavuşmak için bir titreyiş bu… Gönül… Zahiri sensizlikte bir hüzün kutbu!

Yazmaya takat bırakmayan… Sözün kifâyetsizleştiği bir yerdeyim. Kederdeyim sultanım… Sensiz lezzeti olmayan bir bardak çayımın içinde eriyen şekerdeyim. Farz et ki yâr uğruna çıkılmış bir seferdeyim… Sana varmak için düştüm yola… Düştüm Serfirâzım! Bu gece buğulu gözlerinde el pençe divan durmuş bir düştüm. Kirpiklerine tutunup sana serenat eyledim o harfleri yitik lisanla… Beni kimsecikler anlamaz… Zaten anlasın istemem! Bir tek sen anla…

Yastık taş kesilmiş… Uyku firarî… Sabah ile gecenin arasında bir yerde… Karıncalanan ellerim böğrümde… Sevdamın şarkısıyla yârin ışıltılı hayalini tavaf ediyorum diye adımı Mecnun’a çıkaran bülbüller hasedinden böyle öter. Yeter! Yeter Serfirâzım! Aşığa azaptır mesafeler… Her ne sebeple olursa olsun… Gözyaşı ile dolmasın fağfur kâseler…

Aşk… Senle benim aramda…
Ama sen ve ben yok… Biz adlı binanın her taşında…
Şiirden bir avluda beklerken seni… Kafiyem…
Çok…
Ama çok özledim seni ..

Alıntı *

__________________
Rüya Perisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla