Konu: Be Noktası
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28.06.2014, 10:05   #1 (permalink)
EbruLi

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
yank Be Noktası

Be Noktası
Büyük şehirde yaşayınca insan kolayca kendisini kaybedebiliyor. Monoton bir hayatı milyonlarla aynı zamanda aynı şehirde paylaşmak çoğumuza uyku seğirmesi yapıyor. Monotonluktan farklı şekillerde çıkabildiğinizde ise bir çok kararlar alıyorsunuz, kendi kişisel gelişiminiz ile ilgili olan bu kararları uygulamak her zamanki gibi beğen ve paylaş tuşuna basmaktan öteye gidemiyor. Sanal hayata o kadar dalmışız ki, beğen ve şu anda yaptığımız gibi iki satırla da olsa paylaştığımız zaman üzerimize düşen görevleri yaptığımızı zannedip kolayca aldatabiliyoruz kendimizi. İki kişi ile yüz yüze gelemeyen bizler sanal âlemde yüzlerce kişi ile kolayca iletişime geçip, sanal beğenileri toplamaya çalışıp, ürkek psiko alt bilinçsel fobilerimizi yemliyoruz, azınca kararınca ama… Çoğuna gücümüz sanalda olsa bile yetmiyor. Şımarıklıktan değişen ses tonumuzu duymuyoruz ya… Kendimizi frenlemeye gerek kalmıyor…

Yan yana yıllarca beraber yaşadığımız arkadaşımızın ne kadar büyük bir değer olduğunu kabuğumuzu kırıp onun ile ilgili bir etkinliğe tesadüfen gidince fark ediyoruz. Yıllardır arkadaş sandığımız kişinin ne kadar büyük bir sanatçı olduğunu ancak eline sazı aldığında mı anlayacaktık. Gerçek dünyada bu kadar mı gözümüz kulağımız kapalı, bu kadar mı sohbet ve muhabbet eksiği iskeletler olduk… Herkes kendi derdinde, kimsenin kimseden haberi yok, komşunun komşudan haberi yok, kardeşin kardeşten haberi yok… Hızla geçen zaman bilinmeze doğru sürükleyip gitmiş bizleri. Nerelerde pabuç fırlatmamız gerektiğini bilemeden eskitmiş ve yırtmışız ayakkabılarımızı. Eskiyen ayakkabıları boyatıp cilalatmak ile bakar olmuşuz kendi dünyamıza.. Bir berber koltuğunda sakal traşı olurken kendimize zaman ayırdığımızı zannedip mutlu olduğumuz kanısına vardırmışız beyin cücüğümüzü…



İki adım atamayacak kadar obez, iki satır yazamayacak kadar buğulu, iki karar veremeyecek kadar tırsık olmuşuz da haberimiz yok. Zaman mı kalmış sanal alemin anaforlu kevgirlerinden? Futbol stadyumundaki elli bin kişinin hep bir ağızdan bağırması bile kendimize getiremeyecek bizi, ancak bir karıncanın ayak sesini duyabilirsek belki ayağa kalkabileceğiz… Karınca ve arı, ve diğer çalışkan yaradaşlarımız… Hani sayfalar olur ya, yepyeni bir sayfa derler, unutun şimdiye kadar bildiklerinizi, bu yepyeni bir sayfadır… Ya da şimdiye kadarki ansiklopedik incelikteki hayat romanlarınızı rulo yapıp tüttürme zamanı gelmedi mi? Bir üfürük ile giden hayatlarınız, ya bundan sonrası… Gerçek ile yüz yüze kalmak mı bu yoksa geçmişin baklavasına sirke döküp tepsiyi sıyırmak mı? Çöp bidonunun yanına en son ne zaman gitmiştiniz, şöyle bir kafamızı uzatıp içine mı baksak, kendimizden bir şeyleri çoktan atmışız içine de haberimiz yok, boşuna aramayın alıp götürdüler… Şimdi kim bilir nerelerdesiniz, hangi geri dönüşüm tesisinde neye dönüştürüldünüz acaba, belki de bunda bir cacık olmaz deyip direkt gömmüşlerdir toprağın bilmem kaç metre altına…


Arada sırada söylediğiniz acayip cümleler belki o anlık felsefik beyin köşeciklerinizde elektriklenme yapabilir ama en iyi becerdiğiniz şeyin yaşamak olduğunu unuttuğunuz an, kendinizi işe yaramaz hissedersiniz. Beceriksiz ve çok gerilerde kalmış biri… Ne işin vardı senin stadyumda, atlet misin ki yarışmak istiyorsun ömrü antreman ve çalışmak ile geçmiş olanlarla… Ne kadar tekrar edersen o kadar iyi, ama neyi tekrar edeceğiz. Depresif somurtuk, aldatan güleç olduk çıktık… Nerden başlamalı antremana?


Elbette rüyalardan. Rüyalar aleminde yaşıyorsanız eğer rüyalarınıza değer vermekten başlayacaksınız. Rüya tabirlerini okumak ile demedim. Rüyalarınızı yaşamak ile dedim. Rüyanızı anlamak ile, rüyanızda rüya görmek ile başlayabilirsiniz. Hele arada tuvalete kalkıp sonra kaldığınız yerden devam edebiliyorsanız, ya da rüyanızı istediğiniz gibi yönlendirebiliyorsanız ne kadar bahtiyarsınız anlatamam. Siz de mi?




Öyle bir zaman gelir ki hiçbir şeyin önemi kalmaz, ve öyle bir zaman gelir ki atom çekirdeğinin bile savaş çıkaracak kadar önemi vardır sizin için. Uçlarda yaşamayı mutluluk ve öz beceri olarak algıladınız yıllarca, kürek milli takımına alınmadığınızdan haberiniz yok galiba, artık boşa kürek çekmenin gereği yok, baksanıza milli takımdan da kovuldunuz artık… Hadi bakalım kendimize yeni bir kulüp arayalım usulca.. Ama seyircisi fazla olmasın, yüz binlik, elli binlik stadyumlar çok yordu bizi, on bin veya on beş bin yeter de artar bile… Fış fış kayıkçı der dururuz, küreğimizin eskidiğini de kimsecikler anlamaz, önemli olan kalp kapakçıklarımızdan sığmayan öfkenin çektirdiği küreklerin kimler üzerinde kırılabileceğidir. Senelerce dayak yediniz boşuna mı? En sağlam kürekleri bile bir hamlede kırabileceksiniz artık… Kürekçi başım kimdi benim?


Çok istediğiniz bir şeye sahip olduğunuzda, sahip olmadan önceki halinizi özlediğiniz ve neden o halinizi değiştirmek istediğinize pişman olduğunuz oldu mu hiç? Ne uzun sordum, tekrar sorayım. A noktasından B noktasına gitmek istiyorsunuz, B noktasına ulaştığınızda normalde sevinmeniz gerekirken, ben neden A noktasını sevmedim de buralara geldim dediğiniz oldu mu? Şimdi nasıl yaparımda tekrar A noktasına geri dönerim? Pişman oldum, ben oynamıyorum, bu filmi geri alalım hadi hemen ama…
Ben eski A noktalarımla mutluymuşum meğer, B noktaları oksijen bolluğundan boğacak beni neredeyse, Ya da B noktasına gelince mi alfabenin tüm harflerini görmeye başladım ne? Ohoooo daha önümüzde kaç nokta var, kim uğraşacak bunlarla? Ne güzel A noktasında bir şey görmüyorduk belki ama, en kral depresif hikayeleri biz yazabiliyorduk… Nerden geldim buraya, sevmedim ben bu B yi…


Ahmet GENCAL. istanbul, 21 Mayıs 2O13


__________________
Kadının gücünü
Hafife Alma.








Her Yol Sana Çıkar
Galatasaray !


EbruLi isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla