Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05.09.2013, 09:56   #1 (permalink)
FifiVePirtik
Tecrübeli Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Asıl Engelli Kim

Asıl Engelli Kim

İnsanları kategorize etmek, belli başlı sıfatlarla onları nitelendirip bir takım yakıştırmalarda bulunmak kabul edilemez büyük bir yanılgı. Yaradılışımızın, sürdürdüğümüz hayatın ve sahip olduğumuz gerek olumlu gerek olumsuz bazı özelliklerimizin bir hikmeti olsa gerek ki hepimiz birbirimizden farklıyız: Bu farklılık gerek fiziksel gerek duygusal gerekse mental yönden her birimizde ayrı ayrı yoğunlaşmakta. Her birimizin diğerinden farklı olması ulvi bir anlam barındırmaktadır. Sonuçta herkes için geçerli olan temel bir olgu var ki bizlerin bu dünyada üstlendiği farklı farklı görevlerimiz var, dolayısıyla da kazanımlarımız ve bizi üzen bazı kayıplar söz konusu olmakta.

Ne yazık ki özellikte gelişmekte olan toplumlarda ‘'eksiklik" ya da ‘'engelli" diye tabir edilen bir takım değerlere maruz kalmakta insanlar. Telaffuz etmekten bile imtina ettiğim bu tabir özellikle dar zihniyetlerde oldukça yerleşmiş bulunmakta; ne büyük bir yanılgı! Neyse ki özellikle son zamanlarda, zafiyet diye tanımlayabileceğimiz bu düşünce tarzı yavaş yavaş silinmekte.

Sonuçta bireyin henüz anne karnındayken belirlenen bir takım menfi özellikler pek tabi ki doğanın ön gördüğü bir sebep sonuç ilişkisi. Özellikle psikolojik tanımlamada karşımıza çıkan normal- anormal ayrımı gibi, bireyin gelişiminde oluşan aksaklıklar ne yazık ki bir ayrım gibi gözükmekte. Neyse ki bu ön yargı git gide aşılmakta. Kimin normal ya da anormal olduğu ya da engelli- engelsiz diye sınıflandırılması gelişen teknoloji ve tıbbın da yardımıyla artık aşılmış durumda. Bedensel ve zihinsel tüm fonksiyonlara sahip bireylerin yapamadığı pek çok şeyi bu fonksiyonlara kısmen sahip olanlar o kadar iyi yapabilmekte ki. Günümüzde bunun örneklerini net bir şekilde görmek mümkün. Tıbben kanıtlanmış bir teoriye göre de eksik olan bazı fonksiyonlarını diğer duyu organlarıyla tolere eden sayısız insan var. Çünkü vücut hissettiği eksikliği bir şekilde bertaraf edip diğer fonksiyonel özellikleri ön plana çıkarmakta. Göremeyen birinin koku alma hassasiyeti ya da işitme kapasitesi daha işlevsel hale gelmekte. Benzer şekilde işitme kaybı yaşayanlar çoğumuzdan daha hassas. Tıbbın da yardımıyla bu tip durumlarda kimsenin kimseden bir farkı kalmamakta. Hatta ve hatta bazı fiziksel kayıpları olanlar, engelsiz diye zikredilenlerden çok daha başarılı ve pek çok alanda da ön planda.

Hayatın içinde bu tip örnekleri görmek çok olası. Eğitimin, kişisel gelişimin ve teknolojinin katkıları asla göz ardı edilmemeli. Medyada rastladığımız örnek vakalardan tutun yakınımızda gözlemlediklerimiz de cabası.

Ayakları olmayan ama ellerinin fonksiyonel kullanıp hayata tutunanlar, tekerlekli sandalye de yaşamını sürdürüp çoğumuzun cesaret edemeyeceği sporları yapanlar, görme kaybı olduğu halde başarılı işler imzasını atanlar, zihinsel problem yaşayıp eğitimin ve iradelerinin gücüyle bunu yenenler ve daha niceleri...

Eksiklik diye bir mefhumun varlığına inanmak asıl buna inananların yaşadığı çok büyük bir eksiklik. Sonuçta azmin gücü, iradenin sınırsızlığı en az maneviyat kadar kuvvetli ve önemli.

Hepimize takdir edilen kader aslında hepimizi bir sınavdan geçirmekte ve en önemlisi sahip olduklarımız ya da olamadıklarımız değil tartıştığımız, asıl konu neyi ne ölçüde başarabildiğimiz.

Eksiklik ya da engel diye tanımlanan kavram aslında eksiklik diye tabir edileni hangi yönümüzle gidereceğimiz. Bir takım farklılıklar asla giderilmeyecek sorun ya da sorunlar yaratmamakta. Asıl sorun insanları sıfatlandırıp onları rencide etmemek. Sonuçta hayatın sürprizleri sürüp gitmekte. Bizim neyi ne sebeple ve nasıl gerçekleştirdiğimiz önemli olan. Çünkü insan iradesi her daim sınanmakta.

İnanç, azim her şeye öyle muktedir ki azmin elinden asla hiçbir şey kurtulamaz. Eğitim gerek bireysel gerek sosyal açıdan yaygınlaştığı sürece tüm engellerin aşılacağı gün gibi ortada. Çünkü bu engeller aslıda bizlerin yarattığı bazı ön yargılar; ön yargılar yıkıldıkça, paylaşım arttıkça bu tanımlamalar da yok olmaya mahkum.

Kabul görmesi gereken tek mefhum ‘'insan" denen varlığın ne denli güçlü olduğu ve tüm güçlükleri aşabileceği gerçeği.

__________________
Teşekkür Etmek için Beğen Butonuna Tıklayınız.
FifiVePirtik isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla