Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26.03.2015, 20:55   #1 (permalink)
hanzala
Tecrübeli Üye

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Yarama "tuzlu su"

“Arkadaşlarım vardı benim/ Hepsi iyi arka taşlardı”. Çocukluk düşlerinin kırılmasını ise o çok severek oynadığımız oyunun sözleri ile anlatıyor Arslan: “Yağını sattım/ Balını sattım tüm hayallerimin/ Ustam öldü bir gece/ Kepenklerini indirdim/ Kilit vurdum tüm çocuk düşlerime”. Benim de bir kuzenim vardı henüz üç yaşlarındaydı. Bu oyunun sözlerini o da şöyle değiştirirdi: “Usta ölmedi, trene bindi gitti.” Çocuk ruhumuz bunu asla kabullenemiyor, “ustam ölmüş ben satarım” sözü ustaya ihanet ya da ustanın ölümüne sevinç gibi geliyor bize. Bir de ustalık bize kalmış gibi… Bunları kabul etmeyişimizin yansıması olmuş bu mısralar.

Arkadaş kıymetliydi

“Arka sıra ile simit paylaşılabilir/ Ama arka sıradaki sarı saçlı kızdan/ Silgi istenmezdi./ Önce parmağınız tükürüklenir/ ‘Ali ata bak’ öyle silinirdi.” Anneannem de çocukluğunu Konya’da geçirmiş. Silgi yokmuş o zamanlar. Tükürükle silinirmiş yapılan hatalar. Belki bundan haddini biliyordu eski insanlar. Yokluğun getirdiği bir şey vardı sanki kıymet değer bilinir, hatır gönül alınırdı. Şımarık olmazdı insanlar, işte bundandı. “Arkadaşlarınız olurdu/ Onlara koparılırdı/ Defterinizin orta sayfası.” Öyleydi sahiden. Çoğu defterin cildi bundan dağılır giderdi ama üzülmezdik buna. Arkadaş bizim için kıymetliydi. Tabi sonrasında arka taşlamalarıyla yıkmışlardı bütün değerleri. Verdiğimiz onca emeğin hiç olup gidişini seyrederken insanoğlunu anlamaya başlıyorduk aslında ve gelecekte olacak evlatlarımız için endişeliydik. Ya bunca emekten sonra bizi hançerleyip iftiralarıyla boğan insanlar gibi öz evlatlarımız da bize ihanet ederse? Kötü kalpli olurlarsa? Huzur evini ziyaret etmiştik yıllar önce. Ağlıyordu bir amca. Oğlu dokuz sene önce onu buraya bırakmış ve bir daha hiç gelmemiş. Kalbine durmuş amcanın bu acı ve o bize yani sekiz dokuz yaşındaki çocuklara anlatıvermişti derdini. Ağlamıştık hepimiz. Amcanın acısını hafifletebilmiş miydik ya? Belki vefasızlıktan belki vefasızlığa uğrama korkusundan kâğıtlarla dertleştik kimi zaman. Gözyaşlarımızı sakladık onlara, bazen yastıklara. Onlar gözyaşını iyi saklardı, inandık zira. “Ben şiirlerimi sarı kâğıtlara yazdım/ Sarı kâğıtlar, tuzlu suyu saklar içinde...”

erdem aslan

hanzala isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla