Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12.09.2014, 18:04   #7 (permalink)
Papatya

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Aof İlahiyat Günümüz Fıkıh Problemleri Dersi 7. Ünite Ticari Hayat

Aof İlahiyat Günümüz Fıkıh Problemleri Dersi 7. Ünite Ticari Hayat



7.Ünite



*Bir malın kendisinin alınıp satılması alışveriş; malınmenfaatinin satılması kiralama.

**İslamın kolay bir ticari hayatı öngörmesinin esası?
“Bir malın ticaretinin yasaklandığına dair açık bir nassbulunmadığında, onun ticaretinin mübah olması esastır.

**İslam fıkhında ticaret malında olması gereken özellikler?
-Mal, dinen yasaklanmamış olup, insanların herhangi birşekilde yararlanabileceği bir mal/eşya olmalıdır.
-Ticaret malının miktarı ve nitelikleri müşteri tarafındanyeteri kadar bilinmeli, fiyatı belli olmalı, müşteriye teslimi mümkün olmalı,teslimat ihmale dayanmamalıdır.
- Eğer alışveriş vadeli yapılacaksa vade, mal, bedel,ödemenin nerede ve nasıl gerçekleştirileceği belli olmalıdır.
-Müşterinin maldan yada piyasadan anlamamasını fırsatbilerek onu kandırmamalı, hileli yollarla malını satmamalıdır.
*Bu olumsuz davranışlar hem günah hem de akdi bozma yetkisitanıyan durumlardır.

*Mal peşin para veresiye: Taksitli alışveriş Para peşin malveresiye: Selem alışverişi

*Hz Peygamberin yasakladığı vadeli satış: Malların takasedilmesi şeklindeki vadeli satıştır. (günümüzde yok denecek kadar az. Günümüzticareti çoğunlukla para ile mal satışı şeklinde cereyan eder)

*İslam alimlerinin bir kısmı vadeli satışlardaki vadefarkının caiz olmadığı görüşündedir. Dayanakları Efendimizin “Bir satış içindebir yada iki şart yasaklanmıştır” hadisi. Vadeli satışta pekin şu kadar vadelişu kadar denilerek sözleşme gerçekleştiğine göre bu işlem yasak olmalıdır.Satıştaki vade farkını bir çeşit faiz olarak görürler. Vadeli satışta bir nevibelirsizlik olduğunu düşünürler. Belirsizlik akti fasid yada batıl kılar.Veresiye satışta vadeyi bahane ederek alınan fazla parayı mal karşılığıgörmenin zor olduğunu düşünürler.

*Buna karşılık İslam alimlerinin çoğunluğu vade farkınıncaiz olduğu görüşündedirler.
-Delilleri: Hz Peygamberin şartlı alışveriş yaptığına vebuna müsaade ettiğine dair sahih hadisler mevcuttur. Hadiste yasaklanan birsatış içinde iki satışı hiçbir müctehid “vade farkı ile satış” manasındaanlamamıştır. Aksine söz konusu hadis peşin mi veresiye mi olduğu belliolmayan, belli bir bedele karar verilmeksizin yapılan satıştır.
-Veresiye satıştaki vade farkı faiz değildir. Çünki parakarşılığında para olmayan bir mal faiz görülmez.
-Veresiye satıştaki fiyat farkının, vadenin karşılığı olarakgörülmesi doğru değildir.
-Malını veresiye veren tüccar bir müddet o malın bedenlialamayacak, onunla mal alıp satamayacak bu nedenle yeni bir kazançtan mahrumkalacaktır. Bu mahrumiyet de uygun bir kar farkının meşru sebebi olabilir.
-Tahsil edilmemiş alacaklar için her zaman bir risk sözkonusudur. Buda veresiye satışlarda karın farklı tutulmasına bir sebep teşkileder.
-Taraflar satış konusunda anlaştığı için ortada birbelirsizlik yoktur.
-Selem alışverişinin sünnet olması veresiye alışverişlerdekivade farkının caiz olasını gerektirir.
-Vade farkını yasaklamak ihtiyaç sahiplerinin işini daha dazorlaştıracaktır. Haram yolları tıkamak için vade farkını helal görmekgerekmektedir.

*İslam fıkhına göre alışverişin sıhhat şartlarından birisi,satılan malın ve fiyatının taraflar arasında tartışmaya sebep olmayacakaçıklıkta belirlenmesidir. Bir satış akdinde satılan mal ya da fiyattakibilinmezlik akdi kusurlu yapar.

*Bir malın (örnekte hayvan verilmiş), birim kilo fiyatıbelirlenerek yapılan satış işlemi sahihtir. Böyle bir satış batıl ya da fasidolarak nitelenemez. Şafii mezhebi hukukçularından Şirbini “bu satış sahihtir,çünkü satılan şey görülmektedir” der. İlmi Araştırmalar ve Fetva Komisyonu’dasahih olduğu yönünde fetva vermiştir.

*Malın fiyatının gelecekte belirlenmesi şeklinde satışıkabul eden hukukçu: Ahmed b.Hanbel
.

*Cüzafen satış: Götürü usulü, malın ne kadar geleceğiölçülüp tartılmadan, göz kararıyla yapılan satış.

*Ekonomik istikrarsızlık nedeniyle fiyat belirlenmedenyapılan veresiye alışverişte iki görüş mevcuttur.
1-Akit sırasında veresiye olarak satılan malın fiyatıbelirlenmediği için bu tür alışveriş uygun değildir. Eğer müşteri satın almakistediği malı borç olarak esnaftan alırsa, daha sonra borcunu ödeyeceği zamanaldığı malın parasal karşılığında anlaşarak esnafa nakit ödemede bulunursacaizdir. Bu çoğunluğun görüşüdür. Günümüz alimlerinden Vehbe Zuhayli, gelecektebelirlenecek fiyatla satışı uygun bulmaz.
2- Fiyat belirlenmeden veresiye olarak satılan malınfiyatının müşterinin ödemede bulunacağı günün fiyatından hesaplanması caizdir.Ahmed b.Hanbel, İbn Teymiyye ve İbnül Kayyim bu görüşü benimsemektedir.

*Piyasaların istikrarsız olduğu dönemlerde, hem esnafı hemde müşteriyi korumak adına, bütün olarak he kesim için maslahat oluştuğundan,fiyat belirtilmeden müşteriye mal satma şeklinde alışverişe müsaade etmek uygunolacaktır. Aksi bir yaklaşım hem esnafı hem de müşteriyi mahrum eder. Birboyutuyla da üretim-tüketim arasındaki sirkülasyonu olumsuz yöndeetkileyeceğinden, ekonomi piyasaları için istenmeyen durumdur.

** İslam Fıkhına göre akit hangi şekillerde gerçekleşir?
1-Taraflar aynı zaman ve mekan da hazır icab-kabuldebulunur. (hazırlar arası akit meclisi)
2- Taraflar birbirlerinden farklı mekanlar da bulunmaklaberaber, karşı tarafa iradelerini beyan eden bir mektup ve ya elçi gönderir. Budurumda mektubun alınıp açıldığı veya elçinin gelip uzaktaki tarafın beyanınıaçıkladığı anda akit meclisi kurulmuş olur. (gaibler arası akit meclisi)

*Gerek icab da bulunan gerek kabul beyanında bulunan kimseakdi bozma muhayyerliğine sahiptir. Buna göre akit meclis dağılana kadar akdinbağlayıcılığı bulunmamaktadır.

*Çağımız İslam araştırmacılarına göre; telefon, internet,görüntülü telefon, telekonferans gibi araçlarla yapılan alışverişlerde,hazırlar arasında gerçekleşen normal akitleşme kuralları geçerlidir. Yanitelefon veya diğer araçlarla kendisine teklifte bulunulan kimse, telefon ya dahaberleşme sona ermeden, yapılan teklifi kabul ettiği yönündeki beyanınıaçıklamalıdır ki akit gerçekleşmiş olsun. Aksi halde akit meclisi son bulmuş veakit gerçekleşmemiş olur. Bu durumda sonradan yapılan kabul beyanı ile akittamamlanmış olmaz.

*Faksın telefon gibi kabul edilmesi hususunda; taraflarınfaksın başında bulunmaları ve kısa süre içinde karşılıklı fakslaşarakhaberleşmeleri mümkün olduğundan, bu durumdaki sözleşmeler telefonla yapılanlargibi, hazırlar arasındaki sözleşmelerin kurallarına tabiidir. Bununla birliktefaksı telgrafa benzeterek gaibler arasındaki akitleşme kurallarına tabi olmasıgerektiğini savunanlarda bulunmaktadır.

*İbrahim Kafi Dönmez; telgraf, faks, kaset, disket vb ileyapılan sözleşmeler, klasik dönemde mektupla yapılan sözleşmelere benzeterekgaibler arası akit gibi değerlendirmiştir.

*İnternet aracılığıyla yapılan akitlerin hazırlar arasındagerçekleşen akitler gibi değerlendirilmesi akla daha uygundur.

*Sonuç olarak; sahih bir sözleşme için tarafların aynı mekanda hazır bulunmalarının şart olmadığı ve birbirinden uzakta bulunan kimselerinde akitleşebilecekleri gerçeğinden hareketle, günümüzde tedavülde olanelektronik cihazlarla ticari akitlerin yapılması mümkündür. Bunlardantarafların aynı zaman dilimi içinde birbiriyle irtibat kurmalarını sağlayabileiletişim araçlarının kullanıldığı akitlerde hazırlar arası akit kurallarıhakimdir. Aynı anda değil de belli bir sürenin geçmesiyle sağlanabilen sözleşmelerdegaibler arası akit kuralları geçerlidir.

*Kaparo: ön ödeme, pay akçesi, pişmanlık akçesi. Bir satışya da kira sözleşmesinde müşterinin sözleşmeyi tamamlaması halinde toplamfiyattan düşürülmesi, feshetmesi durumunda ise akitten dönmenin karşılığı olarakmal sahibinde kalması şartıyla yaptığı ön ödemedir.

** Kaparonun satıcıda kalması caiz midir?
-Sahabe döneminde itibaren İslam fıkıhçılarını çoğu, bu türbir sözleşmenin caiz olmadığı kanaatindedir. Hanefiler, Malikiler ve Şafiilerdebu işlemi caiz görmemişler ve kaparonun satıcıya helal olmayacağınıbelirtmişlerdir. Ünlü İslam bilgini Şevkani de caiz olmayacağı görüşündedir.
-Hanbeli alimleri ve günümüz İslam hukukçuları da caizolduğu görüşündedir. Gerekçeleri; mal sahibinin müşteriyi beklemesininkarşılığı ve akitten caymayı önleyici yaptırım.
-İslam Fıkıh Akademisi; süre sınırlandırılırsa kaparolusatış ilke olarak caizdir yönünde karar almışlardır.

*Hava Parası (Peştemallik): Bir ticarethanenin devridurumunda ticarethanenin yeri, müşterileri, şöhreti gibi nedenler göz önündebulundurularak asıl değerinin yanında alınan, tabir caizse, manevi sermayekarşılığında ödenen paradır.

*İslam hukukuna göre; mal sahibi, sözleşmesi bitmeden öncekiracısından iş yerini boşaltmasını isterse; kiracı bir miktar hava parasıkarşılığında boşaltmayı kabul ederse, buna karşılık alacağı hava parasıkendisine helaldir. Çünkü boşaltmama hakkını, aldığı bir bedel mukabilinde malsahibine satmış olur.

* Bir gayrimenkulu şartsız olarak kiralayan kiracı,kiraladığı gayrimenkulu kira müddeti içinde istediği bir bedelle bir başkasınakiralayabilir. Ancak Hanefiler, kiracının kiraladığı yeri bir başkasına dahafazla bedelle kiraya verebilmesi için, o gayrimenkule bakım, onarım gibi birmasraf yapmış olmasını gerekli görürler.

*Çoğunluğun görüşüne göre, kiracı meşru olarak kiraladığıbir dükkan ya da işyerini bir başkasına daha fazla fiyatla kiraya verebilir.,yani kiralık gayrimenkulun el değiştirmesi durumunda önceki kiracı sonradankiralayacak olandan hava parası alabilir. Nitekim İslam fıkhında bir haktanvazgeçme anlamı taşıyan durumlarda ücret alınması genelde meşru görülmüştür.Günümüz alimleri de aynı görüştedir.

*Sigorta: Prim karşılığında cana veya mala karşı oluşanrisklerin zararlarını tazmin etme güvencesi.
*Ticari anlamıyla sigortacılık: Cana veya mala karşı oluşmaihtimali bulunan risklerin zararlarını tazmin etme güvencesi satışı.

*Sigorta şirketleri, yalnızca prim ödeme yükümlülüğü altınagiren üyelerine maddi yardımda bulunmaları sebebiyle diğer yardım dernekleri vevakıflardan ayrılmaktadır.

**Sigortalar kaça ayrılır?
1-Belirli halk gruplarının sosyal güvenliklerini teminamacıyla kanunla kurulan ve belirli iş kolunda çalışanların iştirak etmeleriçoğu defa mecburi olan sosyal sigortalar.
2- Bireylerin özel menfaatlerinin çeşitli risklere karşıteminat altına alınması için serbest iradeleriyle vücuda getirdikleri bir riskteminatı olan hususi sigortalar.

** Hususi sigortalar kaça ayrılır?
1- Sabit primli sigorta (Ticari sigorta): Bu sigortalarda,sabit olarak belirlenmiş bir sigorta primi karşılığında sigorta güvencesisunmaktadır. Sigortalının belirlenen prim dışında başka bir maddi yükümlülüğüyoktur.
2- Değişken primli sigorta: Bu sigortalarda sigortalılarınödeyecekleri prim miktarları sözleşme esnasında sabit olarak belirlenmeyip,sigortalıların gerçek yükümlülükleri belirli bir dönem sonunda tespitedilebilmektedir. Değişken primli sigortalar kooperatif şirket şeklindemüesseseleştiklerinden, burada sigortacı sigortalılardan ayrı değildir.

*İslam alimleri arasında sosyal sigortaların vekarşılıklı/değişken primli sigortaların meşru olduğu hususunda ihtilafbulunmamakla birlikte ticari sigortaların fıkhi hükmü ciddi bir şekildetartışılmıştır.

**Ticari sigortaların (sabit primli) caiz olmadığı görüşündeolanlar?
Günümüz İslam alimlerinin çoğunluğu ticari sigortalarınhiçbir türünün caiz olmadığı görüşündedir. Onlara göre, ticari sigortasözleşmesinde akdi yaralayan birçok olumsuzluk bulunmaktadır. Bunlar;
-İslam hukukuna göre “belirsizlik” ve “karşılıklar arasındaciddi fark” gibi sözleşmeleri kusurlu yapan şeyler, bu sözleşmede mevcuttur.Mesele sigortalı uzunca bir süre prim öder ama sigortalanan eşyaya bir zarargelmez yada br kaç defa prim öder ve eşyaya zarar gelince sigorta şirketindenastronomik bir rakam alır. Bu durum sigorta akdini İslamın yasakladığı akitlerarasında görmeyi gerektir.
-Ticari sigorta sözleşmelerinde bilinmezlik, tehlike ve gararın(aldanmanın) varlığının kabul edilmesi halinde, bu sözleşmede kumar unsurununda varlığının kabul edilmesi zorunluluk arz eder.
- Sigotalının primleri ödeyipte sigortalanan riskinoluşmaması halinde sigorta şirketinde kalacak para şirket açısından karşılıksızbir kazanç olacağı ve bununda İslam tarafından yasaklanan “batıl yollarlabaşkasının malına el koyma” şekli olacağı açıktır.
-Sigorta primi ve bunun karşılığında satılan sigortatazminatının her ikisi de nakittir. Bu nakitlerin aynı cinsten olmasısebebiyle, sigorta primi kadar sigorta tazminatı alınması halinde aradakigecikme nedeniyle gecikme faizi (riben nesie), biri diğerinden fazla olmasıhalinde hem gecikme faizi hem de fazlalık faizi(ribel fadl) gerçekleşecektir.(var ben anlamamak )
-Bu görüşleri benimseyen İslam alimleri “zarureten ticarisigortaların meşru görülmesi gerektiği” görüşünü kabul etmezler.Sigortacılıktan ticari kazanç elde edilmesine ve sigorta güvencesinin bir metagibi satılmasına karşı çıkmaktadırlar.

**Ticari sigortaların bütün türlerinin caiz olduğu görüşündeolanlar?
Günümüz İslam alimlerinin bir kısmı caiz olduğunu benimser.Görüşleri;
-Ticari sigorta sözleşmeleri klasik dönem İslam fıkhındakisözleşmelerle benzerlik arzeder.
-Sosyal sigortalar meşru ise ticari sigortalarda meşrudur.
-Bu yeni bir sözleşmedir ve bunu yasaklayan açık bir nassbulunmamaktadır.
-Ticari sigortalar temelde birer “teberru sözleşmesi”üzerine kurulduğundan, bu akitlerde gararın ve cehaletin varlığı akde tesiretmeyecektir.
-Bu gruptaki bazı alimler, sigortalı primi ödeyince sigortagüvencesi elde ederek iç huzuruna kavuştuğunu söyler.
-Ticari sigortalarda taraflar verdiklerinin karşılığınıaldıklarından, bu sigortalar Kuranda yasaklanan “batıl yolla mal elde etme”şeklinde görülmeyecektir.

**Ticari sigortaların bazı türlerinin meşru olduğunusavunanlar?
Çağdaş fıkıh bilginlerinden bazıları ticari sigorta hakkındatek bir hüküm vermemiştir.
-Bir kısmı, sigorta sisteminden faizin çıkarılması kaydıylameşru saymış.
-Bir kısmı, devlet yönetiminde olması şartıyla meşruolacağını iddia etmiş.
-Bazılarıysa ticari sigortalardan sadece sorumluluksigortasını meşru saymışlardır.

alıntı

Papatya isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla