Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02.12.2013, 19:34   #2 (permalink)
Devturk
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Cevap: Dilin Yozlaşması

Atatürk döneminde öğrenim dilinin Türkçe olduğunu unutmamalıyız... Yabancı dille eğitim ve öğretimin, "Türkiye devletinin dilinin Türkçe" olmasını emreden Anayasa'ya da aykırı olduğu nedeniyle süratle gerekli önlemler alınmalıdır.

Bununla beraber beyin göçünün yaşandığı ülkemizde milli menfaatlerimizi gözönünde bulundurarak, uluslararası ilişkilerimiz açısından bütün uygulamaları yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini hiç aklımızdan geçiriyor muyuz?

Teslimiyetçi ve tek yönlü uygulamalarla değerlerimizin dış güçler tarafından onların istediği istikamette yavaş yavaş budandığını veya çürütüldüğünü ne zaman farkedeceğiz?
Herkesin kendini hür ve yetkili sanması
Dildeki karışıklıklar, uydurma ve yabancı kelimeler bize birşey kazandırmıyor. Aksine birbirimizle anlaşmamızı ve yazılanları okuyup, konuşulanları anlamamızı güçleştiriyor.
Bir kaç örnekle dilimize saygılı olmanın gerekliliğini kavramış olacağız...
Engin Taşkın: «İnsanı utandıran bir kampanyaya başladık» diyor. Sayın Taşkın, Osmangazi Üniversitesi, Dil ve Tarih Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı. Anlatıyor :
- Eskişehir'de Türkçe isimli işyerlerine teşekkür belgesi veriyoruz. Bir tarama yaptık... Eskişehir'de 5.000 işyerinin 2.000 tanesi yabancı isimli. Dönerimizi bile «Donner House'tan» alıyoruz. Bu modayı tersine çevirmeye çalışıyoruz, diyor. Bu açıklama, 05 Ocak 2006 tarihinde «Utanç...» başlığı altında Sevgili Melih Aşık'ın Milliyet Gazetesi'ndeki köşesinde yer aldı.
Halbuki bu yönde Ticaret ve Sanayi odaları, Maliye Bakanlığıyla işbirliği yaparak gerekli önlemleri alamazlar mı? Biz neyi, daha ne kadar bekleyeceğiz?

Fransızca ekspozisyon (exposition) sözü, «serme, sergileme; sergi» anlamlarına gelmektedir. Son zamanlarda basında sık sık görmeye başladığımız bu kelimeye aslında hiç ihtiyacımız yok... Bu kelimenin dilimizde çok güzel karşılıkları var : sergileme, sergi, gibi... Sözün «ekspozisyon günleri» biçimindeki kullanımı için de «sergileme günleri» uygun bir karşılıktır.

Dilimizde bulunan bazı mefhumlar (ifadeler, mânâlar) günümüzde farklı şekillerde kullanılmaktadır : Bir yazarın «kıstas» dediğine, diğeri «ölçüt» demekte, bir başkası da «kriteryum» şeklinde söylemektedir. Yaşayan dilde «müsamaha» olarak kullandığımız sözcük, bazan «hoşgörü» olarak ifade edilmekte, bazan da bunların karşılığında «tolerans» kelimesi kullanılmaktadır. Bu alanda örnekleri çoğatmak mümkün :
«tarafsız, yansız, nötr», «taassup, bağnazlık, fanatizm», «mesele, sorun, problem», «şekil, biçim, form», «bedbin, kötümser, pesimist» gibi. Bu yönde herkes kendini hür ve yetkili sanmaktadır.

Türkçe'de ne çeşit ismin hangi yardımcı fiille kullanılacağı kural haline getirilmiştir. Örnek olarak katkı kelimesi bulunmak fiili ile kullanılamaz. «gu, gü, gı, gi, ku, kü, kı, ki» ile yapılmış kelimelerle bulunmak fiili kullanılırsa anlamsızlıklar oluşturur. Görgüde bulundu, vergide bulundu, duyguda bulundu, denilemez... Ama kural dışı bazı sözler yabancı kelimeler gibi kasıtlı olarak konuşma dilimize girmiştir. Katkıda bulundu, saygıda bulundu, övgüde bulundu gibi...
Dilimizde insan, adam, şahıs, fert kelimeleri kişi karşılığında kullanılmaktadır. Halbuki her kelimenin kendine has anlamı ve mânâsı vardır. Adam gibi konuş, deriz ama kişi gibi konuş, demeyiz... Ya da fert gibi konuş demek aklımızdan geçmez.
Herkesin dilediği gibi konuşması marifet değil... Önemli olan dilimizin hakkını vererek, kurallarına uygun konuşmaktır.


Televizyon Üst Kurulu bu yönde niçin uyarı yapmıyor ?
Biz bazı televizyonların Televizyon Üst Kurulu'nca çeşitli nedenlerle uyarıldıklarını biliyoruz.


Ama bu uyarılar içerisinde dilimizin yozlaştırılmasını önleme veya engelleme amaçlı bugüne kadar tek bir uyarının yapıldığını duymadık.

1) Türkçe'nin canlılığının korunması
2) Yabancı kelimelerden arındırılması
3) Türkçe'nin yozlaşmalara karşı korunması
4) Türkçe'nin yaygınlaştırılması ve dünya dili haline getirilmesi gibi hususlar milli bir politika olarak ele alınmalıdır.

Batılılaşma yolunda kaybettiklerimiz

Kültür yozlaşmaları sosyal hayatı da siyasi hayatı da etkilemektedir. Farklı kişilikler, iki yüzlü ilişkiler, seçme ve değerlendirme yanılgıları, iletişim hataları demokrasiyi olumsuz yönde etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
Aynı reklamların bir günde bir çok kez televizyonlarda gösterilmesinin kişileri hangi yönde etkilediğini düşünen yok gibi. Adeta beyinler yıkanıyor... Tüketim körükleniyor... Huzur tüketiliyor... Gizli bir nefret veya düşünce bozukluğuna düşürülüyor insanlar... Sokakta, işyerlerinde, mağazalarda hatta evlerinde kendi iradelerinin dışında hareket eden insanlar yaşıyor. Verdiğini, aldığını, cebindekilerini ve bankadaki hesaplarını kontrol edemeyecek bir insan türü çıkıyor ortaya... Sadece intiharlarla karşılaşmıyoruz... Cinayetler de ihmaller de birbirini takip ediyor.

Amaç para kazanmak... Hedef ise insanların cebindeki para... Parayı elde etme konumunda da aracı olarak insanlar var... Kullanılan sözcüklerin kalitesine, Türkçe olup olmadığına bakan da yok. Ölenler, intihar edenler, cinayetler ve olaylar da normalmiş gibi geçiştiriliyor...

Baktığınız televizyonlara, okuduğunuz gazete ve kitaplara, konuştuğunuz sözlere ve harcadığınız paralara dikkat edin. Unutmayalım ki içinde yaşadığımız dünyada insanların acılarından, zayıflıklarından ve zaaflarından faydalanmak isteyenler var


Güzel Türkçe'mizi turkje leştirmeyelim iyi hoşda, birisi bana söylebilir mi acaba halen neden mahkemelerde Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı olan Osmanlıcaya yakın bir dil kullanılıyor... Allah aşkına günümüzde bir mahkeme metnini tam manasıyla kim çözebilir şayet dil uzmanı değilse... Türk dil ve tarih kurumu sırf daha bir ciddi gösteriyor maksatlı mahkeme dilini değiştirmiyorsa sokaktaki insana neden çamur atılıyor anlamış değilim...

Ayrıca bu sadece bize has bir durum değil tüm ülkelerde sokakta konuşulan ile yine o ülkelerin edebiyatında yer alan dil aynı değildir... hepimiz iyi yada kötü okullarda az çok ingilizce gördük öyle değil mi? peki ya filmlerdeki ingilizce ile uzaktan yakından bir alakası var mı öğrendiklerimizin...

Adamlar, İngilizceyi bile değiştirerek Amerikanca diye bir dil uydurdular kaba bir taraflarından ...buda yetmezmiş gibi dünya üzerinde adları Amerikan dili edebiyatı olarak geçen okullarlada bunu resmileştirdiler...


Bilgi Yayınevi Öztürkçe bir sözlük yayımladı. 3 bin 175 kelime var.Bu kadar kelimeyle bir dil nasıl güçlü olabilir. Yabancı kökenli kelimelerin reddedilmesi, millete yapılan bir hainliktir…” Türkçe’de 15 binden daha fazla yabancı kelime olduğuna inanan yazar Hakkı Devrim de, dildeki zenginliği savunan bir diğer isim. “Bizim dilimizde çok fazla yabancı dil var lafına itibar etmiyorum” diyen Devrim, bulunduğumuz coğrafyada yüzlerce uygarlıkla ilişki kurduğumuzu ve Türkçe’nin dünyanın bir ucundaki ülkelerin dilleri gibi olmasının mümkün olamayacağını belirtti.

TÜRKÇE'YE DIŞARIDAN GİRMİŞ OLAN YABANCI KÖKENLİ KELİME SAYISI VE AİT OLDUKLARI ÜLKELER

Almanca 98
Korece 1
Arapça 6467
Latince 78
Arnavutça 1
Macarca 9
Bulgarca 19
Moğolca 4
Ermenice 24
Norveç 2
Farsça 1359
Portekizce 3
Fince 2
Rumca 400
Fransızca 5253
Rusça 44
İbranice 7
Slavca 24
İngilizce 485
Soğdca 24
İspanyolca 33
Yunanca 48
İtalyanca 89
Japonca 9

TOPLAMDA 14 BİN YABANCI KELİME VARDIR... BUNLARA 3175 TANEDE ÖZ TÜRKÇE EKLEDİĞİMİZDE 17175 KELİME EDER

__________________


#Somalı
Devturk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla