Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22.02.2014, 17:12   #1 (permalink)
Jineps

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Sihirli Gül Masalı

Sihirli Gül Masalı

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman için de kötü ruhlu insanların çekindikleri merhametli bir kral vardı.

Kendisi kadar iyi olan karısı kızlarının dünyaya gelişinden birkaç ay sonra ölmüştü. Bütün sevgisini küçük prensese veren bu iyi yürekli krala vezirleri bir gün ileride yerine geçmesi için bir oğul yetiştirmesi gerektiğini ve bir kez daha evlenmesinin bir şart olduğunu hatırlattılar. Bu duruma çok üzülen kral halkını memnun etmek için ikinci bir kez evlenmeyi kabul etti fakat komşu ülkelerin prensesleri vezirleri tarafından bu iş için uygun bulunmadılar. Vezirleri tarafından en uygun bulunan kişi ise çok uzak bir ülkenin aslında kötü kalpli olan prensesiydi.

Kral muhteşem bir düğünle evlendi. Daha ilk günden itibaren yeni kraliçe zavallı öksüz prensese o kadar kötü davrandı ki sonunda bir gün iyi kral onu uyarmak zorunda kaldı. Günlerden bir gün bu kötü kalpli kraliçenin bir kızı oldu. Bu güzel fakat annesi kadar hain olan kız öksüz prensese sataşıp oyuncaklarını kır maktan ve her zaman onu kıskanmaktan başka bir şey yapmaz oldu.

Öksüz prensesin ufacık bir arabası ve bir sürücüsü vardı. Bu sürücünün tek kusuru şeker ve lokumlar için her şeyi feda etme ye hazır oluşuydu. İşte fena kalpli üvey kraliçe kıskandığı zavallı kızı bu arabacı yardımıyla ortadan kaldırmaya karar verdi ve bunun için türlü hediyelerle arabacıyı kandırdı. Hazırladığı plan şuydu: Saraydan çok uzakta şahane bir leylak ormanı vardı. İçine kim girmişse bir daha hiç çıkamamıştı. Kral bu ormanın et rafına her zaman bir duvar ördürür fakat ertesi sabah duvarı nedeni bilinmez bir şekilde hep yıkılmış bulurdu. İşte bu zavallı küçük prensesi ormanda kaybolması sağlanacaktı. Kraliçeni n verdiği sözlere kanan açgözlü arabacıprensesi bu ormana götürerek leylak toplamasını söyledi ve onu orada bırakıp gitti.

Bu dünyada hangi kötülük cezasız kalır ki. Açgözlü arabacı Kraliçeden ödül olarak bir kese altın ve sandık sandık şekerleme aldı.


Daha saraydan yeni çıkmıştı ki şaha kalkan atından düştü ve şekerlerden bir tanesini bile yiyemeden öldü.

O akşama kadar yolunu arayıp bulamamış ve binbir korku ile zavallı babasının hayali içinde bir ağaç dibinde uykuya dalmıştı.

Uyandığı zaman karşısında bir dişi geyik gördü. Güzel hayvan ona dedi ki:

Sen tam yedi sene uyudun ve biz bu arada sana gereken her şeyi öğrettik.”

Gerçekten prenses eline bir kitap aldığı zaman mükemmel okuyor her çalgıyı rahatlıkla çalabiliyordu.

Zamanı bu şekilde geçen küçük prenses bir sabah erkenden penceresinde bir tıkırtı duydu. Başını çevirince çok güzel ve rengarenk bir papağan gördü.

Merhaba küçük kız.”

“Merhaba güzel kuş acaba sen kimsin?”

“Ben seni burada zorla esir tutan anne ve oğlun ezeli bir düşmanıyım. Ben onların bütün sırlarını biliyorum ve kötülük yapmalarına elimden geldiği kadar engel olurum.”

“Neler söylüyorsun güzel kuş? Onlar hiç kötü olabilirler mi?”

“Sen çok safsız güzel prenses. Bu dünyada en güzel görünen şeylerin bile altında genellikle korkunç şeyler vardır. Acaba her güzel yüzlü insan temiz kalpli mi olur?”

Papağan nihayet kızı kandırdı ve eğer ertesi gün öğlen kendi sine bahçenin tenhaca bir yerinde bekleyip dediklerini yaparsa onu babasına da kavuşturabileceğini söyledi.

Ertesi gün prenses tekrar bahçeye çıktığı zaman herkesi atlatarak papağanın yanına koştu. Kuş:

“Güzel kız seni götüreceğim yerde bir kırmızı gül vardır. Onu oradan koparabilirsen hemen babana kavuşacaksın.”

Uzun bir yürüyüşten sonra çok ama güzel bir kırmızı gül gördü. Yorgunluktan bayılmak üzere olan prenses bu iri güle elini uzatarak onu kopardı. Bu arada sanki yer yerinden oynadı ve korkunç bir kahkaha duyuldu.

“Teşekkür ederim prenses. Beni buradan koparmakla hem kendi dostlarını yok etmiş oldun hem de senin kötü tarafın olan beni kazandın.”

Bu acı sözlere papağan:

“Artık iş işten geçtiği için söyleyebilirim. Hayatta sana her güzel sözü söyleyene kanma demiştim” diyerek uçtu gitti.

Bu sırada ölmeyi düşünen prenses birden tatlı bir ses duydu:

“Cesaretini kaybetme güzel kız. İnsan bu gibi nice felaketleri önünde bulut gibi durabilendir. Pişman olabilmek iyi bir faziletti ve yapılan hataları da bazen affettirir.”

Günlerce dolaşan prenses sonunda yosunlar içinde bir yerde otlardan yatak yaparak orada iki ay geçirdi.

Bir gün bir kaplumbağa çıkıp geldi.

“Bana bak güzel kız” dedi. “Eğer kendini tamamen bana bırakırsan ve dediklerimi bir bir yerine getirirsen seni dostlarına kavuşturabilirim. Şimdi sırtıma binecek ve altı ay bana hiçbir şey sormadan gideceksin. Eğer bir kelime söylersen ikimiz de yok oluruz.”

Böylece tam altı ay gittiler. Kaplumbağa sanki onun inadına yapıyormuş gibi ağır ağır gidiyordu. Nihayet biraz uzakta ağaçların arasında kocaman bir saray gözüktü.

Haydi artık in sırtımdan ilerdeki sarayda bir iyilik perisi var dır. Ona git sana dostlarından haber verecektir.

Bu sırada içeri giren perinin oğlu olan yakışıklı delikanlı hemen altın bir arabayı kanatlı süt beyaz atlar koşarak hazırladı. Bu arabayla prensesin babasının sarayının avlusuna girdiler. Baba kız sekiz senelik ayrılığın özlemi ile uzun zaman sarılıp kaldılar.

Yakışıklı delikanlı ve annesi iyilikler perisi gitmek üzereydi ki gökten bir ses duyuldu.

“ıyılıkler perisi ve oğlu normalde perilerın insanlarla evlenmeleri yasaktır fakat yalnız periler değıl Allah bile ıyı kalplı insanlarla beraberdir. Ben artık prensesin peri delikanlı ile evlenmesini uygun buluyorum.”

İyilikler perisi de kral da bunu mutlulukla karşıladılar. Güzel prenses genç periyle evlendi. İyilikler perisi de kötü karısı yıllar önce kralla bir yuva kurdu.

Güzel prensesin kendisine benzeyen kızları ve babasına benzeyen oğullari oldu. Hem kendileri hem de halkları her zaman mutlu olarak yaşadılar.

__________________
Taklitler aslını yaşatır.
KIPSS.









Ben soğuk değilim,
siz cıvıksınız.

.
Jineps isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla