Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14.01.2013, 21:59   #1 (permalink)
Narsinha

Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
Standart Öldürmeyen Her şey Güçlendirir

Resilience" İngilizce bir kelime. Türkçe karşılığı birden fazla kelimeyle açıklanıyor: Direnç, çabuk iyileşme gücü, zorlukları yenme gücü. Esneklik, elastikiyet, sağlamlık. Herhangi bir müdahaleyi takiben eski haline dönme kabiliyeti.

Ben yazı boyunca "dayanıklılık" olarak kullanacağım ama siz bundan fazlası olduğunu biliyor olacaksınız. "Dayanıklılık", kökenini psikolojiden alıyor. Pozitif psikoloji akımının gelişmesiyle birlikte araştırmalar artıyor. Özellikle sıkıntılı ve zorlu koşullarda büyüyen çocukların, psikolojik ve fiziksel olarak sağlıklı kalan ve başarılı olanları inceleniyor. Savaş ortamında büyüyen, ruh sağlığı bozuk ebeveynlerle birlikte veya açlıkla büyüyen çocuklar.

Aslında atalarımız söylemiş: "Öldürmeyen her şey güçlendirir". Bizim burada merak ettiğimiz neden bazıları bu zorluklarda "ölüyorlar" da bazıları güçleniyor ve bu zorlukları bir avantaj haline getirebiliyor? Tahmin edeceğiniz gibi tek sebebi yok. Biraz karakter özelliği; kendine güven, iyimserlik, inat. Biraz çevre koşulları; destekleyici kurumlar veya destekleyici yetişkinler.

Çevremde "dayanıklılığı" yüksek pek çok lider var. Ülkemin bir köyünde yokluk içinde bir eve doğmuş, erken yaşta anne ya da babasını kaybetmiş, okuyabilmek için çocuk yaşta çalışmış, çevresinde başaracağına inanan çok az insan olsa da yılmamış, başarılarıyla yetinmemiş, öğrenmeyi hiç bırakmamış ve bugün insanlara, şirketlere, sektörlere, sivil toplum kuruluşlarına liderlik eden pek çok kişi tanıyorum. Ne şanslıyız ki ülkemizin cumhuriyet tarihi bu hikâyelerle dolu.

Yönetim gurularından Gary Hamel, "dayanıklılığı" yönetim alanına taşıyıp, "dayanıklı şirketler"den bahsediyor. Onları "geçmişlerini savunmak yerine, sürekli olarak geleceklerini oluşturmaya odaklanırlar" diye tanımlıyor. Hamel, dayanıklılığın dört temel koşulu olduğunu vurguluyor. Bu dört temel koşul liderlerin, şirketlerin "dayanıklı" olmasını sağlayabildiği için toplumlar ve ülkeler için de geçerli olduğunu varsayabiliriz. Zihinsel dayanıklılık; dünyadaki değişimi fark etmeye ve takdir etmeye engel olan inkâra, kibre ve nostaljiye direnmek. "2040’a kadar su sorunumuz yok" dememek. "Ben ders almam, ders veririm" dememek. "Biz Viyana’ya kadar gitmiş bir milletin evlatlarıyız" dememek.

"Herkesin öğrenecek bir şeyi vardır" diyebilmek. Eleştiriye açık olmak ve hatta eleştiriyi davet edebilmek Stratejik dayanıklılık; farklı fikirlere, oluşturuculuğa, yenilikçiliğe açık olmak. İnsan için, çevresini farklı değerlere sahip insanlarla donatmak. Lider için, ekibindeki insanların kendisinin küçük kopyaları olmasını değil kendisinden farklı bireyler olmalarını desteklemek. Şirket için, çalışanlarında ve müşterilerinde, ülke için ise, insanlarında ve onların demografik özelliklerindeki farklılığa değer vermek. "Farklı" olanları değerli hissettirmek. "Çok farklı" demeyi kibar bir aşağılamadan, gerçek takdire dönüştürmek.

Politik dayanıklılık; mevcut sistemler çökmeye başlamadan çok önce yeni stratejilere kaynak ayırmak. Şirketler için bir ürünü ya da hizmeti çok iyi satarken bile bir diğerine yatırım yapmak. Liderler için zamanlarını günlük işlerini yapmak yerine elemanlarını yetiştirmeye ayırmak. Ülkeler için anayasalarını hazırlarken geçmişten gelen küçük hesapları değil, geleceğe ait büyük hayalleri temel almak.

Ve son olarak ideolojik dayanıklılık; sadece daha iyiye odaklanmaktan vazgeçmek demek. Aynı şeyi daha iyi, daha hızlı, daha çabuk, daha ucuz yapmak bugünün büyük değişim dalgasında boğulmamak için yeterli değil. En az daha iyi olmak kadar daha farklı olmayı da hayat görüşü olarak benimsemek gerek.

İnsan için kişilik farkını, lider için yönetim farkını, şirket için ürün ve hizmet farkını, ülke için kendi emsalsiz mozaiğini en değerli varlığı olarak ortaya koymak demek. Ve tabii ki bunu bir kez yapmayıp, sürekli kendini yenilemek, yeniden oluşturmak demek. İçinden milyonlarca "dayanıklı" insan çıkaran bir ülke olarak biz, sürekli geçmişimizi savunmak yerine, geleceğimizi oluşturmaya odaklanabilecek kadar "dayanıklı" mıyız?

Narsinha isimli Üye şimdilik offline konumundadır Alıntı ile Cevapla